Filiz Gazi, izledi, yazdı: İstanbul’un göbeğinde ‘farklı’ bir dünya: İsmailağa ‘sohbetlerinde’ üç hafta
Gerçek Gündem, Türkiye’deki tarikat gerçeğinin en görünür kesimlerinden İsmailağa Cemaati’nin sohbetlerini izledi. Bebeklere, çocuklara başörtüsü takılan, örtünmenin bir ‘dayatma’ olduğu gizlenmeyen ‘sohbetler’ ve buradaki ‘tehlikeli’ dil, laikliğin ne kadar yıpratıldığının canlı bir örneği.
Çarşaflı yüzlerce her yaştan kadın ve çocukların olduğu kalabalık arasındayım. 09:30’da başlayan sohbete gelen kadınlar Fatih Çarşamba’da bulunan Yavuz Sultan Selim camiinde toplanıyorlar.
Üç hafta boyunca İsmailağa Cemaatinin her pazartesi, mutat bir şekilde kadınlara verdiği üç saate yakın süren sohbetlere başım örtülü bir şekilde katıldım. İlk hafta şaşkınlık vardı, ikinci ve üçüncü hafta ise nispeten daha rahattım.
Küçük çocukların bile çarşaf giydirildiği cemaatin içinde çok sayıda genç kadın var. Bunun nedeni cemaatin Türkiye’deki müfredat programına karşı olması, çocuklar resmi olmayan kurslarda sadece şeriata içkin dini dersler görüyorlar. 13-17 yaş aralığındaki gençlerin bir kısmı araçlarla camiye getiriliyor. Saat 10:00’a doğru ayak basmaya yer kalmayan camideki kadınlar simsiyah bir denizi andırıyor.
“KULAĞINI ÇEKERİM” UYARISI
Cemaat içinde çarşaf giymeyen 3- 5 kadından biriydim. Son hafta ise cemaatin oturma düzenini sağlayan, hal hareketlerinden sözünün dinlenildiği biri olduğu anlaşılan, sohbet boyunca cemaatin içinde dolaşan 50’li yaşlardaki bir kadın yanıma yaklaşıp üst üste bazı sorular sordu. “Nerden geliyorsun? Kimden duydun burayı? Ne zamandır sohbete katılıyorsun? Dışarda açık mısın? Ne zaman kapanacaksın?” gibi sorular…
Sohbeti komşumdan duyduğumu söyledim. Açık mısın sorusunu, evet diyerek yanıtladım. Gözlerimin içine bakarak, korkmamı da ister gibi yarı şaka yarı ciddi “Üç hafta olmuş artık, bizim kurallarımıza uyacaksın, kapan, yoksa kulağını çekerim! Tamam mı… Telefonu da bırak.” dedi. Söylediği gibi telefonu paltomun cebine attım.
Telefona sıcak bakmadıklarını ilk hafta anlamıştım. Bu esnalarda telefonun elimde olmasının nedeni, sosyal medya hesabımdan o gün yayınlanan bir haberimi paylaşmamdı. Fakat dikkat çekmemin bununla ilgisi yok. Cemaat içinde hemen herkes birbirini tanıyor. Kadınlar, yabancı sorular karşısında tedbirli ve tedirginler. Muhtemel bunda Timur Soykan’ın haberinin de etkisi vardır. BirGün yazarı Soykan, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı Onursal Başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in, 6 yaşındaki çocuğu H.K.G’yi ‘dini nikah’la 29 yaşındaki müridi Kadir İstekli’yle ‘evlendirmesi’, uzun yıllar istismara maruz bırakması gerçeğini ortaya çıkartmıştı. Cami içindeki kameraların incelenme ihtimalini eklemeliyim. Yanıma gelmesi tesadüf değildi.
Yine 45’li yaşlardaki bir kadın sohbet sürerken kendisine sorduğum bir soru üzerine nedendir bilinmez sadece yanımdan değil camiden de ayrıldı. Tehlike olarak ne sezdi, kim bilir…
ŞEYH TARAFINDAN DİZAYN EDİLEN HAYATLAR
İsmailağa Camii İmam Hatîbi Salih Topçu tarafından her pazartesi günü saat 09:30'da sadece “hanımlarla” yapılan sohbet üç saate yakın sürüyor. Karşılıklı soru- cevap şeklinde ilerleyen bir hasbıhalden bahsetmiyoruz. Dini sohbette konuşan sadece Topçu.
Bazı haftalar 2022 yılında ölen, cemaat üyeleri tarafından “Efendi hazretleri” olarak anılan Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yerine vekil seçilen Hasan Kılıç’ın da sohbet yaptığı biliniyor.
