İliç Maden Faciası’na Türkiye’de 18 adliyede eş zamanlı suç duyurusunda bulunuldu: "Gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı ellerinden alındı"
İliç’te Çöpler Altın Madeni’nde yaşanan faciayla ilgili bugün Türkiye çapında 18 adliyede eş zamanlı suç duyurusunda bulunuldu. Gerçek Gündem’e konuşan aktivist İlksen Dinçer Baş, “İliç’te ekokırım suçu işlendi. Bir ekolojik yıkım, tahribat gerçekleşti. Tüm bunlara artık dur dememiz gerekiyor" dedi.
Erzincan İliç’te Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen facianın üzerinden 13 gün geçmesine ragmen göçük altında kalan 9 işçi kurtarılamadı. Facianın 7’inci gününde de arama-kurtarma çalışmaları heyelan riskinden dolayı durdurulmuştu.
İliç’teki işçiler hala göçük altındayken bu sabah Elazığ’da madende bir facia daha yaşandı. Alacakaya’da maden ocağında meydana gelen göçük sonrası 4 işçi toprak altında kaldı. Yapılan arama-kurtarma çalışmaları sonrası tüm işçilerin kurtarıldığı bildirildi.
18 ADLİYEDE EŞ ZAMANLI SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULDU
Erzincan İliç’te 13 Şubat’ta Çöpler Altın Madeni’nde yaşanan faciayla ilgili sorumlulardan hesap sorulması için bugün İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde, Adana, Artvin, Hatay, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, İzmir ve Muğla’nın arasında olduğu 18 farklı adliyede suç duyurusunda bulunuldu.
“İLİÇ’TE YAŞANANLAR KESİNLİKLE İHMAL SUÇU DEĞİLDİR”
Çağlayan Adliyesi alanında toplanıp basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasında, yaşananın bir ekokırım suçu olduğu belirtilerek “Yaptığımız suç duyurusu ile İliç’te yaşanan, telafisi mümkün olmayan ağır doğa tahribatının, bir çevre felaketi değil ‘ekokırım suçu’ olduğunu vurgulamak isteriz. Ekokırım, doğanın katledilmesi, gelecek kuşakları da etkileyecek şekilde, ağır ve telafisi mümkün olmayan doğa tahribatı, yani ekolojik yıkımdır. Böylesi büyük ölçekte doğa tahribatına sebep olan ‘kasıtlı fiiller’ ise ekokırım suçudur. Bu bağlamda, İliç’te yaşananlar kesinlikle ‘ihmal suçu’ değildir” denildi.
“BU ‘SINIR ÖTESİ DOĞA TAHRİBATI’ GELECEK KUŞAKLARIN SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAM HAKKINI ELLERİNDEN ALMIŞTIR”
İliç’te sınır ötesi doğa tahribatının yaşandığı belirtilirken, doğayı oluşturan tüm unsurların haklarını korumak için yine hukuka güvenildiği belirtildi. Adliye önünde yapılan açıklamada ayrıca şunlar kaydedildi:
“Öngörüldüğü, uyarıldığı, ölçümlendiği, verileri sunulduğu halde, sonucu bilinerek yapılan bu kasıtlı fiiler, ihmal edildi denilerek geçiştirilemez veya örtbas edilemez. Su döngüsü marifetiyle, Fırat Havzası’nın tamamına yayılmasına uzmanlar tarafından kesin gözüyle bakılan bu ‘sınır ötesi doğa tahribatı’, yani ekolojik yıkım, hava küre, yer küre ve su küreyi, çok ağır ve geniş ölçekte kirletmiş, gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını ellerinden almıştır. Başka bir deyişle, İliç altın madeninden yayılan tehlikeli atıklar, hem coğrafi bakımdan sınır ötesine taşan, hem de o coğrafyada yaşayan tüm canlılığı tehdit eden, ‘devasa ölçekli bir suç mahalli’ haline insan eliyle dönüştürülmüştür.
MİLLETVEKİLLERİNE ÇAĞRI
Ekokırım suçu günümüzde, dünyanın bildiği, tartıştığı, hem ulusal hem de uluslararası yasalara dahil ettiği bir suçtur. Yaşam alanlarımızı yok eden kişi, kurum, anlayış ve uygulamalara karşı, doğa ve insan türü, bugünkü değerler ve yetersiz hukuki tedbirler düşünüldüğünde savunmasızdır. Bugün olduğu gibi ‘kasten işlenmiş suçlar karşısında hiçbir sorumluluk almayan yetkililer’ çıkmazından kurtulmak ve tıpkı ekosistemin kendisi gibi bütüncül bir bakış açısıyla, canlı veya cansız, doğayı oluşturan tüm unsurların haklarını korumak için yine hukuğa güveniyoruz.
