Bir kadın işçi öldü, ertesi gün market açıldı: Dünya yansa bu marketler işçi çalıştırmaya devam eder
İşçi Hareketi sözcüsü Nurseli Gözüaçık, “Çoğu işsiz gencin yolu bu marketlerden geçiyor ve kimi zaman iş yerleri hayatlarının son durakları oluyor” diyor. Kadın işçi ise 5 bin 500 TL maaş aldığını söyleyerek “Ne evin ihtiyaçlarına ne kardeşime ne de kendime, hiçbir şeye yettiremiyorum” diyor.
Kocaeli, İstasyon Mahallesi’nde 23 Aralık Cuma günü, ŞOK market şubesinde çalışan 25 yaşındaki Tuğba Aslancı adlı kasiyer kadın, marketin deposunda yaşamına son verdi. Market olayın hemen ertesi günü açılarak, hiçbir şey olmamış gibi işçileri çalıştırmaya devam etti. Ölümlerin ‘çalışan ihmali’ gösterildiği, emekçi haklarının hiçe sayıldığı zincir marketlerdeki çalışma koşulları vahim emek sömürüsünü ortaya koyar nitelikte.
KURULUŞ MANTIKLARI: AZ İŞÇİ, ÇOK İŞ
Mağaza Market- Sen İşçi Hareketi Koordinasyonu Sözcüsü Nurseli Gözüaçık’a, bir insanın ölümünden hemen sonra açılan mağazayı sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor:
“Tuğba’yı iş arkadaşları buldu. Ertesi gün mağaza açılıyor, işçiler çalışmaya devam ediyor. Zincir marketlerin dünya yansa işlemesi, işçileri çalıştırması, ciro elde etmek üzerine kurulu bir düzeni var.”
Gözüaçık, zincir marketlerin kuruluş mantıklarının “az işçi ile çok iş yaptırmak” olduğunu vurgulayarak sözlerine şöyle devam ediyor:
“Her birinin günlük cirosunu mağaza sayısıyla çarptığımızda ortaya devasa bir kâr çıkıyor. Kuruluş mantıkları ise az işçi ile çok iş yaptırmak. Bu marketlerin büyük kârlılık oranını sağlayan durumlardan biri de bu.”
DEVLET, “AL BUYUR, DEVAM ET” DİYOR ÇOĞU İŞSİZ GENCİN YOLU BU MARKETLERDEN GEÇİYOR
Gözüaçık, zincir marketlerde daha çok genç işçilerin çalıştığına dikkat çekerek acı bir tablo ortaya koyuyor:
“Devletle, zincir marketler arasında bir anlaşma var. Biri ‘ben sana istihdam sağlıyorum’ diyor, diğeri de ‘iyi o zaman, buyur, yol senin, devam et’ diyor. Daha önce A101’de ihmaller yüzünden yanarak hayatını kaybeden Muhammet Ali Yaşar 26 yaşında, ailesine bakmaya çalışan gencecik bir kardeşimizdi. Liseyi dışarıdan bitirmeye çalışıyordu. A101’den başka bir iş bulamayan bir gençti. Marketlerdeki durum öyle bir aşamaya geldi ki, her gencin yolu buralardan geçiyor ve kimi zaman bu gençlerin iş yerleri hayatlarındaki son durak oluyor.”
Muhammet Ali Yaşar da acı bir biçimde son durağı bu marketler olan isimlerden biri olmuştu. 18 Haziran’da Esenler’de bir A101 şubesinde ihmaller sonucu çıkan yangında hayatını kaybetti. Mağazanın deposunda yanarak ölen Yaşar’la ilgili ihmallerin üstü kapatılmaya çalışıldı.
Yaşar’ın ölümüyle ilgili Mağaza Market-Sen adına açıklama yapan Doğan Can Aras, “3 yıldır bu mağazada arızalı olan, bakımı yapılmayan elektrik panoları eğer onarılsaydı, depoda ürünler düzenli bir şekilde bulunsaydı ve yangın kapısı kapalı olmasaydı bugün Muhammet Ali Yaşar aramızda olurdu. Muhammet Ali Yaşar’ı aramızdan alan A100 patronlarıdır, denetimsizliktir” ifadelerini kullanmıştı.
