'Af, iktidarın iyi çocuklarına, biz 'iyi çocuklarınız' olmayacağız'
Tutuklu gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç cezaevinden Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
Pehlivan, salgınla birlikte daha çok tecrit altına alındıklarını söylerken Terkoğlu, “Böyle bir dönemde sanırım herkes biraz hapis. Biz ise önlemler nedeniyle iki kat hapisiz” diyor. Hülya Kılınç ise “1 aydır yalnız kalıyorum. En büyük sıkıntım, sohbet edecek birilerinin olmaması” sözleriyle tecriti anlattı.
OdaTV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan 35, Sorumlu Haber Müdürü ve Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu ile muhabir Hülya Kılınç 37, gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu. “Hukuk olsa bir gün dahi tutuklu olmamamız gereken bir soruşturmayla bizleri içeri attılar” diyen Pehlivan, “Bizleri cezaevinde tuttukları her gün, asıl dertlerinin suçlama konusu yaptıkları haber olmadığının kanıtı” diyor.
‘BİZ İYİ ÇOCUKLARINIZ OLMAYACAĞIZ’
Terkoğlu ise infaz paketine dikkat çekerek, “İktidar her pakette örtülü aflarla ‘iyi çocuklarını dışarı çıkarıyor.’ Yıllar önce ‘onlar sizin iyi çocuklarınız, biz iyi çocuklarınız olmayacağız demiştim. Yine aynı fikirdeyim” ifadelerini kullanıyor. 8 yıl önce OdaTV kumpasında da tutuklanmış olan Pehlivan ve Terkoğlu yeniden girmek zorunda kaldıkları cezaevinden Cumhuriyet’in sorularını yanıtlarken, Hülya Kılınç ise yaşadıklarını anlattı.
- Sekiz yıl sonra yeniden Silivri’desiniz. Nasılsınız?
Barış Pehlivan: Cezaevinde içim huzurlu. Çünkü neden hapiste olduğumu biliyorum. Ama güneşin kaçma şüphesi yok ve onu tutuklayamazlar, mutlaka doğacak. Yeterki boynumuzu eğmeyip, göğe bakalım.
Barış Terkoğlu: İyiyim. Öte yandan kötü olmamamız gerektiğini düşünüyorum. Zira yazdıklarımız, fikirlerimiz nedeniyle buradayız. Bir intikam olarak bedenimizi, aklımızı cezalandırmaya çalışıyorlar. Haliyle hem ruhumuz, hem bedenimiz bir tür savaş alanı. Bu savaşı kazanmak için iyi olma mücadelesi vermeli, iyi olmalıyız.
- Cezaevinde günleriniz nasıl geçiyor?
Pehlivan: Deneyimli bir tutuklu olarak, koğuştaki düzenimi çabuk kurdum. Günün büyük bölümü kitap okuyarak ve yazarak geçiyor. Cezaevi kantininden satın aldığım küçük bir televizyonum var. Sabah sporundan sonra, Fox TV’de İsmail Küçükkaya’yı, Halk TV’de Ayşenur Aslan’ı izliyorum. TRT 2’de de güzel filmler ve konserler oluyor tavsiye ederim.
Terkoğlu: Burası benim için tanıdık bir yer. Gözaltı, savcılık, mahkeme yorgunluğundan çıkıp, buraya gelince garip ama bir oh diyorsun. İlk gün düzen kurmaya çalıştım. İkinci gün ise hayatımı buraya uydurmuştum.Temel ihtiyaçlar dışında günler, kitap, gazete okuyarak yazı yazarak geçiyor. Spor yapıyorum. Oturup sadece düşünmeye ayırdığım zamanlar var. Dışarıda bunu yapamıyoruz. Habercilik yapıyorsunuz ama gazetecilik sistemini düşünemiyorsunuz. O nedenle hapishane düşünmek, büyük planlar yapmak, insan yaşamının geçmişinin ve geleceğinin hesaplaşmalarını hazırlamak içinde kritik bir yer.
- Haberleriniz ve kitaplarınızla deşifre ettiğiniz FETÖ mensuplarının bir kısmı da şu an Silivri’de. Karşılaştıklarınız oldu mu?