Topçu’nun vaazları kadınların fikir, istek ve iradelerinin yok sayıldığı, çeşitli konularda emirler yağdırdığı, had bildirdiği, nizam belirlediği ve çoğu zaman tehdit ettiği sözlerle dolu. Gündelik yaşamın en ince ayrıntıları, neyin nasıl yapılması gerektiği, sosyal hayatın içinde nerede olamayacakları, diğer birey ve cemaatlerle ne türden ilişkiler kurabilecekleri ya da kuramayacakları şeyh tarafından belirlenip müritlere dayatılıyor. Yarın detaylı bir şekilde bu sözleri okuyacaksınız.
“11 YAŞINDAN BERİ KURSLARDA EĞİTİM GÖRÜYORUM EV ORASI, BAŞIMIZDA BİRİ VAR”
Sohbete şehir dışından da katılım oluyor. Fatih, Çarşamba’da, Yavuz Sultan Selim Camii’ndeki kürsüden verilen sohbet, aynı zamanda İsmailağa Cami-i Şerîfi’nden de dinlenebiliyor. Bu cami de Çarşamba’da, Yavuz Sultan Selim Camii’ne beş dakika kadar yürüme mesafesinde. Gördüğüm kadarıyla -küçük bir odada- kadınlar sohbeti bu camiden de dinleyebiliyor.
Sohbet esnasında gençlerle ancak kısa aralıklara konuşabildim. 16 yaşındaki iki kız çocuğu Sultangazi’de, Mescid-i Selam’da olan bir kurstan geldiklerini söylediler. Kursun adını güvenlik gerekçesi ile buraya yazmıyorum. Fizik, Kimya, Coğrafya gibi dersleri sorduğumda “yok” diyorlar. Fıkıh, hadis gibi dersler gördüklerini, ilerde “hoca” olacaklarını söylüyorlar.
Gençlerden biri 11 yaşından beri bu kurslarda eğitim gördüğünü söylüyor. “11 yaşımda kurslara girdim. Hep aynı kurslar değil ama abla. Alıştım artık. Bu sene yatılı zorunlu. Ev orası, az kişiyiz zaten, rahatız. Başımızda biri var, hocamız zaten içerde. Onla konuş abla.” diyor. Kursun adını tekrar sorduğumda, “O adla bulamazsın abla, kimse bilmez. H.S’yi biliyor musunuz? Orası zaten full kurs abla” diye yanıt veriyor.
Konuştuğum gençlerin kaldığı evdeki öğrencilerden en küçüğü 13 yaşında. Her sorumda, “Hocamızla konuş abla” dedikleri için soruları kesiyorum.
BEBEKLERİN DE BAŞI ÖRTÜLÜ, 7- 8 YAŞLARINDAKİ ÇOCUKLAR DA ÇARŞAFLI
Cemaatin kursları resmi değil. Şehrin kimi muhitlerinde tutulan evlerde yatılı kalan çocukların başında ‘hocaları’ oluyor. Türkiye’deki eğitim müfredatına karşı olan cemaat, çocukların eğitiminin bu evlerde verilmesini sağlıyor.
Konuştuğum bir başka genç grup, Zeytinburnu’ndaki bir kurstan geldiklerini söylüyor. (Çocukların güvenliği için kursun da adını yazmıyorum.) Diğer konuştuğum çocuk ve gençler ise Esenler’deki bir kursun adını veriyor. Tekrar ifade edeyim, bu kurslar kimi muhitlerdeki apartman dairelerinde olan ve daha çok yatılı zorunluluğu bulunan kurslar. Herhangi denetime tabi değiller. Çocukların başlarındaki ‘hocalar’ ise cemaat içindeki rollerine göre ya da herhangi sıradan sebeple seçilen kişiler. Sorumluluk verilen kişilerin, gücünü kullanarak neler yapabileceğini basına yansıyan birçok haberden biliyoruz.
Cemaat içindeki bazı kadınlar sohbet boyunca Topçu’nun söylediklerini defterlerine not ediyor. Cemaatin temel şartı kadınların çarşafa bürünmesi, erkeklerin sakallı, şalvar, sarıklı ve cübbe kullanması. Öyle ki sohbete getirilen bebeklerin de başı örtülü. Keza gruplar halinde gelen 7- 8 yaşlarındaki kız çocukları da çarşaflı. İlk hafta arkalardan bir yerden tamamen dolan camiye baktığımda ürpermemin nedeni en çok da bu çarşaflı çocuklardı.