YANARAK ÖLEN MUHAMMET ALİ İÇİN UYUYA KALDI DENİLMİŞTİ
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu 'Muhammet Ali’nin ömürsüz hayatı' başlıklı yazısında Muhammet Ali Yaşar'ın ihmaller zinciriyle nasıl yaşamını yitirdiğini aktarmıştı.
Normalde mağazayı iki kişinin açmasının zorunlu olduğu, o gün ise Muhammet'in mağazayı tek başına açtığını belirten Terkoğlu, “‘Haberlerde 'uyuya kaldı' yazıyor. Bu, Muhammet Ali’ye, 'kabahatli' demek için üretilmiş bir bahane. Gerçek hiç de öyle değil. Muhammet Ali, telefonunu girişte bırakıp depoya inmişti. Henüz itfaiye raporu hazırlanmadı ama yangının arızalı olan elektrik kontağından çıktığı sanılıyor” sözleriyle anlatmıştı.
EVE BİTMİŞ HALDE GİDİYORUM, SÜREKLİ AYAKTAYIZ ALDIĞIM 5 BİN 500 TL MAAŞ HİÇBİR ŞEYE YETMİYOR
İsminin haberde yer almasını istemeyen, İstanbul’da bir zincir market şubesinde çalışan bir kadın işçi, çalışma koşullarının zorluğunu ve buna rağmen aldıkları ücretin azlığını şu sözlerle anlatıyor:
“Sürekli ayaktayız. Dinlenme saatimiz 1,5 saat gibi gösteriliyor ama müşteri geldiği için öyle bir süre yok. Dinlenme saatini de çalışarak geçiriyoruz. Çalışırken yemek yiyoruz. Eve bitkin halde gidiyorum, kendimi eve zor atıyorum. 5 bin 500 TL maaş alıyorum. 500 TL’de yemek parası alıyorum. Maaş bana yetmiyor, karttan avansa geçiyorum. Ayın sonuna kadar elimde hiçbir şey kalmıyor.”
BENİM YAŞ GRUBUMU PATRONLAR İŞE ALMIYOR DAHA DİNAMİK, DAHA BİLGİLİ ELEMAN İSTİYORLAR
34 yaşında olan kadın işçi üniversitede okuyan kardeşine ve kanser hastası babasına bakmak zorunda olduğunu, iş bulamadığını ve mecburen bu koşullarda çalıştığını şöyle anlatıyor:
“Kardeşim, üniversitede okuyor. Onun harçlığını gönderiyorum. Babam kanser hastası, annemin acil fıtığından ameliyat olması lazım. Hiçbir şeye yettiremiyorum. Ne evin ihtiyaçlarına ne kardeşime ne de kendime… Benim yaş grubumu patronlar işe almıyor. Daha genç, daha dinamik, daha bilgili eleman istiyorlar. Hafta içi tek gün, pazartesi iznim var.
07:00’de mağazada oluyoruz, 08:00’de mağazayı açıyoruz. Sürekli etiket değiştiriyoruz, her gün rafları indirip siliyoruz. Dört kişi çalışıyoruz. Üç kişinin yaptığı işi tek başıma yaptığım oluyor. İşçiler susuyorlar, mecbur kaldığı için, işe ihtiyacı olduğu için…”
Market çalışanı işe başladığında onlarca belgeye imza attığını, okumak istediğinde ise kendisine “O kadar fazla kurcalama” denildiğini aktarıyor:
“Burada işe başladığımda, sayfalarca kâğıda ‘Okudum, anladım’ diye imza attım. Neye imza attığımı bilmiyorum. Ben okumaya çalışırken ne okuyorsun, hangi birine bakacaksın, ‘O kadar fazla kurcalama’ denildi.”