Mahkemede Tüyler Ürperten İfade: 'Zaten 500 Gram' Demişler... 'Kimse Elini Sürmedi, Bebek Kanamaya Başladı'
Türkiye'nin gündemine oturan ve aralarında başhekimler, doktorlar ve hemşirelerin de yer aldığı 'Yenidoğan Çetesi'nin yargılandığı davanın ilk duruşmasının 9. celsesi görüldü. Mahkemede tutuksuz sanıkların ifadeleri alındı. Güney Hastanesi'nde hemşire yardımcısı olarak görev yapan Batuhan Çetin'in ifadeleri kan dondurdu. Çetin, Kaya bebek ölürken, kimsenin hiçbir şey yapmadığını söyledi.
SGK’dan haksız kazanç sağlamak adına bebeklerin göz göre göre ölümüne neden oldukları iddiasıyla Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu, 22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı ‘Yenidoğan Çetesi’ davasında ilk duruşmanın 9. celsesi görüldü. Tutuksuz sanıkların ifadelerinin alınmasına bugün de devam edildi.
Bugüne kadar 22’si tutuklu, 18’i tutuksuz toplam 40 sanık yargılandı. Geriye 7 tutuksuz sanık kaldı. Duruşmadaki gelişmeleri gazeteci Nagihan Yılkın, sosyal medyadan aktardı.
İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmanın 9. celsesinde öne çıkanlar şöyle:
Yenidoğan Çetesi davasında 9. gün bitti. Duruşma yarın 09:30’da başlayacak.
Savcı Kadir Kocakaya: Para karşılığı hastanene bebek getirildi mi?
Ayşe Müzeyyen: Hayır
Mahkeme Başkanı: Kaya bebek ile ilgili ne söylemek istersiniz ?
Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Ayın 16’sında hastaneye geldim, baktım hastanede kargaşa var denetim yapılıyor. Ayın 15'inde akşam eks olmuş. Esencan Hastanesi'nde gebelik zehirlenmesi yaşayan anne bizim hastaneye getirilmiş, 500 gram doğmuş.
Mahkeme Başkanı: Siz ne mezunusunuz?
Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Ortaokul mezunuyum Almanya’da çalıştım yıllarca, sigortam devam etsin diye Esenler Güney Hastanesi'ni aldım. Torunlarım bu hastanede doğdu, ben de burada ameliyat oldum. Başhekimimiz Oktay bey vardı bizimle 24 yıl çalıştı. SGK’yı zarara uğratmadım. Örgüt üyeliğim de yoktur, suçlamaları da kabul etmiyorum. Siyasi görüşüm var. Söyleyeyim mi size?
Mahkeme Başkanı: Sen sorulara cevap ver.
Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Başhekimimiz Ali bey ilacı sordu, 'ilacı açıklamıyorsun' demişti. Fırat Bey yanımda başhekime bağırıp küfretti. Fırat Bey başhekime ‘Göreceksiniz tanıdığım savcı var’ dedi. Sonra Büyükçekmece Savcılığı hastaneme gelip denetim yaptı.
Mahkeme Başkanı: Bu ilaçla ilgili araştırma yaptınız mı, hemşirelerle ilgili tutanak tuttunuz mu?
Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Ben tazminatlarını ödeyerek Fırat Sarı’ya bağlı Hasan Basri, Hasan Doğukan ve Hüseyin’i işten çıkardım.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’ya 'sizin yüzünüzden zarar ettim' demişsiniz konuşmalarda?
Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu: Doktorlar düzenli gelmiyordu çünkü.
Duruşmaya verilen ara bitti. Güney Hastanesi sahibi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu sanık kürsüsüne geldi.
Duruşmaya 20 dakika ara verildi.
Savcı: Siyasilerle halledeceğim diyorsun? Senin bir başhekim olarak ciddi olayları Gıyasettin ile konuşmanın anlamı nedir?
Ali Dirik: Tanıyorum. Dışardan biri olduğu için abi kardeş olarak konuşuyorum.
Savcı: Normalde senin Gıyasettin’e bilgin vermen de yasak, niye yapıyorsun?
Ali Dirik: Fırat Sarı ile yakın olduğunu bilmiyorum.
Savcı: Yasak zaten.
Ali Dirik: Bilmiyorum.
Savcı: Çok basit bir şey soruyorum. Sen başhekimsin. Sen hastanedeki ölüm olayını niye Gıyasettin Mertle konuşuyorsun?
Ali Dirik: Hastaneye geliyordu. Özel bir ilişkim yok. Sormuştur. Dışardan biri diye konuşmuşumdur.
Savcı: Gıyasettin Mertle yoğun bakımı işletme gibi bir şeyin oldu mu?
Ali Dirik: Kesinlikle böyle bir şey yok. Hastane başhekiminin işlermesi için devretmesi gerekiyor zaten.
Ali Dirik: Şeyhmus Çelik, Fırat Sarı’nın referansı ile gelmişti. Ben de doktor arayışındaydım. Fırat Sarı ile problem yaşıyordum.
Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubat ve Rıza Keykubat, Kaya bebek öldüğünde ikisi de çalışıyor muydu?
Ali Dirik: Biz ayın 13ünde görüştük, 15inde sözleşme imzaladık ve işe başladılar.
Mahkeme Başkanı: Rıza Keykubat ‘biz 17sinde başlayacaktık, bize kumpas kurdular’ dedi, ne diyorsunuz?
Ali Dirik: Efendim biz 13’ünde görüştük.
Üye hakim soruyor: Hilda Keykubat 17.11.2023’te işe başladığını ve Kaya bebeğin ölümüyle ilgili olmadığını söylüyor? Siz ne diyorsunuz?
Ali Dirik: Biz kendisiyle 13ünde görüştük, 15’inde işe başladı. E-imzası vardır o tarihte.
Mahkeme Başkanı: Gece kimler çalışırdı?
Ali Dirik: Sağlık Bakanlığı ruhsat verdiği yerlerde. Normalde 7/24 doktor ister. Ama iki kişilik kadro vardı. Döndüremezdim. İcapcılar vardı. Sağlık Bakanlığı’na defalarca başvuru yaptım. Doktor verilmiyor.
Mahkeme Başkanı: “Şimdi bir savcıyla görüşeceğiz denetimi bir şekilde kapatmaya çalışacağız?” diyorsun.
Ali Dirik: Denetimde bir tutanak tuttular. Ben ilçe sağlığa başvurdum. Yoğum bakımımızı kapatmaya çalıştılar diyorum. Zaten basamaklandırma ekipleri geldi. 3. Basamak olduğu tescillendi.
Mahkeme Başkanı: Savcıyla görüşeceğim diyorsun?
Ali Dirik: Onun kulağına gitmesi için söyledim.
'KAPATTIRMAYA ÇALIŞMAK NE KADAR DOĞRU?'
Mahkeme Başkanı: Ölüm varsa bırakın denetlensin kapatmaya çalışmak vicdani olarak doğru davranış mı?
Ali Dirik: 3 olduğunu biliyorum zaten. 3 gün sonra 3 basamak olduğu tescillendi. Onun için vicdanım rahat.
Ali Dirik: Fırat ile hep tartışıyorduk. Ani denetim gelince kağıtta Büyükçekmece Savcısı Yavuz Engin yazıyordu, o savcı onun arkadaşı olan savcı diye düşündüm. Gizli bir soruşturma olduğunu bilmiyordum. Ben de o savcıyı bulacağım diyorum. O savcının savcı Yavuz Engin olduğunu bilmiyordum.
Ali Dirik: Tapelerde vardır. Fırat Sarı buna sinirlendi, arkamdan bana çok ağır sövmüşler ne anam kalmış ne sülalem kaldı.
Ali Dirik: Diyarbakır ve Hatay’da çalıştım son 13 yıl da Güney Hastanesinde çalıştım. Fırat Sarı’yı tanımam. Hemşire bulmakta zorluk çekiyorduk hastane sahibi Müzeyyen hanıma söyledim. O da Fırat Sarı’ya ulaşmış. Fırat Sarı bize danışmanlık hizmeti vermeye başladı. 2023 yılında … isimli ilaç girişi fazlaydı. Hemşireleri çağırdım siz bu ilacı hastalara uyguladınız mı diye sordum. Hemşireler hayır dediler. Sonra Fırat Sarı’ya dedim burada SGK’ye bildirilmeyen ilaç girişi var yolsuzluk yapılıyor dedim. Burada sonra danışmanlık hizmeti ile anlaşmazlıklar ortaya çıktı.
Ali Dirik: Epikrizler SGK’ya bildirilmemişti, dosyaların eksik olduğunu gördüm. Fırat Sarı’yı hastaneye çağırdım. Hastane sahipleri, hastane yöneticisi ben Fırat Sarı ile konuştuk. Aramızda hararetli tartışma yaşandı. Bu ilaçları açıklayın dediğimde açıklayamadı ben de başhekim olarak Fırat Sarı ile çalışmayalım dedim. Fırat Sarı beni tehdit ederek, tanıdığım savcı var. Sen kimsin dedi? Fırat Sarı’nın danışmanlığına bağlı gelen hemşireleri de işten çıkardım.”
Güney Hastanesi’nde mesul müdür olarak görev yapmış olan Ali Dirik sanık kürsüsüne geldi.
Dirik hakkında, “SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği, ayrıca Kaya bebeğin ölümünün ardından kamera kayıtlarının alınmasını engellemek adına görüntüleri sildirerek suç delillerini gizleme ve yok etme suçunu işlediği, Kaya bebeğin öldüğü gece yenidoğan yoğun bakımda hiçbir tıbbi müdahale yetkisi bulunmayan hemşire yardımcısını bırakarak nöbetçi sorumlu hemşire ve nöbetçi doktor görevlendirmediği, sonucunda aynı gece Kaya bebeğin eks olduğu, bu kapsamda sözleşmeden kaynaklı sorumluluğunu yerine getirmeyip Kaya bebeğin ölümüne sebep olarak ihmalen adam öldürme suçunu işlediği anlaşıldığı” iddiaları bulunuyor.
