Sosyal Hizmet Uzmanı tek tek anlattı: Deprem bölgesinde bulunan çocuklara ne oldu, çocuk bulununca ne yapmalı?
Sosyal Hizmet Pınar Özdemir, “Hiçbir gönüllü, STK çocuğu alamaz, yetkisi yok. Hiçbir çocuğu bu saydıklarım dışında teslim alamaz, onlara refakatçi atayamaz. Ne AFAD’ın ne Kızılay’ın ne kimsenin o çocuklara refakatçi atama yetkisi yok” diyor.
Bugün depremin beşinci günü. Binlerce insan enkaz altında, arama- kurtarma ekiplerinin yetersiz olduğuna dair deprem bölgelerinden haberler gelmeye devam ediyor. En can alıcı meselelerden birisi ise enkaz altından çıkartılan ama sonrasında kaybedilen, haber alınamayan çocuklar.
Yakınları bu çocuklara nasıl ulaşabilir? Nereye başvurmaları gerekir? Ya da ebeveyni olmayan bir çocuk gördüklerinde ne yapmaları gerekir? Şok geçiren, acı çeken insanlar keşmekeşin ortasında kime güvenebilir?
Sosyal Hizmet Uzmanı doktor Pınar Özdemir’i aradığımda, sesinde günlerin yorgunluğu anlaşılan biriyle karşılaştım. Sosyal medyadaki bilgi kirliliği, yetkisi olmayan insanların çocukları almak istemesi, koruyucu aile olmak için servis kapılarına gelenler, iyilik yapmak isterken ortalığı yaygaraya verenler, psikoloğum diyerek kimi yardımlarda aracı olacağını iddia eden mesajlar…
Özdemir, “Biz sesimizi duyuramıyoruz. Milletin şovunun arasından sesimiz duyulmuyor. Bu yalan, şu yalan demekten yorulduk” diyor ve isyanına daha pek çok şey ekliyor. Özdemir, geldikleri yeri “Pes etme noktasında” diye özetliyor.
SAHTE PSİKOLOG, YARDIM TOPLAYANLAR, NE İDİĞÜ BELİRSİZ KİŞİLER
Bir psikolog adını veriyorum, günlerdir kendisini aradığımı anlatıyorum. Özdemir, bahsettiğim isimden haberdar hatta şikayetçi de olmuş.
Yüzlerce kez paylaşılan, dolaşıma sokulan mesaj şu:
“Arkadaşlar deprem bölgesinde çok fazla çocuk anasız babasız kaldı. 300’e yakın çocuk İstanbul’a gelecek. 0-3 yaş Darülaceze 3 yaş sonrası Sait Çiftçiye gidecek. 2 gün içinde gelecek. Ama buraya gönüllü olmak lazım. Ve haftada en az bir belirlediği günde düzenli gelecek. Maddi yardım kısmı henüz belli değil. 2 kere geliyor 3 kere geliyor sonra gelmeyince çocuk onu bekliyor. En baştan gelmesin daha iyi diyorlar. İsteyen ve yapabileceğine inanan varsa, ben Darülaceze ile görüştürürüm. Cocuklarla ilgilenecek, anne ya da abla gibi olabilecek birileri. Oyunlar oynayacak, kitap okuyacak, ilerleyen zamanda gezmeye gidecek vs… İstanbulda öğrenci, eğitim gruplarında paylaşabilirseniz çok sevinirim gidebilecek birileri çıkar belki Psikolog G. E. Tel:... Gönüllü olabilecek kişiler bu numara ile iletişime geçebilir canlar, Darülaceze ile iletişimi sağlayacak G. Hanım.”
“İNANIN ÇOK İLGİNÇ ŞEYLER DÖNÜYOR, SIKINTILIYIZ”
Özdemir, söz konusu “psikoloğa” yazdığını, geri dönüş yapan olmadığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“Çok fazla ünlü paylaşmış, her paylaşana geri yazdım, paylaşmayın diye. Zaten korkunç bir bilgi kirliliği var şu anda. Çocukları alıyorlar, veriyorlar, evlat ediniyorlar, koruyorlar… İnanın ruh halimiz o kadar kötü ki, bu alanda hiç uzman yokmuş gibi, hiç kimse yokmuş gibi, kaç gündür uğraşıyoruz, bir sürü yalan haber dönüyor, artık yorulduk.
Biz artık pes etme noktasındayız, artık ‘Biz gerçekten bir şey bilmiyoruz’ diyoruz, ben bu alanda 15 yıldır çalışıyorum, çocuk istismarı, ensest, travma… Ben böyle bir bilgi kirliliği görmedim, inanın çok ilginç şeyler dönüyor, sıkıntılıyız.
