Pınar Selek 24 yıldır yargılanıyor: 1998’den bugüne Mısır Çarşısı davasında yaşananlar

Abone ol

Sosyolog Pınar Selek, Mısır Çarşısı’nda bomba patladığı iddiasıyla açılan davada, Yargıtay’ın bozma kararıyla bu yıl altıncı kez yargılanmaya başladı. Tam çeyrek asırdır süren davada, Selek 2,5 yıl cezaevinde kaldı, dört kez beraat etti, bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Mısır Çarşısı Davası 24 yıl önce İstanbul Devlet Güvenlik Mahkeme’sinde (DGM) başladı. Yargı sisteminde yapılan reformla DGM’ler kaldırıldı, dava önce Özel Yetkili Mahkeme’ye, sonraki bir yargı reformuyla Ağır Ceza Mahkemesi’ne devredildi.

Bu süreçte büyüyen, hukuk fakültesini bitiren ve uzun yıllardır Pınar Selek’in avukatları arasında yer alan kardeşi Seyda Selek, yıllardır verdiği demeçlerde şöyle diyor: “Uzun zamandır aynı şeyi tekrarlıyoruz. Bu davada artık adalet beklemiyoruz. Mağduriyetin sona erdirilmesini bekliyoruz.”

MLSA'dan Çiçek Tahaoğlu Türkiye’nin en uzun davaları arasına giren Mısır Çarşısı Davası’nın başlangıcından itibaren yaşanan önemli gelişmeleri derledi.

Fransa’da Cote d'Azur Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan sosyolog Selek, antimilitarizm, kadınlar, translar, sokak çocukları, seks işçileri, göç ve gecekondulaşma, Kürt meselesi gibi konular üzerine çalışmaya devam ediyor ve romanlar yazıyor.

MISIR ÇARŞISI'NDA PATLAMA

İstanbul en eski ve turistik kapalı çarşılarından biri olan ve Eminönü’nde bulunan Mısır Çarşısı’nda, 9 Temmuz 1998’de, bir patlama gerçekleşti. Çarşı girişindeki bir yiyecek büfesinde gerçekleşen patlamada yedi kişi hayatını kaybetti, 127 kişi ise yaralandı.

Patlamanın gaz kaçağından kaynaklandığı üzerinde duruluyordu. Ertesi gün gazetelerde de dönemin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun, patlamanın tüp gazdan kaynaklandığını düşündüklerine dair açıklamaları yer aldı.

OLAY YERİ RAPORLARI: BOMBAYA DAİR BULGU YOK

Sekiz bomba imha uzmanından oluşan ekip, yaptıkları inceleme sonucunda olay yerinde bomba unsuru veya patlayıcı maddeye rastlanılmadığını raporladı.

Olay yerinden alınan numunelerden yapılan detaylı incelemede de bombaya ait bulgular olmadığı ifade edildi.

Polis Olay Yeri İnceleme tutanakları ve Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü Ekspertiz Raporu'na ek olarak, 20 Temmuz 1998 tarihli Polis OIay Yeri İnceleme Sonuç Raporu'nda da bombaya ait herhangi bir bulgu olmadığı belirtildi.

SELEK GÖZALTINDA; KÜRT MESELESİYLE İLGİLİ ARAŞTIRMASI SORULDU

Olaydan iki gün sonra, 11 Temmuz 1998’de Pınar Selek gözaltına alındı. Bir haftalık gözaltı süresinde, Selek’e Kürt meselesiyle ilgili yaptığı araştırma için görüştüğü kişilerin isimleri soruldu. Avukat yardımından faydalandırılmayan Selek ağır işkence gördü, Filistin askısında sol kolu çıktı. 13 Temmuz’da Selek’in, “nezarette sol kolunun üstüne düştüğüne” dair polis tutanağı düzenlendi.

14 Temmuz 1998’de, Kriminal Laboratuvarı’nın patlamada bomba bulgusu olmadığına dair raporu çıktı.

18 Temmuz 1998’de ise Selek örgüt üyeliği suçlamasıyla Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) askeri hakimliğince tutuklandı. Selek hakkında, “örgüt üyeliği” suçlamasıyla dava açıldı.

