Osmaniyeli depremzede, gözyaşları içinde isyan etti: Her şeyimiz enkazın altında; nerede bu devlet? Bir kaşık yemek almamıza laf ediyorlar
Kahramanmaraş merkezli depremde evi yıkılan Osmaniyeli Melek Uçar, afet sonrasında kendi imkanlarıyla yaşamaya çalıştıklarını belirterek; "Devlet elimizden tutmadı. Her gün ağlıyorum. Sinir hastası oldum" diyerek gözyaşlarına boğuldu.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin yıkıma neden olduğu illerden birisi olan Osmaniye’de yurttaşların gıda, su, tuvalet ve banyo gibi temel ihtiyaçlara erişim sıkıntısı hâlâ sürüyor. Merkezdeki Yenimahalle’de evi yıkılan Melek Uçar da yaşadıkları mağduriyetleri ANKA Haber Ajansı’na anlattı.
Osmaniye’de evlerinin yıkılmasının ardından çadıra bile ulaşamadıklarını belirten depremzede Melek Uçar, kendi imkânlarıyla yaptıkları konteynerde kaldıklarını söyledi.
Evlerinin enkazının da toplanmadığını anlatan Uçar, “Bir çatal kaşığımızı, bıçağımızı bile alamadık. Hepsi gitti. 'Ağlamıyorum' diyorum, ağlıyorum işte. Nerede bu devlet? Elimizden tutmadı bizim. Her gün ağlıyorum. Sinir hastası oldum ben. Sinirlendim, titriyorum. Kimse görmedi bizi” dedi.
“BİR KAŞIK YEMEK ALMAMIZA LAF EDİYORLAR”
Deprem anından bahseden Uçar, “Birinci depremi geçirdik. İkinci depremde aşağı indik. Ev gitmiş. Geri çıkamadık eve” dedi. Evden hiçbir şeylerini kurtaramadıklarını da söyleyen Uçar, şöyle konuştu:
“Bir çatal kaşığımızı, bıçağımızı bile alamadık. Hepsi gitti. 'Ağlamıyorum' diyorum, ağlıyorum işte. Nerede bu devlet, nerede? Elimizden tutmadı bizim. Her gün ağlıyorum, her gün. Sinir hastası oldum ben. Sinirlendim, titriyorum. Ne başbakan ne bu devlet ne millet ne belediye, kimse görmedi bizi. Böyle korkuyla yaşıyoruz. Allah sen yardım et bize, diyoruz. Allah götürdü bizi. Ne edeceğiz, nasıl edeceğiz; bilmiyoruz. Bir kaşık yemek alıyoruz. Ona da laf ediyorlar. Muhtaç olmasam alır mıyım? Kabım kacağım olsa almam. Bir tabak gene almam.”
“KENDİ ÇABAMIZLA KONTEYNER YAPTIK”
Kendilerine hiç çadır ulaşmadığını da belirten Uçar, şunları söyledi:
“Çadır, konteyner yok. Vermediler bize. Biz kendi çabamızla konteyner yaptık. Arsamda bir konteyner vardı. Onun içine girdik. Onun içinde 15- 20 kişi kaldık. Eltim, eltimin çocukları, kaynım, kaynımın çocukları, kardeşim, kardeşimin çocukları, torunum, oğlanlarım; hepimiz bunun içinde kaldık. Yatamadık. Hepimiz başımızı birbirimizin omzunun üstüne koyduk. Kafamızı dizimizin üstüne koyduk. Öyle yattık, öyle oturduk 2-3 gün üst üste. Ondan sonra da eşim, evin önüne bir tane çinkodan yer çevirdi. Onun içinde kalıyorlar. Şimdi de her biri bir yere gitti. Ev arıyorlar. Şu an 6-7 kişiyiz. Oğullarım var 3 tane. Mahkûm oğlum var. Bir tane üstüne mont alamadım. Oğlum diyor ki, ‘Anne bana bir mont almadın’. Hepsi enkazın altında kaldı. Hep eller verdi bunları. Hepsi gitti sırtlarımızın. Gitsin, sırtta değilim. Şu rezilliğimize yanıyorum. Su, ateş, yemek yok. Şimdi Allah razı olsun, veriyorlar yemek, alıyoruz.”
“EVİN ENKAZINI KALDIRMIYORLAR, HER GÜN GÖRÜP AĞLIYORUM”
Yaşadıkları diğer sıkıntıları da anlatan Melek Uçar, şöyle devam etti:
“Tuvalet de yok, banyo da yok, hiçbirisi yok. Gidip komşularda edebilirsek ediyoruz, edemezsek etmiyoruz. Öyle duruyoruz. Tuvaleti işte arkaya bir yer çevirdiler, çadırla. Onun içine gidiyoruz, gidebilirsek. Ben de böyle titriyorum. Tuvalet taşı, su yok. Düşüyorum içine. Kaç sefer düştüm öyle… Ne istemiyoruz, her şeyi istiyoruz. Yatağımız yok, yemeğimiz yok, kabımız kacağımız yok. Hepsi enkazın altında kaldı. Bize bir yardım ulaşmadı. O gün cami hocasına anlatmıştım böyle. TC’mi almıştı. Allah razı olsun bir koli o getirdi. Enkazı toplamadılar. Öyle duruyor daha. Kapıya bir ip germişler. İki tane kâğıt yapıştırmışlar, o duruyor. Bilmem AFAD’dan, bilmem kim gelecekmiş. Ben bilmiyorum ki. O gelecekmiş, gelmedi de yapmadı da. Her gün gidip görüp ağlıyorum, geliyorum geri. Sinir hastası oluyorum. Bir an evvel kaldırsalardı bari. Muhtaç değildik, Allah’a şükür her şeyimiz vardı.”
“BÖYLE YAŞAMAK BATSIN”
Depremzede Uçar, bütün eşyalarının da enkazda kaldığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“O derin dondurucularımız, hepsi kaldı. Oğlum iki tane klima taktırdı, iki tane çamaşır makinesi aldı. Biri kurutma, biri çamaşır makinesi. Bir ayın içinde hepsi gitti. İstanbul’da kendi de. ‘Anne canın sağ olsun, üzme kendini. Ben içinde olsam çıkamazdım, daha kötü olurduk. Yine alırız inşallah. Allah canımız sağ etsin’ diyor. Öyle gönlümü ferahlatıyor. Öyle öyle geçiniyoruz işte. İki ay bitmiş, aha üçüncü aya girdik. Böyle yaşıyoruz. Böyle yaşamak batsın. Abdest yok, namaz yok. Abdestimi, namazımı hiç geçirmiyordum ben.”
“EŞİM KALP HASTASI, RAPORLU İLACA PARA ALMIŞLAR”
Eşinin de kalp hastası olduğunu söyleyen Melek Uçar, “İlaç aldı. 75 lira vermiş raporlu ilaçlara. Fırsat bekliyorlarmış. Raporlu ilaca para almıyorlardı, raporlu ilaca para almışlar. Öyle duruyoruz. Hiç maddi, manevi bir şeyimiz yok. Her şeyimiz enkazın altında, o evlerin altında kaldı. Evde bütün eşyamızın hepsi kayıp, hepsi kaldı. O konteyneri adam, iyi ki önceden alıp koymuş. O olmasaydı biz açıktaydık” dedi.