Olaylar nasıl başladı, neler oldu? | Ekvadorlu gazeteci, Gerçek Gündem’e anlattı: “Hükümetin iç savaşı sürdürecek kaynağı yok, olaylar uzun sürmemeli”
Ekvador’da gazeteci Emilio Barona Fajardo, ülkesinde yaşanan olaylarla ilgili Gerçek Gündem’e açıklamalar yaptı. Fajardo, ülkesinin bir iç savaşın eşiğinde olduğunu söyleyerek, bunun bir an önce sona ermesini beklediklerini ifade etti.
GERÇEK GÜNDEM
Ekvador’da Daniel Noboa hükümeti, "Fito" lakaplı çete elebaşı ile birkaç mahkumun Guayas kentindeki hapishaneden kaçması ve ardından polis araçlarına bombalı saldırılar düzenlenmesi üzerine 9 Ocak'ta "Silahlı İç Çatışma Hali" ilan etti. 60 gün sürecek OHAL ilanı kapsamında, 23.00 ile 05.00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı uygulanacağı duyuruldu. OHAL kararının ardından suç örgütleri, çok sayıda polisi kaçırdı, gardiyanları rehin aldı ve araçları ateşe verdi. Olayların giderek şiddetlendiği ülkedeki son durumu, radyo ve televizyon sunucusu, gazeteci Emilio Barona Fajardo, Gerçek Gündem’e anlattı.
Gazeteci Emilio Barona Fajardo, ülkesinde yaşanan olaylarla ilgili Gerçek Gündem’e yaptığı değerlendirmede, olayların nasıl başladığını ve gidişatını aktardı. Fajardo, çetelerin rehineleri en kısa sürede serbest bırakmasını ve olayların daha fazla büyümeden son bulmasını beklediklerini söyledi.
Ekvador’da cinayet oranlarının sürekli arttığını söyleyen Fajardo, 1980’den 2009 yılına kadar artışın sürdüğünü ancak 2009 yılından 2016’ya kadar izlenen doğru politikalar sayesinde cinayet oranlarının düşüşe geçtiğini anlattı. Hükümetin keynesyen ekonomi politikası izleyerek polis memurlarının ve kamu görevlilerinin maaşlarını iyileştirdiğini kaydeden Fajardo, suç oranlarının azalması için yapılanları şöyle aktardı:
“Polis merkezleri ve çevreleri için teşvikler oluşturulmaya başlandı... En çok mahkûmun bulunduğu veya en barışçıl olan çevreler terfi ve diğer teşviklerle ödüllendirildi. Ancak aynı zamanda istihbarat servisinin kamu gücü üzerinde daha fazla kontrolü vardı; örneğin hiçbir üyenin mafya tarafından seçilmediğini doğrulamak için yalan makinesi testleri gibi güven testleri yapıldı. Ayrıca, kamu güvenliğini daha iyi organize etmek amacıyla bakanlıkların sayısı artırılarak Hükümet Bakanlığı üçe ayrıldı. Böylece özgürlüğünden yoksun bırakılanların sosyal rehabilitasyonu ve cezaevlerinin idaresine yönelik bir bakanlık oluşturuldu. Başka bir bakanlık daha kuruldu. Bu da kamu gücü ve Hükümet Bakanlığı’yla ilgili konulara atanan, yalnızca siyasi konulara ve meclis (kongre) ile ilişkilere adanan bir bakanlık oldu.”
“KAMU GÜVENLİĞİNE YATIRIM AZALDI, İŞSİZLİK VE EŞİTSİZLİK ARTTI”
Keynesyen politikanın sonunda hükümetin değiştiğini ve yeni hükümetin sağa doğru yön değiştirdiğini söyleyen Fajaro, planın artık bir devlet planına sahip olmak yerine devletin katılımını azaltmak olduğunu belirtti. Kamu güvenliği konularına yatırımın azaltıldığını ifade eden Fajaro, “Kamu güvenliği konularına daha az yatırım yapılmaya başlandı ve ekonomiye daha az kaynak ayrıldı. Bu da daha yüksek işsizlik oranlarına yol açtı. Sosyal eşitsizlik arttı. İnsani gelişme göstergeleri ve kişi başına düşen milli gelir azaldı. Yoksul insanların sayısı arttı. Cezaevlerinin kontrolü kayboldu, cezaevi gardiyanlığı ve polis dersleri daha az öğretilmeye başlandı. Bu noktada mafyalar, devletin kontroldeki etkisizliğinden yararlandı ve genel olarak güvenlik zayıfladı. Ceza politikasındaki yetersizliğin sonucunda cezaevlerinde sık sık ayaklanmalar oldu. Hapishane ayaklanmalarında 50'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan katliam bunu kanıtlıyor. Ülkeden çıkan uyuşturucu ihracatı arttı ve mafyalar arasında toprak kavgası başladı. Böylece bu hükümetin sonunda cinayet oranı 100 bin kişi başına yüzde 10'un üzerine çıktı. Yani tekrar yükselişe geçti.” diye konuştu.
