Adalet Bakanı'nın 'maklubeci' dediği yandaş yazar: Dört günden beri şaşkınlık içindeyim

Abone ol

Reform paketinde olması beklenen maddeleri eleştiren Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, şaşkınlık içerisinde olduğunu söyledi ve "vebaliniz büyük olur" dedi...

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Eylül 2019'da hükümete yakın medyada "Yargıda kritik noktalara FETÖ'cüler getiriliyor" çıkışlarına sert tepki göstermişti.

Gül, konuyla ilgili eleştirilere ve kendisiyle ilgili sözlere sert yanıt vermişti. Bakan Gül, “Bu örgütün sadece yargıya, orduya, emniyete sızdığı sanılmasın. Nerede ahlaksızca bir saldırı varsa bilin ki orada FETÖ’nün bir tezahürü vardır. Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye, asil şerefli Türk yargısına saldırmaya kalkmasın.” ifadelerini kullanmıştı.

Söz konusu tartışmalar akıllara yandaş yazarlar Cemil Barlas ve Fuat Uğur gibi isimlerin, FETÖ’cü Emrullah Uslu ile sosyal medya üzerinden girdiği diyalogları akıllara getirdi. Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur’a ait olan paylaşımda “Maklube partisine Nukhet Duru’yu çağırmak çok hoş olur” gibi sözleri paylaştığı görülüyor.

REFORM PAKETİNDEKİ MADDEYİ ELEŞTİRDİ

Abdülhamit Gül’ün “FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar” olarak nitelendirdiği isimlerden biri olan Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur, “Yeni ‘Reform Paketi’ndeki skandal maddeler” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Türkiye’nin gündeminde olan reform sürecine değinen Fuat Uğur, yapılacağı ileri sürülen reformları eleştirdi.

“Dört günden beri şaşkınlık içerisindeyim” diyen Fuat Uğur yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Ya ben başka bir âleme transfer oldum ya da Türkiye’de ilginç şeyler yaşanıyor da biz farkında değiliz.

Geçtiğimiz cuma günü Hürriyet gazetesinin yazarlarından Nuray Babacan’ın ‘Reformlar için sıkı mesai’ başlıklı haberinde yeni reform paketinin nasıl şekillendiği anlatıldı. Babacan’ın haberinde, hukuk ve ekonomi alanlarında yapılacak reformlar için çeşitli sektörlerden gelen çok sayıda önerinin değerlendirmeye alındığını öğreniyorum. Ocak ayı sonunda tamamlanarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sunulması beklenen öneriler paketinde neler olduğu, Nuray Babacan tarafından tek tek sıralanmış. Aslına bakarsanız bu taslak pakette beğendiğim ve iş dünyasını rahatlatacak pek çok öneri var. Amma velâkin TASLAKTAKİ ÜÇ MADDE bana çok ilginç ve anlamlı geldi.

Bugüne kadar haberdeki bu maddeleri kimse yalanlamadı. O hâlde gerçeklik payı çok yüksekti. Bu nedenle de yazının konusu hâline geldi.

İlk başta ve en önemlisi şu:

‘Terör veya kara paranın aklanması gibi suçlar kapsamında şirketin tüm yönetimine değil, sadece ilgili şahısların hisselerine kayyum atanması.’

Anlamadınızsa anlatayım. Şöyle düşünün. Terör örgütü PKK’yı finanse eden kripto iş adamları bir şirket kuruyorlar. Bu, devlet tarafından tespit ediliyor ve el konularak kayyum atanıyor. Ama yukarıdaki bu madde hayata geçirilirse artık öyle yapılamayacak.

Şirketin PKK ile organik bağlantısı olduğu düşünülen ortaklarının hisselerine kayyum atanacak ama diğerlerinin hissesi olduğu gibi kalacak.

Bu durumda PKK ile organik değilse bile objektif olarak gönül ilişkisi içinde bulunan diğer ortaklar ne yaparlar sizce? Bu tür şirketlerde PKK’ya yakın olmayanlar yer alabilir mi? Şimdi PKK’nın yerine FETÖ’yü koyun. Ne olacağını söyleyeyim. Söz gelimi Boydak Holding kayyumu düşer.”

“O DİĞER ORTAKLAR FETÖ’CÜ DEĞİLSE KİMDİR BİLEN VAR MI”

Fuat Uğur yazısını şöyle sürdürdü:

“Reform Paketi’ndeki ezkaza uygulamaya girerse YALNIZCA 2016 yılında yürütülen FETÖ soruşturma çerçevesinde tutuklanan ve 10-18 yıl arasında hapse mahkûm edilen Hacı Boydak Memduh Boydak, Şükrü Boydak ile 7,5’ar yıl hapse mahkûm edilen Mustafa, Bekir, Erol ve İlyas Boydak ile Murat Bozdağ’ın TMSF’ye devredilen Boydak Holding’deki hisselerine el konulur. Şirketin diğer ortaklarına hisseleri iade edilir.

