Metin Lokumcu Davası, 13 Yıldır Adalet Bekliyordu... Tüm Sanıklar Beraat Etti

Abone ol

Metin Lokumcu'nun Artvin’in Hopa İlçesinde 31 Mayıs 2011'de polisin sıktığı biber gazı nedeniyle kalp krizi geçirerek ölmesine ilişkin dava bugün görülüyor. Karar çıkması beklenen duruşmada avukat Meriç Eyüboğlu'nun keşif talebi reddedildi. Savcı, esas hakkındaki açıkladığı mütalaada yargılanan 13 polis için ayrı ayrı beraat talebini yinelerken, ifadelerin ardından mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi. Aranın ardından kararını açıklayan heyet, tüm sanıklara beraat verdi.

Artvin'in Hopa ilçesinde 31 Mayıs 2011'de, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim mitingi yapacağı sırada düzenlenen protesto gösterilerine polisin müdahalesinde emekli öğretmen Metin Lokumcu hayatını kaybetmişti.

Açılan davada, dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Tayfun Vardarlı, Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ünlü, Erzurum Çevik Kuvvet Şube Müdür Yardımcısı Erol Darcan ve gaz kullanan 9 polis memuru sanık olarak yer alıyordu.

TÜM SANIKLAR HAKKINDA BERAAT KARARI VERİLDİ

Kararını açıklayan mahkeme heyeti, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi!

SON DURUŞMADA MÜTALAA AÇIKLANDI

Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın son duruşmasında sunulan savcılık mütalaasında otopsi raporlarına yer verildi. Otopsi raporlarında Lokumcu'nun kronik kalp ve damar hastası olduğuna dikkat çekilerek, polis müdürlerinin "Astım hastası, kalp hastası olanlar burada beklemesin, müdahale edeceğiz" diyerek uyarıda bulunduğu belirtildi.

Savcı, davada yargılanan polislerin ayrı ayrı beraatini talep etti. Protestolarda polisin zor kullanma yetkisi olduğunu ve olay günü polisin uyarı yaptığını belirten savcı, Metin Lokumcu’nun ölüm nedeninin gazdan olduğunun ispatlanmadığını söyledi. Savcı, mütalaada ölümün kalp krizi nedeniyle gerçekleştiğini, bunun biber gazından olduğu anlamına gelmediğini ifade etti.

KEŞİF TALEBİNE RET

Duruşma Avukat Meriç Eyüboğlu'nun savunmasıyla başladı. Eyüboğlu, "Savcılık mütalaasından meselenin esasının anlaşılamadığını görüyoruz. İfadelerden de anlaşıldığı üzere kimin nerede olduğu anlaşılamıyor. Mahkeme heyetinden bir kez daha keşif talebinde bulunuyoruz" dedi. Keşif talebi mahkeme tarafından reddedildi.

OĞLU ULAŞ LOKUMCU: İŞİN ARKASINDAKİLER YARGILANACAK MI?

Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu mahkemedeki ifadesinde şunları söyledi:

"Ben bugün buraya hazırlık yapayım, notlarımla geleyim istedim. Sonra vazgeçtim. Şimdi her şeyi en baştan yaşadığım gibi anlatayım istiyorum. Artık savcılığın da vicdanına bırakıyorum. Koray İnşaat deniyor, babama gaz sıkılan yerle denilen yer arasında metrelerce fark var. Bu yüzden de keşif talep ediyoruz. Bu görüntüler polisin elinden geldi. Babam evet orada eylemdeydi, eylemciydi ama insanlara zarar gelmesin diye uğraşıyordu.

Bu görüntülerin neresinde babamın mukavemet ettiğini gördünüz. Babam kalp hastası dediniz. Babamın kullandığı bir tane ilaç hariç kullandığı ilaç bile yoktu. Siz yazdınız bütün hastanelere, herkes burada anlattı. Kalp rahatsızlığı yüzünden ölmedi dedik. Hiç mi hükmümüz yok.