CEZAEVİ İSYANLARININ BAŞLAMASI…
Eski Ekvador Devlet Başkanı Guillermo Lasso Hükümeti’nden sonra daha da neoliberal bir hükümetin iktidara geldiğini söyleyen Fajaro, önceki hükümetin kamu güvenliğine ve mafyalarla mücadeleye ayırdığı kaynağın daha da azaldığını belirterek, “Cezaevlerinde isyanlar ve katliamlar oldu, kırmızı ya da tehlikeli görülen alanlarda polis kontrolü kaybedildi, polis içeri girememeye başladı... Keynesyen politikanın uygulandığı dönemde satın alınan devriye arabaları kullanım ömrünü çoktan doldurmuş olmasına rağmen kullanılmaya devam ediyordu. Polisin bütçesi o kadar küçüldü ki artık devriye memurlarına benzin alacak paraları kalmadı. Bu hükümetin sonunda cinayet oranları 100.000 kişi başına yaklaşık 43 cinayete çıktı. Yani 2016 ile 2023 arasında cinayet oranı 7 kat arttı.” yorumunu yaptı.
NOBOA’NIN OHAL KARARIYLA MAFYA GÜÇ GÖSTERİSİ KARARI ALDI
Ekvador’un dünyanın en tehlikeli 10 ülkesinden biri haline geldiğini söyleyen Fajaro, “Hatta dünyanın en tehlikeli 5 şehrinden biri sayılan şehirler bile var.” diyerek, olayların nasıl başladığını şöyle anlattı:
“Çete liderlerinin hapishanelerde ayrıcalıkları vardı. Guillermo Lasso Meclis’in desteğini çekmesi ve seçimlerin öne alınması kararının ardından görev süresi tamamlanmadan ayrıldığında Daniel Noboa yalnızca yaklaşık bir buçuk yıl ülkeyi yönetebilecek bir tür geçici başkan olarak göreve başladı. Kampanyada sokaklarda ve cezaevlerinde şiddeti azaltacağının sözünü verdi. İlk haftalarda mafya liderleriyle pazarlık yapmayacağını, onların ayrıcalıklarını elinden alacağını açıkladı. Bu karar mafyaların güçlerini gösterme kararı almasına ve aynı anda ülkenin birçok yerinde terör üretmeye başlamasına neden oldu. Bu nedenle Noboa'nın, sözde GDO'yu (Organize Suç Grupları) terörist ilan etmekten oluşan acil bir karar vermesi gerekiyordu. Bu, ülkede faaliyet gösteren GDO'nun çoğunluğunun askeri hedef haline geldiği ve ülkede bir iç çatışmanın olduğu anlamına geliyordu.”
“OHAL DEĞİL, ÇETELERİ DİKKATE ALMAK HALKTA KARŞILIK BULDU”
Kamu güvenliğine yapılan yatırımların sınırlı olması nedeniyle neoliberal hükümetlerin 2019'dan itibaren olağanüstü hal (OHAL) ilan etmesinin normal geldiğini kaydeden Fajaro, bu kararnamelerin gerçek güvenlik sorunlarını çözmediğini ve halkın da artık bunu ciddiye almadığını söyledi. Fajaro, “Farkı yaratan GDO'lu teröristleri dikkate almaktı. Bu karar, halk arasında büyük oranda kabul görmesini sağladı. İnsanlar, kaybolan huzurun nihayet geri geleceğini umuyorlar.” şeklinde konuştu.
Ayaklanan çetelerin rehin aldığı gardiyanlar ve polislerle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Fajaro, “Hapishanelerde gardiyanları ve polisleri rehin aldılar. Basın toplantılarında silahlı kuvvetler ve polisin ortak iş birliği henüz netlik kazanmadı. Rehinelerin serbest bırakılması için nasıl bir hareket alınacağı henüz bilinmiyor. Haberlerden ve sosyal ağlardan askerin cezaevlerine girmeye başladığı görülüyor ancak rehinelerin serbest bırakılıp bırakılmadığı henüz belli değil. Umarız bugün rehinelerin serbest bırakıldığı müjdesi verilir.” dedi.
