Sinan Ateş cinayeti davasında ikinci celse: Araç MHP'ye ait ve Ülkü Ocakları’na tahsisli

Abone ol

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin 2. duruşmasına Ankara Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. Sanıklardan eski Ülkü Ocakları yöneticisi Emre Yüksel, "06 AT 5021 plakalı araç MHP ait ve Ülkü Ocakları’na tahsisli" dedi. Duruşmadan çıkarılması talep edilen Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi. Duruşma yarın sabah 09.00'a ertelendi.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, Ankara’nın Çukurambar semtinde, 30 Aralık 2022’de, bir aracın arkasına saklanan tetikçi Eray Özyağcı tarafından silahla öldürülmüştü.

Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin açılan davanın 2. gününde sanıkların savunmalarıyla devam ediyor. Dün yapılan ilk duruşmada 8 sanığın dinlenmesinin ardından bugün kalan 14 sanığın savunmalarına devam edilecek. Duruşmaların hafta boyunca sürmesi bekleniyor.

AYŞE ATEŞ'İN YANINA OTURDULAR

Duruşmayı ikinci gününde takip eden siyasetçiler CHP İçişleri Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan ve DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu oldu. Ayşe Ateş, Bakan ve Yeneroğlu'nun yanında oturdu.

GAZETECİLERİ TEHDİT ETTİ

22 sanık jandarma eşliğinde duruşma salonuna getirildi. Sanıklardan Doğukan Çep, basın bölümüne dönerek, kafasını sallayıp “görüşeceğiz seninle” diye tehditte bulundu.

"YAKALAMASI OLDUĞUNU BİLMİYORDUM"

Duruşma, tetikçi Eray Özyağcı’yı İstanbul’dan Ankara’ya götüren çevik kuvvet polislerinden Murat Can Çolak’ın savunmasıyla başladı.

Çolak, "Aşkın Mert Gelenbey (diğer çevik kuvvet polisi) abisinin sıkıntıları olduğunu Ankara’ya gideceğini söyledi. Bana da kendisine eşlik etmemiz istedi. Daha sonra otoparka gittik. O sırada tanımadığım bir şahıs, Eray geldi. Aşkın Mert bir arkadaşı olduğunu, bizimle Ankara’ya geleceğini söyledi. Otoparktan çıktık tekel bayinden tekel aldık ben alkolün etkisiyle arka koltuğa geçip uyudum. Uyurken Aşkın Mert Gelenbey’in ağabeyinin arabaya bindiğini duydum. Bir süre sonra Eray Özyağcı indi. Eray Özyağcı’yı hayatımda hiç görmüşlüğüm olmadı. Onu daha sonra Ahiboz gişelerinin orada ıraktık. Daha sonra arabayı ben kullandım. 40 km ilerde dinlenme istasyonuna girdik ve orada aracın içerisinde uyuduk. Daha sonra saat 6 gibi İstanbul’a vardık. Ben 9.30 gibi arabayı otoparka bıraktım" dedi.

Çolak, avukatların sorusu üzerine Ankara’ya getirdikleri Eray Özyağcı’nın yakalaması olduğunu bilmediğini öne sürdü. Tahliyesini ve beraatini istedi.

Müşteki avukatlarından Rafet Ersöz'ün, polislerin şehir dışına çıkarken izin alma ve üst makama bildirmekle yükümlü olduklarını ifade ederek, “Siz aldınız mı izin, neden almadınız?” sorusu üzerine Çolak, izin almadığını söyledi. Mahkeme Başkanı ise bu sorunun esasa katkı sağlamayacağını belirterek avukatın açıklamasına devam etmesine izin vermedi.