TANIK İFADELERİNİN GERÇEK OLMADIĞI ORTAYA ÇIKTI

Olaydan yaklaşık bir ay sonra Abdülmecit Öztürk isimli bir kişinin, “Mısır Çarşısı’na bombalama eylemini Selek ile birlikte gerçekleştirdik” şeklinde ifadesi alındı.

Öztürk bu ifadeden üç gün sonra savcılık ifadesinde, “polis ifadesinin işkence altında alındığını ve patlamayla hiçbir ilgisi ve bilgisinin olmadığını” söyledi. Ancak, aynı ifade tutanağına savcının imzası olmadan yapılan bir ekle, “Öztürk’ün 15 dakika sonra ifadesinde değişiklik yapmak için müracaat ettiği ve polis ifade tutanağının doğru olduğunu beyan ettiği” yazıldı.

Aynı gün, Öztürk’ün halası Ş.G.’nin de ifadesi alındı. Ş.G.’nin parmak bastığı Türkçe yazılı ifade tutanağında şöyle deniliyordu: “Evime gelen kız fotoğraftaki kızdır. Yeğenim eve getirdiği kızı ‘nişanlım’ diye tanıttı. İsmini bilmem. Bir odaya çekilip kapıyı kilitlerler, orada ne yaptıklarını bilmem.”

İki yıl sonra mahkemeye çağrılan Ş.G.’nin Türkçe bilmediği ortaya çıktı. Duruşmada tercüman aracılığıyla, “Okuma yazmam yoktur. Neler yazılı olduğunu bilmediğim bir kâğıda parmak bastım” dedi ve Selek’i tanımadığını söyledi.

Öztürk de tüm duruşmalarda Selek’i tanımadığını tekrarladı.

DOSYADAKİ DELİLLER

Selek hakkındaki suçlamanın tek doğrudan dayanağını Öztürk’ün soruşturma aşamasında alınan bu ifadesi oluşturuyordu. Patlamayı Pınar Selek’le ilişkilendiren başka bir eşkal bilgisi ve tanık ifadesi olmadı.

Patlama iddiasını desteklemek için sunulan bir diğer delil de savcılığın sunduğu bilirkişi raporuydu. Prof. Dr. Sevil Atasoy başkanlığındaki heyetin hazırladığı Kasım 1998 tarihli raporda olay yerinde patlamanın bombadan kaynaklanmış olabileceğini gösteren nitroselüloz izlerine rastlandığı belirtiliyordu.

Atasoy daha sonra Vatan, Taraf ve CNNTÜRK’e verdiği demeçlerde şöyle konuştu: “Bizim raporumuzda, patlamanın bombadan meydana geldiğine dair bir tespit yok, bu konuda söylenmiş tek bir cümle de yok, raporumuzda patlamanın nasıl ve neden meydana geldiğinin saptanabilmesi için bilimsel olarak izlenmesi gereken yol ve yönteme dair bilgiler var.”

Ayrıca Selek’in sokak çocukları için kurduğu sanat atölyesinde yapılan aramada patlayıcı bulunduğu iddia ediliyordu. Daha sonra söz konusu patlayıcıların atölyede yapılan aramadan 22 saat önce, Selek’in gözaltına alınmasından 13 saat önce imha edilmek üzere Emniyet’in elinde olduğu ortaya çıktı.

"'LEYLA' KOD ADLI PINAR SELEK"

Birkaç ay sonra Pınar Selek’in de aralarında bulunduğu 15 kişi hakkında Mısır Çarşısı patlaması suçlamasıyla iddianame hazırlandı. Selek dahil beş kişinin “Devletin bölünmez bütünlüğünü bozmaya yönelik eylem yapmak” suçlamasıyla eski TCK'nın 125. maddesi gereğince idam ile cezalandırılması talep edildi.

Bu sırada “örgüt üyeliği” suçlamasıyla cezaevinde olan Selek, Mısır Çarşısı patlamasıyla ilişkilendirildiğini televizyon haberlerinden öğrendi. Bir basın toplantısı düzenleyen İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir “Leyla Kod adlı Pınar Selek ve bombayı büfeye bırakan Abdülmecit Öztürk'ün aralarında bulunduğu 19 örgüt üyesini yakaladık” açıklaması yaptı.

