Aşırı sağ dünyada ve Türkiye’de yükseliyor mu?
Gerçek Gündem’in yeni programı ‘Ve Fakat’ın bu haftaki bölümünde Türkiye’de ve dünyada aşırı sağın ivme kazanıp kazanmadığı tartışıldı.
Trump, Putin, Milei, Meloni, Marine Le Pen… Aşırı sağcı ya da popülist lider olarak tanımlanan bu siyasetçiler geçtiğimiz yıllara göre adından sıkça söz ettiriyor. Bu liderlerin söylemleri, retorikleri birbirine benziyor. Peki sosyolojileri de birbirine benziyor mu? Gerçekten aşırı sağ dünyada ve Türkiye’de yükseliyor mu? Cemalettin Taşcı ile bu hafta bu konuyu konuştuk.
Avrupa ülkelerinde son yıllarda yükselen aşırı sağ eğilimler arasında ilk zaferi kazanan İtalya'daki aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri Partisi (FdI) ve liderlik ettiği sağ ittifak olmuştu. Mussolini'den bu yana yönetime gelen "ilk aşırı sağcı" ve "ilk kadın başbakanı" olan Meloni, Hristiyan ve muhafazakar kimliği, yabancı karşıtı politikaları savunmasıyla öne çıkıyor.
Geçtiğimiz ay Arjantin'de düzenlenen ön seçimlerde ise aşırı sağcı aday Milei, toplam oyların yaklaşık yüzde 30'unu aldı. Böylece Ekim ayında düzenlenecek genel seçimler için cumhurbaşkanı adaylarının belirleneceği ön seçimlerde, aşırı sağcı popülist aday Javier Milei en yüksek oyu almış oldu. Milei, Trump’a olan hayranlığı ile tanınıyor.
ABD, ALMANYA, AVUSTURYA…
Eski ABD Başkanı Donald Trump, 2024 Cumhuriyetçi başkanlık ön seçimlerinde, henüz adaylığını resmen açıklamamış olan Florida Valisi Ron DeSantis de dahil olmak üzere, ilan edilmiş tüm rakiplerinin çok önünde. Trump, ABD Başkanı seçildiği seçimlerde, anketler Hillary Clinton'un kazanma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyordu fakat beklenilenin aksine Trump başkanlık seçiminde yüzde 46 oy almıştı.
Almanya'da 2017'deki genel seçimde ilk kez federal meclise giren Almanya için Alternatif (AfD) de Avrupa'da son yıllarda dikkat çeken bir başka aşırı sağ görüşlü parti. AfD, 2017'de yüzde 33 ile Hristiyan Birlik partilerinin kazandığı seçimde yüzde 12,6 oy aldı. Parti, 2021 seçiminde yüzde 10,1 oy oranına düştü.
Avusturya’da Nazi uzantıları tarafından kurulan Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), ülkenin aşırı sağ partisi olarak son yıllarda adından söz ettirdi. Strache, 2017’deki seçimlerden yüzde 26 ile ikinci parti olarak çıktı ve yine aşırı sağa varan söylemlerle dikkati çeken Sebastian Kurz'un ÖVP'si ile aşırı sağcı koalisyon hükümetini kurdu. 17 ay iktidarda kalan aşırı sağcı hükümet, Strache’nin bir Rus vatandaşıyla devlet ihalelerinin Rusya’ya verilmesi gibi çeşitli pazarlıkları içeren görüntülerinin yayınlanmasıyla yıkıldı. Bu skandalla FPÖ, 2019 seçimlerinde 10 puan oy kaybetti. Parti, son kamuoyu yoklamalarına göre, yüzde 19-20 bandında seyrediyor.
HOLLANDA…
Liderliğini skandallarıyla tanınan aşırı sağcı Geert Wilders’in yaptığı Özgürlükler Partisi, 2017'de yapılan genel seçimde milletvekili sayısını 5'ten 20’ye çıkardı. Ancak parti, 2021’deki seçimde 3 sandalye kaybetti.