TOPÇU: ÇOK FAZLA GÜLMEK KALBİ ÖLDÜRÜR
Üçüncü hafta yakınımda olan gençler bir süre kendi aralarında gülüştüler. Çok geçmeden, birbirlerinin üzerini şallarla örterek, yumak olup uyudular. Kış günü üç saate yakın yerde oturmak, üstelik ince halı üzerindeki betona oturmak kolay değil. Kolon arkasına geldikleri için Topçu’nun ve aralarda dolaşan, kalabalığa yön veren iki kadının gözünden kaçabildiler. Gençlerin neşeli hallerini izlerken aynı anda kürsüden duyulan çatallı, öfkeli, ayetlerle parmak sallayan sesi duymak düşündürücü. Ancak şu da var, cemaatin fikirleri modern hayatın tüm yeniliklerine karşı olduğu için Z kuşağını ezici çoğunlukla kapsayacak nitelikte değil.
Manidar bir tesadüf ki gençler uyurken Topçu şunları diyor: “Çok fazla gülmek kalbi öldürür. Senin çok hareketli olman, oynak olman esnek olduğunu gösterir, yerleşik olmadığını gösterir. Hareketsiz bir şekilde konuşursan o senin yerleşik olduğunu gösterir.”
CEMAATTEN BİR KADIN: ÖNEMLİ DEĞİL, ZATEN YAŞLI GÖZÜKMEK İÇİN YAPIYORUZ
Sohbetten çıktıktan sonra başımı açıp mahallede dolaşıyorum. Yavuz Sultan Selim Camii’nin az ilerisindeki İmam Hatip Lisesi’nin bahçesindeki son derece pahalı lüks araçlar dikkatimi çekiyor. Karşı kaldırımdaki kadına binanın bir kısmında kalan tarihi yapının ne için kullanıldığını sorarken “Abla” diye hitap ediyorum. Yanına yaklaşınca 35 yaşlarında genç bir kadın olduğunu görmemle, “Kusura bakmayın, gençmişsiniz” diyorum. Kadın gülümseyerek, “Önemli değil. Zaten yaşlı gözükmek için yapıyoruz” diyor.
Cemaatin, kadınları taşıdığı hayat fikri açısından rafine bir diyalog kuruyoruz.
H. adındaki kadınla sohbet ederek İsmail Ağa Camii’ne kadar yürüyoruz. 16 yaşında tesettüre girdiğini, çocukları kursa gitmek istemedikleri için onları okula gönderdiğini, kararlarına saygı duyduğunu anlatıyor:
“İki oğlum var, hafızlığa gönderdim, istemediler gitmek, şimdi okula gidiyorlar. İstemeyince, saygı duydum. (…) Benim için milattı. 16 yaşından beri tesettürlüyüm. Allahım size de tez vakitte hakiki tesettür nasip etsin. O kıvama gelebilmek için çok fazla sohbet dinlemeniz gerekiyor.”
İsmail Ağa Camii’ne çok yakın bir yerde kadınlar arasında sohbete gittiğini söyleyerek beni de davet ediyor, “Kuran kursu, ev ortamında, üç beş kadın kendi kendimize, okuyoruz yani… Cuma sureleri falan da okuyorlar, isterseniz gelebilirsiniz bugün. Kurs dediğimiz de resmi yer değil, ev ortamı. Zamanı boş şeylerle değil, doğru bir şekilde harcıyoruz” diyor.
İsmailağa Cemaati’nin hâkim olduğu Fatih Çarşamba’da irticanın en çarpıcı görüntüleri kimi çevreler için ‘inanç özgürlüğü’ kapsamında el alınıyor. Üç hafta boyunca katıldığım sohbette tanıklık ettiğim mürşit- mürit ilişkisinde dünyanın şartlarından, değişiminden bağımsız bir şekilde bireyin hayatı en katı şekilde yeniden üretiliyor ve kurulan yapının içinde kadınlar ve çocuklar dikte edileni koşulsuz şartsız yapmakla mükellef.
Yarın: Sohbette kadınlara, gençlere, çocuklara ne anlatılıyor?
İSMAİLAĞA CEMAATİNİN GEÇMİŞİ
Cemaat adını, şeyhleri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun imamlığını yaptığı İstanbul Fatih'in Çarşamba semtindeki İsmail Ağa Camii'nden alıyor. Daha öncesinde ise "faaliyetlerine engel olduğu için, Üsküdar Müftüsü Hasan Ali Ünal'ın öldürülmesine fetva verdiği" iddiasıyla Mahmut Hoca, İstanbul 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde idam istemiyle yargılanmış, beraat etmişti. (1)
Üsküdar İlçe Müftüsü Hasan Ali Ünal, Üsküdar Namazgah Camii yakınlarındaki bir inşaatta ölü bulundu.