Hüseyin Günerhan soruyor: Güney hastanesinde çalıştığı dönemde evraklar kendisinden istendi mi?
Batuhan Çetin: İlk çalıştığım dönemde hastalar üçüncü basamak olarak yapılıyordu. Epikriz ve çarşaf listeleri sallamasyon şeklinde yapılıyordu ben bunu Sağlık Bakanlığı soruşturmasında öğrendim. Ben o dönem eğitim alıyordum. Nasıl küvez temizlenir gibi?
'BU TİPİMLE KENDİMİ NASIL DOKTOR OLARAK TANITAYIM'
Avukat: Batuhan kendini hekim olarak tanıttı mı?
Batuhan Çetin: Efendim ben bu tipimle nasıl hekim olabilirim? Herkes beni yardımcı hemşire olarak biliyordu.
Sanık Şeyhmus Çelik: Benim mesai saatimi bilmiyor. 500 gram doğan Kaya bebeğe neden baktı?
Batuhan Çetin: Damla Atak bak dediği için baktım.
Hüseyin Günerhan avukatı: 1,5 yıldır Hüseyin Günerhan ile çalışmışsınız. Usülsüz çalıştığını belirttiniz. Kendini doktor olarak tanıttığına dair kanıtınız var mı?
Batuhan Çetin: Efendim bebeklerin ailelerine sorun hepsi Hüseyin Günerhan’ın kendini doktor olarak tanıttığını söyleyecektir.
Kaya bebeğin ailesin avukatı soruyor: Kaya bebeğin öldüğü akşam birilerini aramışsınız.
Batuhan Çetin: Ben kalp mesajına başladım. Bebek ares(?) olduğunu bildirdim.
Mağdur avukatı: Küfür ediyorsunuz. Kime?
Batuhan Çetin: Rıza Keykubad’a ediyordum. Arkasındayım.
Mağdur avukatı: Eksikler var mıydı? Ben hemşire yardımcısıyım. Gelen denetimlerden önce eksikler diğer hastanelerden getiriliyordu. Denetim bittikten sonra geri gidiyordu. Denetimden haberleri oluyordu. Nereden oluyordu bilmiyorum.
Savcı Kadir Kocakaya: Denetimde Kaya bebek öldükten sonra onun dosyası ne oldu?
Batuhan Çelik: Ölüm bildirimini Furkan Çalışkan gece amiri yaptı. E imza olmadan nasıl yaptı bilmiyorum
Batuhan Çelik: Denetimden sonra Damla Atak beni arıyor. ‘Oktay geldi müdahale etti’ diyeceksin, dedi.
Savcı Kadir Kocakaya: Kaya bebeğin dosyası ne oldu?
Batuhan Çelik: Bilmiyorum, diğer dosyaların oraya koyulması lazımdı.
Savcı Kadir Kocakaya: Müfettişler onu aldı mı?
Batuhan Çelik: Ben yoktum. Sabah 8de çıktım. Damla Atak Rıza hocayı çocuk doktoru olarak tanıttı.
'DAMLA ATAK, 'BENİ ARAMA' DEDİ'
Damla Atak avukatı: Damla Atak gelince nasıl işleyiş vardı hastanesinde?
Batuhan Çetin: Damla Atak gelince hastanede düzgün doktor olmuyordu. Kaya bebeğin durumu kötüye gidince Damla Atak beni arama başım ağrıyor dedi.
Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubad’ın kaşesi hastanede miydi?
Batuhan Çetin: Evet.
Mahkeme Başkanı: Hilda Keykubad gelmedi. Rıza Keykubad geldi mi?
Batuhan Çetin: Bebeğin ölümünden önce de sonra da hastaneye geldi. Yoğun bakımda kameralar var hatta kameralar var diye Hakan Doğukan’a seninle konuştuğumu kanıtlayamazlar kameraların olmadığı yerde konuştum dedim. Biri bacak bacak üstüne attığında arayıp bacağını indir derlerdi.
Mahkeme Başkanı: Kamera kayıtlarına ne oldu?
Batuhan Çetin: Bilmiyorum, kaybolmuş. Mahkeme Başkanı: Kim erişiyordu?
Batuhan Çetin: Hüseyin Günerhan ve Doğukan Taşçı erişebiliyordu. Bunu da veren kişi Batuhan adlı bilişimci olan birisi.
'BANA MOBBİNG UYGULADILAR'
Mahkeme Başkanı: Bana mobbing uyguladılar demişsin?
Batuhan Çetin: Damla Atak geldikten sonra bana her gece nöbet tutturdular. Diğer hemşire yardımcılarından daha fazla çalıştırıldım. Bunun adı mobbing değil midir? Mobbingdir.