Sayın savcıya soruyorum, buna rağmen mi yazdınız bu mütalaayı? Biz adalete inanmak istiyoruz. Bu ülke için adalete inanmak istiyoruz. Bakın daha 2 gün önce Hopa’da gariban köylüyü ormanlarını koruyor diyor öldürdüler. İşin arkasındakiler yargılanacak mı?

Biz adalet istiyoruz. Babam eğitimciydi kimseye de bir şey yapmadı. Polis de yetiştirdi, savcı da yetiştirdi. Bizim onlarla değil adaletle derdimiz var!"

KARDEŞLERİ: HASTAYMIŞ DİYORLAR, ÇIKARTSINLAR KAYITLARDAN

Metin Lokumcu’nun kardeşi Ayşe Bekar da şunları söyledi:

"Abim emekli olduktan sonra Hopa’da, Kemalpaşa’da herkese yardımcı olurdu. Derelere debi cihazı koyunca hemen karşı çıkmıştı. Doğasına, suyuna sahip çıkıyordu. Abimin sağlığına dair yalan yanlış şeyler söylendi. Abim yaz kış dereye giderdi. Alabalığa giderdi, dağa atmacaya giderdi. Ölmeden 3 ay önce yine dağda birlikteyken fotoğraflarımız var. Kalbi olan insan bizle çıkabilir mi o yolları?

Şimdi tekrar soruyorum. Çayına, suyuna, doğasına sahip çıkmanın sonucu ölüm müdür? Sorar mısınınız hakim bey bizim yerimizde olmak isterler mi? Bize destek veren herkese teşekkür ediyorum. Bu dava bizi aştı artık bu herkesin davası."

Metin Lokumcu’nun kardeşi Neşe Gürhan da şu ifadeleri kullandı:

"Burada bizle oyun oynar gibi “görmedim, duymadım, hatırlamıyorum” Ya nasıl hatırlamıyorlar? Ben ilkokul arkadaşımın numarasını hatırlıyorum. Metin Lokumcu öldü ama geride büyük acılar kaldı. Gelsinler bizi de tutuklasınlar.

Hatta gelsinler öldürsünler. Herkesi öldürülüyor ya… Ama çözüm bu mu? Çözüm adalettir! Biz bunu istiyoruz. Abim bir tane ağrı kesici kullanıyordu. Hastaymış diyorlar, kalp hastasıymış. Çıkartsınlar kayıtlardan. Niye çıkmadı?"

Metin Lokumcu’nun kardeşi Şengül Çiçekoğlu ise şöyle dedi:

"O gün Hopa savaş alanına döndü. Abim öldü. Polisler orantısız güç kullanıldı, abim kasten öldürüldü dedik buna da inanmadınız. Adaletli karar vermenizi istiyoruz. Vicdanınızla karar verin. Ailemizin büyüğünü kaybettik."

Ailenin ifadeleri sonrası söz alan Avukat Sercan Aran, "Biz bu mütalaadan ‘insanlar yasalara uygun şekilde öldürülebilir’ anlamı çıkıyor. Biz bunu anlıyoruz ne yazık ki…" dedi.

SAVCI BERAAT TALEBİNİ YİNELEDİ

Duruşmada savcı, esas hakkındaki açıkladığı mütalaada yargılanan 13 polis için ayrı ayrı beraat talebini yineledi. Mahkeme saat 17.36 itibarıyla karar için 1 saat ara verdi.

1 saatlik aranın ardından kararını açıklayan heyet, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi.

METİN LOKUMCU DAVASINDA ŞİMDİYE KADAR NELER OLDU?

31 Mayıs 2011 günü Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Haziran 2011 seçimi kampanyası için Artvin’in Hopa ilçesinde miting yapacağını öğrenen Hopalılar, Hidroelektrik Santrallerinin bölgenin doğası üzerinde yarattığı tahribat, çay üreticilerinin sorunları ve başka sorunlarla ilgili itirazlarını duyurmak üzere basın açıklaması yapmaya karar verdi.

