Belediyedeki Veteriner Hekimler İstifayı Göze Aldı! 'Kanlı Yasa' Teklifi Yarın Meclis'te
Türk Veteriner Hekimleri Birliği, yarın Meclis'e gidecek sokak hayvanlarıyla ilgili kanun teklifine mevcut haliyle destek vermeyeceklerini açıkladı. Birliğin Merkez Konseyi Üyesi Melike Baysal da, "Biz ötanaziyi hiçbir koşulda kabul etmeyeceğiz. Belediyelerdeki birçok meslektaşımız istifayı bile göze aldığını bize sözlü olarak bildirdi" dedi.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği, yarın Meclis gündemine gelecek, sahipsiz sokak hayvanlarına yönelik hazırlanan ve büyük tepki çeken kanun teklifini desteklemediklerini vurgulayan bir açıklama yayımladı. Kanun teklifinde suistimal edilebilecek hükümler yer aldığını belirten kuruluş, "kuduz şüphesi", "saldırgan hayvan" gibi geniş anlam taşıyan ifadelerin kanun yapma tekniğine aykırı olduğunu ve belediyeler hayvan bakımevi kuruncaya kadar geçecek süreçte hayvanlara ne olacağıyla ilgili eksik noktalar bulunduğunu bildirdi.
'BU HALİYLE TASLAĞIN YANINDA DEĞİLİZ'
Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nden yapılan yazılı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"İlk değerlendirmelerimize göre, yapılacak uygulamalarda hiçbir sınır getirilmediği ve yorum farkına bağlı olarak suistimal edilebileceği, belediyelere 2028 yılına kadar hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirirken bu süreçte toplanan hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar bulunduğu, ‘kuduz şüphesi’, ‘saldırgan hayvan’ gibi geniş anlam taşıyan ifadelerin bilime ve kanun yapma tekniğine de aykırı olduğu, bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacağı gibi ekosistemin zarar göreceği, yeni toplum sağlığı sorunlarına neden olacağı, toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacağı, hayvanların sokaklarda olmaması gerektiğini savunan vatandaşlarımızın bile bu yöntemle ilgili memnun olmayacağı sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyiz. Diğer taraftan meslek adımızın (Veteriner Hekim) bile birçok defa hatalı (Veteriner) yazılmasının taslağın oldukça özensiz hazırlandığını bize düşündürmektedir.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak bu haliyle bu taslağın yanında olmayacağımızı, yaşatmanın temel alındığı çözümlerin hala mümkün olduğunu, bu konuda inisiyatif almaya hazır olduğumuzu ve Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini görüşmek üzere Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nun toplantısında yer alacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.''
'HAYVAN ÖLDÜRMEK ÇEVRESEL SORUNLARA NEDEN OLUR'
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi Üyesi Melike Baysal da, sokak hayvanlarına ötanazi öngören kanun teklifine tepki gösterdi. Baysal, tartışma yaratan teklifle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aslında gerçekten inanamadığımız bir süreç ortaya çıktı. Çünkü 17 maddelik bir değişiklik öngördüler. Fakat genel gerekçelerine bile baktığımız zaman birbiriyle bağdaşmayan, örtüşmeyen, ucu açık ve gerçekten suistimale de açık birçok konu var burada. Bir kere ilk göze çarpan hayvan refahının, bakımevlerinin, kısırlaştırarak popülasyonu azaltmanın hiçbir şekilde gündeme gelmiyor olması. Buradan anlaşılan da aslında sokakta sıfır köpek amacını taşıyan bir sürece gelmiş. Tabi burada şunu belirtmem gerekir. Biz sokaktaki bu popülasyonu normal bulmuyoruz elbette. Hem hayvanların kendileri için, onların refahı için hem de halkın gerçekten yaşadığı bu huzursuzluk açısından bu popülasyonu normal bulmuyoruz. Ama çözümün öldürmek, toplamak olmadığını bunun daha büyük ekosistem sorunlarına, halk sağlığı sorunlarına yol açacağını defalarca anlattık. Dolayısıyla biz bu yasa tasarısının Bursa Veteriner Hekimler Odası olarak, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi olarak bu yasa tasarısının tamamen karşısındayız.
