Fidel Castro'dan 26 yıl sonra: Küba lideri Ankara'ya neden geldi?
Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel uzun bir süre sonra yurt dışı gezisine çıktı. Derin bir enerji kriziyle karşı karşıya kalan Küba'nın liderinin ziyaret programında Cezayir, Rusya ve Çin'in yanı sıra Türkiye de vardı...
"Türkiye rüyamdı. Burada olmak rüya gibi. Tarihte yaşamak gibi. Tıpkı Marquez’in romanlarında yaşamak gibi"
Bu sözler 1996 yılında Birleşmiş Milletler HABITAT Konferansı için Türkiye'ye gelen Küba devriminin lideri Fidel Castro'ya ait.
O dönem Türkiye'yi ilk kez ziyaret eden Küba lideri, BM toplantısında medya ilgisini üzerine toplamış ve Türkiye kamuoyunun en çok konuştuğu isimlerden biri olmuştu.
Öyle ki, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ile yaptığı görüşmede basının yoğun ilgisi nedeniyle gözünde patlayan flaşlardan şikayet edince, Demirel'den "Ben yıllardır gözüme yiyorum bir şey olmuyor" yanıtını almıştı.
Hatta usta şair Can Yücel, Fidel Castro'nun Türkiye ziyaretiyle ilgili "Hoş geldin Fidel / Gidişinle de / Bizi yine nahoş çakallarla başbaşa bıraktın" dizeleriyle biten bir şiir bile yazmıştı.
Aradan geçen 26 yılda dünya değişti, Soğuk Savaş dinamikleri tarihe karıştı, Fidel Castro, Süleyman Demirel ve Can Yücel ise artık aramızda değil. Türkiye'nin ise hala Marquez'in romanlarında yaşamaya benzediğini söylemek güç.
Yine de dün Ankara'nın 26 yıl öncesini hatırlatan bir konuğu vardı. Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine Fidel Castro'dan sonra Türkiye'yi ziyaret eden ilk Küba lideri oldu.
KÜBA'NIN ATLANTİK ÖTESİ ÇABALARI: ENERJİ VE EKONOMİ
Küba Devlet Başkanı Diaz-Canel'in Türkiye ziyareti, ada ülkesinin Kovid-19 pandemisiyle birlikte derin bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldığı bir dönemde yapılıyor.
Geçtiğimiz hafta sonunu Cezayir'de geçiren Diaz-Canel, buradan Moskova'ya geçerek Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir görüşme gerçekleştirdi. Küba liderinin 24-26 Kasım tarihleri arasında yapacağı Çin ziyaretinin öncesindeki son durağı ise Ankara oldu.
Diaz-Canel'in dört ülkeyi kapsayan ziyareti genel anlamda Küba'nın uzun süredir müttefiki olan ülkelerden aldığı ekonomik desteği güvence alma çabası olarak görülüyor.
Zira Küba lideri de yapacağı resmi ziyaretleri duyurduğu paylaşımında, "Kovid-19 etkisi altında geçen 2 yılın ardından, ulusumuz için önemli olan elektrik ve enerji sektörleriyle ilgili konuları tartışmak için Atlantik'i yeniden geçiyoruz" ifadelerini kullanmıştı.
Bilindiği üzere Küba, geçen yıl eylül ayında adayı vuran Ian Kasırgası nedeniyle ülke çapında elektrik kesintileriyle karşı karşıya kalmıştı. Aylarca süren kesintiler, artan enerji fiyatları ve 60 yıllık ABD ambargosuyla birleşince Küba ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı.
ANKARA'YA ZİYARET YENİ İŞ BİRLİĞİ SİNYALİ Mİ?
Cezayir ve Rusya'dan petrol ithal eden Küba'nın en büyük ticari partneri ise Çin. Ankara-Havana ilişkileri ise tarihin hiçbir döneminde bu ülkelere kıyasla kayda değer bir seyir izlemedi.
Yine de Küba'nın son dönemde yaşadığı enerji krizindeki en ciddi ortaklarından birinin Türkiye olduğunu söylemek mümkün. Zira Türkiye merkezli Karadeniz Holding'in sahibi olduğu Karpowership şirketi, geçtiğimiz hafta Küba'ya yedinci yüzer elektrik santralini göndererek ülkeye sağladığı enerjiyi 400 megawatta kadar yükseltmişti.
Erdoğan ile Diaz-Canel'in görüşmesinin ardından yapılan açıklamalarda da iş birliği alanlarını çeşitlendirme vurgusu yapıldı ve Küba liderinin Çin seyahatinin ardından dönüş yolculuğunda bu kez İstanbul'a gelerek iş dünyasından temsilcilerle görüşeceği açıklandı.
ÇİN'DEN KÜBA'YA EKONOMİK CAN SİMİDİ
Küba'nın on yıllardır geleneksel müttefikleri olan Rusya ve Çin, ABD'ye coğrafi olarak çok yakın bir konumda bulunan ada ülkesini jeopolitik yörüngesinde tutmaya devam etmek istiyor.
Uzun yıllardır Küba ile ilişkilerini, 'iyi kardeş, iyi yoldaş, iyi arkadaş' politikası üzerinden kuran Çin, ada ülkesinin borçlarını ertelemek ve gerekli nakit akışını sağlamak konusunda cömert davranıyor.
2011'de Küba'nın 6 milyar dolarlık borcunu silen Pekin, geçtiğimiz yıl da ülkenin dış borcunun ertelenmesine öncülük etmişti.
Diaz-Canel'in Cezayir'e yaptığı ziyarette de benzer iş birliği kararları alınmış ve Cezayir hükümetinin Küba'nın ülkeye olan borcunu sildiği belirtilmişti. Cezayir ayrıca Küba'ya güneş santrali bağışlanacağını ve petrol sevkiyatına devam edileceğini açıklamıştı.
RUSYA'NIN HEYKEL DİPLOMASİSİ
Rusya-Küba ilişkilerini ise devam eden Ukrayna savaşından bağımsız değerlendirmek mümkün değil. İşgal harekatının başladığı 24 Şubat'tan bir hafta önce Rusya Başbakanı Yardımcısı Yury Borisov, Moskova'nın bölgedeki müttefikleri olan Küba, Nikaragua ve Venezuela'ya bir ziyaret düzenleyerek destek arayışına çıkmıştı.
Ancak yakın ilişkilere ve bu ziyarete rağmen, Küba yönetimi Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini kınayan tasarının oylandığı oturuma sürpriz bir şekilde katılmadı. İki ülke ilişkilerini yakından takip eden birçok uzmana göre Havana'nın bu hamlesi, savaş nedeniyle dünyadan izole hale gelen Rusya karşısında bir koz elde etmek içindi.
Yine de Diaz-Canel'in Moskova ziyaretinde ortaya çıkan görüntüler iki ülke arasındaki ilişkilerin Soğuk Savaş'tan bu yana görülen en yakın seviyede ilerlediğini gösteriyor.
Bir lider kültü yaratmamak adına ülkesinde heykellerinin dikilmesini istemeyen Fidel Castro'nun heykeli Moskova'nın kuzeyinde bir meydana dikilirken, heykelin açılışı ise Putin ve Diaz-Canel tarafından yapıldı.
Rusya-Küba ilişkilerinde uzun yıllar sonra ortaya konan bu dostluk gösterisi, hem Moskova'nın hem de Havana'nın bu ziyaretten istediğini aldığını gösteriyor.