Yerine Kayyım Atanmıştı: Ahmet Özer'in Tutukluluğuna İtiraz

Abone ol

Yerine kayyım atanan Ahmet Özer'in avukatları tutukluluğuna itiraz etti. Avukat Prof. Dr. Hasan Sınar, "Gerekli tüm yasal başvurularımızı yapmamıza rağmen, şu ana kadar herhangi bir ilerleme kaydedebilmiş değiliz" dedi.

Görevden alınarak yerine kayyım atanan CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in avukatları tutukluluğuna itiraz etti. Özer hakkında 60 sayfalık kapsamlı bir savunma dilekçesini daha sunduklarını söyleyen Prof. Dr. Hasan Sınar ve Hüseyin Ersöz, yeni tahliye talebi içeren dilekçeyi savcılığa sundu ardından İstanbul Adliyesi önünde basın açıklama yaptı.

'SORUŞTURMADA HİÇBİR İLERLEME KAYDEDİLMEDİ'

Avukat Sınar, yürütülen soruşturmada hiçbir ilerleme kaydedilmediğini belirterek, şöyle konuştu:

"Müvekkilimiz Profesör Doktor Ahmet Özer'in, tutuklanmasından itibaren soruşturma dosyasında ne yazık ki hiçbir somut gelişme yaşanmamıştır. Biz ısrarla bu sürecin sona erdirilmesi ve müvekkilimiz hakkındaki kuvvetli suç şüphesini somut delillerle desteklemeleri için gerekli tüm yasal başvurularımızı yapmamıza rağmen, şu ana kadar herhangi bir ilerleme kaydedebilmiş değiliz.

Kanun uyarınca yapılması gereken ilk 30 gün incelemesinde müvekkilimizle birlikte yer almak ve savunmasını yapmak için taleplerde bulunmuş olmamıza rağmen, bu talepler göz ardı edilmiştir. Şimdi yeniden huzurlarınızda, ikinci 30 gün incelemesi için kapsamlı dilekçelerimizi sunmak ve müvekkilimiz hakkındaki tutuklama duruşmasında bizzat yer alma imkanının tarafımıza verilmesi talebimizi ortaya koymak için bulunmaktayız.

'HER SEFERİNDE BİR DUVARA ÇARPMIŞ GİBİ HİSSEDİYORUZ'

Bugün veya yarın müvekkilimiz hakkında bir tutuklama duruşması yapılacaktır. Bizler, kanun hükümlerine uygun olarak bu tutuklama duruşmasında müdafilerin de yer alması gerektiğini ve soruşturma dosyasında kuvvetli bir suç şüphesini gösteren somut delillerin tartışılmasını talep ediyoruz. Ancak iki aydır, adeta tüm kapsamlı savunmalarımızı ayrıntılı olarak ortaya koymamıza rağmen, her seferinde bir duvara çarpmış gibi hissediyoruz.

'TALEPLERİMİZİ ISRARLA GÖRMEZDEN GELİYORLAR'

Gerek kısıtlılığın kaldırılmasına ilişkin, gerekse delillerin tarafımıza verilerek çelişmeli yargılamanın esaslarına uygun olarak bu delilleri tartışabilme imkanının sağlanması için ortaya koyduğumuz tüm talepleri ısrarlı bir biçimde görmezden geliyorlar. Biz bu tablodan gerçekten çok sıkıldık. Müvekkilimizin kişi özgürlüğü hakkı, hiçbir gerekçe ortaya konulmadan iki aydır elinden alınmış durumda. Ahmet Hoca, hiçbir somut delil ortaya konulmadan iki aydır zindanda tutuluyor. Bu sürece ilişkin olarak derhal iddianame hazırlanması ve yargılama aşamasına geçilmesi talebimiz vardır. Aslına bakarsanız, bu soruşturma dosyasındaki gecikmenin dosya içeriğinde hiçbir somut delilin bulunmamasından kaynaklandığını gayet iyi biliyoruz. Yapılması gereken hukuken, derhal tahliye kararıyla birlikte bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesidir. Ancak Cumhuriyet Savcılığı makamı eğer bunu yerine getirmeyecekse, bu durumda da derhal iddianamenin düzenlenmesi ve bağımsız, tarafsız Türk yargısı önünde müvekkillerimizin haklarını savunabilmeyi, o konulmayan delilleri görüp onlara karşı savunmalarımızı geliştirebilmeyi arzu ediyoruz."