Batuhan Çetin: Kaya Bebek ölürken anestezi uzmanı bile elini sürmedi. Kimse ilgilenmedi. İkinci günün gecesinde bebek kanamaya başladı. Hemşire Damla Atak çağrıldığı halde gelmedi. Bebek gece 3 buçuk civarında daha da ağırlaştı. Rıza doktoru aradım, yardım istedim. Bana "500 gram, bu bebek zaten ölecek. Çek fişini, gitsin" dedi. Bebeğin ailesinden özür diliyorum. Ama Rıza hoca böyle dedi. Bunlar böyle insanlar.
'BENİ TEHDİT ETTİLER'
Batuhan Çetin: Denetim oldu. Müzeyyen hanım beni odasına çağırdı sorular sordular. Hastane avukatı, hastane müdürü, Damla Atak bir odaya aldılar. Beni tehdit eder tarzında üstüme iftira atar şekilde beni tehdit ettiler. 'Seni şikayet edeceğiz' dediler. Ben de 'Ben kimseyi aramadım' dedim. 'Kanıtlayamazsınız' dedim. 'Savcılığa gideceğiz dediler. Ben de hasta bilgilerinin dışarda konuşulmasının yasak olduğunu bilmiyordum.
'YÖNETİMDEN AMİRE KADAR HERKESİN HABERİ VARDI'
Batuhan Çetin: Nöbet listesini yapıp beni oraya bırakan yönetim suçludur. Hastane yönetiminden gece amirine kadar herkesin bebekten haberi var. Bebeğin öleceği belli beni niçin oraya bırakıyorlar. Ben de merak ediyorum açıkçası.
Duruşmaya verilen ara sona erdi. Güney Hastanesi’nde hemşire yardımcısı olarak çalışan Batuhan Çetin sanık kürsüsüne getirildi.
Batuhan Çetin: Yapılan usulsüzlüklerden haberim yok. Damla Atak geldikten sonra yoğun bakım değişti. İşletme olduğunu biliyordum. İşletme gittikten sonra Ali Dirik işletiyor diye biliyorduk.
Mahkeme Başkanı: İşletme senin çalıştığın dönemde var mıydı
Batuhan Çetin: Vardı.
Mahkeme Başkanı: Kim ilgileniyordu?
Batuhan Çetin: Geceleri İlker Gönen geliyordu. Gündüz çok nadir Şeyhmus Çelik geliyordu. Hüseyin Günerhan ilgileniyordu. Hüseyin Günerhan kendini Şeyhmus olarak tanıtıyordu.
Duruşmada tutuksuz sanıkların ifadeleri alınmaya devam edildi. Duruşmaya 40 dakika ara verildi.
Tutuklu sanık İlker Gönenli Semiha Yavuz’a sordu: Kendisinin haberi olmadan hizmet alımı yapıldı mı? Semiha Yavuz: Haberim yok.
İlker Gönenli: Hasta turizmi için hasta transferi yaparak geçimini bunla sağlayanlar var mıdır?
Semiha Yavuz: Resmi mevzuata uygun şekilde sağlayanlar vardı.
Savcı Kadir Kocakaya: "Şafak Hastanesinde kaç müdür çalışıyordu?….
Semiha Yavuz: 3 müdür çalışıyordu….
Savcı Kadir Kocakaya: Sözümü kesme. Benim niyetimi sorgulama, senin haddine değil. Neyi duymak istediğimi de sorgulama. Benim niyetimi sorgulama. Mustafa Kazan, işletme müdür yardımcısı olarak direkt size mi bağlıydı yoksa arada başka kişiler var mıydı?"
Semiha Yavuz: Bizim hastane konkordato olduğu için kime bağlı olduğunu bilmiyorum.
SANIK AVUKATINDAN SAVCIYA: 'SINIRLARINIZI BİLİN'
Semiha Yavuz’un avukatından Savcı Kadir Kocaya’ya tepki geldi. Semiha Yavuz’un avukatından Mahkeme Başkanına şunları söyledi:
"Kendisinin sizinle birlikte kürsüde oturuyor olması mahkemeyi yöneteceği anlamına gelmez. Haddini bil diyor kendisi haddini bilsin."
Savcı Kadir Kocakaya: Benim şahsımla alakalı bir yorum yapmayın.
Avukat: Siz yaparsanız ben de yaparım.
Savcı Kadir Kocakaya: Sizin öyle bir yetkiniz yok.
Avukat: Sizin de öyle bir yetkiniz yok. Sınırlarınızı bilin.
Mahkeme Başkanı: Ekleyeceğin bir şey var mı?
Semiha Yavuz: Buradaki insanların hataya düştüğünü gördüm. Çok sevgi dolu bir ailede büyüdüm ben. Annem ve babam öleli çok oldu ama onların düsturuyla büyüdüm. 7 evlat yetiştirdiler. Kardeşim de diş doktoru. İnsan olmayı unutmayın. O sevgisizlik çok kötü bir şey tabii ki kendimi de seviyorum ailem de arkamda. Dünyaya bir daha gelsem doktor olurdum. Çocuk doktoru olurdum. Beni yetiştiren aileme, sevdiklerime teşekkür ederim.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i tanıyor musunuz?
