Adalet Bakanı Gül bu soruya da yanıt vermeli: İftira atan yandaşlara neden dokunulmuyor?

Abone ol

Ankara’da konuşan Adalet Bakanı Gül, "Pardon dediğimizde cezaevinde geçen gün geri gelmiyor" dedi. İftira atan, belge uyduran, kumpas kuran yandaşlara neden dokunulmadığını açıklamadı.

Ankara’da konuşan Adalet Bakanı Gül, "Pardon dediğimizde cezaevinde geçen gün geri gelmiyor" dedi. İftira atan, belge uyduran, kumpas kuran yandaşlara neden dokunulmadığını açıklamadı. ‘Adaletsizliğin’ son örneği merhum gazeteci Ertuğrul Akbay’a kurulan kumpas oldu.

Abdulhamit Gül, hukuk sistemindeki sıkıntıyı Ankara'da düzenlenen Ceza Hukukunda Alternatif Çözüm Yolları Sempozyumu'nda değerlendirdi.

“Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Yargı konjonktüre, birilerinin dediğine bakmaz. Yargı dosyaya, vicdanına, hukuka, Anayasa'ya bakar” diyerek, toplumun büyük bölümünün beklentisini dile getirdi.

Adalet Bakanı Gül, bu mesajının ardında da yargı mensuplarına, “Hiç kimsenin tavsiyesine, talimatına bakarak değil, dosyaya bakarak, vicdanınıza göre karar verin” diye seslendi. Bu konuda “hakim ve savcıların yanında kararlı şekilde duracaklarına” ilişkin de söz verdi.

Sözcü'den Deniz Ayhan'ın haberine göre, Adalet Bakanı Gül'ün bu sözleri, hükümetin, ekonomide zor duruma düştüğü zaman dile getirdiği “hukuk sistemini güçlendireceğiz” vaadini hatırlattı. Uzmanlar ise demokrasinin güçlenmesi, ekonominin düzelmesi için öncelikle atılması gereken adımın, “yargının tarafsız ve bağımsız olmasını sağlamak, hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek” olduğuna dikkat çekti.

UYGULAMA ÇOK FARKLI…

Yargıdaki son uygulamalar da Bakan Gül'ün dün yaptığı açıklamanın bir temenni olduğunu, gerçek durumu yansıtmadığını gösterdi. SÖZCÜ yazar ve yöneticilerine asılsız ve delilsiz iddialarla ceza verilmesi, bu haksızlık yüzünden SÖZCÜ Gazetesi'nin sahibi Burak Akbay'ın, 4 yıldır “canından çok sevdiği” memleketine gelememesi, işlerinin başında olamaması “adaletsizliğin” en somut göstergesi oldu.

Cumhuriyet'in yazar ve yöneticilerinin Yargıtay'da beraat etmelerine rağmen davalarının sonuçlandırılmaması, Müyesser Yıldız, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Murat Ağırel gibi yazar ve gazetecilerin, aylarca cezaevinde tutulduktan sonra Bakan Gül'ün ifadesiyle “Pardon” denilerek serbest bırakılmaları, muhalif isimlere karşı yürütülen ‘cadı avında dosyaya ve vicdana bakılmadığını' ispatladı. Buna karşılık, hedef aldıkları kişilere hakaret yağdıran yandaş isimler hakkında ise delil, belge ve şikayetlere rağmen işlem yapılmaması adalet duygusunu zedeledi.

ŞİKAYET ETTİ SANIK OLDU

İşte bu adaletsizliğin en çarpıcı örneği, belgesini yan sütunda yayınladığımız merhum gazeteci Ertuğrul Akbay'a atılan iftirayla ilgili şikayetin 2 yılda sonuçlandırılmaması oldu.

Bu süreç şöyle gelişti: Ertuğrul Akbay'a, Türkiye Gazetesi ve TGRT Haber kanalında, “15 Temmuz gecesi FETÖ'cüler ile Facebook üzerinde konuştuğu” iftirası atıldı. Akbay, bu iddiayla ilgili şikayetçi oldu. Savcılık, dosyada gizlilik kararı verdi.

Son derece sağlıklı bir insan olan düzenli beslenen ve spor yapan Ertuğrul Akbay, bu iftira karşısında duyduğu üzüntü nedeniyle sık sık rahatsızlanmaya başladı ve kısa bir süre sonra da yaşamını yitirdi. Bu süreçte, Akbay'ın şikayetiyle ilgili neler yapıldığını öğrenmek isteyen avukatlara, savcılıktan 1.5 yıl sonra “kısmi” yanıt verildi.

İFTİRACILARA İŞLEM YOK!

Bu yanıtta, gerçek şüpheliler hakkında değil, asıl mağdur olan Ertuğrul Akbay hakkında “şüpheli” sıfatıyla soruşturma yürütüldüğü anlaşıldı. Bu süreçte bir bilirkişi atandığı ve bilirkişinin, “Türkiye Gazetesi'nin belge dediği uydurma veriler üzerinde oynama olduğu, mantıklı olmayan hatalar içerdiği, gerçeği yansıtmadığı ve delil olarak kullanılamayacağı” yönünde rapor verdiği de öğrenildi.