BİLİRKİŞİ RAPORLARI: BOMBA BULGUSU YOK

Dava 1999 yılında İstanbul 4 no’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) görülmeye başladı. Pınar Selek’i, babası Alp Selek’in de arasında olduğu avukatlar savunuyordu.

Mahkemeye birçok bilirkişi raporu sunuldu, uzmanlar, sanıklar ve tanıklar dinlendi.

İstanbul Üniversitesi Analitik Kimya Anabilim Dalı Başka’nın hazırladığı rapor ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp raporunda, savcılığın bilirkişi raporunun hatalı ve bilimsel veriden yoksun olduğu belirtiliyor, patlamanın tüpgaz kaçağından kaynaklı olduğu söyleniyordu.

Mahkemede dinlenen İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli bomba imha amiri, olay yerinde yaptıkları çalışmalarda ve incelemelerde bomba izine rastlanmadığını, patlamanın bombadan kaynaklanması halinde mutlaka olay yerinde bir çukur açması gerektiğini ve bunlara rastlamadığını belirtiyordu: “Tüp gaz kaçağı tabana yayıldığı için böyle bir patlama yapabilir. Bomba patlaması olsaydı, en azından patladığı yerde 50 cm’lik çukur açardı. Bütün bombalar patladığı yerde mutlaka çukur yapar.”

Başkomiser de “Yaptığımız tespitte hiç boş tüp bulamadık, tamamı doluydu. Hatta o saate kadar hiç tüp kullanılmadan yer sahibinin döner ve bazı sıcak yiyecekleri nasıl pişirmiş olduğunu anlayamadık” şeklinde beyanda bulundu.

Mahkemece atanan üniversite öğretim üyelerinden oluşan uzman bilirkişi heyetinin raporunda da patlamanın tüpgaz patlaması olduğu, bomba patlamasına ilişkin bulguların olmadığı belirtildi.

2,5 YIL SONRA TAHLİYE EDİLDİ

Tüm bu raporlar ve beyanların ardından, 22 Aralık 2000’de, mahkeme oy çokluğuyla 2,5 senedir tutuklu olan Selek’in tahliyesine karar verdi. Yargıç Vedat Abdurrahmanoğlu kararı, “Geçmiş olsun” diyerek açıkladı.

Selek’i karşılamak için ailesi ve basın mensuplarının yanı sıra, sokak çocukları ve translar da cezaevinin önüne geldi.

Nisan 2001’de İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü, davaya taraf olmamalarına rağmen, mahkemeye patlamanın bombadan kaynaklandığını iddia eden, imzasız ve tarihsiz bir bilirkişi raporu sunarak, yeni bilirkişi heyeti oluşturulmasını istedi. Mahkeme bu talebi kabul etti.

YENİ BİLİRKİŞİ RAPORLARI

Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi’nin Nisan 2001 ve Adli Tıp Genel Kurulu’nun Ocak 2002 tarihli raporlarında, ölüler ve yaralılar üzerinde yapılan incelemede bomba bulgusuna rastlanmadığı belirtildi.

İçişleri ile Emniyet’in isteği üzerine, Jandarma Kriminal Laboratuvarı’nın hazırladığı Temmuz 2002 tarihli bilirkişi raporunda, patlamanın bomba kaynaklı olduğu söylendi. Ancak, bombanın özelliklerine dair bir açıklamaya yer verilmedi.

Mahkemenin oluşturduğu Temmuz 2002 tarihli bilirkişi raporunda, patlamanın gaz kaçağından kaynaklandığı söylendi.

ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği heyetinin görüntülü işlem teknolojisinden yararlanarak hazırladığı Aralık 2002 tarihli raporda, patlamanın lahmacun fırını içinde gerçekleştirildiğinin tespit edildi belirtildi.

PATLAMADAN SEKİZ SENE SONRA GELEN BERAAT

Selek’in yargılandığı ilk dava tam sekiz sene sürdü. Bu süreçte yasalarda yapılan değişiklikle DGM'ler kaldırıldı. DGM'lerin yerine CMK 250. maddeyle görevli mahkemeler kurulurken, İstanbul 4 No'lu DGM'de yeni ismiyle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi oldu.

Bu sırada Selek’in küçük kardeşi Seyda Selek de avukat oldu ve 8 Eylül 2004'ten itibaren görülen duruşmalara cüppesiyle katılmaya başladı.

