Ebeveynler 'İncel'lere Karşı Dikkat! Sizin Çocuğunuz da Olabilir...
Son günlerde Türkiye'de yaşanan korkunç katliam ve taciz olaylarının ardından, kendisini 'incel' olarak tanımlayan kadın düşmanı gruplar gündeme geldi. Uzmanlar ise ebeveynlere çocuklarını bu topluluklardan korumaları konusunda uyarıda bulundu. Peki 'incel' ne demek, bir 'incel' nasıl anlaşılır? İşte detaylar...
İstanbul'da Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner'i vahşice katledip ardından intihar eden Semih Çelik'in, bir mesajlaşma uygulamasında kendilerini "incel" olarak tanımlayan gruplarla bağlantılı olduğu tespit edildi. Cinayetlerin ardından 'incel' teriminin ne olduğu merak edilmeye başlandı. İşte inceller hakkında tüm merak edilenler...
İNCEL NEDİR?
Son yıllarda dijital dünyada sıkça karşılaşılan bir kavram olan İncel, 'involuntary celibate' (istemsiz bekarlık) kelimelerinin kısaltılmasıyla türetilmiş ve Türkçe'ye de aynen geçmiş bir terimdir.
İncel kelimesinin kökeni 1990'ların sonlarına dayanır. İlk olarak Kanada'da bir kadın tarafından, aşk veya cinsellik yaşamayan bireylerin deneyimlerini paylaşabileceği bir çevrimiçi forumda kullanılmıştır. Ancak zamanla bu kavram, yalnızca cinsel veya romantik ilişki yaşamayanların bir ifadesi olmaktan çıkarak, erkek egemen bir alt kültüre dönüşmüştür. Maalesef günümüzde özellikle kadınlara yönelik öfke ve ayrımcılıkla dolu bir ideolojiye evrilmiş durumda.
İNCELLER KİMLER?
akımı, özellikle çevrimiçi platformlarda kendini gösteren, genellikle romantik ve cinsel ilişkilerden yoksun olmayı toplumun ya da karşı cinsin suçlanacağı bir durum olarak gören bireylerden oluşur. Bu topluluğun üyeleri, bu durumun kendi istekleri dışında geliştiğini savunarak kendilerini "incel" olarak tanımlarlar.
İNCELLERİN ÖZELLİKLERİ NELER?
İncel özellikleri arasında, bireylerin cinsellik ve ilişkiler hakkındaki olumsuz deneyimlerini paylaştıkları, sosyal normlara karşı eleştiride bulundukları ve bazen de bu durumdan kaynaklanan öfkeyi dile getirdikleri gözlemleniyor. İncellere özgü bir diğer özellik ise, genellikle kadınlara yönelik olumsuz bir tutum sergilemeleridir. Bu durum, bireylerin kendilerini mağdur olarak gördükleri bir perspektiften kaynaklanıyor.
İncel gruplarının temel özellikleri, çoğunlukla kendini sosyal dışlanmış hissetme, cinsiyetçi düşünceler ve kadına karşı öfke barındıran bir ideolojiye dayalıdır. İnceller, çoğunlukla cinsel veya romantik başarı eksikliğinden dolayı toplumdan yabancılaştıklarını, özellikle de kadınlar tarafından reddedildiklerini düşünürler.
Bu düşünceler zamanla bir çeşit nefret söylemine ve ayrımcı bir duruşa evrilebilir. İncellerin özellikleri şöyle sıralanabilir:
Sosyal izolasyon: Çoğunlukla asosyal bireyler olarak tanımlanırlar.
Cinsiyetçi dünya görüşü: Kadınları suçlayıcı ve aşağılayıcı bir dil kullanırlar.
Kendini kurban olarak görme: Yaşamlarındaki başarısızlıkları başkalarına mal ederler.
Aşırı çevrimiçi varlık: Genellikle internet forumlarında aktif olurlar ve kendilerine benzer düşünen insanlarla çevrimiçi topluluklar oluştururlar.
BİR İNCEL NASIL ANLAŞILIR?