Basın açıklaması yapılmak istenen sırada henüz Erdoğan’ın mitingi başlamamış ve hatta henüz Erdoğan Hopa’ya gelmemişti. Basın açıklaması başlar başlamaz kolluk kuvvetlerinin sert müdahalesi ile karşılaşan göstericilerden gaz kapsülü ile yaralananlar olduğu gibi civardaki işyerleri ve gösterici olmayan kişiler de etkilendi.

Basın açıklamasına müdahale etmek üzere Artvin, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Rize, Ardahan ve Kars’tan çevik kuvvet polisleri getirildi. Gün boyu süren sert müdahalelerde kullanılan kimyasal gaz nedeniyle Hopa İlçesinde gaz stoklarının tükendiği açıklandı. Gün içinde çeşitli kurumlara polis baskını düzenlendi , 60 kişi gözaltına alındı ve Hopa İlçesine giriş çıkış yasaklandı.

Basın açıklaması yapmak isteyen göstericiler arasında öğretmen Metin Lokumcu da bulunuyordu. Gösterilerden alınan görüntülerde polise karşı “Haydi al götür beni, al götür kurtar memleketi” dediği anlar ile akılda kaldı. Müdahale sırasında maruz kaldığı yoğun gaz nedeniyle fenalaştı ve gösteri alanında bekleyen ambulansa götürülürken dahi gaz atışına maruz kaldı. Aynı gün Hopa Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

Hopa’da yaşanan sert müdahaleler sonrası aynı gün Trabzon mitinginde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada “Ben Hopa’ya eşkıyaların indiğini bilmiyordum. Meğerse eşkıya Hopa’ya da inmiş. Eli taşlı eşkıyalar oraya da inmiş” dedi. 1 Haziran 2011’de yaptığı bir konuşmada ise “Tabii bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereğini de duymuyorum, kalp krizi sonucu ölmüş” dedi. 10 Haziran’da ise bu kez Ağrı’daki mitingi sonrası NTV yayınında Metin Lokumcu’nun hayatını kaybettiği eylemde kullanılan gaz ile ilgili soruya “En modern manada bu tür şeyleri yatıştırmada kullanılan biber gazıdır” cevabını verdi. Aynı yayında Ruşen Çakır kendisinin olayla ilgili ilk açıklamalarını hatırlatıp bu konudaki duruşunun değişip değişmediğini sorduğunda ise “bazı resimler ve ses kasetleri” olduğunu belirtti ve “Ses kasetlerini dinlediğiniz zaman ve resimleri gördüğünüz zaman acaba emekli bir öğretmene bunlar yakışır mı diye herhalde siz de akrabanız bile olsa hakkı teslim etmeniz gerekir” dedi. Bahsi geçen “bazı resimler ve ses kasetleri” ise bugüne kadar ortaya çıkmadı.

Olaylar ile ilgili Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan 2011/886 sayılı soruşturma kapsamında mağdur avukatları 31 Mayıs 2011 günü Hopa’da kullanılan gaz bombalarının içeriğinin araştırılmasını talep etti. Artvin Valiliği, savcılığa “Smoke (gaz el bombası), 37/38 mm gaz fişeği, ve OC gaz solüsyonu kullanılmıştır.” yanıtını verdi.

Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trabzon Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinin 20 Haziran 2011 tarihli otopsi raporuna göre Metin Lokumcu’nun ölüm nedeni “Kendisinde mevcut olan kalp ve akciğer hastalığının aktif hale geçmesi” olarak tespit edildi.

