Bakırköy’de hırsızlık çetesi: Vatandaş korkuyor, kimse bir şey yapmıyor
Bakırköy'deki hırsızlık çetesi girilmedik ev bırakmadı. Özellikle kentsel dönüşme girecek evleri mesken tutan çete, ilçe sakinlerinin korkulu rüyası oldu. Mahalle sakinlerinin Gerçek Gündem'e anlattığına göre, polis ilçenin güvenliğinde etkili olmuyor.
Ne zamandır bu kentte güvende hissetmiyoruz kendimizi? Doğduğumuz, büyüdüğümüz ve dahi doyduğumuz yer ne vakit tekinsizleşti? Geçen hafta aileme yaptığım ziyaret sonrası evime yeniden döndüğümde bahçe kapısının kilidinin bozulduğunu gördüm. Gelen usta kilidin kurcalanmak suretiyle bozulmuş olabileceği ihtimalinin yüksek olduğunu söyledi. O günden beri uykularım tedirgin ve yarım yamalak… Bu kentte 31 yıllık hayatımda 3 defa hırsızlık vakası ile karşı karşıya kalmış, travmasını uzunca bir süre atlatamamışken; bir teşebbüs ihtimali bile uykularımı kaçırmaya yetmişti. Doğduğun kentte, büyüdüğün semtte her an bir şeyin başına geleceği endişesiyle uyunmuyordu çünkü. Kendimi her gün telkin ederek bu kente karşı oluşan güvensizliği yok saymaya çalışırken bir gece vakti mesaj geldi telefonuma. Genel Yayın Yönetmenim Hilmi Hacaloğlu, Bakırköy’deki bir hırsızlık vakasını bildirdi ve haberin peşine düşmemi istedi.
Gazetecilik devreye girdiğinde kendi hislerimiz önemsizleşir. Bu mesleğe başladığımdan beri böyle. Kendi payıma düşenleri hiç yaşamamış gibi düştüm yola. İnsanız sonuçta ne kadar da reddetsek hislerimizi içimizi kemiren sese ne kadar kulak tıkasak da oradadır biliriz. Tüm yol tuhaf bir tedirginlik ve ürkeklikle geçti. Bakırköy’e ayak bastığımda iyice ayyuka çıkan duygularımı bastırmaya gayret ettim. Ne severim aslında bu semti. Sokak aralarında eski zamanlardan kalma evler hep kentin eski, naif zamanlarının hatırası gibiydi. Ancak yine de yüzümdeki endişeyi silmeye yetmedi. Bu duygularla vardım ilk hırsızlık mağdurunun evine…
BAKIRKÖY’DE BİR HIRSIZLIK HİKAYESİ
Mağdurun geçen senenin Eylül ayında kentsel dönüşüme girecek evi soyulmuştu. Yeni taşındığı evi küçük olduğu için tüm eşyalarını orada bırakmıştı. Yıllardır yaşadığı mahallesinde evine hiçbir şey olmayacağını düşünmüştü kendince. Hepimiz öyle düşünürüz nihayetinde. Evine hırsız girdiğini öğrenince hemen yuvasına koşmuş. Dağılan yuvasını görünce neye uğradığını şaşırmış. Çalınanlardan çok özel eşyalarına dokunulmasına içerlenmiş…
Mağdur, herkesin yapacağı gibi ilk iş polise gidiyor şikâyet ediyor. Olay yeri polislerinin dediğine göre evde hiç parmak izi yoktu ve kapı zorlanmamıştı. Ancak mağdur olayın şokuna rağmen evindeki garipliği fark etmişti. Hiç açık olmayan banyo penceresi açıktı. Mağdurun uyarmasıyla, polis fenerleri banyo penceresine tutuldu. Işığın altında gerçek ortaya çıkmıştı. Mağdurun evine üst komşusunun evinden sarkarak girilmişti.
“GBT’Sİ TEMİZ” DİYEREK HIRSIZI SERBEST BIRAKMIŞLAR
Olay yeri ekipleri hırsızlığın nasıl gerçekleştiğini görmek için üst kata çıktı. Ancak gördükleri karşısında onlar da şaşkındı. “Biz böylesini görmedik” demişlerdi. Ev ev değilmiş artık. Her şey yere atılmış, odanın içinde ateş yakılmış. Duvardaki Meryem ikonası ve Haç yerde… “Gözlerime inanamadım” diyor mağdur. Tüm bunları görünce akıllarına ilk olarak “azınlıkları mı hedef alıyorlar?” sorusu geliyor. Ancak kısa sürede öğreniyor ki mahallede birçok eve girilmiş ve hatta devlet binaları dahi soyulmuştu. Polisin “Buranın sahibinin neden şikayetçi olmadığını” sorması üzerine mağdur komşusunun hikayesini de anlatıyor:
“Üst komşuya hırsız girdiği öğrenilince yakınlarımız evi kontrol ediyor. O sırada üst kattan ses gelince polise haber veriliyor. Polis geliyor ve 1 kişiyi yakalıyor. Evin sahibi çağırılıyor. Yakalanan kişinin GBT’sine bakılıyor, temiz çıkmış. Bunun üzerine polis bunlar ‘sığınmacıdır’ deyip serbest bırakıyor. Komşum da şikayetçi olmuyor. Bunun üzerine polis bana ağzından şu bilgiyi kaçırıyor. Bu tip olaylarda önce GBT’si temiz olanı bırakır hırsızlar. Eğer polis isterse, burası Bakırköy Meydan, bulurlar.”