Semiha Yavuz: Mert diye birini biliyorum 112’den hasta sunan ama Gıyasettin olduğunu burada duydum.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettinle bir konuşmanız var ‘entübe’ mi diye soruyorsunuz?
Semiha Yavuz: Hastayı soruyorum ki ona göre hazırlatacağım. İl dışından gelen bir hastaydı.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin ‘Suriyeli bebek var alır mıyız’, diyor ‘alırız’ diyorsunuz?
Semiha Yavuz: Özellikle Türk olmayan bebeğin İstanbul’da oturması gerekiyor. Benim para almam söz konusu değil zaten
Mahkeme Başkanı: Hasta sayısının konuşulması abes değil mi?
Semiha Yavuz: Sıradan yapılan bir konuşma. 33 hastam var gece kabulü gelirse diye…
Mahkeme Başkanı: 112 ile konuşmanız saçma değil mi, sanane diye demiyorsun?
Semiha Yavuz: Hasta sayısını paylaşarak konuşmamda bir durum yok gerçekten çok yoğundum.
Mahkeme Başkanı: Medilife’ta da çalıştınız değil mi?
Semiha Yavuz: Evet.
Mahkeme Başkanı: İşletme var mıydı?
Semiha Yavuz: Benim olduğum dönemde yoktu. Ben çocuk doktoru olduğum için böyle bir şey olduğunu düşünmedim.
Mahkeme Başkanı: Sizden önce Şafak’ta var mıydı?
Semiha Yavuz: Ben yok diye biliyorum.
Mahkeme Başkanı: Mustafa Kazan yönetim talebiyle konuştum diyor. Hatta para verildiği iddiası var.
Semiha Yavuz: Ben bütün bu bilgileri ilk defa burada duydum. Savcı da sorduğunda ilk defa o tapelerde gördüm. Benim açıkçası böyle bir şeye ihtiyacım yoktu.
'KAŞELER MAHREMİYETİMİZDİR'
Mahkeme Başkanı: Yönetim niye ihtiyaç duymuş?
Semiha Yavuz: Bilmiyorum ben de sormak istiyorum
Mahkeme Başkanı: Hiç denk gelmediniz mi?
Semiha Yavuz: Hiç kimseyle böyle bir muhabbetim olmadı.
Mahkeme Başkanı: Böyle bir uygulama var mı?
Semiha Yavuz: Çeşitli şekillerde duyumlar oluyordu. Başhekim olduğu için kimse benimle bu şekilde konuşamazdı.
Mahkeme Başkanı: Başka doktorun kaşeleri kullanılması olağan mıdır?
Semiha Yavuz: Ben camiada böyle konuşmalara şahit olmadım.
Mahkeme Başkanı: Burada tuhafına gitmedi mi?
Semiha Yavuz: Kaşeler mahremiyetimizdir.
Şafak Hastanesi’nin başhekimi Semiha Yavuz sanık kürsüsüne geldi. Yavuz hakkında, “Şüphelinin başhekimi olduğu hastanede, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği” iddiası bulunuyor.
Yavuz, elindeki kağıttan savunmasını yapıyor.
Mahkeme Başkanı: Savunmanı yapacak mısın?
Başhekim Semiha Yavuz: Yapcacağım. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Göçmen bir 7 çocuktan en büyüğüm. Evliyim 2 evladım var. Allah herkesin evladını bağışlasın. Bizler başhekimleri olarak hasta haklarını maksimum düzeyde gözeterek işin ehli doktorlar ve hemşirelerle yaptık. Biz başhekimlerin mali süreçlerle hiçbir alakası yoktur. Saha içinde aktif bir başhekimiydim. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan denetimlerden en iyi şekilde geçtim. Mustafa Kazan bilgi verirken tek uygunsuz hastane Bağcılar Şafak hastanesidir dedi. Şaşırdı herhalde. Kimse de düzeltmedi. Olağan dışı denetimlerden birinde denetimdeki kişi ‘Semiha görüyorum ki çok iyi işler yapıyorsun. Her raporu gösteriyorsun’ dedi. ‘Sana ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Ben Kadıköy’de oturuyorum ama bir hastam olsa sana yönlendiririm’ dedi. İşime daha çok sarılarak devam ettim. Dinlemeden hüküm vermek bir yöneticinin yapacağı en kötü şeydir.
'YENİDOĞAN ÜNİTEM İSTANBUL'UN EN İYİSİYDİ'
Başhekim Semiha Yavuz: Yenidoğan ünitem çok ferahtı. İstanbul’un en iyisiydi belki de. Bebeğin basamakları değişik kriterlere bağlıdır. Her hastayı ben karşılamaya dikkat ederdim. Hastada ne var, ne yok ben değerlendiriyordum. Aileyle de bizzat ben görüşürdüm. Yanımda da hemşire olmasına özellikle dikkat ederdim. Doğumdan sonra da ilk babayla muhatap oluyordum. Bütün iş yoğunluğuma rağmen anne kendi odasına geçtikten sonra yanlarına giderdim. Bizzat ben giderdim çünkü güven duymalarını isterdim. Hasta vizitlerini hasta başında işinin ehli hemşirelerle yaptım.