Mahmut Ustaosmanoğlu, Trabzon'un Çaykara ilçesinde doğdu. Ustaosmanoğlu, Osmanlı Devleti'nin son yıllarının Nakşi şeyhlerinden olan ve Cumhuriyet döneminde faaliyetlerini sessiz bir şekilde sürdüren Ahıskalı Ali Haydar Efendi'nin talebesiydi.
İsmailağa Cemaati, İskenderpaşa Cemaati'nden koparak kuruldu. Ustaosmanoğlu, aynı ilçede imamlık yapan Mehmet Zahid Kotku ile tanıştı ve İskenderpaşa Cemaati'ne girdi. Kısa süre sonra Ustaosmanoğlu da Osmanlı’nın 56. Şeyhülislamı İsmail Efendi tarafından 1723 yılında yaptırılan İsmailağa Camii’nde kendi cemaatini oluşturmaya başladı. İskenderpaşa'dan kopuş ise Mehmet Zahid Kotku'nun 1980 yılında ölümü ile oldu. Ancak o tarihe kadar Ustaosmanoğlu'nun cemaati, İstanbul'un dışında Türkiye'nin birçok bölgesinde faaliyet göstermeye başlamıştı. (2)
1954 yılında Diyanet'in imamı olarak İsmailağa Camii'nde göreve başlayan Ustaosmanoğlu, 1997 yılında emekli bir imam olarak değil, İsmailağa Cemaati'nin şeyhi olarak Diyanet görevinden ayrıldı.
2022 yılındaki ölümüne kadar cemaat üyeleri tarafından “Efendi hazretleri” olarak anılan Mahmut Ustaosmanoğlu'nun ölümünün ardından yerine vekil olarak Hasan Kılıç seçildi.
CEMAATİN HÜKÜMETLE İLİŞKİSİ
İsmailağa Cemaati'nin Fatih'teki İsmailağa Vakfı'nı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere iktidardan birçok ismin sık sık ziyaret ettiği bilinirdi.
23 Haziran 2022’de İstanbul'da böbrek rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede 93 yaşında hayatını kaybeden İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu için Fatih Camii'nde cenaze töreni düzenlendi.
Fatih Camii'ndeki cenaze törenine Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.
Erdoğan törende yaptığı konuşmada, Ustaosmanoğlu için "İlim, irfan ve hikmet sahibi alimimizi son yolcuğuna uğurluyoruz. Fatih İmam Hatip'te öğrenciyken kendisini dinlerdik" demişti.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, eski Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, kamuoyunda "Cübbeli Ahmet" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü de cenaze törenine katılanlar arasındaydı.
CİNAYETLE SONUÇLANAN KIRAN KIRANA GÜÇ MÜCADELESİ
Binlerce müridi olan cemaatin başına geçmek hem siyasi hem de ekonomik gücü elinden tutmak anlamına geliyor. Hatta bu sebeple cemaatin lideri olacağı kesin gözüyle bakılan kişilerin cami içinde öldürülmesine kadar ileriye gidildi.
Hızırali Muradoğlu, İsmailağa Cemaati’nin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun damadıydı. Cemaatin başına geçeceği düşünülüyordu. 17 Mayıs 1998’de İsmailağa Camii’nde ders verdiği sırada bedenine sıkılan yedi kurşunla öldürüldü. Muradoğlu’nun cenaze namazı Fatih Camii’nde kılındı. Cenaze namazının en ön safında ise o dönem İstanbul Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da vardı.
Hızır Ali Muradoğlu cinayetinden 8 yıl sonra, 3 Eylül 2006 tarihinde, yine bir Pazar günü, aynı şekilde İsmailağa Cemaati’nin veliahdı olarak görülen Bayram Ali Öztürk de öldürüldü.
Öztürk de yine İsmailağa Camii’nin içinde sohbet verdiği mihrapta yanına yaklaşan cüppeli, sarıklı, şalvarlı biri tarafından kalbine saplanan kasap bıçağı ile öldürüldü.
Öztürk’ü bıçaklayan 27 yaşındaki Mustafa Erdal ise İsmailağa Camii’nin içinde linç edilerek öldürüldü.
MEKKE’DE BİRBİRİNE GİRDİLER: 8 KİŞİ YARALANDI, BİR KIZ ÇOCUĞU BIÇAKLANDI
İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yakınındaki isim ve Marifet Derneği Yönetim Kurulu üyesi Şefik Kocaman, 2016 yılında Fatih Çarşamba'da bıçaklı saldırıya uğradı.