"MHP FOTOĞRAFIM YÜZÜNDEN YARGILANIYORUM"

MHP eski İstanbul İl Yöneticisi Ufuk Köktürk ise savunmasında şunları söyledi:

"Doğukan Çep ile 2013 yılından cezaevi arkadaşıyız. O zamandan beri yakın arkadaşız. Olaydan birkaç gün önce beni arayıp borç istedi. Benim üzerimde para yoktu. Bir arkadaşıma sorayım dedim. Bir arkadaşıma sordum IBAN at dedi. Ben de Doğukan’dan IBAN istedim o da bana Caner Günay adlı kişinin ibanını yolladı. Caner'e bin lira gitmiş o da Zekeriya Asarkaya'ya atmış sanırım. Yine Doğukan beni aradı 'çok zor durumdayım' diyerek para istedi. Hiç de param yoktu ama Doğukan sevdiğim, kıramayacağım bir arkadaşım. Yanımda da Mehmet Ali diye bir arkadaşım vardı. O da hesabımda 4 bin lira var dedi. Arkadaşım Allah'tan gönderemedi gönderseydi o da bugün burada olacaktı. Parayı nakit çekip bana verdi. Benim icra borcum olduğu için kendi hesabımdan para yollayamıyorum. Eşimden rica etim o gönderdi."

"MHP'Yİ İŞİN İÇİNE KATMAK İSTİYORLAR"

Köktürk, tutuklanmasının temel sebebinin MHP binası önünde çektirdiği fotoğrafı olduğunu savunarak, "Tahliye olacağımı düşünmüyorum çünkü görülmemiş mahkemenin verilmiş cezası ile polisler soru soruyor. Çünkü onların işine geliyor, MHP’yi işin içine katmak istiyorlar. MHP İstanbul İl Başkanlığı önünde fotoğraf çekilmişim. Polis bana bu fotoğrafı soruyor ‘Bu işi MHP mi yaptırdı?’ diye. Ne alakası var? Benim tutuklanmamdaki temel motivasyon para atmam değil. Ben cinayetten hapis yattım. Az çok bir şeyleri bilen bir adamım. Böyle bir durumda ben nasıl bir cinayet için eşimin hesabından para yollatırım? Ben Doğukan Çep’le yüz yüze görüşen bir insanım bu parayı elden de verebilirdim. Savcı bana tutuklanırken dedi ki senin tek sorunun yanlış bir arkadaşının olması. Tahliye olacağımı düşünmüyorum çünkü görülmemiş mahkemenin verilmiş kararlarıyla geliyor polisler. Neymiş MHP İstanbul il başkanlığı önünde fotoğraf çekilmişim. Polis bana bu fotoğrafı soruyor. Bu işi MHP mi yaptırdı diye. 55 yıllık kurumsal bir parti, böyle bir şey olabilir mi? Yaşananlar tam bir komedi böyle bir cinayet davası olamaz. Sırf MHP’de çekilmiş bir fotoğraf yüzünden bu davada yargılanıyorum" iddiasında bulundu.

SERDAR ÖKTEM'LE YAPILAN GÖRÜŞME

31 Mart’ta MHP’li avukat Serdar Öktem’le facetime uygulaması üzerinden yaptıkları görüşmenin sorulması üzerine, "Bu adam benim avukatım. Bana karakolda ya da savcılıkta bu soru hiç sorulmadı. Ben avukatıma hukuki soru soramaz mıyım? Bana Serdar Öktem’le niye görüştün diye sorulsaydı cevap verirdim. Serdar Öktem’le ben 31 Mart’ta görüşmüşüm. Olaydan bir gün önce görüşmemişim. Böyle bir ilişkilendirme olabilir mi?” ifadelerine yer verdi.

"DOĞUKAN ÇEP’TEN ŞİKAYETÇİYİM"

Tetikçi Özyağcı’yı taşıyan aracı kiralayan otoparkın işletmecisi Mustafa Uzunlar da savunmasını yaptı.