Pehlivan: Avukat görüşüne giderken uzaktanda olsa gördüğüm FETÖ sanıkları oluyor. Biliyorum ki içeri girmemize seviniyorlar. Bir kez daha hapse girmemiz üzerinden kendi “haklılıklarını” inşa ediyorlar. Bazılarının anlamadığı şu: Biz hem OdaTV’de, hem de kitaplarımızda FETÖ’yü nasıl teşir ettiysek; onlardan boşalan koltuklara oturan ve onların kötü kopyaları olanlarla da mücedele ediyoruz. Bir gazeteci olarak benim derdim; devlet içerisindeki illegal örgütlenmeleri ve onların bu topraklara nasıl ihanet ettiklerini ortaya çıkarmak
Terkoğlu: İki koğuş ötemdeki Barış Pehlivan’la bile şu ana kadar bir kez duruşmada konuştum. Burada pek çok tanıdık isim kalıyor. Ama avukat odasında denk gelmek dışında bir diyalog kurmak mümkün değil. Ancak benim bu konuya bakışım biraz farklı. Benim için babamı öldürmüş hapse girmiş bir insan, hapse girmiş birisidir. Cumhuriyet’in hukuku kişisel duygularımızın üstündedir. Diğer mahpuslar da gardiyanlar da yargı mensupları da ona saygılı davranmalıdır. Burası dışardaki hesaplaşmanın sürdürüleceği bir yer değildir. O nedenle kimi zaman tesadüfen karşılaştığım, birlikte cezaevi aracına bindiğim adli ve siyasi tutuklulara geçmiş olsun diyorum.
- İnfaz paketi tartışmaları devam ediyor... Pakette gazeteciler ve siyasetçiler kapsam dışı bırakıldı. Neler söylemek istersiniz?
Pehlivan: İnfaz paketi tartışılırken hep, “cezaevleri çok dolu” gerekçesi ortaya atıldı. Tamamda neden dolu olduğu konuşulmadı. Asıl sorunun; delil aramayan, şüpheliyi dinlemeyen tutukladığı insan sayısıyla övünen yargı mensupları olduğunu görmüyoruz. Keşke savcı ve hakim olmanın şartlarından biri de; cezaevinde belirli bir süre kalıp içeride staj yapmak olsa.
Terkoğlu: İnfaz paketinin çeşitli bahanelerle önümüze getirilen ancak içyüzünü pek göremediğimiz bir yanı olduğu kanısındayım. İktidar her pakette örtülü aflarla “iyi çocuklarını dışarı çıkarıyor.” OdaTV davasında yıllar önce katilleri paketle bırakıp bizi tutukladıklarında, “onlar sizin iyi çocuklarınız biz iyi çocuklarınız olmayacağız” demiştim. Yine aynı fikirdeyim.
- Koronavirüs tüm dünyayı etkisi altına almış durumda cezaevindeki önlemler nasıl?
Pehlivan: Salgınla birlikte daha çok tecrit altına alındık. Gazeteler birgün gecikmeli geliyor. İnfaz koruma memurları eldiven takıyor bazen ama mecburen yemek dağıtımlarında avukat gidiş gelişlerinde ortak temas noktalarına dokunuyoruz. Cezaevi şartları ne kadar izin verirse temizliğe, sağlıklı beslenmeye ve spora ağırlık vererek korunmaya çalışıyoruz.
Terkoğlu: Böyle bir dönemde sanırım herkes biraz hapis. Biz ise önlemler nedeniyle iki kat hapisiz. Tek başına kaldığım bir koğuşa ek tecrit kuralları ekledi. Aile görüşü yok. Avukat görüşü ancak acil durumlarda camın ardından yapılıyor. Cezaevi içinde bir çok faaliyet durduruldu. Nasıl bir duygu dersen dışardaki anlama çalışıyorum derim.
SOHBET EDECEK KİMSE YOK
Hülya Kılınç ise yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: Cezaevindeki ilk günüm biraz şaşkın ve karışıktı. İlk kez tutuklanma ve cezaevi deneyimi yaşıyordum. Tutukluluk kararının ardından cezaevine sevk edilmeden hemen önce Barış Terkoğlu kısa bir sohbet etme fırsatımız olmuştu. Daha önceki cezaevi deneyimlerini anlatarak, bana kuralları ve gün içerisinde neler yapmam gerektiği konusunda önerilerde bulunmuştu. Bu önerilerin bana çok yardımı dokundu. Cezaevinde 1 aydır yalnız kalıyorum. En büyük sıkıntım ise sohbet edecek birilerinin olmaması ve dışarıdaki sevdiklerinizin sağlık durumları. Bizim yaptığımız şey gazetecilik. Tutuklu olmamız ise bu kararın siyasi olduğunun göstergesi.