152 kadın örgütünden ortak bildiri
152 kadın örgütünden oluşan Türkiye Kadın Hareketi Bileşenleri, bugüne kadar mücadele sonucu sağlanan haklarını korumak için mücadeleye devam edeceklerini açıkladı.
İktidarın politikaları ile yargının ‘iyi hal’ ve ‘tahrik’ indirimleriyle adeta meşruiyet kazandırdığı kadına yönelik erkek şiddeti, artarak devam ediyor. Erkekler 2018’in ilk altı ayında en az 120 kadın ve 7 çocuk öldürdü, 32 kadına tecavüz etti, 102 kadını taciz etti, 325 kadına zorla seks işçiliği yaptırdı, 189 kız çocuğuna cinsel istismarda bulundu, 212 kadını yaraladı.
‘Sorumluları teşhir edeceğiz’
Giderek artan kadına yönelik şiddete karşı 152 kadın örgütü ve 300’e yakın şubeden oluşan Türkiye Kadın Hareketi Bileşenleri ortak bir bildiri yayımladı. Türkiye Kadın Hareketi Bileşenleri imzasıyla yayımlanan bildiride kadınlar, “Mücadelelerle kazandığımız haklarımızdan, eşitlik ve özgürlük talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz ve cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren her türlü söylem, siyasi pratik ve uygulamanın karşısında duracak ve sorumluları teşhir edeceğiz” dedi.
Bileşenler Türkiye’nin bütün siyasetçilerini, siyasi partilerini ve sivil toplum bileşenlerini de, siyasal ve toplumsal sorumluluk almaya çağırdı. Bildiride, kadınları eşit yurttaşlar olmaktan çıkarmak, emeğini sömürmek, güçsüzleştirmek isteyen bütün söylem ve politikalara karşı, tüm kadın örgütlerine “dayanışma” çağrısı yapıldı. Kadınların kendi hayatları hakkında karar verme yetkisine sahip olan özgür ve eşit bireyler olarak, kadın emeği, bedeni ve kimliği üzerinde kurulmak istenen tüm tahakküm biçimlerine karşı çıkmaya devam edeceği bildirildi.
‘Haklarımız tehdit altında’
“Haklarımızdan da mücadelemizden de vazgeçmeyeceğiz” başlıklı bildiride, özetle şu ifadelere yer verildi: “Her kesimden kadının, etnisite, sınıf, dini inanç, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, dil, engellilik, yaşlılık, sığınmacı/mülteci gibi farklı kimliklerini kapsayan hukuki ve fiili eşitliğin sağlanmasının, toplumsal bir sorumluluk ve devletin yükümlülüğü olarak kabul edilmesi yolunda önemli mesafeler aldık. Devletin, ulusal ve yerel eylem planları oluşturmasını sağladık. Bugün, ulusal ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış en temel yasal haklar ve kurumlar ciddi bir tehdit altındadır. Bunun en son örneği, kadınlarla ilgili tek bakanlığın adının önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilerek işlevsizleştirilmesi ve ardından da Çalışma Bakanlığı’na bağlanmasıdır.
Yasalarda kadınlar lehine olabilecek her ne varsa bunları budama girişimleri bugün hızla yasaların tamamen kaldırılması taleplerine dönüşmüştür. ‘Aile reisliği geri getirilsin’, ‘Çocukların velayeti babaya verilsin’, ‘Ev içi emek nedeniyle evlilik içinde edinilen malların eşit paylaşımından vazgeçilsin’, ‘Kadına karşı şiddetle ilgili 6284 sayılı yasa tamamen kaldırılsın’, ‘Avrupa Konseyi’nin şiddetle ilgili sözleşmesinden Türkiye imzasını çeksin’ gibi talepler yaygınlaştırılmaya başlandı. Daha da ötesi, bu taleplerin gerçekleştirilmesinin önünde engel olarak görülen kadın örgütleri de açıkça hedef olarak gösterilmektedir. Ancak, Türkiye Kadın Hareketi’nin, Türkiye’nin tarih boyunca değişen erkek egemen yapılarına her zaman karşı durduğunu, bugün de karşı duracağını ve mücadelesinden de haklarından da vazgeçmeyeceğini hatırlatıyoruz.”