Doğukan Çep’in aracını "Ankara’da bir düğüne gitmek için" istediğini savunan Uzunlar, savunmasında şunları söyledi:

"Doğukan Ankara’ya polis arkadaşlarla düğün tebriğine gideceğiz dedi. Ben de polislerle gideceği ve aracımı erken teslim edeceğini söylemesi üzerine aracımı kiralayacağımı söyledim. Kendisi bana 2 bin TL’yi elden verdi, arkadaşım olduğu için 500 TL’sini indirim amaçlı geri verdim. Ben aracı yıkamaya verirken bu iki polisin aralarında ‘pavyona uğrarız’ diye konuşmalarını duydum. O gün spor salonuna gittim. Geri geldiğimde Doğukan yoktu. Daha sonra Papi lakaplı Eray geldi ve polislerle beraber aracı binerek geldiler. Doğukan’a ‘sen neden gitmiyorsun’ dedim. Ben gitmeyeceğim şeklinde yanıt verdi. Saat 16.00-17.00 aralığında otoparktan ayrıldılar. Olaydan sonra ben otoparkımın kamera görüntülerini kendi isteğimle polislere teslim ettim" dedi.

Hakim, Uzunlar’a, "Madem parayla kiraladın neden daha önceki ifadelerinde ödünç vermiş gibi bahsettin, kiraladığını söylemedin?" sorusunu yöneltti.

Uzunlar ise, "Polislerden gördüğüm muamele karşısında şoke girdim. Korktuğumdan söylemedim böyle bir şey. Doğukan’ı tanıdığım halde adını Sedat olarak söyledim bunu da korktuğumdan dolayı yaptım" yanıtını verdi.

Enes Sayın isimli akrabasına cinayetten önce gönderdiği “icraata gittiler” şeklinde bir mesajının sorulması üzerine de Uzunlar, “Pavyon konuşmaları nedeniyle çapkınlık anlamında kullandığım bir ifadedir. Beni kandırarak kullandığı için Doğukan Çep’ten de şikayetçiyim” dedi.

Uzunlar, kamera kayıtlarına bakarak Özyağcı ve polislerin saat 09.30’da otoparkına geri geldiklerini öğrendiğini söyledi.

"KARAKOLDA ENSEME VURDULAR, YUMRUK ATTILAR"

Mehmet Uzunlar’ın ortağı Osman Bayraktar ise şunları söyledi:

"Benim bu dosyada tanıdığım iki kişi var biri Mustafa Uzunlar diğeri Hakan Saraç’tır. Cezaevinden çıktıktan sonra Mustafa ile otopark işletmeye karar verdik. Bu süreçte kayınvalidem kanser hastası oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra dükkanıma gitmekle beraber kayınvalidemi hastaneye götürüp getirdim. Hakan Saraç cezaevinden çıktı. Bir gün İstanbul’da dükkana uğrayayım mı diye sordu ben de davet ettim. Kendisi geldi görüştük. 2021 yılında Mustafa bizi Sedat diye bildiğim Doğukan isimli kişiyle tanıştırdı. Telefonunu kaydettiğimi bile hatırlamıyorum. Son olarak polislerle ve Eray’la gördüm. Onlardan otopark ücretini aldım. Ben sadece Doğukan’ı arkadaşım olarak görüyordum çünkü diğerleri arkadaşım değildi. O bir gün beni aradı Mustafa’nın evinin önünde polislerin olduğunu söyledi. Ben de gittim hemen çünkü Mustafa benim çocukluk arkadaşım, kardeşim. Yani kendi ayaklarımla gittim, suçlu olsam ben niye gideyim. Ardından benim eskiden kalma bir silahım vardı Abdullah’ı aradım 'sakla ne olur ne olmaz' diye. Karakolda enseme vurdular, yumruk attılar iki üç defa. Beni ıslatıp soyup dövmediler" dedi.

DURUŞMAYA ARA

Duruşmaya 11.20'ye kadar ara verildi.

