Bodrum Belediye Başkanı Akbelen'den seslendi: 'Termik santraller Muğla'nın su ihtiyacını su oburu olarak tüketiyor'
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Akbelen'e yaptığı ziyarette "Şu anda üç tane termik santral, Muğla’nın bir yıllık su ihtiyacını bir su oburu olarak tüketiyor" ifadeleriyle isyan etti.
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Muğla’da ağaçların kesildiği Akbelen Ormanı’nda; “Bölgedeki su kaynaklarının tehdit edilmesi söz konusu. Şu anda üç tane termik santral, Muğla’nın bir yıllık su ihtiyacını bir su oburu olarak tüketiyor. Şu anda Bodrum’da, Milas’ta, Yatağan’da ya da tüm bölgelerde su krizi ile karşı karşıyayız. Hacettepe Üniversitesi’nin hazırladığı rapora göre buradaki yer altı su rejimini de tamamen tahrip ediyor. Bunun da vebali yine bu insanların boynunda. Yaşamsal ihtiyacımız olan suyu da bulamayacağız” dedi.
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, maden sahasının genişletilmesi için ağaçların kesildiği Akbelen Ormanı’nda doğa nöbetini sürdüren köylüler ve çevrecilere destek verdi. Aras burada yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
“AKBELEN’DE ARTIK AĞAÇ KALMAMIŞ”
“Gördüğünüz gibi, Akbelen’de artık ağaç kalmamış. Artık son birkaç ağacı şu anda burada görebiliyoruz. Yaklaşık 4 yıldır süren mücadele tabii ki çok önemli bir kuvvetle, güvenlik kuvvetiyle; kararlılıkla köylülerin mücadelesi bastırıldı. Bu, bastırılan aslında yaşam, gelecek. Bu bölgenin altındaki ucuz linyit yatakları için 9 köy, binlerce hektar arazi; ormanlık arazi, tarım arazisi, zeytinlik... Her şey tahrip edildi.
“BİNLERCE HEKTAR ORMANI KESİP, ALTINDAKİ KÖMÜRÜ KOLAYCA ÇIKARTABİLİYORSUNUZ”
Tabii ki enerjiye ihtiyacımız var. Bunun çeşitli yöntemleri var. Almanya, enerji ihtiyacının yüzde 50’sini, yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılıyor. Ki biz onlardan çok daha zenginiz; güneş açısından, rüzgâr açısından. Hiç bu konulara yatırım yapmayıp, hatta ve hatta şu anda evinizin üzerine bir panel koymaya kalksanız, onun bile yüzlerce bürokratik engeli var. Onu bile yapamıyorsunuz. Ama burada binlerce hektar ormanı kesip, altındaki kömürü kolayca çıkartabiliyorsunuz. Türkiye’deki büyük çelişki bu.
“ÖNÜNE ÇIKAN HİÇBİR ENGELİ TANIMIYOR”
Büyük bir sermaye söz konusu burada. Yaptığı yatırımı çıkarmadan, önüne çıkan hiçbir engeli tanımadığını görüyoruz. İnsan, hayvan, bitki, canlı, koca bir orman ekosistemi, insanların yaşam hakkı, su hakkı... Bunların hiçbirini tanımadan şu an geldiğimiz durumdayız. Burada bir avuç arkadaşımız, mücadelesini sürdürüyor. Bu mücadeleyi sürdüren arkadaşlarımızın bundan hiçbir menfaati yok. İşlerini güçlerini bırakıp, köylülerin ormanların yaşam hakkını savunuyorlar. Ama bunun karşısında, bu ormanları kesmeyi kafasına koymuş bu iki şirket karşısında, onlara yardım eden siyasi irade karşısında şu anda çaresiz kalmış durumdayız. Burada çalışan işçilerimizi, sendikaları da istismar ederek; onları da işini kaybetmekle tehdit ederek, onları kendilerine suç ortağı yapıyorlar. Düşünün buranın çocukları, bu topraklarda yaşayan insanların çocukları, torunları; kendi ormanları kesilirken, onları kesenleri korumak zorunda kalıyorlar.