'20 YILDA BİR KÖPEK KISIRLAŞTIRILDI'
AK Parti Grup Sözcüsü Sayın Abdullah Güler özellikle bu yasa tasarısını açıklarken bu rakamları vermişti. Tüm rakamları aslında ben şu anda vermek isterim. Türkiye'de 105 bin hayvan kapasiteli 322 barınak olduğunu söyledi. Barınak diyorum çünkü normalde 5199 sayılı yasada bakımevi olarak geçiyor. Fakat bu 322’nin büyük çoğunluğu da aslında kriterleri kapsamıyor. Şimdi buradan hareket ettiğimizde 20 yılda 2 buçuk milyon hayvan eğer kısırlaştırılmışsa, bir yılda 256 iş günü olarak ortalama düşünebiliriz ve 322 belediye üzerinden hesapladığımızda günde ortalama iki köpek kısırlaştırıldığı ortaya çıkar. Bu matematiği herkes yapabilir. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nde 5199 sayılı yasa çıktığından beri günde ortalama iki köpek kısırlaştırılmış. Biz bununla ilgili bir hesap yaptık. Günde bir veteriner hekim ortalama hem hayvanın sağlığına ve refahına uygun hem de veteriner hekimin refahına uygun olarak ortalama beş köpek kısırlaştırabilir. Eğer günde 322 belediyede beş köpek kısırlaştırılsaydı bugün 8 milyon rakamından bahsedecektik. Ama eğer Türkiye'de bin 389 belediye olduğunu düşünürsek belde belediyelerini çıkarabiliriz buradan, belki onların bütçeleri bir geçici bakımevi yapmaya uygun olmayabilir ya da fiziki koşulları. Bin üç belediye yani ilçe, şehir ve büyükşehir belediyeleri eğer bunu yapsaydı ve günde beş köpek kısırlaştırsalardı bugün 25 milyon rakamından bahsedecektik.
'YAPTIKLARINI HAFİFLETMEK İÇİN ÖTANAZİ DİYORLAR'
Bu yasa tasarısıyla sokaktan hayvanları toplamayan, hatta öldürmeyen belediye başkanlarına hapis cezası geldi. Aynı yasa tasarısı diyor ki, sokağa hayvanını bırakan, hayvan sahiplerine de altmış bin lira para cezası vereceğiz. Yani sokağa bırakmanın cezası para cezası, ama sokaktan toplayıp öldürmemenin cezası hapis cezası. Öldürmemek diyorum. Şunun için söylüyorum bunu. Mevcut koşulları göz önünde bulundurduğumuzda 322 belediyenin sadece 105 bin kapasiteli bakım alanı var. Bu sürecin çok hızlı bir şekilde 105 binden örneğin bir milyon hayvan kapasitesine çıkmasını bekleyemeyiz. Fakat bu yasa tasarısı Meclis’te kabul edildiği günden itibaren bu süreç işletilmeye başlanacak. Yani bu hayvanlar toplandığında, bakılacak yerler olmadığı için zaten öldürülmeleri gündeme gelecek. Öldürülmeleri diyorum çünkü ötanazi bizim gündemimizde yok. Ötanazi sadece bu yasa tasarısında süreci hafifletmek için kullanılmış bir kavram. Çünkü ötanazi bilimsel olarak yaşamsal fonksiyonları sona ermiş, ağrısı ve acısı dindirilemeyen, hastanın refahı için veteriner hekimin hasta adına, hasta sahibiyle birlikte karar vereceği bir süreç olarak değerlendirilebilir ki hiçbir veteriner hekim böyle bir şeyi yapmak istemez. Yaşamsal fonksiyonları sona ermek üzereyken bile doğal yollarla bu yaşamı terk etmesi beklenir.
'KISIRLAŞTIRMA ÜCRETLERİ YETERSİZ'
Şu anda belediyelere dişi ya da erkek fark etmeksizin Doğa Koruma Milli Parklardan gelen bütçe 200 lira. Zaten bunun yetmesi beklenemez. Bir de bu bütçe 2023 yılının bütçesi. 2024 yılının yedinci ayındayız. 2024 yılı için yeni bir bütçe belirlenmemiş. Bu çok büyük bir eksiklik. Belki bu bütçe şu anda 500-600 lira çıksaydı süreç değişebilirdi. Bir de tabi burada şöyle bir handikap var. Yerel yönetimlere gelen bu bütçeler yerel yönetimlerin genel bütçesine dahil ediliyor. Yani Veteriner İşleri Müdürlüğü’ne ya da kısırlaştırmayla ilgilenen müdürlüklere iletilmiyor. Bir eksiği daha söylemek isterim. Türkiye'de eğer bugün kısırlaştırma sayısı hala yeterli değilse bunun bir nedeni de şudur. Birçok belediyede veteriner hekim yok. Veteriner hekim istihdam eden belediyelerin birçoğu veteriner işleri müdürlüğü kurmadı. Ve veteriner hekimleri bu kısırlaştırma süreçlerini, zabıta müdürlüğü, çevre müdürlüğü, mezarlıklar müdürlüğü, iklim değişikliği müdürlükleri gibi bu işlerin önemini, ileride yaratabileceği sorunları ya da bunun bir halk, toplum ve hayvan sağlığı sorunu olabileceğini kestiremeyecek hiç ilgisi olmayan müdürlüklerin altına verdiler.