Murat Mantuş’un avukatı Burak Mengü: Sağlık Bakanlığı bu süreçte denetledi mi?
Mustafa Kazan: Denetlendi
Burak Mengü: Usulsüzlük tespit edildi mi?
Mustafa Kazan: Edilmedi.
Savcı Kadir Kocakaya: Bu bebek ölürse sorumluluğun olur diye düşünmedin mi?
Mustafa Kazan: Aynen, benim de çocuğum var. Doktorların hastalarla çok ilgilendiğini düşünüyordum. Hastane doktorlarına güvendim içim o yüzden rahattı.
Avukattan savcıya itiraz: Savcı mal gibi alınıp getiriyor diyor zaten kamuoyunda baskı var. Savcının yönlendirmesini kabul etmiyorum. Buralar hastanedir varoş bir yer değildir. Hastaneler tam teşekküllerdir. Basın da şimdi böyle yayın yapacak.
Savcı Kadir Kocakaya: Sanık diyor ki biz para karşılığında alıyorduk diyor. Ben demiyorum ki. İkincisi dışarda bunun yansıyacağı beni ilgilendirmez. Nasıl yansıyacağına ilişkin ben bir yargılama yapamam.
Savcı: Cem bey genel bir talimat mı verdi, yoksa Mert ile mi görüş dedi?
Mustafa Kazan: Mert’le görüş dedi. Bunun karşılığında hasta başı 10 bin TL ya da 50 bin TL gibi bir şey söyledi.
Savcı: Cem, Mert’i tanıyor muydu?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.
Savcı: Demek ki tanıyordu. Peki, sen tanıyor muydun?
Mustafa Kazan: Tanıyordum.
Savcı: Neden kendisi doğrudan görüşmüyor da seni aracı koyuyor?
Savcı: Maaşını nasıl alıyordun?
Mustafa Kazan: Hastaneden alıyordum.
Savcı: Muhasebeden kim sorumluydu?
Mustafa Kazan: İsmini hatırlamıyorum.
Savcı: Neden para çıkışıyla ilgili seni arıyorlar?
Mustafa Kazan: Kimse bilmediği için beni arıyorlardı.
Savcı: Muhasebeden sorumlu kişiyi aramıyorlar mı?
Mustafa Kazan: İlk görüşmeyi ben yaptığım için.
Savcı: Neden bu görüşmeyi onunla değil de seninle yaptılar?
Mustafa Kazan: Sebebini bilmiyorum.
'BEBEĞİN MAL GİBİ ALINIP SATILMASI RAHATSIZ ETMEDİ Mİ?'
Savcı Kadir Kocakaya: Ölüm tehlikesi olan bir bebeğin mal gibi alınıp satılması rahatsız etmedi mi seni?
Mustafa Kazan: Uygun değil doğru söylüyorsunuz. Çalışmam gerekiyordu, çünkü 3 çocuğum vardı.
Savcı Kadir Kocakaya: Aksiyon almadın mı?
Mustafa Kazan: İş arayışım vardı.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı arıyorsunuz ve, “Hocam, sizden destek isteyeceğim. Sayıyı artırabilir miyiz, 27 falan?” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Hatırlamıyorum.
Mahkeme Başkanı: Neden Fırat Sarı ile böyle bir konuşma yapma ihtiyacı duydunuz?
Mustafa Kazan: Bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Rabia Taşkın sizi aramış. Kimdi bu?
Mustafa Kazan: Muhasebe.
Mahkeme Başkanı: “Mert geldi, 50 bindi, değil mi?” diyor. Siz de “Evet,” diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Mustafa Kazan: Beni yönlendirmeleriyle söylediğim bir şeydir. Zaten parayı onlar soruyor.
Mahkeme Başkanı: Yönetim mi size, bu parayı ver, diyor?
Mustafa Kazan: Evet.
Mahkeme Başkanı: Kim söylüyor bunu?
Mustafa Kazan: Cem Bey.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile muhatap olmadınız mı?
Mustafa Kazan: Kendisiyle tanışmam. Sadece bir kere beni aramıştı. İki kere görüşmemiz oldu. Bana, Bir alacağım var, diyor ama içeriğini bilmiyorum. Bununla ilgili ne yapabiliriz, diyor. Bilmiyorum, diyorum. Ben çıkarttırayım, baksınlar, ona göre size bilgi versinler, dedim. Ertesi gün yeniden aradılar. Ben ilettim. İşin içeriğini bilmediğim için geçiştirdim.
Mahkeme Başkanı: Başhekiminiz kimdi?
Mustafa Kazan: Semiha Yavuz.
Mahkeme Başkanı: Siz gelmeden önce de Semiha Yavuz muydu?
Mustafa Kazan: Benden bir ay sonra gelmişti.