“DEVLETİN TERÖRLE MÜCADELEYİ AYLARCA SÜRDÜRECEK KAYNAĞI YOK”
“Devletin terörle mücadele savaşını aylarca sürdürmeye yetecek kaynağı yok. Farklı şekillerde yardım için uluslararası yardım talep ediyorlar.” değerlendirmesini yapan gazeteci, “Ülkenin kamu maliyesi açısından durumu istikrarsız. Umalım önümüzdeki aylarda askeri araçlar için benzinleri olsun… Şu ana kadar tehlikeli bölgeleri kontrol altına almayı başardılar ve 400'e yakın teröristi yakaladılar.” ifadelerini kullandı.
Hükümetin çete isyanlarını bastırmak için polisten önce askeri istihbaratı kullandığını söyleyen Fajaro, bunun gerekli olduğunu söyledi. Fajaro, “Şu anda iç savaşın içinde olduğumuz için güvenlikten sorumlu kişi Silahlı Kuvvetler’dir.” diye konuştu.
“KANAL BASKINI HÜKÜMETİ MÜZAKERE MASASINA OTURTMAK İÇİNDİ”
Ekvador’da olayların başlamasının ardından televizyon binasının basılmasıyla ilgili de konuşan gazeteci, hedefin sadece medya olmadığını şu sözlerle dile getirdi:
“Silahlı gruplar için kanal baskını güç gösterisiydi. Hükümeti müzakere masasına oturtmak ve halkı korkutmak istediler. Hedef sadece gazeteciler değil, toplumun geneli. Kanalı ele geçiren suçluların tek amacı korkutmaktı ve hapse atılabileceklerini biliyorlardı... Kanalı basanlar üst düzey suçlular yani çete liderleri değiller, grubun daha genç üyeleri.”
“İÇ SAVAŞ UZUN SÜREMEZ”
Hükümetin bu olayları bastırmak için silahlı grupları terörist ilan etmesinin ya da çeteleri tehdit etmesinin bir çözüm olmadığının altını çizen gazeteci, olayların bir an sonlanması için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
“Bir ülkenin barışa ulaşması için yapması gereken tek şey bu değildir. İç savaş uzun süremez. Dolayısıyla önemli olan yargı sisteminin hukuku korkusuzca uygulaması ve mahkûmların cezaevindeyken iletişimsiz kalması olacak. Kamu güçlerine yönelik tasfiyelerin de devam etmesi gerekiyor. Uzmanlar, kamu güvenliğinin kilit pozisyonlarına uyuşturucu kaçakçılığının sızdığından şüpheleniyor. Plansız bir ayaklanma olduğu için bu kadar suçluyu nereye koyacağımız konusunda sıkıntı yaşanacak, cezaevlerimiz dolu. Cezaevlerindeki insanlık dışı koşullar nedeniyle ülke olarak mahkûmların insan haklarına yönelik saldırılara dikkat çağrımız olabilir. Bu nedenle, mahkumların insan haklarının ihlal edilmemesine olanak tanıyan cezaevleri veya geçici yerlerin hızlı bir şekilde inşa edilmesini desteklemek için ülkenin diğer ülkelerden yardım istemesi gerekiyor. Sosyal yardım ve istihdam yaratmaya yatırım yapılmadığı sürece, tarihsel olarak dışlananlar için uyuşturucu kaçakçılığı çetesine katılmak veya hırsızlık yapmak bir seçenek olmaya devam edecek. Silah, patlayıcı ve uyuşturucu kaçakçılığı ve gasp konularında derhal harekete geçilmesi için istihbarat teşkilatına yeniden yatırım yapılması gerekiyor.”
KEYNESYEN POLİTİKA NEDİR?
Sömürü ve özel mülkiyetin belirli bir azınlık sınıfının elinde olmadığı bir ekonomik modelde üretimin artı değer üretmek için değil, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için belirli bir sınıf bilinci ile yapılması kapitalizmin yarattığı krizlerin oluşma şartlarının ortada olmaması anlamına geliyor. Keynesçi iktisatçılar, tam istihdamı ve fiyat istikrarını hedefleyen kamu politikalarını içeren bir devlet müdahalesini savunurlar. Keynesyen teoriye göre, talebi canlandırmak ve küresel ekonomiyi depresyondan çıkarmak için hükümet harcamalarını azaltılmalı ve daha düşük vergiler uygulamalıdır.