8 Temmuz 2006’da, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, patlamanın sebebinin kesin tespiti yapılamadığı için Selek ve Öztürk’ün beraatına karar verdi. Haklarındaki, “Örgüt üyeliği” suçlaması ise zamanaşımına uğradı. Diğer sanıklar hakkında başka suçlamalardan çeşitli hapis cezaları verildi.

Mahkeme, gerekçeli kararında dosyada 14 bilirkişi raporu olduğunu, hazırlanan raporlar arasında çelişkiler bulunduğunu ve raporların birbirini doğrular mahiyette olmadığını söylüyordu.

25 YIL, DÖRT BERAAT, BİR MÜEBBET

Savcılık, kararı temyiz etti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de Selek'in, "sosyolojik araştırma yapma" adı altında, "silahlı terör örgütü üyeleri ile irtibata geçtiğinin ve örgütün amacı doğrultusunda bombayı yerleştirdiğinin anlaşıldığını" söyleyerek beraat kararını bozdu.

Bu tarihten itibaren Mısır Çarşısı patlaması defalarca yeniden görüldü. Yargıtay her seferinde mahkeme kararlarını bozdu.

Hakkında ilk beraat kararı 2006’da verilen Pınar Selek, 23 Mayıs 2008’de ikinci kez, 9 Şubat 2011’de üçüncü kez beraat etti. Öztürk hakkındaki beraat kararı temyiz edilmediği için 2008’de kesinleşti.

Yargıtay’ın bozma kararının ardından dava yeniden başladı. Mahkeme Selek hakkında kırmızı bülten çıkarılması ve Fransa’dan iadesinin istenilmesi için talepte bulundu. 23 Kasım 2013’te, Selek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay bu kararı da bozdu.

Bu süreçte özel yetkili mahkemeler kaldırıldığı için dava dosyası bu defa İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Selek yeniden görülmeye başlayan davadan, 19 Aralık 2014’te, dördüncü kez beraat etti. Hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı.

DOSYA 8 YIL YARGITAY DAİRELERİ ARASINDA GEZDİ

2014’teki kararın da temyiz edilmesinin ardından, dosya senelerce Yargıtay daireleri arasında gezdi:

Dosya önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, ardından Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin baktığı işlerin devredildiği 16. Ceza Dairesi’ne, 16. Ceza Dairesi’nin görevsizlik kararı vermesiyle tekrar Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne, bu sefer Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin görevsizlik kararı sonucunda Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu’na yollandı.

Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu, Aralık 2017’de, “Direnme kararı üzerine verilen bir hüküm olduğu” gerekçesiyle dosyanın tekrar incelenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ni yetkili kıldı. Daha önce bu dosyayı inceleyen ve yetkili olmadığını belirten 9. Daire’nin yeni heyeti, beraatın bozulmasına dair görüş bildirerek, dosyayı Şubat 2018’de Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderdi.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise 21 Haziran 2022’de verdiği kararla Selek’in ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması gerektiğini söyleyerek beraat kararını bozdu. Selek için kırmızı bülten başvurusu yapıldı. Hakkındaki beraat kararı yıllar önce kesinleşen Öztürk için de tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.

DAVA ALTINCI KEZ GÖRÜLÜYOR

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının ardından Selek’in altıncı kez yargılanmasına 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı.

31 Mart 2023’te görülen ilk duruşmada, 25 yıldır süren yargılama yeniden bir çözümsüzlüğün içine girdi. Selek’in ifadesinin Fransa’da alınması talebini reddeden mahkeme heyeti, ifadesinin alınabilmesi için Türkiye’ye iade edilmesini şart koştu.

Ocak 2023’te yurt dışında yaşayan Selek hakkında tutuklama ve kırmızı bültenle arama kararı verilmişti.

Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk’ün, “Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak”, “Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme”, “Yasa dışı silahlı örgüt üyesi olma” suçlamalarından yargılandığı davanın bir sonraki duruşması bugün görülecek.

Seçimlere aylar kala CHP'li belediyelere operasyon Gündem Bazı tütün mamullerine gramaj sınırlaması getirildi Gündem Sabancı çiftinden boşanma kararı Gündem Tunceli’de FEDAŞ işçilerinin direnişi 50. gününde Siyaset