Mahkeme Başkanı: Hastane sahibi kim?
Mustafa Kazan: Ortaklık yapısını bilmiyorum ama benim muhatabım Cem Türker Öztürk’tü.
Mahkeme Başkanı: Siz ne mezunusunuz? Mustafa Kazan: Kimya. Aslında kimya öğretmeniydim.
Hemşire Renginar Molla'nın ifadesinin alınmasının ardından, sanık kürsüsüne Mustafa Kazan geldi. Kazan'ın Bağcılar Şafak Hastanesinde idari personel olarak çalıştığı öğrenildi. Hakkında, "Şüphelinin müdürü olduğu hastanenin yenidoğan yoğun bakım servisinde usulsüz epikriz yazımı, 112 sistemi kullanılmaksızın hasta sevki, hastaların basamaklarında oynamaya yapıp ve gerçeğe aykırı şekilde ilaçları SGK'ya fatura ettirerek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği" iddiası yer alıyor.
'SIKINTILI BİR HASTANEYDİ, SÜREKLİ KAOS VARDI'
Mahkeme Başkanı: Savunma yapacak mısın?
Mustafa Kazan: Bağcılar Şafak hastesinde 2023’ün başları 2024’ün şubat ayına kadar çalışmışımdır. Bizzat kendim istifa ettim. Sürekli bir kaos vardı hastanede, sıkıntılı bir hastaneydi. Sonra Kızılay hastesine geçtim. Psikolojimiz bozuldu, memlekete taşındık. İdari personel olarak teknik işlere bakn biri olarak çalıştım. Tıbbi süreçlerde yetkim bulunmamaktadır. Örgüte ilişkin bir para alışverişim yoktur.
'MEDILIFE'TAN YABANCI UYRUKLULAR ALDIĞI İÇİN AYRILDIM'
Mahkeme Başkanı: Bağcılar Medilife’ta çalıştınız mı?
Mustafa Kazan: 3 yıl önce çalıştım. Oradan da kendi isteğimle ayrıldım. Yabancı uyruklular almışlardı. Türkçe konuşamıyorlardı, anlaşamıyorduk. Bu yüzden ayrıldım.
Mahkeme Başkanı: Bağcılar Şafak’ta bir işletme var mıydı?
Mustafa Kazan: Benim bildiğim yoktu.
Savcı Kadir Koçakaya: Neden yenidoğan yoğun bakımın dolması için bir çaba gösteriyorsunuz?
Renginar Molla: Benim hiçbir zaman öyle bir çabam olmadı.
Savcı Kadir Koçakaya: Bana hasta gelmedi diyorsunuz. Bunu söylemekteki amaç ne?
Renginar Molla: Amacım yok.
Savcı Kadir Kocakaya: Şakasının bile yapılabileceğini düşünmüyorum. Sana, Bir ilaç getireceğim (oksijeni yavaşlatan bir ilaç), bunu ver, diyorlar. O sırada ne yaptınız?
Renginar Molla: O anda ne demek istediklerini anlayamadım. “Gayet iyi gidiyor bu bebekler,” dedim.
Savcı Kadir Kocakaya: Hesabınıza gelen para haricinde elden para aldınız mı?
Renginar Molla: Hayır.
Savcı Kadir Kocakaya: Hastane yönetimiyle Fırat Sarı’nın yaptığı anlaşmadan bilginiz var mı?
Renginar Molla: Hayır.
Savcı Kadir Kocakaya: Başhekim Yener Mansuroğlu mu?
Renginar Molla: Evet.
Savcı Kadir Kocakaya: Fırat Sarı, anlaşmayı kimle yapmıştır?
Renginar Molla: Bilmiyorum, ama başhekimle yapmıştır herhalde.
Üye Hakim: Denetime geldiklerinde hastalar 3. basamak mıydı?
Renginar Molla: Hatırlamıyorum.
Üye Hakim: 3’ten 2’ye, 1’e çek derken ne demek istiyordu?
Renginar Molla: Oksijenleriyle ilgili bir şeydi. Dosya üzerinde değiştirdim. Bebeğe herhangi bir şey yapmadım.
Üye Hakim: Hasan Basri’nin ciro hesabı yaptığını gördünüz mü?
Renginar Molla: Görmedim.
Üye Hakim: Dosya üzerinde tam olarak ne yaptınız?
Renginar Molla: Bebek oksijen alıyordu, ama almıyormuş gibi yaz dedi.
Üye Hakim: O anda oksijen alıyor muydu?
Renginar Molla: Alıyordu.
Üye Hakim: Amacı neydi peki?
Renginar Molla: Sorgulamadım. Üye Hakim: Hastane evraklarını Hasan Basri dışarı çıkarıyor muydu?
Renginar Molla: Bizden alıyordu. Epikrizleri yazacağım diyordu. Dosyalar arşive gidiyordu.
Üye Hakim: Sisteme kaydetme işlemlerini kim yapıyordu?
Renginar Molla: Ben yapıyordum.