"ÇEP VE ÖZYAĞCI'YI TANIMIYORUM"

Aranın ardından savunmalara devam edilirken Vedat Balkaya’nın Eray Özyağcı’yı cinayetin işlendiği yere götürürken kullandığı motoru satan Mehmet Yüce ise şu şekilde bir savunma yaptı:

"Ben bu olaydan 2-3 ay önce yeni bir iş yeri açmıştım. Motor alıp satıyorum. Bütün birikimimi iş yerini açarken harcadığım için motorları satışa çıkardım. Motoru sattığım arkadaş Vedat Balkaya beni aradı. Cuma günü geldi Vedat. Motorun eksik parçaları vardı bu nedenle sipariş verdim. 25 Aralık pazar günü Vedat’la tekrar irtibata geçtik kendisine 50 bin TL karşılığında kendisine teslim ettim. Kalan 30 bin lirayı daha sonra vermek üzere 80 bin liraya anlaştık. Doğukan Çep ve Eray Özyağcı’yı tanımıyorum."

“DEMİRBAŞ SİNAN ATEŞ’İN ADRESİNİ İSTEDİ”

Tolgahan Demirbaş’a Sinan Ateş’in adresini vermekle suçlanan Eski MİT elemanı Çağlar Zorlu

Sözlerine “Savcı Durdu Özer ve Ali Durmuş’a hakkımı haram ederek başlamak istiyorum” diye başladı.

Zorlu şunları söyledi:

“Kayseri’de olduğum dönemde MİT teşkilatından saha personeli olarak çalıştım. 2015 yılının temmuz ayında kendi isteğimle atama istemiştim ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na atandım.

Tolgahan Demirbaş’la kafe ortamında Aytaç Ataç vasıtasıyla tanıştım. Sohbet ortamında ben bilgisayar programlarıyla birilerinin bulunduğunu söyledim. O da bana Sinan Ateş’in adresine bakabilir misin dedi. Böyle bir program da olmadığı için ben uydurma iki adres verdim. Daha sonra gözaltına alındım ve Emniyete götürüldüm. Emniyet’te ‘seni bırakacağız ifadeni imzala git’ dediler. İfademi imzalarken oradaki görevli bana ‘her şey prosedüre uygun olsun sana bir avukat çağıralım’ dedi. Sonra avukat geldi. Ben serbest bırakılacağım söylendiği için ifademi okumadan imzaladım.”

Hakimin, “Tolgahan sana haylaz bir arkadaşımız var uyaracağız ama adresini bulamıyoruz’ dedi mi” sorusu üzerine Zorlu, “Protesto yapılacak birisi var dedi. Ben de nasılsa uyduracağım için çok dikkat etmedim ve sorgulamadım” yanıtını verdi.

‘BURADAN HAKAN FİDAN’A YÜRÜRÜZ DİYE DÜŞÜNDÜLER’

Maktulün öldürüldüğü gün arkadaşım olan Aytaç Ataç beni arayarak 'konuşmaların hepsini sil’ diyerek talimat verdi'' ifadesinin yer aldığı savcılık ifadesini n sorulması üzerine ise, “Savcılar Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya hepsini şablona oturttular. Savcılar ‘bu davada MİT’çi var dosyaya ekleyelim belki buradan Hakan Fidan’a yürürüz’ şeklinde beni dosyaya eklemesinden ibaret. Savcı Özer sorguda karşımda Bektaşi teşbihi çekiyordu. ‘Aslanım dedi sizinle mi uğraşacağız MİT’çiyim de bitin bu iş.’
Ben de eğer bu kadar eminsiniz kuruma yazı yazarsınız dedim. Bizi uğraştırma dedi. Benim zaten kalemim kırılmış” ifadelerini kullandı.

"BİR GÜN SONRA ÇOK ÜZÜLDÜM"

Ankara’da Tolgahan Demirbaş’ın eski MİT’çi çağlar Zorlu’dan adres bilgileri istediği kafeyi işleten ve cinayet günü Tolgahan Demirabaş’ın gittiği Gölbaşı’ndaki evin sahibi olan sanık Aytaç Ataç ise, "Telefonuma bakıldığı zaman Tolgahan Demirbaş’ın Gölbaşı’ndaki eve zaman zaman benden habersiz giderek köpekleri beslediğine dair mesajlar var. Olay günü Tolgahan beni arayarak eve gideceğini ve benim gidip gitmeyeceğimi sordu. Olay günü yanımda bir arkadaşımın telefonu çaldı ve Sinan Ateş’in vurulduğu haberi geldi. Ben de Tolgahan Demirbaş’ı arayarak durumu sordum. Tolgahan benim haberim yok abi dedi. Google’a arama yaparak durumuna baktım Sinan Ateşi’n. Bilen bir insan bu tür aramlar yapmaz. Cenazesine de baktım bir gün sonra çok üzüldüm” savunmasını yaptı.