Bir bireyin incel olup olmadığını anlamak için çevrimiçi davranışlarına ve söylemlerine dikkat etmek gerekir. İnceller genellikle:
- Kadınlar hakkında olumsuz genellemeler yapar ve cinsiyetçi yorumlar kullanır.
- Toplumun, kadınların veya belli bir grubun kendilerini istemediği yönünde düşüncelere sahiptir.
- Aşırı özgüven eksikliği ve dış dünyaya karşı yoğun bir öfke sergilerler.
'KADINLARA YÖNELİK BİR NEFRET HALİ'
Türkçe'ye 'istemsiz bekar' olarak çevrilen bu olguyla alakalı Sputnik'e açıklamalarda bulunan Dünya Danışmanlık Merkezi Kurucusu Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist Fundem Ece, konuşmasına şöyle konuştu:
"Toplumsal dinamiklerin bir sonucu olarak da karşımıza çıkıyor. Aslında içerisinde bir çok bileşenin yer aldığı bir sonuç. İnsel akımına, toplumsal olarak dışlanmanın da bir sonucuyla insanlarda oluşan psikolojik etkiler diyebiliriz. Cinsel ya da romantik ilişki kurmakta zorlanan, bu nedenle de kadınlara yönelik bir nefret hali geliştiren internet alt kültürü diyebiliriz. Dilimize 'istemsiz bekar' olarak aktarabiliriz. Genelde bizler erkek ya da kadın farkı göz etmeden yorum yaparız ama burada bu kişiler çoğunlukla erkeklerden oluşuyor.
Yaşadıkları yalnızlığı, toplumun onları dışlamasına ya da kadınların onları reddetmesine bağlayarak, buradaki bu nefret ve öfke gibi duyguları da pekiştiren kişiler oluyorlar. Haliyle ortaya çıkmasında bir çok etmen var."
NASIL ORTAYA ÇIKAR?
'İncellik neden görülür?' sorusuna yanıt veren Klinik psikolog Ece şu ifadeleri kullandı:
"Öncelikle temelde ortak etmen olarak gördüğümüz şey düşük özgüven. Özellikle dış görünüş, toplumsal olarak kabul görmekte endişeler, bunlar özgüven hissetmeye yol açıyor. bunlar da karşı cinsle ilişkilerde zorluklar yaratabiliyor.
Bir nedeni de reddedilmeyle ilgili travmalar. Buradaki travmanın yaratmış olduğu kadınlara ve topluma karşı öfke' sorunu ortaya çıkıyor. 'Zaten ben sevilmiyorum, kabul edilmiyorum, dışarıda kalıyorum ve haliyle buna ait değilim' diyerek öç almaya ve zarar vermeye çalışıyor.
Diğer yandan çevresel faktörler de çok önemli , sosyal desteğin de eksikliğini bir etmen olarak ekleyebiliriz. Aile desteğinin eksikliği, kötü yaşam koşulları, kötü ilişkiler de bu durumu tetikleyebilir. Bu toplumsal yalnızlaşmaya da yol açıyor zaten. Modern toplumda sosyal etkileşimin azalması ile yalnızlık duygusu da ortaya çıktı. Bir sürü etken aslında sıralanabilir ama bunlar bizim daha çok gözlemlediğimiz türden davranışlar."
İNCELLERİN İYİLEŞMESİ MÜMKÜN MÜ?
İncel kişilikleri iyileştirmenin mümkün olup olmadığına dair 'Ben bir incel'im. Terapi bana yardımcı olabilir mi' sorularına karşı ise uzman isim şunları aktardı:
1. İyileştirmek tabii ki mümkün. Biz ruh sağlığı alanındaki uzmanlar hiçbir zaman için 'bir bireyi kazanamayız' demeyiz. Çünkü bu kişiler doğru psikolojik destek ve rehberlikle kendi zihinlerinde yaratılmış olan ya da travmatik deneyimler sonucu oluşmuş olan negatif düşünce kalıplarını aşmak için emek vermeye başlarlarsa, iyi bir uzmanla işbirliği yaparlarsa sosyal olarak izole ettikleri halleri de aşabilirler. İyileşme süreci için de kişi ilk olarak bir terapi desteği alırsa, bizim gibi insanlara başvururlarsa oradaki olumsuz ve sağlıksız inanç kalıpları yerine artık sağlık, işlevsel ve hayata daha bir ve bütün olarak bakabilme becerilerini geliştirme imkanı yakalayabilirler.
