Depo işini, iletişim işkolundaki 5 ayrı taşerona yaptıran Trendyol’un İstanbul Esenyurt’taki deposunda çalışan işçiler, kötü çalışma koşullarına karşı 'iletişim" iş kolunda faaliyet gösteren PTT-SEN'de örgütlendi. Daha sonra küçülme bahanesiyle işten atılan işçiler, şirketin Esenyurt’taki deposu önünde eylem başlattı.
İşçiler eylemlerinin 15. gününde, örgütlü oldukları PTT-SEN ve faaliyet alanı depoları da kapsayan DGD-SEN yöneticileriyle birlikte Maslak’ta bulunan Trendyol Genel Merkezi önünde basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya PTT-SEN Başkanı Süleyman Şen, DGD-SEN Başkanı Neslihan Acar, Nakliyat İş Sendikası Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu da katıldı.
SÜLEYMAN ŞEN: BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMELERİNİN KULLANILMASI ART NİYETLİ
PTT-Sen Başkanı Süleyman Şen, burada yaptığı konuşmada, belirli süreli iş sözleşmelerine değinerek şunları söyledi:
"Trendyol, işçileri 5,5 aylık sözleşmelerle belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılıp, süre bitince Kod-3’le işten çıkartılıyorlar. Ancak burada kritik nokta şu, bu biten bir iş değil. Bir proje değil bu. Sürekli bir iş var burada. Aynı iş devam ediyor, niteliğinde bir değişim yok. Yani burada belirli süreli iş sözleşmelerinin kullanılması art niyetli. İşçiler kıdem, tazminat hakkı kazanmadan rahatlıkla işçiyi işten çıkartabilmek için böyle yapıyorlar. Arkadaşlar bunu aşmak için sendikalı olmak istiyor.
"BUNLAR DENETLENMİYOR MU? ÇALIŞMA BAKANLIĞI NE YAPIYOR, MÜFETTİŞLER NE YAPIYOR?"
Bugün Trendyol'a baktığımızda milyonlarına milyon katıyor. Yatlarda, katlarda, villalarda yaşıyorlar. Ancak işçiye biçtikleri hayat rezillik. 5,5 ay sonra kapı dışarı. Nasıl incelemelere takılmadan devam edebiliyorlar? Bunu soruyoruz. İçeride iş kolu yasası delinmiş. Bu arkadaşlar depoda görevliyken nasıl iletişim iş kolundaki PTT-SEN'e üye olabiliyorlar. Bunlar denetlenmiyor mu? Bu çalışma bakanlığı ne yapıyor, müfettişler ne yapıyor? Emre, sendika temsilcisi, 25/2'den işten atıldı. Sendika temsilcisini işten atmak altı aydan iki yıla kadar hapis cezası değil mi? Yasalar mı yalan söylüyor? Bizi mi kandırıyorlar?"
NESLİHAN ACAR: MUHALİF TARAFTAR GRUPLAR, İŞÇİLERİN SESİNİ STADLARDA DUYURMAK ZORUNDASINIZ
DGD-Sen Başkanı Neslihan Acar, Trendyol'un Süper Lig'e sponsor olması dolayısıyla taraftarlara seslerini duyurma çağrısında bulundu. Acar şöyle konuştu:
"Esenyurt'ta, Gebze'de, Çerkezköy'de bu memleketin dört bir yanında işçi çocukları, beslenme yetersizliğinden kırılıyor. Yine okullara gönderilemiyor. Yeter artık. Biz Süper Lig'deki o taraftar gruplarına sesleniyoruz. Buranın sesini siz duymak zorundasınız. Çeşitli fonlarla çoğunu bağlamış Trendyol. Yine bizim muhalif taraftar gruplar, bu işçilerin seslerinin statlarda duyurmak zorundasınız. Çünkü buradaki mesele Trendyol işçisinin meselesi değil. Burada memlekette direnen işçilerin sorunu sadece kendi sorunları değil, bugün sadece bu memlekette bir avuç işçi direniyor. Başka da direnen göremezsiniz, başka da kimse direnmeye niyet etmiyor. Bu sesleri duyup birleştireceğiz. Eğer bu memlekette bir parça nefes almak istiyorsak bu direnişlerle zorunlu dayanışacağız.