Mahkeme Başkanı’nın sorusu üzerine "Çağlar Zorlu’yu aradım, Sinan Ateş öldürülmüş haberin var mı? diye sordum" diyen Ataç, yine Başkan'ın 'Neden aradın?' sorusuna da, "Çünkü Tolgahan Demirbaş ile Çağlar Zorlu’nun konuşmasına şahit olmuştum. Demirbaş, Sinan Ateş’in adresini istemişti. Ben de merak edip arayıp sordum. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" yanıtını verdi.

DURUŞMAYA ARA

Duruşmaya 14.00'e kadar ara verildi.

"CİNAYETİN BAŞKA BİR CAMİAYA YIKILMASI İÇİN TUTUKLANDIM"

Duruşmaya tekrar başlanmasının ardından MHP’li avukat Serdar Öktem, savunmasına davanın savcılarını suçlayarak başladı.

Öktem, "Savcı Durdu Özer ile Durmuş Ali Kaya’nın olayı başka bir camiaya yıkmak için tutuklandığımı düşünüyorum. İstanbul’da gözaltına alındım ve Ankara’ya getirildim. Cumhuriyet savcısının bana ilk sorusu ‘MHP üyesi misin’ oldu. Ben bu camiaya üye olduğum için gurur duyuyorum, evet üyeyim dedim. Bana bu soruyu neden soruyorsunuz dedim. 'O zaman tamam bu soruyu çıkaralım' dedi.

Savcı Durdu Özer savunmamın tamamını ‘basına sızma oluyor’ diyerek vermedi. O vermedikten 2 dakika sonra basında Twitter’a düştü savunmam. O iki savcı hakkında ben 6 ayrı suç duyurusunda bulundum. Bana sorduğu sorulardan bir tanesi '2 Ocak’ta neden emniyete geldin?' Bana ve avukatıma benim emniyete gitmemin sorulması aslında davanın nereye götürülmek istendiğinin kanıtı" ifadelerini kullandı.

Gözaltına alındığına dair haberlerin çıkmasının ardından emniyete ifade vermeye gittiğini savunan Öktem şöyle devam etti:

"Sosyal medyada hakkımızda ne kadar FETÖ’cü, DHKPC’li, devlet düşmanı varsa hakkımda gözaltına alındığıma dair haberler yaptı. Bu haberler çıkınca İstanbul’dan Ankara’ya geldim. Bizim babamız devlet böyle bir istinat varsa tabi ki devlete gideceğiz. Ankara’da arkadaşlarımla otururken avukatım aradı ve emniyete çağırdı. Emniyetin ana girişine geldim ve ifade vermek istediğimi söyledim. Girişteki polis 'Cinayet Büro’yu aradığını ve gidebileceğimi hakkımda böyle bir talimatın olmadığını' kaydetti. 16 aydır ben bas bas bağırdım. Benim HTS kayıtlarımı getirin, benim İstanbul’da olduğum tespit edilecektir."

"VATAN HAİNLERİNİN SÖYLEMİYLE TUTUKLANDIM"

"Sosyal medyadaki teröristlerin vatan hainlerinin söylemleriyle içerde tutuldum” diyen Öktem, "Savcı Durdu Özer ve Durmuş Ali Kaya savcılık değil, savıcılık yaptı. Yapılacak yargılama sonucunda beraat edeceğime inancım tam. Serbest bırakılmamı ve ardından yapılacak olan yargılama sonucunda da beraatimi talep ediyorum" dedi.