“TERMİK, MUĞLA’NIN SU İHTİYACINI TÜKETİYOR”
Bu bölgedeki su kaynaklarının tehdit edilmesi de söz konusu. Şu anda üç tane termik santral, Muğla’nın bir yıllık su ihtiyacını bir su oburu olarak tüketiyor. Şu anda Bodrum’da, Milas’ta, Yatağan’da ya da tüm bölgelerde su krizi ile karşı karşıyayız. İklim krizinin bu kadar hissedildiği dönemlerde, kuraklığın bu kadar yükseldiği zamanlarda böyle bir müdahalenin yapılması Hacettepe Üniversitesi’nin hazırladığı rapora göre buradaki yer altı su rejimini de tamamen tahrip ediyor. Bunun da vebali yine bu insanların boynunda. Yaşamsal ihtiyacımız olan suyu da bulamayacağız.
“ÜÇ TANE DAVA AÇTIK. HEPSİ REDDEDİLDİ”
Sermayenin önünde, rantın önünde; hiçbir şey duramıyor. Üç tane dava açtık. Bu bölgenin ÇED kararına karşı, iptal için dava açtık. Su kaynaklarının tahrip edilmesine karşı dava açtık. Ama hepsi bölge idare mahkemeleri tarafından reddedildi. Biz bu mücadelenin tarafıyız. Jandarmayı halkla, köylülerle polisi, çevrecilerle polisi karşı karşıya getiren uygulamayı da kınıyoruz. Hiçbir şekilde bu insanlar bunları hak etmiyor. Buradaki jandarmanın polisin de geleceğini savunan arkadaşlar bu arkadaşlarımız. Onların da çocuklarının yaşam haklarını savunuyorlar.
“PLANLARI ASLINDA, KARACİHASAR’A KADAR BÜTÜN OVAYI TAHRİP ETMEK”
Bu kararlılığın karşısında, hukuk da işe müdahil olmayınca maalesef köylümüz de, çevrecilerimiz de çaresiz kalıyor. Planları aslında, Karacihasar’a kadar bütün ovayı tahrip etmek. Burada tahrip edilen tarım, üretim. İnsanların mülksüzleştirilmesi, insanların kentlere taşınmaya zorlanması. İnsanların üretici değil, tüketici konuma getirilmesi. Büyük bir projenin parçaları. Anadolu’nun her köşesinde bu tür müdahaleler ile karşı karşıyayız biz.
“YERALTI SULARI YOK OLACAK”
Hacettepe Üniversitesi’nin raporuna göre, buradaki orman kaldırılıp, altındaki kalkerli tabaka kaldırılırsa, buranın su rejimi bozulacak. Ve bu yer altı suları yok olacak. Yer altı sularının seviyesi zaten şu anda gittikçe düşüyor. Siz, yeraltı sularının seviyesini düşürdükçe, daha derine kazdıkça tuzlanma başlayacak ve geri dönülmez bir tahribat oluşacak. Artık tarımsal sulama, içme suyu ve kullanma suyu bölgede kalmayacak. Şu anda Bodrum’da biz bunu yaşıyoruz. Tarımsal sulama artık kalmayacak. Tarım üretimini bitirecek bir müdahale ile karşı karşıyayız. Bu bir yaşam ve gelecek mücadelesi. Su bunun çok önemli bir parçası. Paris İklim Antlaşması’na göre, bu termik santrallerinin belli bir aşamada kapatılması gerekiyor.
“İNSANLAR VATANLARINDAN ATILIYOR”
İnsanları köklerinden koparırsanız, artık bir aidiyetten bahsedemezsiniz. Kaç tane köy taşındı? Sanki Anadolu’dan koparılıp atılıyormuş gibi düşünün. İnsanlar vatanlarından atılıyor. Bu sadece kömür çıkarma operasyonu değil. Bizim turizmde inanılmaz bir istihdam ihtiyacımız var şu anda. Gelsinler bir bölümü belediyede çalışır, bir bölümü turizm tesislerinde çalışır. Yani buradaki vatandaşlarımızın ekmeği ile işimiz yok. Gıda krizi var dünyada. Ekonomik kriz boşuna değil. Aldığınız maaşlar, gıda almanıza yetmeyecek. Üretimi bitirdikçe fiyatlar artacak. İşçilerimiz temiz duygularla, onlar da çalışmalarını düşünüyorlar. Daha temiz alanlarda da çalışabilirsiniz.”