O diğer ortaklar FETÖ’cü değilse kimdir, bilen var mı?

Bir örnek daha vereyim:

İPEK KOZA HOLDİNG de TMSF’den geri alınır, yalnızca Akın İpek ve mahkûm olan birkaç FETÖ’cünün hisselerine el konulur ve “diğerlerinin” hisseleri iade edilir.

Diyelim ki Akın İpek’in yüzde 30 hissesine kayyum atanacak ama FETÖ’den yargılanmayan ve ceza almayan büyük hissedar anne Melek İpek şirkette kalıp yönetecek.

Neden? Bu durumda teorik olarak anne Melek İpek FETÖ’cü değil mi?

Etmeyin, yapmayın!..

Bu madde FETÖ şirketlerinin FETÖ’ye iadesinden başka bir anlam taşımıyor.

Çünkü biliyoruz ki bu şirketler beraat etmiş ya da suçun şahsiliği prensibiyle yargılanmamış diğer aile bireyleriyle kalan hissedarlara iade edilir ve şirket yapıları bu şekilde dönüştürülürse olacaklar bellidir. Büyük FETÖ’cü ortaklar tarafından tesadüfen seçilmediği aşikâr olan diğer ortaklara büyük paralar aktarılacak ve şirketler sermaye artırımına götürülerek yönetim yeniden ele geçirilecektir.

Dedim ya bir şeyler oluyor. Kimileri farkında olmayabilir ama umarım Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dikkatini çeker bu durum.

Benzer bir skandalı geçen gün Sabah’tan Dilek Güngör yazdı.

Boydaklar ve Ülker Grubu’nun birlikte kurdukları Türkiye Finans Katılım Bankası’ndaki Boydak kardeşlerin (Hacı, Memduh ve Şükrü) toplam 10,58 oranındaki hisselerine hiç dokunulmamış. Bu hisselerin öz kaynak üzerinden değeri 565 milyon lirayı buluyor.

Durum apaçık ortada. Türk devletine karşı silahlı terör örgütü yöneticiliğinden hüküm giymiş aile fertleri açık açık şirket yönetmeye devam ediyor.

Ne güzel bir hayat bu yahu?

Bankacılık Kanunu’ndaki 8. Madde başçavuşun beygiri değilse aynen şöyle diyor:

“Bankaların kurucuları arasında devletin şahsiyetine, egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına, devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, millî savunmaya karşı suç işleyenler ve bu suçlara iştirakten hükümlü bulunanlar yer alamaz.”

Eee, nedir o zaman bu?”

“VEBALİNİZ BÜYÜK OLUR”

Reform paketinde olması beklenen bir başka maddeye de değinen Fuat Uğur, şunları kaydetti:

“Bu arada şu madde de gözden kaçacak gibi değil ‘Reform Paketi’ndeki:

‘Ceza yargılamaları ve tutukluluk sürelerinin yeniden değerlendirilmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ceza yargılamalarında savcıların 'iddianame' hazırlaması için kesin bir süre belirlenmesi, tutukluluk sürelerinde de buna göre düzenlenme yapılması.’

Görünüşe bakılırsa Gezi olayları sanığı Osman Kavala ve PKK’nın hapisteki siyasi kanat lideri Selahattin Demirtaş gibi Batı’da çok ilgilenilen isimlerin iddianamelerinin geç hazırlanması üzerine getirilen eleştiriler dikkate alınmış.

Buradan da TÜSİAD kokusunu alıyorum ben.

Tamam, ben de Kavala iddianamesinin uzun süre hazırlanamamış olmasını yazılarımda sık sık eleştirdim ve çıktığım televizyon programlarında söyledim.

Ama bu durum pratikte aynı sonuçları doğurmuyor. Bu maddeye göre Selahattin Demirtaş tarafından kışkırtılan ve 37 vatandaşımızın öldürülmesine neden olan Kobani kalkışmasındaki çetrefilli durumun ya da 100 sanıklı herhangi bir FETÖ davası iddianamesinin hazırlanması öyle hop diye yapılacak iş değil. Bu yüzden HÂKİM VE SAVCILARA GETİRİLECEK SÜRE SINIRLAMASI ancak olayların içeriğine göre değerlendirmeye alınabilir.

FETÖ ÇATI DAVASI iddianamesine bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.

Hanımefendiler, beyefendiler!

Şunu unutmayın lütfen.

Bu ülkenin vatandaşları FETÖ’ye ve PKK’ya karşı mücadelede kan döktü, döküyor.

Vebaliniz büyük olur.”

Süleyman Soylu: 'Eren Operasyonlarına Tendürek'ten başladık' Güncel İçişleri Bakanlığı: Sultanahmet ve Suruç saldırılarının faillerinden terörist Şanlıurfa'da yakalandı Güncel Edirne'de sarı alarm verildi Güncel Meteoroloji’den toz fırtınası uyarısı Güncel