Lokumcu ailesi avukatları tarafından ilgili rapora itiraz edilmesi sonucu ATK Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulu, 16 Aralık 2011 tarihli bir rapor hazırladı. Bu rapor da ölümün “Kendisinde mevcut olan kalp ve akciğer hastalığının aktif hale geçmesi sonucu” olduğunu tespit etti. Kalp ve akciğer hastalığını aktif hale geçiren nedenlere dair cevap içermeyen raporda “Akciğerde çok ciddi bir ödem saptanmış olmasını, bir akciğerin ağırlığının neredeyse iki akciğerin toplam ağırlığına -818 gram- ulaşmış” olmasının nedeni de açıklanmadı. Yapılan itirazlar sonucunda dosya Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderildi.

Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor bekleyen Lokumcu ailesi Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyine başvuru yaptı ve Metin Lokumcu’nun ölümü ile kullanılan kimyasal gaz arasında nedensellik bağı olup olmadığı konusunda görüş istedi. Dönemin TTB 2. Başkanı ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Özdemir Aktan’ın içinde yer aldığı TTB Bilimsel Araştırma Kurulu’nun 13 Şubat 2012’de açıkladığı raporda “Kişinin ölümüne neden olacak düzeyde bir kalp hastalığı ya da KOAH düzeyinde bir akciğer hastalığı olmadığı, otopsi raporu sonucunda bildirildiği gibi kendisinde mevcut bir hastalık sonucu ölmediği, Emosyonel olarak stresli bir ortamda kimyasal gaza (OC ve CS) maruz kaldığı, Bilimsel olarak en muhtemel ölüm mekanizmasının; kimyasalın ön planda solunum sistemi üzerindeki etkisi ile oluşturduğu akciğer hasarı, asfiksi, solunum yetersizliği, asidoz ve daha küçük bir olasılıkla sebep olabileceği ani hipertansif krizle birlikte gelişen akciğer ödemi ve tüm bu sayılan mekanizmaların tetikleyebileceği ventriküler fibrilasyon olduğu,Ölüm ile kimyasal gaza maruz kalma arasında nedensellik ilişkisi olduğu” tespit edildi.

Adli Tıp Genel Kurulu itiraz üzerine yaptığı inceleme sonucunda 24 Mayıs 2012’de raporunu açıkladı. Raporda “Kronik kalp damar hastalığı bulunan kişinin ölümünün kendisinde mevcut kalp damar hastalığının olayın efor ve stresi ile aktif hale geçmesi sonucu meydana gelmiş olduğu, yakın mesafeden yoğun olarak ortho chlorobenzalmalononitrilo CS gazına maruziyeti olduğunun kabulü halinde, bu maruziyetin de kendisinde mevcut kalp- damar hastalığının aktif hale geçmesinde efor ve stres faktörüne, ilave faktör olarak kabul edilmesi gerektiği kararı oy birliği ile mütalaa olunur” tespitinde bulunuldu.

Metin Lokumcu’nun öldürülmesi nedeniyle yapılan suç duyuruları, önce ayrıldı ve ayrı soruşturma numaralarına bölünen dosyalarda verilen kararların bir bölümü Lokumcu ailesine ya da avukatlarına hiç tebliğ edilmedi.

Metin Lokumcu’nun hayatını kaybettiği Hopa olaylarıyla ilgili 26 Eylül 2012’de Mülkiye müfettişleri tarafından hazırlanan raporunda Hopa’da 22 vatandaşın hastaneye başvurduğu ve yalnızca ikisinin yatılı tedavi gördüğü, 17 polisin yaralandığı belirtilerek “Basit fiziksel müdahaleler sonucu oluşan yara ve bereleri kötü muamele olarak saymadığı” ve “Polisin orantısız güç ve zor kullanma yetkisini kötüye kullanmadığı, tam aksine yetersiz güç kullandığı” sonucuna varıldı.