Meslek elemanları olarak da gerçekten yorulduk. Mücadele edemiyorsunuz bu cehaletle.”
‘SAKİN OLUN, DURUM O KADAR KÖTÜ DEĞİL’
Konuşmanın burasında Özdemir’e sıradan bir vatandaş adına, kayıp çocukları için ne- neler yapılması gerektiğini soruyor; şoka girmiş, şaşkın bir insana anlatır gibi anlatmasını rica ediyorum. Şöyle konuşuyor:
“Öncelikle içinizi belki rahatlatır; aslında denilen kadar durum kötü değil. O çocukların çoğuna sahip çıkıldı ama dağıtımda o çocukların birçoğu başka yerlere götürüldüğü için şu anda kimsenin birbirinden haber almaması çok normal.
Kendince iyi niyetli, o çocukları eve götürmeye çalışanlar, işte bakayım edeyim diye inanın kurum kapılarında insanlar bekliyor. Arkadaşım, dün ‘servisleri, her yeri kapattık, kapıda polis bekliyor, inanamazsın’ diyor. Servis kapısına güvenlik için polis getirildi. Bizler de insanız, kaç yıldır çocuklarla çalışıyoruz, giysi, gıda gibi şu anda hiçbir ihtiyaçları yok.
İyi niyetimiz maalesef çok vahim şeylere sebep olacak. Hani denilir ya, ‘Cehenneme giden yol, iyi niyet taşları örülür.’ Bizde söz bitti, kapılara gelip, işte ‘kıyafet getirdik’ diyenler, koruyucu aile olmaya çalışanlar, çocukları emzirmek isteyenler… Bir durun, sakin olun.
Şimdi yapılacak prosedür şu: Aile Bakanlığı’nı arayıp, çocukların götürüldükleri yerleri öğrenmeleri gerekiyor. Bu çocuklar şu anda belli illere dağıtılıyor. Küçük olanlar Pursaklar’a getirildi, bebek olanlar Etlik Şehir Hastanesi’nde. Bu çocuklar yaşlarına göre belli illere, belli kurumlara dağıtıldılar. Kaybolan denilen çoğu çocuğun belli kurumlarda olduğu net. Fakat şu anda kimsenin kimseye ulaşamadığı karmaşık bir ortam var.
Sizden ricam, kurumları arasınlar. Ulaşamazlarsa, bana ulaşsınlar, ben Adalet Bakanlığı kanadıyla da her türlü yardımcı olmaya çalışırım. (Konuştuğumuz görevlinin iletişim bilgisi bizde mevcut)
Aile Bakanlığı’nı arayıp, yaşını, tipini söyleyecekler. Dediğim gibi belli yaşlar belli yerlere götürüldü. Velev ki Aile Bakanlığı’nın bir kurumunda çocuk bulunamadı. Yapacakları şu: Bulundukları yerde ya da yakın olan herhangi bir yerde bir savcılığa şikâyette bulunacaklar. Çocuğun adı soyadı, tipi, yaşını söyleyip, ‘çocuk kaçırmadan’ şikâyetini yapacaklar.”
KİMSEYE GÜVENMEYİN, PROSEDÜR ŞU: SOSYAL HİZMET UZMANI YA DA KOLLUĞA GİDİN
Özdemir’e deprem bölgesinde kayıp çocuk bulan birinin ne yapacağını soruyorum. Şöyle yanıtlıyor:
“Öncelikle ortalığı yaygaraya vermeden afet bölgesindeki Aile Bakanlığı’na bağlı sosyal hizmet görevlisini bulsunlar ama bakın sadece sosyal hizmet görevlileri olmalı. Biz kafayı yiyeceğiz. Sivil Toplum Örgütleri’nden insanlar var, uzmanım diyen insanlar var.
Sosyal hizmet uzmanı bulamadı mı? Bir polis, bir jandarma çocuğu bu şekilde adıyla sanıyla biliyorsa, çocuk konuşabiliyorsa, teslim ettiği kişiye imzalı bir şekilde teslim edecek. Nereye teslim ettiğini, hangi karakolun görevlisi olduğunu bilecek.
