Yüzde 80'i ikinci nesle geçemiyor: Aile şirketleri neden dağılıyor?
Dünya gazetesi yazarı Mesut Koyuncu, Türkiye'deki aile şirketlerinin yüzde 80'inin ikinci nesle geçmeden dağılmasına dair dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Dünya gazetesi yazarı Mesut Koyuncu, “Aile şirketleri neden dağılıyor?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Koyuncu bugünkü yazısında, Türkiye’deki aile şirketlerinin ikinci nesle geçmeden dağılmasına dikkat çekti.
Koyuncu, İstanbul Ticaret Odası tarafından yayınlanan Dr. İlhami Fındıkçı tarafından kaleme alınan, “Soru ve Cevaplarla Aile Şirketleri” adlı kitaptaki verilere yer verdi.
İşte o yazının öne çıkan kısımları:
Avrupa’da yaşayan ilk aile şirketi Fransa’da 1000 yılında, Türkiye’de ise mehteran bölüğünün zillerini üreten “Zilciyan” 1623 yılında kurulmuş. Kitapta ülkemizde şirketlerin %95’inin aile şirketlerinden oluşturduğu, %80’inin ikinci nesle geçmeden dağıldığı, ortalama yaşam sürelerinin 34 ve dördüncü kuşağa geçiş oranının ise sadece %4 olduğu istatistikleri yer alıyor.
Tecrübelerime, birikimime dayanarak kendime soruyorum; “Aile şirketlerinde başlangıçta başarı nasıl sağlanıyor?”
Aile şirketlerinden başarılı olanlarının en önemli özelliği bir liderlerinin olması. Cesur, hızlı karar verebilen, birleştirici özellikleri olan, diğer aile üyelerinin saygı duyduğu bu kişi, girişimi bir yerden alıp büyük bir şirket veya şirketlere dönüştürüveriyor.
Aile bir ortak amaç etrafında toplanıyor. Çok çalışıyorlar. Yaptıkları işi iyi biliyorlar. İşin tüm noktalarına hakimler. Küçük bir işletmede belki usta olarak başladıkları işi, büyük bir şirkete dönüştürdüklerinde ustalıklarını koruyorlar. İşin üstadı olmaya devam ediyorlar. Peki ya, işler iyi giderken nasıl oluyor da kısa sürede dağılıyorlar?
Aile şirketleri liderlerini kaybettiklerinde, yeni lider oluşmadığında dağılmaya başlıyorlar. Güçlü lider özellikleri olan babaların aynı özelliklere sahip çocuklarının olması beklenmemeli. Ne kadar iyi eğitim almış olsalar, ne kadar yaptıkları işi iyi bilseler de liderlik başka bir meziyet.
Bazen de lider zamanında bırakmayı bilmiyor. İkinci, üçüncü kuşaklara yetki devretmekte çekimser ve korkak davranabiliyor. Son dakikaya kadar direniyor. Cesur olan sonraki nesiller ayrılıyor, ayrılmayanlar ise heyecanlarını yitiriyorlar.
Diğer bir etken aileyi bir araya getiren hedef ve heyecanın yitirilmesi. Kuruluştaki amaca ulaşmış aile, yeni hedefler belirleyemiyor. Hedef olmayınca başarma heyecanı, coşkusu da kalmıyor. Bağlar gevşiyor. İşi çok iyi bilen kurucu kuşak, ikinci ve üçüncü neslin de işi iyi bilmesini istiyor. Oysa sonraki kuşaklarda işi iyi bilmek yetmiyor. İşi iyi bilmek ayaklarına takılıyor. İşi bilmekten yönetmeyi bilmeye geçiş yapamıyorlar.