Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay: "Cumhuriyet tarihi boyunca öğretmenlik mesleğine yapılmış en büyük saldırı"
Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, dün yapılan Öğretmenlik Kariyer Basamakları Sınavı’na ilişkin yaptığı değerlendirmede, "600 bine yakın öğretmenimiz açlığa yakın bir ücrete mahkum edildikleri için bu sınava girmek zorunda kaldılar” dedi.
Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, bugün yaptığı açıklamada, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile getirilen ve ilki dün yapılan Öğretmenlik Kariyer Basamakları Sınavı’na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay, dün yapılan Öğretmenlik Kariyer Basamakları Sınavı’na ilişkin, “Bugün, Cumhuriyet tarihi boyunca öğretmenlik mesleğine yapılmış en büyük saldırıyla karşı karşıyayız. Bugün, Milli Eğitim Bakanlığı için bir utanç, biz öğretmenler için yeniden direnci yükseltmenin günüdür. Öğretmenlik mesleğinin itibarına yapılmış en büyük saldırıya maalesef şahitlik ettik. 600 bine yakın öğretmenimiz, mecburi bir istikametleri olduğu için, açlığa yakın bir ücrete mahkum edildikleri için, asıl yetersizlik öğretmenlerimizin maaşlarında olduğu için, mecbur kaldıkları için bu sınava girmek zorunda kaldılar” dedi.
Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay
Özbay, şunları söyledi:
“CUMHURİYET TARİHİ BOYUNCA ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE YAPILMIŞ EN BÜYÜK SALDIRIYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
“Bugün, Cumhuriyet tarihi boyunca öğretmenlik mesleğine yapılmış en büyük saldırıyla karşı karşıyayız. Bugün, Milli Eğitim Bakanlığı için bir utanç, biz öğretmenler için yeniden direnci yükseltmenin günüdür. Öğretmenlik mesleğinin itibarına yapılmış en büyük saldırıya maalesef şahitlik ettik. 600 bine yakın öğretmenimiz, mecburi bir istikametleri olduğu için, açlığa yakın bir ücrete mahkum edildikleri için, asıl yetersizlik öğretmenlerimizin maaşlarında olduğu için, mecbur kaldıkları için bu sınava girmek zorunda kaldılar. 600 bine yakın öğretmen arkadaşımız, aslında alanındaki bir uzmanlığın sorgulanmadığı, ekonomik olarak ihtiyaç duydukları için bu sınava maalesef ki girmek durumunda kaldılar. Çok acı bir tablo, öğretmenlerin ekonomik yoksulluğunun Milli Eğitim Bakanlığı’nın yetersiz yöneticilerince böyle küçük düşürücü bir sınavla ölçülüyor görüntüsü; gerçekten bir utanç olarak Türkiye demokrasi tarihinde yerini alacak. Milli Eğitim Bakanı, bu işin mimarları ve bu işte ısrarcı olan siyasi otorite, Cumhuriyet tarihi boyunca öğretmenlik mesleğine yapılmış en büyük saldırının mimarları olarak hatırlanacaklar. Öğretmenler, bunu unutmayacaklar. Bugün bizi sınava tabii tutanları, bugün öğretmenlerin yıllardır edindikleri tecrübeleri yok sayıp uzmanlık belgeleri olan diplomaları görmezden gelenler, öğretmenlerin yeterliliğini maalesef ki böyle bir sınavla ölçmeye cüret edenler, bu hadsizliği yapanlara asıl yetersizliğin kendilerinde olduğunu hatırlatıp bir gün mutlaka bunun dersini de vereceğimizi söyleyebiliriz.