Bu amaçla, sokaktaki yurttaşlardan 28 bin ıslak imza toplayarak sunduğumuz Ekokırım Yasa Teklifinin 5 Ocak 2024 tarihinden beri tüm vekillerin masasında olduğunu buradan duyururuz. Eğer vekiller, gelecekte, İliç gibi büyük ekokırımlardan ülkemizi korumak istiyorlarsa, dünyanın bu konuda aldığı önlemleri yerine getirir ve ekokırımın suç olarak ceza hukumuzda yer alması için gereken Meclis oturumlarını başlatırlar.”
“KAMU DAVASI AÇILMASINI TALEP EDİYORUZ”
Türkiye çapında 18 adliye sarayına eş zamanlı olarak verilen suç duyurusunun içeriği ise şu şekilde:
“1- Çok sayıda insanı öldürme (TCK madde 81, 85/2),
2-“İnsan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla” Çevreyi kasten kirletme (TCK madde 18/4,5),
3-Görevi kötüye kullanma (Kamu görevlileri yönünden) (TCK madde 257) 4-Tespit edilecek diğer suçlar Anayasanın 17.maddesi ile güvence altında alınan “yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı”na, 56.maddesinde yer alan “sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı” ile “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek ödevi”ne dayanarak olayla ilgili etkili soruşturma yapılması, faillerin cezalandırılması için başvuru yapıyoruz.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş, yöneticileri ve çalışanları ile gereken idari önlemleri almayan, denetim yapmayan olaya yol açan izin ve ruhsatları veren kamu görevlilerinin tespit edilmesini, yapılacak soruşturma sonucunda, tespit edilen şüphelilerin atılı suçlardan cezalandırılmaları, şüpheli şirkete verilen tüm izinlerin TCK madde 60 gereğince iptali istemli olarak kamu davası açılmasını talep etmekteyiz.”
AKTİVİST İLKSEN DİNÇER BAŞ: İNSANLARIN MADENLERİN ALTINDA CAN VERMESİ GEREKMİYOR
Gerçek Gündem’e konuşan aktivist İlksen Dinçer Baş, başta altın madenleri olmak üzere madenlerin kapatılması gerektiğini söyledi:
“Bugün yaşanan maden faciasında olduğu gibi 9 kişi, 3 kişi ya da 2 kişi fark etmez. İnsanlar ölüyorlar ve insanların ölmesi gerekmiyor. İnsanların madenlerin altında can vermesi gerekmiyor. İlk başta altın madenlerinin kapatılması lazım çünkü iklim krizi sürecinin içerisinde bizim ormana, karnımızı doyuracak tarlalara, yiyeceğe ihtiyacımız var. Madenlere ihtiyacımız yok.”
“İLİÇ’TE EKOKIRIM SUÇU İŞLENDİ”
Baş, İliç’te yaşanan facianın bir ekokırım suçu olduğunu ifade etti. İliç’te yaşanan maden faciasının orada yaşayan tüm canlıların hayatını tehlikeye attığını söyleyen Baş, “Bir ekolojik yıkım, tahribat gerçekleşti İliç’te. Bu tahribatı da hale göz göre göre yaptılar. Artık bu gibi şeylerin, doğanın zarar vermenin rahatlıkta kaçınılacak, örtbas edilbilecek bir şey olma sürecinden çıkartılması hukuka, düzenlemelerimize, yönetmeliğimize geçirilmesi gerekmektedir” diye konuştu.
“BUNA ARTIK DUR DEMEMİZ GEREKİYOR”
Maden facialara ihmal demenin bunları hafiflettiğini söyleyen Baş, tüm bunların “kasıtlı” olduğunu söyledi:
“İliç’teki yığın liçinin 257 metreye kadar çıktıpğını uzmanlar söylüyor. Bunun en fazla 150 metreye kadar çıkması gerektiğiniz hepimiz biliyoruz. Neden bir şeyi iki kat yukarı çıkarırsın ve neden siyanür yağmurlamasına maruz bırakırsın? Çamur olup kaysın diye mi? Tamamen para hırsı, insan hayatının hiçbir değerinin olmaması, tamamen hukuksuzluğun getirdiği cüret var ortada. Buna artık dur dememiz gerekiyor."