17 Ağustos depremzedelerinin avukatından imar barışı tepkisi
Veli Göçer’e karşı mağdurları savunan Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Filiz Saraç, depremin 19. yıldönümünde değerlendirmelerde bulundu.
Odatv- 17 Ağustos 1999 tarihindeki 7.4 büyüklüğündeki depremde Yalova’nın Çınarcık İlçesi’nde inşa ettiği konutların yıkılması sonucu 195 kişinin ölümünden sorumlu tutularak 18 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan müteahhit Veli Göçer, sadece 7,5 yıl hapiste kaldıktan sonra 2011'de tahliye olmuştu. Veli Göçer, yeniden inşaat işine girdi.
Veli Göçer’e karşı mağdurları savunan Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Filiz Saraç, depremin 19. yıldönümünde Odatv’ye değerlendirmelerde bulundu.
“AYNI ACILARIN YAŞANMAMASI İÇİN…”
Avukat Filiz Saraç, “Aynı acıların yaşanmaması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin afetler karşısında devletin sorumluluğunu vurgulayan ve Türkiye aleyhine hak ihlali kararı ile sonuçlanan iki önemli kararındaki tespitler önem arzetmektedir” diyerek şu iki karara dikkat çekti:
“Bu kararlardan ilki 28 Nisan1993 tarihinde yaşanan Hekimbaşı çöplüğünün patlaması ile meydana gelen olayda 39 kişinin yaşamını yitirdiği ÖNERYILDIZ X TÜRKİYE davasına ilişkin karardır. Ülkemizde; kaçak yapılaşmanın hükümetler tarafından teşvik edildiğini, bireylerin beklentiye sokulduğunu; bu politikanın hatalı ve bireylerin yaşam hakkının ihlaline varan sonuçların sorumlusu olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca kamu görevlilerinin kusuru olan olaylarda olayın yeterince soruşturulmadığını, sorumluların gereken şekilde yargılanmadığını ve nihayetinde büyük zararlar doğsa da verilen cezaların görevi ihmalden ibaret oluşunu anlaşılmaz bulmuştur.
İkinci karar; 17 Kasım 2015 tarihli 17 Ağustos depremi ile ilgilidir. Vekili olduğum ÖZELX TÜRKİYE davasıdır. AİHM tarafından verilen ihlal kararında aşağıdaki tespitlere yer verilmiştir:
‘...Mahkeme, Sözleşme’nin 2. maddesinin, devlete yalnızca, kasten ölüme sebebiyet verilmesini engelleme zorunluluğu getirmediğini, aynı zamanda, kendi yargı yetkisi altında bulunan kişilerin hayatını korumaya yönelik gerekli tüm tedbirleri alma yükümlülüğü de getirdiğini hatırlatmaktadır. Mahkeme, bu yükümlülüğün, yaşam hakkını söz konusu edecek nitelikte, kamuya özgü olan ya da olmayan her türlü faaliyet bağlamında geçerli olduğu şeklinde yorumlanması gerekse bile, yaşam hakkının doğal bir afet ile tehdit edilmesi durumunda da geçerli olduğunu hatırlatmaktadır…”
“İMAR BARIŞI İLE DAHA DA GERİYE GİTTİK”
“17 Ağustos depreminden 19 yıl sonra İmar Barışı olarak adlandırılan esasen imar affı olan bir düzenleme mayıs ayında yürürlüğe girdi” hatırlatmasında bulunan Avukat Filiz Saraç, İmar Barışı’nı ise 17 Ağustos depremi üzerinden şöyle eleştirdi:
“Söz konusu düzenlemeye bakıldığında; 31.12.2017 tarihinden önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıları kapsadığı; bu tür yapılara verilecek Yapı Kayıt Belgesinin yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olduğu; yapının depreme dayanıklılığı hususunun malikin sorumluluğunda olduğu görülmektedir.
Bu durumda 17 Ağustos depreminin 19. yılında bahsi geçen İmar Barışı denilen Yasa ile yukarıdaki afetlere karşı eksikliklerimiz olarak tespit edilen hususların düzeltilmesi bir yana daha da geriye gidildiğini görmekteyiz.”
“BU TÜR YAPILARIN DOĞA İLE DE BARIŞMASI ANLAMINA GELMEYECEKTİR”
Avukat Filiz Saraç, değerlendirmesini şu sözlerle sonlandırdı:
“Ülkemizin kaçak yapılaşmayı teşvik eden, bireyleri imar affı yasa beklentilerine sokan, afet riski taşıyan binaların artmasına ilişkin devlet politikalarını terk etmesi gerekirken, ülkemiz için bu yönü ile AİHM tarafından hak ihlali kararları verilmişken, 17 Ağustos depreminden 19 yıl sonra 2018 yılında yeniden imar barışı adı ile çıkan imar affı, afet risklerine karşı alınacak tedbirler yönünden kaygı vericidir.
İmar affı ile Devletin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapılarla barışması, bu tür yapıların doğa ile de barışması anlamına gelmeyecektir.”