28 Şubat davasında hapsedilen 82 yaşında emekli general fenalaştı: Aileden Erdoğan ve Akar'a mektup
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, 82 yaşındaki emekli general Hakkı Kılınç'ın son görüş gününde fenalaştığını ve ardından oğlunun Erdoğan ile Akar'a mektup yazdığını anlattı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, “Gizlice yazılan mektuplar” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Pehlivan bugünkü yazısında, FETÖ'cü savcı Mustafa Bilgili'nin başlatıp AKP’nin devam ettirdiği 28 Şubat davasında, hapsedilen 80 yaşın üzerindeki emekli komutanların yaşadıkları cezaevini sürecini anlattı.
28 Şubat davası kapsamında tutuklanan askerlerin sağlık durumuna değinen Pehlivan, 82 yaşındaki emekli general Hakkı Kılınç'ın son görüş gününde fenalaştığını ifade etti. Yazıda, Hakkı Kılınç’ın oğlunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a yazdığı mektuplara da yer verildi.
İşte o yazı:
Bir cam düşünün… İki insanın arasına girmiş. Biri çığlık atsa diğeri duymaz. Önce bir el sanki dokunacakmış gibi o cama yapışır, sonra diğer el öndeki telefonu açar. Kayıt başlar, ilk söz “Nasılsın?” olur.
Kapalı görüşe hoş geldiniz. Buyurun, hasret giderin.
Beş gün önceydi… Hakkı Kılınç, Sincan Cezaevi’nin maltasından yürüyerek bir odaya alındı. Saat 13.15 görüşü için ailesi camın öte yakasındaydı. İki taraf da ses duymak için telefona sarıldı. Birden, 82 yaşındaki tutuklu Kılınç fenalaşmaya başladı. Sandalyesinden düşmek üzereydi. Eşi karşısında çaresiz, sadece gardiyanlara haber verebildi. Aldılar götürdüler, diğer yaşlı gözler sadece izledi.
Arada cam var. Kapalı görüşe veda vakti. Hasretinizi alıp gidin.
Hakkı Kılınç, 28 Şubat davasının tutuklu askerlerinden biriydi. Oğlu Mehmet Koray o gün bilgisayarını açtı, CİMER’e girdi, mektubunu yazdı.
“Sayın Cumhurbaşkanım, sayın devlet büyüklerim…” diye başladı.
“Lütfen ömrünü vatan için adamış bu komutanların zindanlarda ölmesine müsaade etmeyiniz ve gerçek adaletin ivedi olarak tecelli etmesini sağlayınız Sayın Cumhurbaşkanım, Sayın Adalet Bakanım…” diye bitirdi.
Kaçıncı mektuptu bu?
İlkini 30 Ağustos 2021’de posta yoluyla gönderdi. Ne tutuklu komutanların ne de ailelerin haberi vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben gizlice yazıyordu. “Geçmişte size ait olan ‘Siyasi görüşü ne olursa olsun, bize oy versin vermesin, bu ülkenin tüm vatandaşlarını eşit mesafede kucaklayacağım’ sözünüzden aldığım güvenle -affınıza da sığınarak- bu adımı atıyorum” diyordu.
Amacı neydi? Şöyle anlatıyordu satırlarında:
“Tekrar tekrar ifade etmek istiyorum: Babam ve bu davada hüküm giymiş silah arkadaşları darbeci değildir ve bu vatana ihanet etmemişlerdir. Size bu mektubu gönderme amacım; bu davayla ilgili olarak yargıda bulamadığımız hak ve adaleti, yüce makamınızın yasal af gücünü kullanarak ve/veya yine güçlü bir hukuk aracı olan Anayasa Mahkemesi karar sürecini hızlandırarak sağlamanız ve mağdur olmuş bu askerlere el uzatmanızdır.”
Bir büyük yalana karşı bu mektupları yazmakla sorumlu hissediyordu tutuklu askerin oğlu. 27 Aralık’taki mektubunda şöyle diyordu: “Gerçekçi ve vicdan sahibi bir kişi olarak net söylüyorum; her kim ki bir suç işlemiş ise kesinlikle cezalandırılsın, ancak kimin hakkı yeniyor, haksız yere cezalandırılıyor ise sesine lütfen kulak verilsin ve adalet tecelli etsin!”
AKAR’DAN VEFA TALEBI
Mehmet Koray Kılınç, babası gibi eski bir asker olan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a da mektup yazdı. 21 Şubat’ta kapanan o zarfın içinde bakın ne diyecekti Akar’a:
“Bu mektubu size gönderme amacımı şöyle açıklamak isterim…
- Eski bir TSK mensubusunuz. Dolayısıyla biz asker ailelerinin hassasiyetlerini iyi biliyorsunuz.
- O dönem için (1994 - 1997 yılları arası) Genelkurmay Karargâhı’nda görevli ve komuta kademesine çok yakın pozisyonda kurmay bir subaydınız, dolayısıyla ilgili sürecin yakın tanığısınız.
- Genelkurmay Başkanlığı yapmış ve şu anda da T.C. Milli Savunma Bakanı olarak, bu davada hüküm giymiş askerlerin tamamını tanıyorsunuz.
Bu faktörleri dikkate alarak, sizin o askerler ve biz aileleri için bir ses olabileceğinizi düşündüm.”
28 Şubat davasından hüküm giymiş askerlerin gözü kulağı Anayasa Mahkemesi’nden gelecek haberde. Zira, bekledikleri ihlal kararının çıkması yeniden yargılanmaları ve özgürlüklerine kavuşmaları anlamına geliyor. Peki, ne zaman?
Oğul Kılınç, Hulusi Akar’dan bu konuda yardım istiyordu:
“Anayasa Mahkemesi elindeki iş yoğunluğunu gerekçe göstererek bu dosyayı inceleme işini aylar/yıllar sonrasına bırakabilir. Ancak bu insanların öyle bir zamanları yok! Hepsi sağlık sorunları yaşamaktadır ve onlar için değil aylar, bir saat bile önemlidir.”
Bakan Akar’a mektup “Destek talebi bir vefa beklentisidir” diye bitiyordu.
Cezaevi görüşlerinde iki taraf da iyi olduğunu göstermek, karşısındakini üzmemek için rol yapar. O da bitti. İçeriden kötü haberler gelmesi an meselesi.