Umut Hakkı Nedir, Umut Hakkı Kimlere Uygulanır?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bugünkü grup toplantısında, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın "umut hakkından" yararlanması gerektiği yönündeki açıklamaları kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Bahçeli’nin Öcalan'ın tecridinin kaldırılmasını ve TBMM'de terörün sona erdiğini açıklaması durumunda umut hakkından yararlandırılması çağrısı, bu kavramı yeniden tartışmaya açtı. Peki umut hakkı nedir?
Bahçeli, "Tecridi kaldırılırsa TBMM'de Demokrasi Partisi'nin grup toplantısında konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklasın. Bu cesareti ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanılmasıyla ilgili yasal düzenleme yapılabilir ve bundan yararlanmasının yolu açılabilir" ifadelerini kullandı. Bu açıklama sonrasında, "umut hakkı" kavramı merak konusu oldu.
UMUT HAKKI NEDİR?
Umut hakkı, hapis cezasına çarptırılan kişilerin, belirli şartlar altında iyi hal göstererek koşullu salıverilmelerinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi anlamına gelir.
Umut, sözlük anlamıyla beklemekten doğan güven hissini ifade ederken, hukuk literatüründe topluma yeniden kazandırılma umudunu içerir. Hukuki bağlamda, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahkumlara özgürlük şansı tanınması anlamına gelir; bu durum, her mahkumun bir gün serbest kalabilme olasılığını temsil eder.
UMUT HAKKI İLK KEZ 1977'DE GÜNDEME GELDİ
Umut hakkı, ilk kez Alman Federal Anayasa Mahkemesi kararlarıyla gündeme gelmiştir. Özellikle 21 Haziran 1977'de verilen Life Imprisonment kararında, ömür boyu hapis cezası alan bireylere, özgürlüklerine kavuşma umudu tanınması gerektiği vurgulanmıştır. Mahkeme, mahkumların kişisel gelişimlerini göz ardı ederek bir gün özgür kalma umutlarının ellerinden alınmasının, devletin insan onuruna ağır bir darbe vurmak anlamına geldiğini belirtmiştir. 1986 tarihli War Criminal davasında da benzer şekilde, çocuklar ve hamile kadınların da yer aldığı mahkumlar için koşullu salıverilme talepleri incelenmiştir.
Daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), umut hakkıyla ilgili bir dizi içtihat geliştirmiştir. AİHM, bu konudaki değerlendirmelerinde dinamik yorum yöntemini kullanarak, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bireylerin, ceza infaz sürecinde bir gün serbest kalma umudunun bulunmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir. Eğer bir mahkum, bu umuttan mahrum bırakılırsa, bu durum AİHS'nin 3. maddesi çerçevesinde insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağının ihlaline yol açar.
AİHM İÇTİHATLARI IŞIĞINDA UMUT HAKKI
AİHM, 1998 yılından itibaren umut hakkı üzerine tartışmalar yürütmektedir. Bu konudaki ilk önemli karar, 9 Temmuz 2013 tarihinde verilen Vinter ve Diğerleri-Birleşik Krallık davasıdır. Mahkeme, müebbet hapis cezasının AİHS’nin 3. maddesi çerçevesinde korunabilmesi için, serbest bırakılma ve gözden geçirme imkanlarının birlikte bulunması gerektiğini ifade etmiştir. Özellikle, cezanın belirli bir süreden sonra (örneğin, 25 yıl) gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
TÜRKİYE ÖRNEĞİNDE UMUT HAKKI
AİHM’in 18 Mart 2014 tarihli Öcalan v. Türkiye kararı, Türk hukukundaki müebbet hapis cezasının AİHS sistemine uygunluğunun incelendiği önemli bir referans olmuştur. Bu karar, başvurucunun ağırlaştırılmış müebbet cezasının insan hakları açısından ihlal teşkil ettiğine karar vermiştir. Mahkeme, belirli bir infaz sürecinin ardından mahkumun cezaevinde tutulmasının, cezalandırma veya tehlikelilik durumuyla açıklanmasının ulusal makamların sorumluluğunda olduğunu belirtmiştir.
AİHM, Kaytan v. Türkiye kararında, sağlık nedeniyle salıverme veya affın AİHM içtihatları bağlamında uygun bir umut olarak değerlendirilemeyeceğini, cezanın gözden geçirilmesi için bir usuli düzenlemenin gerekliliğini vurgulamıştır.
Ayrıca, Gurban v. Türkiye davasında da müebbet hapis cezasının infazının AİHS 3. maddesi açısından uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Son olarak, AİHM’in Türkiye’ye ilişkin en güncel kararı Boltan v. Türkiye davasıdır. Bu davada AİHM, Türkiye’nin iç hukuk yollarının tüketilmediği yönündeki itirazı reddetmiş ve müebbet hapis cezasının infazının AİHS 3. maddesi gerekliliklerini karşılamadığını belirtmiştir.
Bu kararlar, umut hakkının uluslararası standartlar çerçevesinde ne denli önemli bir konu olduğunu ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini gözler önüne sermektedir.