Açılan soruşturmalarda Hopa’ya olay günü 7 ilden çevik kuvvet polis ekiplerinin geldiğini göstermesi karşısında birimlerin hepsi ile yazışma yapılarak o gün Hopa’da olan ve gaz kullanan polislerin bildirilmesi istendi ancak bu 7 ilden yalnızca Erzincan İl Emniyet Müdürlüğü olay günü görevli olan ve gaz kullanan polislerin listesini gönderdi. Bunun dışındaki diğer emniyet müdürlükleri, “Arşiv kayıtlarında görevliler ve o gün gaz kullananlarla ilgili herhangi bir kayıt yok” yanıtını verdi. Erzincan İl Emniyet Müdürlüğü’nden gelen cevaba göre biber gazı kullanan 20 polisin ifadesi ancak Metin Lokumcu’nun ölümünden 3 yıl sonra alındı. Şüphelilerin bir kısmı ifadelerinde Metin Lokumcu’nun güvenlik görevlilerine taş ve sandalye attığını, bir kısmı ise eylemcilerin çevrede bulunan esnafın dükkanlarına zarar vermesi üzerine gaz kullanıldığını iddia etti.

Dönemin İçişleri Bakanı Osman Güneş, dönemin Artvin Valisi Mustafa Yemlioğlu ve dönemin Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş’a yönelik şikayetler hakkında ise soruşturma izni verilmedi, karara yönelik itirazlar ise reddedildi. Soruşturma izni verilmemesine yönelik Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru da 27 Ekim 2016 tarihinde kabul edilmez bulunarak reddedildi.

Metin Lokumcu’nun devlet görevlilerinin kusurları sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davası ise Rize İdare Mahkemesi tarafından “…Davacıların murisi ve yakını olan Metin Lokumcu’nun yasa dışı olaylarda aktif olarak rol alması sonucunda kendisinde mevcut kalp-damar hastalığının efor ve stres faktörüne bağlı olarak ölüm meydana geldiği görülmekle, bu bağlamda idarenin eylemi ile ölüm olayı arasında nedensellik bağı kesildiğinden davalı idarenin tazmin sorumluluğu bulunmadığı” gerekçesiyle reddedildi, Danıştay tarafından yapılan temyiz incelemesi henüz sonuçlanmadı.

9 yıl 3 ay sonunda toplam 37 kamu görevlisi hakkında “Taksirle ölüme neden olma, görevi kötüye kullanma, zor kullanma sınırının aşılması” suçlarından kovuşturmaya yer olmadığı/ takipsizlik kararı verildi. Karara karşı itiraz edilse de ret sonucu alındı ve bu konuda AYM’ye yapılan bireysel başvuru ise henüz sonuçlanmadı.

Artvin İl Emniyet Müdürü, Hopa İlçe Emniyet Müdürü ve bir kısım görevli polislerin şüphelisi olduğu savcılık soruşturması, 9 yıl 5 ayda tamamlandı. 27 Temmuz 2020’de iddianame düzenlendi. 9 yıl 5 ayın sonunda, Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan, Hopa İlçe Emniyet Müdürü Fatih Ünlü ve Erzincan İl Emniyet Müdürlüğü’nden gelen yanıtta ismi bildirilen Saim Baktimur, Sinan Eyyüpoğlu, Taner Ballı, Tayfun Vardarlı, Recep Aydın, Muhammet Ulaşlı, Mehmet Seyfettin Uzun, İlham Çalı, Haktan Yakıcı, Erol Darcan ve Bayram Ali Kaş isimli 13 polis hakkında “Taksirle ölüme neden olma” gerekçesiyle kamu davası açılması talep edildi.

Davanın ilk duruşmasının Hopa Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüleceği 24 Aralık 2020 tarihinden 1 gün önce 23 Aralık 2020 tarihinde mesai saatinin bitmesine 10 dakika kala “güvenlik” gerekçesiyle Trabzon’a nakledildi.

Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmesine karar verilen davanın ilk duruşması 21 Nisan 2021 tarihinde gerçekleşti. Covid-19 salgını nedeniyle duruşmaya gazetecilerden 2 kişi alındı ve izleyiciler de çok sınırlı sayıda salona girebildi. Duruşmada Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu, eşi Gülay Lokumcu, kardeşleri Neşe Gülhan, Yeter Babalık, Ayşe Bekar, Şengül Çiçekoğlu ve Mete Lokumcu beyanda bulundu ve şikayetçi olduklarını davaya katılmak istediklerini bildirdiler. Çeşitli sivil toplum kurumları ve barolar davaya katılma talebinde bulunsa da talepler reddedildi. Ayrıca davada görevsizlik kararı verilerek dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebi de bu celse reddedildi. Ayrıca “Suçun alt sınırı nedeniyle istinabe (uzaktan ifade) yasağı bulunmaması nedeniyle celse arasında sanıklara soruların dilekçeyle bildirilmesi halinde sorular değerlendirilerek gerekirse sanıkların mahkemeye gelmesi için talimat yazılmasına veya gerekirse SEGBİS’le ifadelerinin alınmasına” karar verildi. Bu kararına yasaya aykırı olduğunu ileri süren avukatlar ile hakim arasında çıkan tartışma sonucunda Lokumcu ailesi vekili Av. Meriç Eyüboğlu redd-i hakim talebinde bulundu. Bunun üzerine hakim, talebin değerlendirilmesi için dosyanın Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi.

28 Haziran 2021 günü görülen ikinci duruşmada, tanıklar dinlendi. Polisin müdahale etmeden önce herhangi bir uyarı yapmadığını ve çok yoğun gaz kullanıldığını ifade eden tanık anlatımları sonrası mahkeme görevsizlik kararı vererek dosyayı Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.

20 Aralık 2021 günü Trabzon 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk, davanın ise üçüncü duruşmasında tutuksuz yargılanan sanıklardan sekizi Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden duruşmaya katılırken, diğer sanıklar katılmadı. Lokumcu ailesi avukatları yüz yüzelik ilkesi gereği sanıkların mahkemede bulunması gerektiğini, duruşmanın adil yapılması gerektiğini, sanıklara video, fotoğraf göstermeleri halinde teşhis yapamayacaklarını, sanıkların kim olduğunu anlayamadıklarını belirtti ve sanıkların duruşmaya getirilmesini talep etti. Talep reddedilerek sanıkların savunmasına geçilse de Segbis sisteminde yaşanan aksaklıklar nedeniyle zaman zaman sanığın söyledikleri anlaşılmadı ya da avukatların sorduğu sorular sanıklar tarafından duyulmadı. Segbis ile ilgili yaşanan sorunlardan dolayı Mahkeme, sanıkların bizzat duruşmaya gelerek savunmalarını yapmaları için duruşmayı erteledi.

6-7 Ocak 2022 tarihinde görülen duruşmada Muhsin Armağan, Taner Ballı ve Muhammet Ulaşlı dışındaki sanıklar hazır bulundular. Duruşmada olay gününe ait görüntüler izlettirilen sanıklar suçlamaları kabul etmedi. Savunmaları alınan sanıkların duruşmalardan vareste(bağışık) tutulmasına, duruşmaya gelmeyen sanıkların tutuklanmaları taleplerinin reddine, sivil toplum kurumları, barolar ve Türkiye Barolar Birliği’nin davaya katılma taleplerinin reddine karar verildi.

18 Şubat 2022 günü görülen duruşmada sanıklardan Muhammet Ulaşlı ve Muhsin Armağan savunmalarını yaptı. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin katılma talepleri yine reddedildi. Dinlenen tanıklar ise olay günü çok yoğun biber gazı kullanıldığını, olaydan sonra yerden boş mermi kovanları topladıklarını, Başbakanlık koruma müdürünün olayları kızıştırmak için elinden geleni yaptığını söylediler. Lokumcu ailesi avukatları dönemin Hopa Kaymakamı Abdullah Aktaş’ın ve olaylar esnasında çevik kuvvetin gaz silahını alıp kullanan Başbakanlık koruma müdürü Mehmet Yüksel‘in tanık olarak dinlenmesini talep etti fakat talepleri reddedildi.