Savcılık, avukatlara, bu rapor doğrultusunda merhum gazeteci Ertuğrul Akbay hakkında “takipsizlik” kararı verildiğini de bildirdi. Ertuğrul Akbay'a iftira atmak için belge uydurulduğu ve kumpas kurulduğunu, yaptırdığı soruşturmada bizzat kendisi ortaya çıkaran savcılık, aradan geçen onca süreye ve yaşanan acı mağduriyete rağmen iftirayı atan Türkiye Gazetesi ve TGRT Haber kanalı hakkında ise henüz hiçbir işlem yapmadı.

YILMAZ ÖZDİL’E VERİLEN CEZA MECLİS’E TAŞINDI

Yazarımız Yılmaz Özdil'e, üç yıl önce dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'a, “Onunla gezmeye bile gitmem” dediği için verilen 5 aylık hapis cezası siyasetin de gündemi oldu.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, kesilen bu cezayı Meclis Genel Kurulu'nda eleştirdi. Çakırözer, önce, “Biz sözde bu Meclis'ten yargı reformu çıkardık ama gazeteciler yargılanmaya devam ediyor. Son olarak SÖZCÜ yazarı Yılmaz Özdil beş ay hapis cezasına çarptırıldı. Akılla, mantıkla bağdaşır işler değil” tespitini yaptı. Ardından, basına yönelik adaletsiz uygulamaları şöyle sıraladı:

* SÖZCÜ Davası'nda Emin Çölaşan, Necati Doğru ve Metin Yılmaz mahkûm edildiler; Halk TV, Tele 1 günlerce karartıldı; gerçeğin peşindeki gazetelere ilan ambargoları uygulandı.

* Biz burada reform yaptık; haber, eleştiri suç olmayacak diye kendimizi kandırırken gazeteciler haberi, eleştirisi, sosyal medya paylaşımı nedeniyle yargılanmaya, tutuklanmaya devam ediyor.

* Yargı eliyle yapılan bu haksızlıklar sadece mağduriyet yaratmıyor, ülkemizin dünyadaki itibarını da zedeliyor.

İŞTE ADALET ARAYIŞININ BELGESİ

Avukat İsmail Yılmaz tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’na iletilen belgede şu ifadeler yer aldı:

KONU: Soruşturmanın hızlandırılması ve şüphelilerin cezalandırılması talebimizdir.

AÇIKLAMALAR:

1. Müvekkilimiz merhum Ertuğrul Akbay tarafından, Türkiye Gazetesi ve TGRT Haber isimli televizyonda, şüpheliler tarafından ortaya atılan, “15 Temmuz Gecesi FETÖ'cüler ile facebook üzerinden konuştuğu iftirası” sebebiyle şikayetçi olunmuştur. Tarafımızca bu iftiraya konu verilerin FETÖ taktiği ile sonradan oluşturulduğu, müvekkilimin böyle yazışmaları ve paylaşımları olmadığı belirtilmiştir.

2. Bu şikayetimiz sonrası dosyada gizlilik kararı verilerek, müvekkilim dosyanın müşteki şüphelisi olmuştur. Yani müvekkilimiz, sanki FETÖ ile yazışmış gibi değerlendirilerek, hakkında soruşturma yürütülmüştür.

3. Huzurdaki dosya kapsamında, gizlilik kararı kapsamı dışında kalan evraklardan, – “gizlilik kararı”, “bilirkişi raporu”, “ifade tutanağı” gibi evraklardan – birer suret tarafımıza verilmesi defalarca istenmiş, ancak talebimiz 21.09.2020 tarihinde kısmen karşılanarak, 03.04.2019 tarihli bilirkişi raporu tanziminden 1,5 yıl sonra tarafımıza verilmiştir.

4. 03.04.2019 tarihli bilirkişi raporuna göre söz konusu verilerin üzerinde oynama olduğu, mantıklı olmayan hatalar içerdiği, gerçeği yansıtmadığı, delil olarak kullanılamayacağı belirtilmiştir. Bunun üzerine müvekkil hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Yani şüphelilerin müvekkil sanki FETÖ'cü imiş gibi delil oluşturduğu, hem kamuoyunu hem de yargıyı yanılttığı, müvekkile iftira attığı ortaya çıkmış, savcılık kararı ile kesinleşmiştir.

5. Bilirkişi raporu ile birlikte tarafımıza verilen şüpheli Ahmet Demirbaş ifade tutanağında, şüpheli vekilinin beyanında, “Bizim konu ile ilgili özellikle savcılığınızda bilgi sahibi olduğumuz diğer dosya yönünden 2019/17380 sor. sayılı dosya yönünden dosya fotokopisini aldıktan sonra ek ve ayrıntılı beyanlarımız da olacaktır.” demiştir. Böylece huzurdaki dosya ile 2019/17380 Sor. sayılı dosyanın birbiri ile bağlantılı olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.