“MİLLİ EĞİTİM BAKANLIK KOLTUĞUNDA, YAPTIĞI HER BİR UYGULAMAYLA EĞİTİMDEN ANLAMADIĞI ANLAŞILAN BİR KİŞİ MAALESEF Kİ BAKAN OLARAK OTURUYOR”
Öğretmenlerin mesleğini yaparken uzmanlık belgeleri, diplomalarıdır. Mezun oldukları üniversitelerden, örneğin matematik öğretmeni olarak veya fen bilgisi öğretmeni olarak mezun olup bu unvanıyla mesleklerini yapabilecekleri zaten kanunen de güvence altına alınmıştır. Ancak bugün Milli Eğitim Bakanlığı’nın koltuğunda, eğitimden gelmeyen ve yaptığı her bir uygulamayla da eğitimden anlamadığı anlaşılan bir kişi maalesef ki bakan olarak oturuyor. Söylediği her bir sözde, yaptığı her bir açıklama her bir eylemle de aslında Milli Eğitim’i yönetmek anlamında bir yeterliliğe sahip olmadığını, bugün ortada ne millilik ne eğitim bırakmadıklarını görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı koltuklarına oturttukları kişilere baktığımızda; kendi şoförünü bile şube müdürü yapabilen, eğitimden gelmeyen birçok kişiye de bürokrasinin önemli yerlerinde görev veren kişinin, aslında Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna bir yeterliliğe, bir liyakate sahip olmadığını kanıtlıyor. Bugün 600 bine aşkın bir sayıdan bahsediyoruz. Her yıl üniversiteden öğretmen olma umuduyla mezun olan öğretmen arkadaşlarımızı düşündüğümüzde, bu sayının yakında 1 milyona yaklaşacağını göreceğiz. 1 milyona yakın öğretmen olma umudu taşıyan arkadaşlarımız var ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu kadar öğretmeni istihdam etmek gibi bir çalışmasının olmadığını görüyoruz. Bunun yanı sıra her yıl 100 bine yakın öğretmenimiz de asgari ücretin altında çalıştırılmakta ve öğretmenlerimizi emeği üzerinden sömürmekte, devlet eliyle aslında bir suç işlenmekte. Öğretmen arkadaşlarımızın, öğretmen olma hakkını elde etmiş arkadaşlarımızın her geçen gün umudunun da maalesef tükendiğini görüyoruz.
“EĞİTİM ORTAMININ HER GEÇEN GÜN DAHA DA GERİCİLEŞTİĞİNİ VE PİYASALAŞTIĞINI GÖRÜYORUZ”
Ortada bir eğitim sistemi kalmadı. Ne eğitimi var ne sistemi var, aslında Milli Eğitim’in çöküşünü yaşıyoruz. Her anlamda çocuklarımızın eğitim ortamındaki birçok niteliksizle karşı karşıya kaldığını, eğitim ortamının her geçen gün daha da gericileştiğini ve piyasalaştığını görüyoruz. Devlet okulunda bile eğitimin satın alınılabilir bir hizmet haline geldiğini görüyoruz. Eğitimde gericilik ve piyasacılık, artık tamamen taçlandırılmış durumda. Devlet okulları kendi kaderine terk edilmiş. Devlet okullarında okuyan çocuklarımız aç ve susuz durumda derslerini sürdürmek durumunda kalıyorlar. Gerçekten ortada ne bir millilik ne de bir eğitim bırakıldı. Milli Eğitim çökmüş durumda. Bunu yeniden ayağa kaldırmanın yolu, -Cumhuriyet’in kimsesizlerin kimsesi olduğunu unutmayın- her bir yurttaşımıza, her bir çocuğumuza nitelikli eğitim hakkını eşit sağlamaktan geçer. Bugün, bir rant amacıyla yandaş şirketlere bastırılan kitapları çocuklarımızın önüne ücretsiz koyuyoruz demekle eğitimde eşitlik sağlanmaz. Derslik ihtiyaçları, okul ihtiyaçları, öğretmen atamalarında beklenen ihtiyaçların karşılanması lazım. Bugün eğitimin ciddi sorunları var bu anlamda ama bunu çözme iradesini göstermeyen, böyle bir bakışı olmayan Milli Eğitim yetkilileri görüyoruz. Eğitime bir ticarethane olarak bakan bir zihniyeti görüyoruz. Çocuklarımıza ve velilerimize müşteri gözüyle bakan bir zihniyet maalesef ki eğitimin kamuculuğundan uzaklaşmış durumda ve milli eğitimde adeta çöküş yaşıyoruz.
“MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN VE MİLLİ EĞİTİM’İN YETKİLİLERİNİN HİÇBİR ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMA PROGRAMINA KATILMAYACAĞIZ”
Bugün Milli Eğitim Bakanlığı bir utanca imza attı adeta, öğretmenlerimizi sınava soktu ve sınav sonrasında şöyle söylemler duyuyoruz Milli Eğitim yetkililerinden de ve bunu destekleyen yandaş sendikalardan da: ‘Çok kolaydı, ortaokul çocuklarının bile yapabileceği kolaylıkta bir sınavdı’ diye söylüyorlar. Buradan uyarıyorum; bakın, bu bir sınav, sınavı yüzde 100’ün geçmesi mümkün değil. Bu sınavdan çeşitli sebeplerle bunların koyduğu barajın altında puan alarak kalan arkadaşlarımız olacak, bu kriterleri sağlayamayan. Eğer bugün, yıllarını bu ülkede öğretmen olarak emek vermiş öğretmen arkadaşımız bunların küçültücü söylemleri sebebiyle yaşamına kıyarsa, eğer kendi yaşamıyla ilgili maalesef ki istemediğimiz bir görüntüye şahit gelmemize sebep olurlarsa inanın bu affedilemez bir olay olacaktır. Bugün tüm yetkilileri bu anlamda uyarıyorum. Zaten öğretmenleri o sıraya oturtarak küçültücü bir şeye imza attılar. Öğretmenlik mesleğine Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmamış en büyük saygısızlığın mimarı oldular. Bir de ‘Sorular çok basitti, ortaokul öğrencileri bile yapardı’ söylemleri üzerine özellikle sınavı bir şekilde geçemeyen arkadaşlarımızı yeniden rencide etmiş olacaklar. Bundan uzak durmaları açısından uyarıyorum. Önümüzde süreçte yaşanacak acı tablonun da birinci faili olacaklarını buradan ilan etmek istiyorum. 5 gün sonra öğretmenleri hatırlayıp, riyakarca öğretmenlerin yüzüne bakıp Öğretmenler Günü’nü kutlayanlara buradan şunu ilan etmek istiyorum; Eğitim İş’liler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve Milli Eğitim’in yetkililerinin hiçbir Öğretmenler Günü kutlama programına katılmayacağız.
“ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE BU SALDIRIYI YAPANLARIN ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI, GÖRÜNTÜDE BİR KUTLAMADIR”
Bugün öğretmenleri dinlemeden bir dayatmayla bu kanunu önümüze koyanlar, öğretmenlik mesleğine en büyük saldırıyı yapanlar, öğretmenlik mesleğini küçültenlerin sözde Öğretmenler Günü kutlamasına dahil olmayacağımızı, Milli Eğitim Bakanı ve bakanlık yetkililerinin Öğretmenler Günü kutlamasında Eğitim İş’liler olarak olmayacağımızı ilan ediyoruz. Tüm öğretmen arkadaşlarımıza da mesleğimize bu büyük saldırıyı yapan, bu utancı yaşatan Milli Eğitim Bakanı ve Milli Eğitim yetkililerinin Öğretmenler Günü kutlamasında onların yanında olmamaları gerektiği konusunda da bir uyarıda bulunmak istiyorum. Çünkü öğretmenlik mesleğine bu saldırıyı yapanların Öğretmenler Günü kutlaması, görüntüde bir kutlamadır. Nasıl çiçek uzatan öğretmenimizin yüzüne bile bakamıyorsa öğretmenlerin yüzüne bakacak hali olmayanların Öğretmenler Günü kutlamasını da reddediyoruz.”