2. Toplumsal olarak katılımın artması bir diğer basamak olabilir. Çünkü bu gerçekten bir beceri gelişimidir. Biriyle iletişim kurabilmek, romantik ilişkiler bağını arttırabilmek, bunu nasıl yapabileceği ve yardım isteyebilme becerisini geliştirmek mümkün.
3. Özgüven gelişimi çalışarak da iyileştirme olabiliyor. Çünkü kendi özgüvenlerini ve kişisel değerlerini geliştirdikçe dış dünyaya olan o bağımlılığı da azalmaya başlıyor. Kendi öz değerini ve şefkatini arttırmaya başlıyor.
4. Travmalar neden olduysa da, bunun üzerine bir çalışma yapılarak bireyin sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olunabilir. Çünkü önceden zorbalığa maruz kalmış, dışlanmış ya da reddedilmiş olabilir. Bir kişinin terapi sürecinde bunu tekrar dönüştürerek, öç alarak bu yaraları kapatmadığını anlaması, olanı olduğu gibi kabul ederek kendi benliğini değerli bir şekilde kabul edip hayatına devam edebilmesi için çok önemli.
İncel erkeklerin kadınların onları istemediği düşüncesi: Gerçekten öyle mi? Yoksa bu sadece 'hastalıklı bir sanrı' mı?
"Eskiden, erkekler birçok kadınla birlikte olabiliyor ve seçme şansına sahip olabiliyorlardı" diyen Klinik Psikolog Gülşah Ergin de insellik açısından diğer bazı tetikleyicileri modern dünyanın etkisi çerçevesinde açıkladı:
"Ancak artık kadınlar daha seçici hale geldi. Bu durum, bazı erkeklerin asla tercih edilmeyeceklerini düşünmelerine yol açıyor. Özellikle fiziksel görünüşleri, yani bedenleriyle alakalı olarak. Toplumun beğendiği normların dışında kalan erkekler, kendilerini yetersiz hissediyorlar. Bu da onlarda bir öfkeye yol açıyor ve bu öfkeyi kadınlara ve topluma yönlendiriyorlar. Yani, romantik ilişkilere giremeyen ya da bu ilişkilerde başarısız olan erkeklerin, kadınları ve toplumu sorumlu tutması, suçlaması durumu. Bu kişiler kendilerine güvenmiyorlar. Özellikle fiziksel görünümleriyle alakalı takıntıları var. Bu tür kişiler kompleksli oluyorlar ve dış görünüşleri ya da cinsel deneyimleri açısından hayal kırıklığına uğramış kişiler olarak görülebilirler. Kadınlarla ya da arkadaş olarak bir kızla sağlıklı bir arkadaşlık veya romantik bir ilişki kuramıyorlar, bunu söyleyebiliriz."
BU KİŞİLERİN GEÇMİŞİ NASIL?