Bugün de özellikle çok belirgin bir sosyal medya platformunda konuşulanlar üzerinden bir yasa tasarısı hazırlandı. Örneğin şöyle bir şey söylendi. Bir cümle var genel gerekçede. 'Türkiye'de 105 bin kapasiteli 322 barınak vardır. Bu durumda kısırlaştırmanın popülasyonunu azaltmaya faydası olmadığı anlaşılmıştır.' Bu cümleden çıkan sonuç bu değildir. Bu cümleden çıkan sonuç belediyeler görevlerini yerine getirmemişlerdir olabilir ancak. Genel gerekçeye baktığımız zaman aslında gerçekten kabul edemeyeceğimiz başka konular da var. Mesela 1932 yılında köpeklerin itlafını öngören tamim burada örnek gösterilmiş. Aradan 96 yıl geçti. Artık böyle bir şeye ihtiyacımız yok. Çünkü 2024 yılı Türkiye'sindeyiz, kısırlaştırmayla ilgili, popülasyon kontrolüyle ilgili süreçler çok daha hızlı. Veteriner hekimliği hizmetleri artık çok daha nitelikli. Dolayısıyla o tamimi bir gerekçe olarak genel gerekçeye yazmak ve orada onu okumak beni doğrusu çok üzdü.
'BELEDİYEDEKİ MESLEKTAŞLARIMIZ İSTİFAYI GÖZE ALDI'
Bunun dışında şöyle bir gerekçe vardı. Turizm açısından birçok ülkenin vatandaşlarını Türkiye'deki bu sokak hayvanı popülasyonu, saldırılar nedeniyle uyardığı, dolayısıyla turizm gelirleri nedeniyle ülke prestijinin sıkıntı yaşadığına dair bir madde vardı. Bence eğer Türkiye'de bir itlaf söz konusu olursa Türkiye'nin prestiji çok daha fazla etkilenecek bu açıdan.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez Konseyi olarak bu konu ilk gündeme geldiğinde zaten söyledik, ötanazinin karşısındayız, kısırlaştırmayı savunuyoruz. Kısırlaştırma için elimizi taşın altına koymaya hazırız serbest veteriner hekimlerle de birlikte. Ama bunun için mutlaka öncelikle yerel yönetimlerin uygun koşullarını en azından fiziki koşullarını hazırlamaları gerekir. Dolayısıyla biz ötanaziyi hiçbir koşulda kabul etmeyeceğiz. Elbette burada yerel yönetimlerde çalışan meslektaşlarımız, belediyelerde çalışan meslektaşlarımız söz konusu. Belediyeler hepimizin bildiği gibi siyasi kurumlar. Birçok meslektaşımız istifayı bile göze aldığını bize sözlü olarak bildirdi. Süreç nasıl ilerleyecek bilmediğimiz için şu anda net bir tutum sergileyemem ama sadece şunu söyleyebilirim. Eğer ötanazi yapmaya zorlanırlarsa meslek yemininiz zaten bunun önünde kalır. Bakın benim üstümde biraz önlüğüm var. Ben bu beyaz önlüğü giymek için bir meslek yemini ettim. Ve bu meslek yemini ‘yaşamımı insanlık yoluna adayacağıma’ diye başlar. İnsan için değil, insanlık yoluna, insanlığın erdemleri, insanlığın değerleri için. Ve meslek etiği her zaman kanunun önündedir. Yerel yönetimlerde çalışan meslektaşlarımız bu konuda zorluk yaşarlarsa şu an için en azından hukuki destek vereceğimizi söyleyebiliriz."