Üye Hakim: 10 yıllık hemşiresiniz. Hangi hastanın 3. basamak, hangi hastanın 2. basamak olduğunu anlarsınız.
Renginar Molla: Bana, bebeklere odaklan diyorlardı. Ben de bebeklere odaklanıyordum.
Üye Hakim: Yenidoğanın işleyişiyle başhekim ilgilenir miydi?
Renginar Molla: Evet, ‘Kaç hasta var, genel durum nasıl?’ diye soruyordu.
Mahkeme Başkanı: Gıyasettin Mert’i ne diye tanıyorsunuz?
Renginar Molla: Hemşire.
Mahkeme Başkanı: Hiç bebek sevkinde denk gelmediniz mi?
Renginar Molla: Hayır.
Mahkeme Başkanı: Basamaklara önem verdiklerini anladım. Siz ne düşünüyorsunuz?
Renginar Molla: Sorguluyorum ben burada da. Bir yönlendirme bekliyordum. Her konuşmamızda sorgulamıştım. “Neden böyle?” diye soruyordum.
Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri, “Baskın yiyoruz,” diyor? “Basamaklarla ilgili,” diyor.
Renginar Molla: Basamaklarla ilgili bir işlem yapmadım.
Mahkeme Başkanı: Yapmadınız ama nasıl olduğunu biliyor musunuz?
Renginar Molla: Doktorların dediğini yapıyordum.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri’ye, “Bebeğin yatışından sana ne?” diye neden tepki vermiyorsunuz?
Renginar Molla: Orada anladığını düşünüyorum.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı ile para hareketiniz olmuş. Nedir bu?
Renginar Molla: Yurtdışına çıkacaktım, ondan para istedim. O da sağ olsun verdi. Geri biriktirip ödemek istedim, ama kabul etmedi.
Silivri Kolan Hastanesi hemşiresi Renginar Molla’nın ifadesi alınmaya başlandı. Mahkeme Başkanı, Molla'ya sorularını yöneltiyor.
Mahkeme Başkanı: Denetim tapelerinde Hasan Basri’ye denetime geleceklerini söylediniz mi?
Renginar Molla: Denetime geldiklerinde epikrizleri görmek istediler. Ben de yazılmayan epikrizleri söyledim.
Mahkeme Başkanı: Epikrizler yazılmamış mıydı?
Renginar Molla: Yazılmamıştı.
Mahkeme Başkanı: Kim yazıyordu?
Renginar Molla: Hasan Basri. Tek başına mı, Fırat Sarı ile mi yazıyordu, bilmiyorum.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri size yardımcı olacaktı, değil mi?
Renginar Molla: Yönetimden söylediler.
Mahkeme Başkanı: Kim söyledi?
Renginar Molla: Başhemşire Ufuk. Yönetimde kim varsa bilgileri vardı.
Mahkeme Başkanı: Kaç yıllık hemşiresiniz?
Renginar Molla: 15.
Mahkeme Başkanı: Yenidoğan bölümünde ne kadar çalıştınız?
Renginar Molla: 10 yıl.
Mahkeme Başkanı: Neden Hasan Basri’ye sordunuz?
Renginar Molla: Doktorun yaptırdığı görevleri bilmiyordum.
Mahkeme Başkanı: “Abla, basamakları çek” diyor, öyle mi?
Renginar Molla: Evet, öyle diyordu. Renginar Molla: Yönetim tarafından benden doğum sayılarını istediler, biraz da ondan…
Mahkeme Başkanı: Basamakları kim belirliyordu?
Renginar Molla: Fırat Sarı belirliyordu.
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı mı söyledi diye düşündünüz?
Renginar Molla: Evet, Fırat Sarı dedi diye düşündüm.
Silivri Kolan Hastanesi hemşiresi Renginar Molla’nın ifadesi alınmaya başlandı. Mahkeme Başkanı, Molla'ya sorularını yöneltiyor:
Mahkeme Başkanı: Fırat Sarı’yı daha öncesinde tanıyor muydunuz?
Renginar Molla: Sadece duymuştum.
Mahkeme Başkanı: Sanıklardan başka?
Renginar Molla: Hasan Basri, Mert diye tanıdığım Gıyasettin Mert.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri size nasıl tanıtıldı?
Renginar Molla: Bana, yönetim tarafından doktor asistanı hemşire olarak tanıtıldı.
Mahkeme Başkanı: Sizden başka hemşire var mıydı?
Renginar Molla: Vardı.
Mahkeme Başkanı: Mehmet Salih’i tanıyor musunuz?
Renginar Molla: Çalıştığım sürece tanımadım.
Duruşma saat 10.20 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Renginar Mola'nın savunmasıyla başladı.
NE OLMUŞTU?
İstanbul'da özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlanmıştı.
İDDİANAMEDE NELER VAR?
İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.
İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.
Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.
Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.
Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.
Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.
Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.
Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.
İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.
Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.
Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.
NE KADAR CEZA İSTENİYOR?
İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.
Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.
İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.