TÜRK-İŞ’E ÇAĞRI
Buradan konfederasyonlara biz de sesleniyoruz. Ergün Atalay oturuyor diyor ki '11 bin 400 lira maaş. İşine gelirse, benim koparabildiğim bu.’ Masadan kalkan konfederasyon için 'Artistlik yapıyor’ diyorsun. Bunlar, 'Ben muhatabım' dediğin, pazarlık yaptığın, bedel biçtiğin, 'Bu işçilerin temsilcisi benim' dediğin işçiler, asgari ücretli işçiler. Şimdi bunlar sorun yaşıyorlar. Bunlarla muhatap olmak zorundasınız. Belirli süreli iş sözleşmesini ilk Devrimci İşçi Sendikası'ndan duydunuz. İlk açıklama yaptığında gösterdi ki bir sıkıntı geliyor, belirli süreli iş sözleşmesi, Şimdi memleketin her yerinde belirli süreli iş sözleşmesi uygulanıyor. Biz o yüzden söylüyoruz, muhatap olacaksınız, yaptığınız haberciliktir, bunu herkes yapıyor. Biz de görüyoruz tehlikeyi. Belirli süreli iş sözleşmesi bütün sendikal kazanımlara olan saldırıdır. Buna tepki göstermek zorundasınız."
ALİ RIZA KÜÇÜKOSMANOĞLU: TRENDYOL HER TÜRLÜ KANUNSUZLUĞU YAPIYOR
Nakliyat- İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu ise Türkiye'deki iş kanunları, sendikal kanunların işverenlerin çıkarlarına düzenlenmiş 12 Eylül kalıntıları olduğunu savunarak, şöyle konuştu:
"Ama buna rağmen Trendyol örneğinde gördüğümüz gibi işletmede işler, yasal olmayan şekilde 5 tane taşerona yaptırılıyor. Yasaya bakarsanız asıl iş taşerona devredilemez. Ama Trendyol her türlü kanunsuzluğu, her türlü alçaklığı, her türlü düzenbazlığı yapıyor. Karşısında da buna her türlü kanunsuzluğa, her türlü alçaklığa karşı istiyor ki işçiler biat etsin, buna teslim olsunlar. Bu kardeşlerimiz buna teslim olmayarak 15 günden beri direniyorlar."
İŞ YERİ TEMSİLCİSİ EMRE ÖZDEK: KOD 25/2 PATRONUN BİR CEZALANDIRMA YÖNTEMİ
PTT-Sen'nin Trendyol'daki temsilcisi Emre Özdek ise kendisiyle birlikte 54 kişinin işten atıldığını belirterek şöyle konuştu:
"Ben işte PTT Sen'e sendikaya çok yabancı bir kişi olarak sendikaları açıp araştırdığımda anayasal hakkımın olduğunu, sendikaya üye olduğumda patronun hiçbir şekilde beni işten çıkaramıyor olduğunu, yani çıkardığı takdirde az önce başkanımızın da söylediği gibi 6 ayla iki yıl arasında hapis cezasına çarptırılacağını görünce, devletin çok güzel bir yasa çıkarıp işçinin arkasında durduğunu düşünerek sendikaya üye oldum. Üye olmam sonucunda 25/2 koduyla işten atıldım. Bu patronun bir cezalandırma yöntemiydi. Öyle garip bir yasa ki bu yasayla atılmış birisi tekrar işe girmekte zorlanıyor. Ben bugün itibariyle 15 günlük süre içerisinde belki 10 iş yerine başvuru yaptığım halde hiçbir iş yerinden geri dönüş dahi olmadı. Sebebi çıkarılma kodumdu."
Bir başka işçi de küçülme nedenilye bir gecede 54 kişinin işten çıkarıldığını, fakat bugün dahi iş ilanlarının yayınlandığını belirterek , "54 kişiyi bir anda kapı dışarı ediyorsunuz ve aynı gün içerisinde iş ilanlarınız var" dedi.
TRENDYOL ÇALIŞANI AYDIN TAŞKIN: BELİMİZ AĞRIRKEN BİLE İŞE GELDİK
İki yıllık Trendyol çalışanı Aydın Taşkın da yaptığı konuşmada, "İki senenin sonunda gördüğünüz gibi kapı dışarı edildik. Anayasal hakkımız olan sendikaya başvurduk, kendimizi güvence altına almak istedik. 5 aylık belirli iş sözleşmelerinden sonra insanlar kıdem tazminatları birikmesin diye işlerinden kovuluyordu. Belirli iş sözleşmesine geçen arkadaşlar hiçbir tazminat almadan çeşitli mobbinglere maruz bırakılarak işlerinden atılıyordu. Yani burada baskı politikaları vardı. Bizim üzerimizde prim sistemleri kullanıldı. Geçim dertleri olan arkadaşlar 15 bin lira kazanabilmek için kazanabilmek için otuz gün boyunca işlerine geldi. Rapor almak diye bir şey yok. Yani raporu aldığında sen bu primi alamazsın diye bir konu vardı. Biz bu sebepten dolayı bazen belimiz ağrırken işe geldik" dedi.