'SAVCILIK MAKAMININ KENDİ İÇİNDE DÜŞTÜĞÜ BİR ACİZLİK...'

Avukat Hüseyin Ersöz ise haksız tutukluluğun 56'ncı gününde tutukluğun sonlandırılmasını istediklerini söyledi. Ersöz, "12 kişinin bu soruşturmaya dahil edilmesi ve yalnızca içeriği olmayan, matematiksel veri olarak nitelendirilebilecek telefon irtibatlarından dolayı bu soruşturmaya dahil edilmeleri, savcılık makamının kendi içinde düştüğü bir çelişki ve aynı zamanda bir acizlik olarak değerlendirilmelidir" dedi. Ersöz, şöyle konuştu:

"Geldiğimiz aşama itibarıyla, temel hak ve özgürlüklerin, adil yargılanma hakkından kaynaklanan savunma hakkının, silahların eşitliği prensibinin, masumiyet karinesinin ve lekelenmeme hakkının, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan basın açıklamalarıyla ihlal edildiğine şahit olmaktayız. Öyle ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan basın açıklamalarında, şüpheli müdahalelerin, Ahmet Özer vekillerinin dosyada ulaşamadığı bazı bilgilere yer verilmektedir. Bununla birlikte, son dönemde Ahmet Özer'le bağlantılı olduğu iddia edilen bazı kişilere yönelik yürütülen soruşturma kapsamındaki gözaltılara dair bilgiler de aynı basın açıklamalarında kamuoyuna sunulmaktadır.

'AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE...'

Sizlerle daha önce paylaştığımız gibi, defalarca dosyanın içerisindeki delillerin, adil yargılanma hakkının ve savunma hakkının bir parçası olarak tarafımıza verilmesini, Cumhuriyet Savcılığı'ndan ve soruşturma makamının kısıtlama kararını almış olduğu Suç Ceza Hakimliği'nden talep ettik. Soruşturma savcıları tarafından reddedildi. Ceza hakimlikleri tarafından da yapmış olduğumuz itirazların reddine yönelik kararlar verildi. Ancak son aşamada görmekteyiz ki, özellikle on iki kişinin bu soruşturmaya dahil edilmesi ve yalnızca içeriği olmayan, matematiksel veri olarak nitelendirilebilecek telefon irtibatlarından dolayı bu soruşturmaya dahil edilmeleri, savcılık makamının kendi içinde düştüğü bir çelişki ve aynı zamanda bir acizlik olarak değerlendirilmelidir. Zira yüksek mahkemelerin vermiş olduğu kararlar çerçevesinde, sadece HTS verilerine yani matematiksel irtibat verilerine dayalı olarak bir örgüt üyeliği suçlamasının yapılamayacağı açık ve net bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu durum, yalnızca Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi tarafından değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da altı çizilmiş bir husustur.

Bu çerçevede, bir suç ya da suçlu yaratma amacıyla, ya da dosyada bulunmayan deliller çerçevesinde devam eden tutukluluğa bir gerekçe oluşturmak adına, bazı şüphelilerin yalnızca bu HTS verileri üzerinden yani telefon irtibatlarıyla dosyaya dahil edilmesini, adil yargılanma hakkına aykırı bulmamızın yanı sıra, ceza yargılamasındaki temel prensip olan delilden kişiye ulaşılması ilkesinin tam tersine hareket edilmesi anlamına geldiğini de belirtmek gerekir. 12 kişinin gözaltına alınıp tutuklanması, ardından delil üretme çabasına girilmesi, bu durumu nitelendirmemizi gerektirmektedir.

'İDDİANAME BİR AN ÖNCE HAZIRLANMALI'

Buradaki temel talebimiz, hukuk devletinin tesis edilmesidir. Hukuk devletinden kaynaklı hukuk güvenliğinin, müvekkilimiz Ahmet Özer özelinde sağlanması, masumiyet karinesine ve lekelenmeme hakkına bizzat İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uyulmasıdır. Bunlar ancak sağlandığı takdirde adil bir yargılamanın koşulları açılabilecektir. En nihayetinde burada söylenmesi gereken temel husus, iddianamenin bir an önce hazırlanması, yargılama safahatına geçilmesi ve haksız, uzun tutukluluk ile orantısız tutukluluk olarak nitelendirebileceğimiz bu durumun insan haklarına aykırı olduğu ve bir an önce ortadan kaldırılması gerekliliğidir."

Askeri Depoda Korkutan Yangın Güncel 10 Yılı Aşan Soma Davasında Yeni Karar Güncel