Onur Yaser Can davasında yeni gelişme: Polislerin hapsi istendi
Onur Yaser can davasının üçüncü duruşması devam etti. Sanık polislerin suçu işlerken kayda alınmış bir video kaydı mahkemeye yeni delil olarak sunuldu. Dava, savunma yapılması için 5 Haziran'a ertelendi.
Gözaltına alındığı 2 Haziran 2010 yılında gördüğü kötü muamele ve çıplak arama sonrası yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın ölümüne ilişkin açılan davanın üçüncü duruşması, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada, önceki duruşmadaki tanıkların dinlenmesine devam edildi. Nedeni ise bir önceki duruşmada SEGBİS’te yaşanan teknik arıza nedeniyle beyanlar kayda geçirilmedi.
‘PSİKOLOJİSİ ÇOK HIZLI BOZULDU’
Artı Gerçek'ten Osman Çaklı'nın haberine göre, İbrahim Özgün, Onur Yaser Can’ın ev arkadaşı olarak duruşmada tanık sıfatıyla dinlendi. Özgün, Can’ın kendisine bazı kişilerin kendisini takip ettiğini söylediğini aktardı. Özgün'ün ifadesi şöyle:
“Tanımadığı bazı isimler ile plaka numaralarının ifadede olduğunu söyledi. Karakolda onu imzalayıp geldi. Sonraki günlerde takip edilmeye başladığını anlatıyordu bize. İş yerinden çıktığında, yemek yediği yerlerde takip edenlerin de aynı yerde bulunduğunu söylüyordu. Hatta biz de bir gün beraber gidip bakalım onlara diye söyledim. Fakat artık hayatta değildi. Olayda yaşadıkları çok ağır gelmişti. Patronuyla konuştu konuyu. O da bir avukata yönlendirdi. Üçüncü kez avukatla gitti ifadeye. Polisin iş yerine, ailesine baskılar kuracağından endişe ediyordu. Evdeyken, kendisini boşluğa bıraktığını komşudan öğrendik. Ondan sonraki süreç malum.”
SANIK POLİSLERİN VİDEO KAYDI YENİ DELİL OLARAK SUNULDU
Dinlenen diğer tanıklar, Can’ın karakolda kötü muameleye maruz kaldığını ve kendisine polisler tarafından “Sen kaç paralık adamsın” diye hakaret edilerek tokat atıldığını anlattılar. Onur Yaser Can’ın tanık sıfatıyla mahkemede dinlenen arkadaşları, olaydan sonra psikolojisinin çok hızlı bozulduğunu fark ettiklerini ifade ettiler.
Sanık polislerin suçu işlerken kayda alınmış bir video kaydı mahkemeye yeni delil olarak sunuldu. Delil, mahkeme tarafından kabul edildi.
Mağdur avukatı avukat Tuğçe Duygu Köksal, mahkemenin bir önceki duruşmada verdiği ara kararın yeni delil ile değişmesi gerektiğine dikkat çekti. Yeni delil ile Onur Yaser Can'ın yaşam hakkının ihlal edildiğini sözlerine ekleyen Köksal, mahkemenin işkence ve eziyet suçlarından resen suç duyurusunda bulunma yükümlülüğünün oluştuğunu kaydetti.
Avukat Köksal'ın taleplerinin ardından savcı, esas hakkındaki mütalaasını okuyor.
GERGİNLİK YAŞANDI
Ezgi Sevgi Can, yargılama konusu evrakta sahteciliğe tepki göstererek suçun tüm boyutlarının düşünülmesi gerektiğini belirtti. Ezgi Sevgi Can buna gerekçe olarak ise şu ifadeleri gösterdi:
"Çünkü yaşam hakkı ihlali var. Bu mahkemede ilk defa sanıklar yargı önüne çıktı. Sanıkların suçu sadece evrakta sahtecilik değil. Sadece Onur Yaser Can ölmedi, anne ve babam da öldü. Gerçek adaleti sağlamak elinizde. İşkenceyle ilgili suç duyurumuzu dikkate almanızı talep ediyorum. Bunu tüm Türkiye adına istiyorum."
POLİSLERİN HAPSİ İSTENDİ
Görüntülerin izlenmesinden sonra duruşma savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada, Onur Yaser Can'ın üzerinde 10.8 gram esrar bulunduğu, 2 Haziran 2010'da "Uyuşturucu madde bulundurmak" suçundan tahkikat yapılması talimatı verildiği ve gözaltına alındıktan sonra 3 Haziran 2010'da serbest bırakıldığı belirtildi. Mütalaada, 23 Haziran 2010'da Onur Yaser Can'ın yüksekten düşme sonucu hastaneye kaldırıldığını ve sonraki gün hayatını kaybettiği anlatıldı. Can'ın vefat etmeden önce bıraktığı ve evde bulunan notta kendisinin soyulduğunu, çırılçıplak kaldığını, işyeri numarası ve adresinin alındığı, serbest kaldıktan sonra tekrar arandığını ve çağrıldığını belirttiği aktarıldı. Önüne getirilen belgelerin imzalatıldığını belirttiği kaydedildi. Mütalaada, 4 sanık polisin, "İştirak halinde birden fazla resmi belgede zincirleme olarak resmi belgede sahtecilik" ve "Resmi belgeyi bozma" suçlarından ayrı ayrı toplam 7 yıl 6 aydan 27 yıl 7 aya kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları talep edildi. Bilirkişi olan sanık Zafer K. için ise gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçlarından kamu davası açıldığı, ancak sanığın diğer sanıklar ile irtibatını gösteren delil bulunmadığı belirtilerek beraati istendi.
Mütalaa sonrası her iki taraf da ek süre talep etti. Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi.
Mahkeme arasında Onur Yaser Can'ın kardeşi gazetecilerin mütalaa hakkındaki düşüncesini sorması üzerine gerginlik yaşandı. Dava, savunma yapılması için 5 Haziran saat 10.00'a ertelendi.
NE OLMUŞTU?
Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla gözaltına alındı. İfadesinin ardından serbest bırakılan Can, günler sonra tekrar ifadeye çağrıldığı polis şubesinde 23 Haziran günü intihar etti. Can’ın intiharının ardından bulunan notta, "Narkotik Şube’de çırılçıplak soyulup yere çöktürülüp öksürtüldüm. Onurumla oynadılar. Korkuyordum" ifadeleri yer alıyordu.
Can'ın ölümünün ardından polisler hakkında açılan davada, çıplak arama suçu itiraf edildi. Ancak polisler hakkında işkence ve kötü muameleyle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. İki polis memuruna evrakta sahtecilik suçlamasıyla iki yıl altı ay hapis cezası verildi. Ardından Yargıtay kararıyla dava yeniden görüldü ve 2019 yılında polis memurlarına altı yıl beş ay 15'er gün hapis cezası verildi. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sırasında dört polis ile bir bilirkişinin daha delilleri yok ettiği anlaşıldı.
Ancak İstanbul Valiliği iddiaları soyut buldu ve iki kez soruşturma izni vermedi. Ardından İstanbul Bölge İdare Mahkemesi valiliğin soruşturma izni kararını kaldırdı. Dördü polis beş kişi hakkında "gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma", "resmi belgede sahtecilik", "resmi belgeyi bozma, yok etme" suçlamalarıyla yeniden dava açıldı.
Anne Hatice Can, oğlunun ölümünün ardından 2014 yılında intihar etmişti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunları nedeniyle 2019 yılında ölmüştü. Aileden geriye yalnızca Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can kaldı. Hukuk mücadelesini ailesi adına bugün Ezgi Sevgi Can yürütüyor.