"Bu kişilerin geçmişi nasıl diye baktığımızda, bunun bazı yaralarla bağlantılı olduğunu görüyoruz" diyen Ergin, "İstenmemek, sevilmemek, yetersizlik, yetersiz hissetmek, kendini beğenmemek, değersiz hissetmek. Bunlar, kişinin kendisiyle ilgili olumsuz inançlarıdır, psikolojide bu tür olumsuz inançlara negatif kognisyon diyoruz. Bu negatif kognisyonlardan bazıları, özellikle bu durumla ilişkili olanlar, kişilerin yaralarıdır, en basit haliyle. Bu yaralar, kişilerin içinde taşıdığı yaralardır. Ne olur? Zaten bir yaramız varsa, ilerleyen zamanlarda o yaraya temas eden bir şey yaşadığımızda, yara kanamaya başlar. Durum bu şekilde gelişir. Bu çocuklar, daha önceki zamanlardan, çocukluklarından itibaren bu durumlarla ilgili yaralar taşırlar. Gençlik dönemine geldiklerinde, romantik ilişkilerle tanışırlar. Kızlarla tanışmaya başlarlar. Tabii ki beğenilmek, onaylanmak, istenmek ve sevilmek isterler. Ancak zaten bu konuyla ilgili yaraları vardır. Karşı taraftan istedikleri tepkileri alamadıklarında ne olur? Yaralarına dokunulmuş olur ve yara kanamaya başlar. Bu yaralarını normalleştirebilmek için de bir inanç sistemi geliştirirler. Aslında bu bir tür tutunma çabası olarak görülebilir" ifadelerini kullandı ve ekledi:
'ÇOCUĞUN KAFASINDA GELİŞTİRDİĞİ SAVUNMA MEKANİZMASI'
"Bazı insanlar, çocuklar ya da aileler bu durumu fark ettiklerinde, hemen kendilerine çekidüzen verirler. Çocuğu bir rehber öğretmene götürürler, bir psikoloğa yönlendirirler. Bu konular, terapide çalıştığımız meselelerdir zaten. Ya da sevgiyle, ilgiyle çocuğu toparlar, bir eksiklik varsa kapatırlar. Ancak bir de kaybolmuş, görülmeyen, yalnız başına bilgisayarla kalmış ve iletişimden kopmuş çocuklar var ki bunların yaraları görünmüyor. Peki, ne yapacaklar? Orada da bir varlık olarak kendini sürdürmesi gerekiyor. Ne olacak? Ya düzelecek ya da dağılacak. İşte bu inanç sistemi, ‘incellik’ dediğimiz şey, aslında çocuğun kafasında geliştirdiği bir savunma mekanizması. Bu, bir şekilde tutunma çabasıdır. Yaraların karşısında dağılmamak için bir tutunma çabası. Ama bu onları ileriye taşıyor mu? Ne yazık ki taşımıyor. Öncelikle toplumsal sıkıntılar başlıyor. Yaralar çok fazlaysa, travmalar çok fazlaysa, bugünkü konuştuğumuz olaylara yol açıyor. Dolayısıyla bu bir iyileşme sağlamıyor. Bu durumu bir kendini kandırma olarak düşünebiliriz. Bu inanç sistemiyle yaralarını örtmeye çalıştıklarını söyleyebiliriz."
EBEVEYNLER NE YAPMALI?
"Bu konuda arka arkaya sayılabilecek birçok şey var. Ama en başta söyleyeceğim şey, karşılıksız sevgi. Hayatta bir şeylerin çözümünü bulmak o kadar da zor değil. Belki de dünyadaki en önemli kelime sevgidir. Sistem, dünya sistemi sevgi üzerine kuruludur. Her şeyi sevgiyle çözmek mümkündür. Dolayısıyla çocuklarımızı yetiştirirken, ebeveynler çocuklarını yaşamlarının başından itibaren karşılıksız sevmeli. Sevgiyi asla esirgememelidirler. Bu konuda kafalar çok karışık. Disipline etmek için sevgiyi azaltmak gerektiğini, çocuğu şımartmamak için sevgiyi göstermemek gerektiğini düşünenler var. Ancak bunlar tamamen yanlış düşüncelerdir. Sevgi, bizim temel besinimizdir. Bu yüzden sevgiyi belli bir koşula bağlamamak gerekir. 'Şunu yaparsan seni öpeceğim, bunu yaparsan seninle vakit geçireceğim' dememek gerekir. Çocuğumuz olduğu için, sırf bir insan olduğu için, bize emanet edildiği için, onun rehberi olduğumuz için ona yardımcı olmamız ve karşılıksız sevgi sunmamız gerekir. İlgi göstermek, daha sıkı alaka göstermek, çocuğun ne yaptığını, neyle meşgul olduğunu bilmek ve suçlamaktan kaçınmak, ebeveynlerin dikkat etmesi gereken şeylerdir. Çünkü farkına varmadan çocukları suçlamak çok yaygın bir hata. 'Sana demedim mi?', 'Bunu kaç kere konuşmuştuk', 'Yine mi böyle oldu?', 'Bu senin yüzünden' gibi cümleler kurmak, hatta direkt yüzüne vuracak şekilde suçlamaktan kaçınılmalıdır."