Hollanda’da 2017'de ilk defa genel seçime katılan bir başka aşırı sağcı Thierry Baudet liderliğindeki Demokrasi için Forum Partisi (FvD) ise geçen yıl, 2017 seçimlerine göre sandalye sayısını 2'den 8'e yükseltti. 2021’de ilk defa genel seçimlere katılan FvD'den ayrılanların kurduğu JA21 Partisi de 4 sandalye kazandı. Buna göre, aşırı sağcıların 150 sandalyeli meclisteki toplam milletvekili sayısı 22'den 29'a çıktı. Senatodaki sandalye sayısının dağılımını büyük ölçüde belirleyen 2019'daki eyalet seçimlerinde ise en çok oyu, seçime ilk kez katılan aşırı sağcı Demokrasi için Forum Partisi (FvD) kazandı.
PEKİ TÜRKİYE’DE AŞIRI SAĞ GERÇEKTEN YÜKSELİYOR MU?
Türkiye’de ise en son yapılan genel seçimlerde 26 Ağustos 2021 tarihinde Ümit Özdağ liderliğinde kurulan Zafer Partisi yüzde 2,23 oranıyla toplamda 1 milyon 215 bin 264 oy almayı başardı.
Cemalettin Taşcı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aşırı sağ ya da popülist lider kategorisindeki ilk ve önemli bir temsilcisi olduğunu düşündüğünü anlattı.
Taşcı, ‘‘Erdoğan Kürtle barış dediğinde de aynı kesimler peşinden gitti, Kürtlere cephe açtığında da aynı kesim destekledi. Dolayısıyla İtalya’da Meloni’yi tercih edenlerin ve arkasında duranların Meloni’nin dile getirdiği şeyleri benimsediği için peşinden gittiklerini sanmıyorum. Erdoğan ilk seçildiğinden beri aynı şeyi söylüyorum: Biz liderlerin söylediklerine göre pozisyon almayız. Biz, birbirimize göre pozisyon alırız. Aynı tarafta durmak istemediğimiz kişilerin karşısında hangi lider varsa onun tarafına geçeriz. Bunu hepimiz her gün somut bir şekilde yaşıyoruz.’’ dedi.
Aşırı sağcı liderleri destekleyen kitlelerin sosyolojisini analiz eden Taşcı,‘‘Putin’e destek olanlar veya Meloni’ye destek olanlar sığınmacı karşıtı oldukları için onları desteklemiyor. Ama biz bunlar üzerinden konuştuğumuz için asıl meseleyi kaçırıyoruz. ‘Aşırı sağ yükseliyor, dünya demokrasilere tehlike altında, demokrasi geriliyor mu?’ gibi sözlere hiç itibar etmiyorum.’’ diye konuştu.
Erdoğan ya da Trump gibi liderlere oy veren kitlelerin oy verme davranışlarının altında yatan motivasyonu anlatan Taşcı, insanların sosyal medya gibi çağın yeni araçları sayesinde güçlendiğini söylüyor:
‘‘Yığınların reaksiyon gösterdiği şey demokrasi dediğimiz hadisenin, dünyada ve Türkiye’de sınırlı sayıda insanın kendi kast sistemlerini garanti altına alacak bir düzen olması. Buna itiraz yükseliyor. Daha önce niye yükselmedi bu itiraz? İki tane çok önemli nedeni var. Birincisi, o kast sistemi iyi kötü bir iş görüyordu. Hepimizin tüketeceği müzik, sanat, bilim yapıyordu veya yaptığı zannını üretiyordu. Ertuğrul Özkök’ün gazete yaptığına inanıyorduk. Yaptığı şey gazete değildi ama öyle inanıyor idik. Şimdi öyle olmadığını gördük. İkincisi, sıradan insanların eskiden gücü yoktu. Şimdi sosyal medya aracılığıyla ya da diploma sahibi olarak güçlendi ve baş kaldırma gücüne erişti. Bu müesses nizamı karşı bir hareketliliği sağlamaya çalışıyor insanlar. Buna engel olan kesimleri dövecek, mesela Erdoğan gibi kişilerin peşinden gidiyorlar. Ve Erdoğan da bunun hakkını veriyor. Yaptığı şeylerle o kast sistemine mensup olan herkesin tüylerini diken diken ediyor. Zaten ona oy veren kişilerin talep ettiği şey de bu.’’