Bu saldırının ardından Marifet Grubu açıklama yaparak saldırının "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü'ye yakın bir isim tarafından yapıldığını söyledi. Bu olayın ardından, İsmailağa Cemaati'nin içinden çıkan Fatih Medreseleri ile Ahmet Mahmut Ünlü'ye yakın Kıyam-Der, 2017 yılında Mekke'de birbirine girdi. İki grup arasındaki çatışmada 8 kişi yaralandı. Bu 8 kişinin içinde bıçaklanan 14 yaşında bir kız da vardı. (3)
YAKIN ZAMANDA TALİBAN YÖNETİMİ İLE GÖRÜŞEN İSMAİLAĞA CEMAATİ
İsmailağa Cemaati’nin yakın zamanda Afganistan ziyareti de dikkat çekmişti. Cemaat, Ekim 2022’de Taliban yönetiminin bakanlarıyla görüştü. Kendisini, “İsmailağa cemaatinin yurtdışı hizmet birimi” olarak tanıtan İnsana Değer Veren Dernekler Federasyonu (İDDEF), İsmailağa’nın önde gelenlerinin de katılımıyla Kabil’de Seyyidül Murselin Medresesi’nin açılışını yaptı. Heyet, daha sonra Taliban yönetiminin İçişleri Bakanı Siraceddin Hakani, Dışişleri Bakanı Emirhan Muttaki, Eğitim Bakanlığı Vekili Mevlevi Habibullah Ağa ve Enerji ve Su İşleri Bakanı Molla Abdullatif Mansur’u ziyaret etti.
İDDEF’in sosyal medya hesabından “Adım adım Afganistan” etiketiyle yapılan paylaşımda, “Afganistan’da bulunan heyetimiz, Türkiye Cumhuriyeti Kabil Büyükelçisi Cihad Enginay ile bir araya geldi. Görüşmede, yapılan çalışmalar hakkında bilgilendirme ve planlanan çalışmalar ile ilgili istişarelerde bulunuldu” denildi.
Cemaatin okullara karşı olması, kız çocuklarını izinsiz kurslarda okutmayı emretmesi Taliban yönetiminin zihniyeti ile birebir aynı. Bundan olacak ki, cemaat Afganistan Eğitim Bakanlığı ile de görüştü. “Adım adım Afganistan” etiketiyle yapılan paylaşımda şöyle denildi.
“Camiamızın kıymetli hoca efendileriyle yapmış olduğumuz ziyaretler devam ediyor. Afganistan Eğitim Bakanlığı Vekili Mevlevi Habibullah Ağa ile ülkedeki eğitim durumunu konuştuk. Ümmetin birliği için dualar ettik. #AdımAdımAfganistan.”
CİHANER’İN İSMAİLAĞA ARAŞTIRMASI VE MAKAM ODASINDAN GÖZALTINA ALINMASI
Dönemin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner tarafından 2 Kasım 2007 tarihinde, İsmailağa Cemaati'ne soruşturma başlatılmıştı. 20 ile yayılan soruşturma iki yıl sürdü.
Cihaner yine o dönem İsmailağa ile birlikte FETÖ, Menzil ve Süleymancılara da soruşturma açmıştı.
Cihaner'in iki yıl sürdürdüğü iki ayrı soruşturmaya, 2009 yılında FETÖ'cü, dönemin Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı olan Osman Şanal el koydu. Cihaner makamında gözaltına alındı ve tutuklandı. Böylece Şanal iki soruşturmanın da üstünü kapattı.
Cihaner, çocuklara yatılı ve gündüzlü dini eğitim verme üzerinde yoğunlaşan İsmailağa Cemaati'ne bağlı Medine Vakfı hakkında soruşturma başlatmıştı. İki yıl boyunca yapılan soruşmada onlarca dinleme kaydı da bulunuyordu. Bu kayıtlarda İsmailağa Cemaati'nin milletvekillerinden bürokratlara, medya patronlarından bakanlara, polislerden askerlere kadar uzanan yüzlerce isimle sürekli temas halinde oldukları ortaya çıktı.
1- Ruşen Çakır, Ayet ve Slogan, Türkiye’de İslami Oluşumlar, Metis Yayınları, sayfa 67.
2- Fethi Yılmaz, Katli Vacip, Tarikatların Sır Cinayet Dosyaları, Kırmızı Kedi Yayınları, sayfa 92.
3- Yılmaz, Katli Vacip, sayfa 128.