8 Nisan 2022 günü görülen duruşmada Erzurum Çevik Kuvvet Amiri Erol Darcan ve Taner Ballı’nın savunması alındı. Metin Lokumcu’nun ailesinin beyanları alındı ve “Biber gazsız ülke istiyoruz.” dediler. Sanık Taner Ballı’nın bir sonraki celse duruşmada hazır bulunmasına ve salonda savunmasının alınmasına karar verildi.

1 Temmuz 2022 günü gerçekleşen duruşmada sanık Taner Ballı, gaz kullanma talimatını amirlerinden aldıklarını ve halka uyarı yapıldığını duymadığını söyledi. Davaya bakan mahkeme heyeti başkanının ise HSK genelgesi ile yeri değiştirildiğinden, heyete geçici görevli bir hakim başkanlık etmekteydi. Bu nedenle taleplere dair karar vermeyi yeni mahkeme başkanına bıraktı.

30 Eylül 2022 tarihinde görülen duruşmada Lokumcu Ailesi’nin avukatlarının keşif ve bilirkişi raporu aldırılması taleplerinin reddine, tanık dinletme talepleriyle ilgili olarak tanıkların neden dinlendiğine dair açıklama yapılmasına için süre verilmesine, olay tutanağında imzası bulunan sanıklar dışındaki polislerin tanık olarak dinlenmesine karar verildi.

26 Ocak 2023 tarihinde gerçekleşen duruşmada, olay tutanağında imzası olan ve SEGBİS ile bağlanan 10 polis memuru tanık olarak dinlendi. TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, gazla ölüm arasındaki ilişkiyi anlatmak üzere uzman sıfatıyla dinlendi. Metin Lokumcu’nun otopsisinde kalp krizine dair belirti olmadığı, solunum sıkıntısının ortaya çıktığı belirtildi. Fincancı, Dünya Tabipleri Birliği’nin yayınlarına ve Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere atıf yaparak, göz yaşartıcı gazların kullanılmaması gerektiğini vurguladı. Günün sonunda 6 tanığın daha dinlenmesi gerektiği nedeniyle ertesi gün devam edilmesine karar verildi. 27 Ocak 2023 günü devam eden duruşmada tanıkların dinlenilmesine devam edildi.

25 Mayıs 2023 günü görülen duruşmada olay tutanağında imzası bulunan polis memurlarının ve katılan tarafın getirdiği kişilerin tanık olarak dinlenilmesine devam edildi. Katılan tarafın bilirkişi raporu alınması ve keşif yapılması talepleri reddedildi.

26 Ekim 2023 günü gerçekleşen duruşmada tanıkların dinlenmesine devam edildi. Bir kısım tanıkların dinlenmesi için işlemlerin sürdürülmesine ve katılan vekillerinin olay yerinde keşif yapılması talebinin reddine karar verildi.

1 Şubat 2024 günü görülen duruşmada heyet değişikliği nedeniyle herhangi bir işlem yapılmadı, dinlenmesi beklenen iki tanığın gelmemesi nedeniyle ve katılan vekillerinin de talebiyle dinlenilmesinden vazgeçildi. Katılan vekilleri davada henüz tahkikat aşamasının sonlanmadığını, keşif yapılması gerektiğini belirtti fakat keşif talebi tekrar reddedildi. Bir sonraki duruşmada savcı esas hakkında mütalaasını sunacak.

11 Haziran 2024 günü gerçekleşen son duruşmada nihai kararın verilmesi beklenirken, katılan ve sanık taraflarının mütalaaya karşı süre istemesi nedeniyle bugüne ertelendi.

15 Yaşındaki Çocuk Kurşunların Hedefi Oldu! Güncel Silifke’de Melek Mosso Rüzgarı Güncel 'En Az 7.4 Büyüklüğünde Deprem Olabilir' Güncel Dilan Polat Davasında Ara Karar Günü Güncel