"KOVİD YÜZÜNDEN HAFIZAMI KAYBETTİM"

Telefonunun şifresini Emniyet’te vermediğinin hatırlatılması üzerine Öktem, "Ben 2021 yılında çok ağır bir kovid geçirdim. Kovid geçiren insanlarda hafıza kaybı olduğu için telefon şifremi hatırlayamadığımı ama isterlerse getirebileceğini söyledim. Getirebileceğim kısmını savcı ifademe geçirmedi" dedi.

Öktem, şu ifadeleri kullandı:

"Ben ülkücü olmaktan şeref duyuyorum, çocukluğumdan beri bu camianın içindeyim. Bir dönem Ükü Ocaklar Genel Başkan Yardımcılığı yaptım, İstanbul’daki işlerim nedeniyle bıraktım. Maktülle alakalı gıyaben biliyorum, ben onun döneminde görev yapmadım, yan yana gelmedik. Ne iletişimim ne tanışıklığım var."

"İSTANBUL’A 06 AT 5021 PLAKALI ARAÇLA GİTTİK"

Eski Ülkü Ocakları yöneticisi ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın eski kalemi sanık Emre Yüksel savunmasına geçildi.

"Maktül Sinan Ateş’le hiçbir tanışıklığım yok. Ben maktul Sinan Ateş ile hayatımda bir kez bir araya gelmedim. Bu yüzden kendisine bir husumet beslemem söz konusu değil” diyen Yüksel olay gününe ilişkin, “Benim olaydan bir gün önce silah ruhsatım çıktı. Yeni aldığım tabancayı denemek için Tolgahan Demirbaş ile Aytaç Ataç’ın çiftliğine gitmeye karar verdik. Ama sonrasında misafirlerim ile işim devam ettiği için bu planı iptal ettik. Çiftliğe gideceğini söyleyince ben de işim bitince gelirim görüşmesi oldu. Çiftliğin tam konumu çekmediği için oraya yakın bir yer olduğunu söyledi. Ben ne o konuma gittim, ne de orada olan biteni bilirim. 06 AT 5021 plakalı araçla benim kullanımımda İstanbul’a gittik Tolgahan Demirbaş ile. Yılbaşı diye gittik. Erken dönme sebebimiz de Tolgahan’ın çocuğunun araması" dedi.

"06 AT 5021 PLAKALI ARAÇ MHP’YE AİT"

Emre Yüksel, savunmasının ardından avukatların soruları üzerine "Bana tahsisli araç hala İstanbul’dadır, benim bir ayağım İstanbul’dadır, benim için şehir dışına çıkmak benim için rutindir. Bir PTS’nin altından geçerken, Tolgahan Demirbaş’ın olduğu bir fotoğraf. Bolu’da durduk, Çorbacı Mülayim’de çorba içtik, dinlenme tesisine geçip İstanbul’a geçtik. İki kişi gittik. 06 AT 5021 plakalı Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) ait araç Ülkü Ocakları’na tahsisli. Bu aracı şahsıma ait yetkisi yoktur. Sık sıkça kullandığım, birçok yöneticinin kullandığı araç. Bu araç benim sıklıkla kullandığım araç. Ülkü Ocakları’na ait araç, Ülkü Ocakları yöneticisi olarak kullanma hakkına sahibim, aracı Ülkü Ocakları’ndan aldık" dedi.

Avukatlar, Bolu’ya neden Tolgahan Demirbaş ile Emre Yüksel’in kendilerine ait araçlarla gitmek yerine Ülkü Ocakları’na tahsisli araçla gittiklerini sordu. Yüksel bu soruya, "Ülkü Ocakları’na tahsisli bir araç, Ülkü Ocakları’nın her yöneticisine anasının ak sütü gibi helaldir" yanıtını verdi.

MHP'Lİ VEKİLİN BABASININ ARACIYLA GÖRÜNTÜLENDİ

Avukat Ali Yücel, sanık Serdar Öktem'in kullandığı belirtilen aracın, tetikçi Eray Özyağcı’nın geçici olarak bırakıldığı iddia edilen Bolu'da trafikte MHP Milletvekili İsmail Akgül’ün babasına ait araçla peş peşe giderken kameralara takıldığını tespit ettiklerini sormak istedi. Mahkeme Başkanı bu soruyu, "O deliller bu davanın konusu değil. Biz sadece sanıklara isnat edilen fiillere bağlıyız. İlgisi yok bu davayla" diyerek reddetti.