Suçluluk duygusunun yine en ağır, en derin duygulardan biri olduğunu ve görmezden gelmenin ebeveynler açısından tehlikeli olduğuna dikkat çeken Ergin, şöyle konuştu:
'EBEVEYNLER AÇISINDAN DA TEHLİKELİ'
"Çocuğun bir sıkıntısı olduğu belliyse, bu durumu görmezden gelmemek gerekir. Ancak anne baba olarak bu sorumluluğun ağırlığı bazen ebeveynlere zor gelebilir ve görmezden gelmeye çalışabilirler. Örneğin çocuk madde kullanabilir ve ebeveynler bunu görmezden gelebilir. Alkol kullanabilir ve yine görmezden gelebilirler. Çocuk bütün gün bilgisayar başında odasında vakit geçirir, ebeveynler ise 'Evde, odasında duruyor' diyerek bu anormal bilgisayar ilişkisini görmezden gelirler. Ancak görmezden geldiğimiz her şey, daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkar. Bu hikaye böyle. Bu yüzden, ebeveynler görmezden gelmemeli ve iletişim kurmalıdır. Çocuklar daima iletişim halinde olmalı, gidip konuşmalılar. Biraz dışarı çıkarılmalı, onlarla sohbet edilmelidir.
'ÇOCUKLARLA İLETİŞİM GÜÇLENDİRİLMELİ'
Çocuğun hayatında kimler var, arkadaşları kimler, neyi sever bu çocuk? Ebeveynler bunları öğrenmeli, belki bilmiyor olabilirler. Çocuğun kuantum fiziğine ilgisi mi var? Oturup 'Kuantum nedir?' diye araştırmalı ve çocukla bu konu hakkında sohbet etmeliler. Bizler de gelişmeli ve öğrenmeliyiz. Kimse telefon kullanmayı ya da interneti bilerek doğmadı. Zamanla öğrendik, öğrenmek zorunda kaldık. Bu duruma da böyle bakmak lazım. Çocuklarla iletişim güçlendirilmelidir ki çocuklar konuşabilsin. Çocuklar konuştuğunda ve ebeveynleriyle yakın temas halinde olduklarında, yaşadıkları sıkıntıları fark edebiliriz." dedi.
'OLAYLAR OLDUKTAN SONRA TARTIŞIYORUZ'
"Bazı şeyleri önleyebiliriz. Aslında önemli olan da bu. Genellikle olaylar olduktan sonra ülkece durumları tartışıyoruz. Önemli olan, olaylar olduktan sonra değil, olmadan önce ne yapabileceğimizdir. Artık önleyici tedbirler almamız gerekiyor. Bu kadar acı yaşamak yetti. Ayrıca her zaman bir şeyleri öğrenmek için acı çekmek zorunda değiliz. Yaşadıklarımızdan ders alarak artık önleyici bir sürece geçmemiz gerekiyor. Bu hem istismar hem de diğer konular için geçerli. Dolayısıyla ebeveynlerin bu tür konulara çok dikkat etmesi son derece önemlidir. Ayrıca, çocukları cinsiyetçi ortamlarda yetiştirmemek gerekiyor. Çocuklarımıza 'Kadınlar zaten böyledir, erkekler zaten şöyledir' gibi cinsiyetçi yaklaşımlar aşılamamalıyız. Bu şekilde yetiştirmemeliyiz. Herkesi cinsiyetten öte, bir insan olarak görmeliyiz. Bu kadar cinsiyetçilik üzerine konuşmak ve bu konuyu saplantı haline getirmek normal bir durum değildir. İnsana insan olarak bakmalıyız. Çocuklarımıza da bunu öğretmemiz gerekiyor."