Sosyal hizmet uzmanı, Aile Bakanlığı yeleği giyen biri gördü, güvenmedi mi? Çocuğu üniformalı polise, jandarmaya götür. Ona da mı güvenmedi, hemen götürecek en yakın adliyedeki savcılığa teslim edecek çocuğu. Sonrasında zaten prosedür işletilecektir. Asla çocuğu başka kimseye vermeyecekler. Ne STK örgütleri ne AFAD ne AHBAP…
Başka hiçbir şey yapmayacaklar, kimseye güvenmeyecekler. Hiçbir gönüllü, STK çocuğu alamaz, yetkisi yok. Hiçbir çocuğu bu saydıklarım dışında teslim alamaz, onlara refakatçi atayamaz. Ne AFAD’ın ne Kızılay’ın ne kimsenin o çocuklara refakatçi atama yetkisi yok.
Asla kimseye güvenmemeleri gerekiyor. Alanda bir sürü insan var, sivil toplum örgütleri de dahil. Anlıyorum, insanlar bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, ama burası tehlikeli bir alan. Öyle herkesin olabileceği bir alan değil.
Herkesin gönlünce, iyi niyeti ile çocukları seviyorum diye dahil olabileceği bir alan değil. Çocuk ruh sağlığı alanı, büyük bir bilgi birikimi, lisans derecesinin bile yetmediği, çok büyük bir hassasiyeti gerektiren bir alan. Sahalarda gönüllüyüz, şuyuz, buyuz diye gezen bir sürü insan var. Anlıyorum, yardımcı olmaya çalışıyorlar ama yanlış yapıyorlar. O çocukları tekrar tekrar travmatize ediyorlar. Çok dikkat etmek gerekiyor.”
‘BUNLAR TEHLİKELİ İNSANLAR, TOLERE ETMEYİN, BU BİR SUÇTUR!’
Özdemir’e bir gün önce başka bir kimlikle Darülaceze’den emekli olduğunu iddia eden biriyle konuştuğumu, korucuyu aile olmak için aracı olduğunu, bahsettiğim (aslında olmayan) koruyucu aileye referans olup olamayacağımı sorduğunu anlatıyorum. Konuştuğum kişi “Koruyucu şartlara uymanız lazım, her şey kanuni olacak” diyor.
Lakin bir devlet kurumunda “emekli olduğu için” artık çalışmayan biri bu işlere koyulabilir mi? Özdemir şöyle yanıtlıyor:
“İsim verirseniz hakkında suç duyurusunda bulunurum. Kimin adına, ne adına çocuklar için söz veriyor. Bunların hepsi soytarı, artık burama kadar geldi. (Konuştuğum sosyal hizmet uzmanı burada ağladı) Yani insan gerçekten üzülüyor. Yıllardır bu alanda emek veriyoruz. Böyle bir yetkileri yok. İnanın ben Adalet Bakanlığı’nda bu görevi yıllardır yapıyorum, bunlar kadar özgüvenli konuşamıyorum.
Bu bir suçtur, bakın asla tolere etmeyin. Adıyla sanıyla bu kimse, bu kişileri direk savcılığa, çocuk istismarından şikâyet edin. İki satır dilekçe yazın, dilekçenizi savcılığa teslim edin. Bunu devlet kuruluşundaki biri de yapıyorsa, şikâyet edin. O çocuklar devlet korumasında, kimse alıp, kimse veremez. Böyle insanlar tehlikeli insanlar, sen kimsin, senin nasıl bir salahiyetin var? Meslek elemanları artık yorulduk. Bir tek o değil ki, elimde şikâyet edeceğim liste var. Gerçekten milletin şovunun arasında sesimiz duyulmuyor.”
NE YAPILMALI?
Deprem alanında bulunan ve haber olunan çocuk, derhal emin olunduktan sonra Aile Bakanlığı görevlilerine, ulaşılamaması halinde kolluk kuvvetlerine ( jandarma veya polis) onlara da ulaşılamaması halinde en yakın karakola veya adliyeye teslim edilmelidir.
1- Çocukları asla evinize götürmeyin!
2- Yardıma ihtiyacı varsa yetkili birimden yardım isteyin! (Aile Bakanlığı, kolluk)
3- Kızılay, Afad ve sahadaki diğer sivil toplum örgütlerinin çocukları alma onlara refakat etme gibi bir yetkileri kesinlikle yoktur! İtibar etmeyin.
4- Çocuğu güvenilir bir kamu kurumuna teslim edilene kadar asla çocuğu yalnız bırakmayın!
5- Çocuklara algılayabilecek yaştalarsa asla vaatlerde ve sözlerde bulunmayın!
6- Çocuklara sakinleşmesi için destek olup yardım edebilirsiniz ama bunu asla deprem alanın dışında yapmayın!