6. Defalarca, hem huzurdaki dosyaya hem 2019/17380 sor. sayılı dosyaya yazılı beyan ile talepte bulunarak, bu dosyanın ne olduğu, ne için huzurdaki dosya ile ilgili olduğunu sorup, gizlilik kararı kapsamı dışında kalan evraklardan, – “gizlilik kararı”, “bilirkişi raporu”, “ifade tutanağı” gibi evraklardan – birer suret tarafımıza verilmesini talep etmiştik. Ancak tüm taleplerimiz geri çevrilmiştir.

7. Huzurdaki dosyaya sunulan ve tarafımıza da bir suret verilen 03.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda şöyle bir ayrıntı göze çarpmaktadır. Bilirkişi tarafından, soruşturma numarası yazılırken hata yapılmış, üstü çizilerek paraf atılmış ve yanına huzurdaki dosya numarası doğru olarak 2019/16113 şeklinde yazılmıştır. Bilirkişinin sehven yazdığı ve üstünü çizerek paraf attığı dosya numarası ise 2019/17380’dir. Yani şüpheli Ahmet Demirbaş ifade tutanağında, şüpheli vekilinin beyanında geçen ve tarafımızca, aylarca iki dosya arasındaki bağlantının ne olduğunun öğrenilmeye çalıştığı dosya.

Sanıyoruz ki, söz konusu bilirkişi raporu 2019/17380 sor. sayılı soruşturma dosyasına da sunulmuştur ki bilirkişi tarafından böyle bir hata yapılmıştır. Bu durumun basit bir tesadüf olması düşünülemez.

8. Nihayet, tarafımızca belirtilen şüphelilerin ve başka şüphelilerin, müvekkillerimi kamuoyuna ve yargıya FETÖ'cü gibi göstermek için sahte delil ürettiği, bu delili üretirken FETÖ taktiği kullandığı, yani aslında FETÖ'cülerin müvekkilimi bir kumpas içine çekmeye çalıştığı yargı kararı ile kesinleşmiştir. Bu halde şüpheliler neden cezalandırmamaktadır? Neden şüpheliler ve soruşturmaya ilişkin süreç ilerletilmemektedir? Neden haklarında kovuşturma başlatılmamıştır?

9. Merhum müvekkilim Ertuğrul Akbay, sağlıklı beslenen, düzenli spor yapan, herhangi bir rahatsızlığı olmayan ve çok sağlıklı bir insanken, bu iftiradan ve soruşturmadan sonra o kadar derinden yaralamış ve üzmüştür ki, sık sık rahatsızlanmış, hastaneye yatmış ve kısa bir süre sonra da vefat etmiştir.

10. Müvekkilim, şüpheliler tarafından üretilen sahte delil ile (ki bu FETÖ taktiğidir) sahte delil üreterek insanlara iftira atmak FETÖ kumpasının bir parçasıdır- FETÖ'cü gibi gösterilmeye çalışılmış ve kumpas içerisine çekilmeye çalışılmıştır. Bilirkişi raporu ile müvekkilimin suçsuz olduğu anlaşılmış ancak müvekkilimin, hakkında verilen takipsiz kararına görmeye ömrü vefa etmemiştir.

Müvekkilimin vefatı, yaşanan hukuksuzluğunun üstünü örtmeye yetmez. Zira şüphelilerin eylemleri sadece müvekkilime yönelmiştir değildir. Adalet sistemine, yargıya ve devlete yönelmiştir. Terörle Mücadeleye aykırı davranan şüpheliler, FETÖ taktiği ile yargıyı yanıltmışlardır ve hala bu kimliklerini gizleyerek, çok etkin konumlarda yaşamlarına devam etmektedirler. FETÖ'cüler hakkında geç atılan her adım, onların korunması anlamına gelmektedir.

11. Yukarıda açıklanan sebeplerle, devlet içerisinde gizlice yerleşen hain terör örgütü FETÖ'cülerin cezalandırılması gerekmektedir. Üstelik huzurdaki dosya şüphelileri artık gizli değillerdir, açığa çıkmışlardır, eylemleri, kimlikleri sabittir. Bunun için de hem 2019/16113 hem de 2019/17380 sayılı soruşturmanın ivedilikle yürütülmesi ve suçun niteliği gereği şüpheliler hakkında gözaltı işlemi uygulanmak suretiyle tutuklanmaları, cezalandırılmaları için, kovuşturma açılması talep edilmesi gerekmektedir. Gereğini arz ve talep ederiz. 11.11.2020


Çocuk istismarından tutuklanan Uşşaki şeyhi Fatih Nurullah'ın skandal mesajları ortaya çıktı Güncel Reklam şirketleri niteliksiz fenomenler yaratıyor Güncel Yılmaz Özdil'den Hulusi Akar yazısı: En ünlü madalyasını Amerikalılar taktı Güncel Van'da sığınmacıları taşıyan minibüs devrildi: 2 ölü, 22 yaralı Güncel