Dosyaya giren yazışmalarında dair konuşan Yüksel, "Ben kimseye Sinan Ateş’in avukatı Ali Yücel’in plakasını sormadım. Ben Tolgahan’a bir plaka sordum, Ali Yücel isimli şahsa ait çıkmış. Tolgahan benim sık görüştüğüm bir arkadaş, o yüzden sordum. 2 buçuk yıl önce atılmış bir mesaj. Açıkçası ben iddianamede görünce bu mesajı attığımı hatırladım. Devraldığım kafenin oraya park eden araçlardan duyulan rahatsızlık nedeniyle sormuş olabilirim" dedi.

DURUŞMAYA ARA

Duruşmaya saat 15.45'e kadar ara verildi.

"BAŞKALARI GİBİ 40 KAPININ İPİNİ ÇEKMEDİM"

Verilen aranın ardından Ankara Cinayet Büro amiri Ensar Aykal’ın savunmasına geçildi.

"Kasten öldürme suçlamasını kesinlikle kabul etmiyorum" diyen Aykal, "Ben yaklaşık 9 aydır cezaevindeyim cezaevinde bulunduğum süre boyunca tarafımın olayı gerçekleştiren faillere konum bilgisi verdiğim yönünde bir spekülasyon yürütüldü. Daha dün burada müşteki vekili sıfatıyla bir avukatın şahsımı kastederek ‘size neden cinayet büron amiri baz ve konum bilgisini veriyor’ şeklinde bir soru yöneltilmiştir. Tüm bunlara karşı sessiz kaldım ve bugünü bekledim. Başkaları gibi 40 kapının ipini çekmedim" savunmasını yaptı.

"TOLGAHAN DEMİRBAŞ’A GEÇMİŞTE BİLGİLER VERDİM"

Cinayetin ardından soruşturma yürüten ekipte yer aldığını belirten Aykal, "Ben bu söz konusu dava dosyasını soruşturma aşamasında adli kolluk görevlisi olarak görev aldım. Dosya kapsamında bulunan delillerin gerek yakalanması gerek toplanmasında elimizden gelini en iyi şekilde ortaya koymaya çalıştık. Söz konusu iddianame ile şahsımın hangi fiil ve harekete yardım ettiğini ben anlamadım. Söz konusu dava kapsamında bugün sanıklar, bilgi sahipleri, müşteki ve maktul de dahil olmak üzere Tolgahan Demirbaş haricinde kimseyle tanışmıyorum" dedi.

Tolgahan Demirbaş’la tanışıklığına dair ise şunları söyledi:

“Demirbaş gerek Emniyet gerek siyaset çevresinde oldukça geniş bir çevresi olan biri. İlerleyen zaman içerisinde bende oluşturduğu güven ortamı sayesinde bazen benden bazı bilgi taleplerinde bulundu. Ben de bazı bilgileri paylaştım. Bu fiilin suç olduğunu kabul ediyorum. Ancak bu durum ülkemizde sıklıkla yaşanıyor, sanki hiç yaşanmıyormuş gibi yansıtılması gariptir.”

"ESKİ GENEL BAŞKAN DEMEDİM, GB DEDİM"

Aykal, dosyaya yansıyan Tolgahan Demirbaş’ın kendisine Sinan Ateş’in numarasını atması ile ilgili yaptığı görüşmesine dair şöyle konuştu:

"Benim bana iletilen numara üzerinden ‘bu numara eski genel başkana çıkıyor’ şeklinde dönüş yaptığım, buna yanıt olarak şahsın da bana ‘onun ipini çekmişler’ şeklinde yanıt verdiği söyleniyor. Ben muhataba ‘bu no önceki gb’ye çıkıyor’ diyorum. İddia edildiği gibi ‘eski genel başkana çıkıyor’ şeklinde bir yanıtım yok. Önceki GB ile Sinan Ateş’i kast etmedim. Bunun üzerine de muhatap şahsıma Aynen yanıtını veriyor .İpini çekme deyimiyle alakalı, bu görevden alma anlamında kullanılan bir deyimdir. Şahsıma kötü niyetle yaklaşanların dair bu deyimi kullandıklarını avukatımla ortaya koyacağız."