POLİS İLGİLENMİYOR, VATANDAŞ DEDEKTİFLİĞE SOYUNUYOR
Mağdur, emek verdiği, özenle kurduğu evine tecavüz edenleri şikayet etse de sonuç alma konusunda başarılı olamıyor. Sokaklardaki, dükkanlardaki kameraların incelenmesini istese de karakol “Yapamayız. Sen git konuş veriyorlarsa inceleriz” diyor. Polis hiçbir şey yapmayınca mağdur dedektifliğe soyunuyor. Bütün mahalleden toplayabildiği kadar görüntüyü topluyor. Görüntüleri toplayınca diğer komşusunu da şikayetçi olmaya ikna ediyor. Tam bu sırada, bir kez daha apartmana girildiğini öğreniyor ve polisi arıyor. Polisle birlikte giriyor eve mağdur. Kapısının önünde bir bisiklet buluyor, polise de üst katı işaret ediyor. Polis üst katta zanlıyı yakalıyor ancak o an verdiği “Yine mi sen” tepkisi mağdurun dikkatini çekiyor. Kelepçeleri takıp, karakola götürüyorlar.
Bu arada mağdur dedektifliğe devam ediyor. Hırsızların mahalle içinde barındıkları yerleri tespit ediyor. Polise görüntüler çekerek şikayet ediyor. Aldığı yanıt ise “Tamam biz gider, basarız” oluyor. Ancak hiç kimse bir şey yapmıyor. Artık canına tak eden mağdur soluğu savcılıkta alıyor ve bu kez karakolu şikayet ediyor. Savcının ilgilenmesiyle olay yeri basılıyor. Hırsızı yakalasalar da o gün; ertesi gün adli kontrolle serbest bırakıldığı ortaya çıkıyor.
DAVA AÇILDI
Mağdurun şikayetini sürdürmesi üzerine kamu davası açıldı. İlk duruşması 23 Ocak’ta yapıldı. Evde yakalanan zanlı başka bir davadan tutuklu ancak bu davada tutuksuz yargılanıyor. İlk davaya gelmeyen zanlı 5 Mart’taki ikinci duruşmada hakkındaki tüm suçlamaları reddetti.
Mağdur, çetenin başının ismini verse de davaya dahil edemiyor. Oturup bütün hikayeyi dinledikten sonra Bakırköy’ün sokaklarında dolanıyorum. Mahallelinin kapısını çalıyorum. Kiminle konuşsam hikayenin başlangıç noktası pandemiye dayanıyor.
DEVLET DAİRESİNİ BİLE SOYDULAR
Pandemiyle mahallede hırsızlık vakalarının arttığı söylenirken, hepsi devlete ait vergi dairesinin bile soyulduğunu doğruluyor. Anlatılana göre, çok kalabalık bir çete. Gündüzleri bile hırsızlık yapmaktan çekinmiyorlar.
Mahalleli, çetenin uyuşturucu satın almak için hırsızlık yaptıklarını söylüyor. Anlıyoruz ki sadece hırsızlık değil bir narkotik ağ da var. Suçlarının cezai bir karşılığı olmaması iyice rahat bırakmış onları.
İnsanlar benimle konuşmaya çekiniyor. Çünkü konuşurlarsa ve çete öğrenirse başlarına bir şey geleceğinden korkuyorlar. Biliyorlar ki onları koruyan kolluk kuvvetleri yok. Tek başınalar… Doğdukları, büyüdükleri, doydukları mahallelerinde huzursuz ve güvensizler.
Ömürlerini geçirdikleri mahallelerinde hemen herkes birbirini tanıyor. Kısık sesle de olsa dillendirilen bir iddia var; davayı takip eden mağdur avukatı da bölgenin büyük bir bölümünün kentsel dönüşüm alanı ilan edilmiş olmasının bu tür olayların artmasına neden olmasından endişe ettiğini söylüyor. Aynı zamanda bölgede çoğunlukla Ermenilerin yaşıyor olmasının tarihte örnekleri görülmüş mülksüzleştirme ya da yerinden etme pratiklerine yol açmaması için yetkililerin bölgedeki güvenlik sorununu acilen ele almaları gerektiğini söylüyor.
Mahalleliler zarar görmemek için korkudan sinmişler bir kenara. Her akşam “evime, dükkanıma bir şey olur mu” endişesiyle başlarını yastığa koyup, her sabah aynı endişeyle güne başlıyorlar. Bir başkası sıranın ne zaman kendine geleceğini düşünüyor.
Bakırköy sokaklarında dolaşırken havasına sinen korku tenime değdikçe ürperiyorum. İçimdeki tedirginliği kocaman bir öfke kaplıyor. Kim bize bunu reva görüyor? Ömrümüzün geçtiği bu kentte huzur içinde yaşayamamayı… Arkamızı kollayarak yürümeyi… Kim işledi hepimizin ruhuna bu güvercin tedirginliğini? Devlet korumuyorsa kim koruyacak bizi?
Mağdurların isimleri güvenlik gerekçesiyle gizlenmiştir.