"ATEŞ’İN ADRESİNİ BEN VERMEDİM"

"İddianamede Sinan Ateş’in adresini benim paylaştığım öne sürülüyor" diyen Aykal, Söz konusu adresin verilmesi 4 şekilde mümkündür. Mesajla iletilmiş ya da aranarak söylenmiş olması. Bilirkişi raporuyla sabittir ki telefon ve mesaj görüşmesi yok. Yüz yüze görüşmemizin olmadığı da HTS kayıtlarında görülecektir. 4. husus da 3. bir kişi vasıtasıyla iletilmiş olduğudur. Ancak bu da yoktur. Söz konusu bilginin tarafımdan verilmediği sabittir" iddiasında bulundu.

"AYNI CAMİADAN OLDUĞU İÇİN ARADIM"

Tolgahan Demirbaş’la cinayetin bir gün öncesi ve hemen sonrasında olmak üzere toplamda 5 kez görüşme geçtiğinin iddianamede yer aldığını hatırlatan Aykal, bu iddiayı reddederek, "Bilirkişi raporunda dahi görüşmelerden 2 sinin 0 saniye olduğu belirtiliyor. Söz konusu olay tarihinde olay saatinden yarım saat sonra görülen telefon görüşmem de şu şekilde oldu. Ben 13.45 sularında olay yerine intikal ederek olay yerinde bilgi toplama çalışması yürüttüm. Maktulun kimlik bilgisini öğrendikten sonra benim de ülkü ocakları camiasından sonra tanıdığım tek kişi Tolgahan Demirbaş olduğu için bilgi edinmek amacıyla kendisini aradım ve konuya dair bilgisi olup olmadığını sordum. Kendisi de olaydan haberdar olmadığını belirtti" dedi.

Dosyadan el çekmeyi düşündünüz mü sorusu üzerinde de “Demirbaş’a olan tanışıklığım sanki bir sırmış da sonradan ortaya çıkmış gibi lanse edildi. Tolgahan’ın da telefonu yakalanmasının hemen ardından muhafaza alınmıştır. Benim de kendisiyle görüşme yaptığım 2-3 Ocak’tan beri bilinmekte. Dosyadan el çekme konusunda ise ben kanaat yetkisi olamayan bir kolluk görevlisi olarak, amirlerimin de bu yönde bir talebi yokken neden dosyadan el çekeyim?" ifadelerini kullandı.

“DEMİRBAŞ BİR EVDE YAKALANMADI”

Cinayet soruşturmasını yürüten Aykal, Tolgahan Demiraş’ın bir evde yakalandı mı? şeklindeki soruya, (Olcay Kılavuz’un evinde yakalandığı iddia edilmişti.) "Hayır" yanıtı verdi. Ve “Tutanakta ne yazıyorsa o” dedi. Olcay Kılavuz’un evinde yakalandığına dair tutanağın tutulmadığı iddia edilmişti.

Aykal, cep telefonu şifresini ise susma hakkıyla bağlantılı olarak vermek istemediğini, kendisine yönelik suçlamaların somut olarak gösterilmesi halinde vereceğini kaydetti.

AYŞE ATEŞ'İN AVUKATI HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Duruşmadan çıkarılması talep edilen Ayşe Ateş'in avukatı Ali Yücel hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi.

DURUŞMA YARINA ERTELENDİ

Duruşma yarın sabah 09.00'a ertelendi.

CHP'den 10 maddelik Suriye açıklaması: Vatandaşlarımızı itidalli olmaya çağırıyoruz Güncel Celal Bayar'ın kızı hayatını kaybetti Güncel