Ailesi ve arkadaşları Ekrem İmamoğlu'nu anlattı
Arkadaşları, seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu anlattı.
Seçilmiş ve mazbatası elinden alınmış İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu her kesimden insanı kucaklayan tavrıyla insanların kısa zamanda gönlüne girdi. 23 Haziran seçimlerine az bir süre kala İmamoğlu'nun hayatı merak edilirken arkadaşları ve yakınları bilinmeyenleri anlattı.
Sözcü'de Özlem Gürses'in imzasıyla yayımlanan ve Ekrem İmamoğlu'nun gençliğine odaklanan yazı dizisinin ilk bölümü bugün yayımlandı.
Gürses, diziye "Tüm Türkiye ocak ayından bu yana onu konuşuyor. Kampanyasına vatandaşların sadece yüzde 10'unun tanıdığı, mütevazı bir CHP İstanbul adayı olarak başladı. Ve günlerce bitmeyen yeniden oy sayımlarının ardından, gerçek bir demokrasi kahramanı olarak mazbatasını aldı! Ancak sadece 18 gün sürdü. YSK'nın kararıyla, İmamoğlu, seçimi ikinci kez kazanmak azmiyle yine sokaklarda, İstanbullularla. O, İstanbul'un seçilmiş son başkanı" ifadesiyle başladı.
Ekrem İmamoğlu'nun çocukluğu
Dizinin bu bölümünde "Kimdir Ekrem İmamoğlu? Hikayesi nerede başladı, nasıl bir ailede büyüdü, nasıl bir çocukluk geçirdi? Okul hayatı nasıl ilerledi, önce iş hayatına sonra siyasete nasıl atıldı? Başarısının arkasında hangi kişisel özellikleri var? Arkadaşları ve ailesi onu nasıl anlatıyor?" sorularına yanıt aradığını belirten Gürses, şöyle devam etti:
"Gazeteniz Sözcü'de 5 gün sürecek bu yazı dizisinde tüm bu soruların yanıtlarını bulacaksınız. Her bir bölümü kaleme alırken, en çok değerli iletişimci dostum Şirin Mine Kılıç'ın 2016'da hazırladığı ve bugünlerde yeniden basılan ‘Benim Sevgili Başkanım’ kitabından yararlandım, bu nedenle kendisine ve Humanist Yayınevi'ne özel izinleri için kalpten teşekkür ediyorum. Bir teşekkür de sağladığı fotoğraflar ve ek bilgiler için yıllardır İmamoğlu'nun siyasal kampanyalarını yürüten Öykü Ajans Başkanı Necati Özkan'a… Ve tabii Beylikdüzü Belediyesi için arşiv niteliğinde unutulmaz belgeseller çeken Cengiz Özkarabekir'e…
‘HER ŞEYİ PAYLAŞIRDIK'
Hava ve Hasan İmamoğlu'nun ilk çocuğu Ekrem, 4 Haziran 1971'de Trabzon'da doğar. Ve tüm eğitim hayatı da Trabzon'da geçer. Çocukluk arkadaşı Sadettin Çoban o yılların en iyi tanığı. ‘Her günümüz beraber geçti. Birlikte Kur'an kursuna giderdik. Arkadaş canlısıydı, açık sözlüydü, kolay iletişim kurardı, özgüveni yüksekti. Çocukken bile herkese yardım ederdi’ diye anlatıyor.
Dayısının oğlu Volkan İnan için ise ilkokul günleri bugünkü kadar taze: ‘Çocuk Esirgeme Kurumu okulumuzun hemen karşısındaydı. Her şeyimizi o çocuklarla paylaşırdık. Ekrem onlarla bağını hiçbir zaman koparmadı, hâlâ da görüşüyor.’
İlkokul beşinci sınıfta hentbolla tanışır ve turnuva için ilk defa Trabzon dışına, Aydın'a gider. Hayatında ilk defa gördüğü mandalina ve portakal ağaçlarına hayran kalır! 10 gün geçirdikleri Aydın'dan Türkiye beşincisi olarak dönerler.
Trabzon Lisesi'nde ise en büyük hayallerinden birini gerçekleştirir, Şenol Güneş ve Kadir Özcan'ın da oynadığı okul futbol takımına kaleci olur. Liseden takım arkadaşı Coşkun Yılmaz, o yıllardaki Ekrem'i ‘sadık ve güvenilir’ olarak tanımlıyor: ‘Lisede bir final maçı penaltılara kalmıştı. Ben penaltıyı kaçırdım. Son penaltıyı rakip takım atacaktı. Çok üzgündüm. Ekrem bana gelip sarılarak penaltıyı kurtaracağını söyledi. Ve penaltıyı kurtararak hepimizi sevince boğdu.’
HAYALİMİN PEŞİNDEN GİTTİ
Hakan Karanis de İmamoğlu ile liseden beri arkadaş… ‘Ona hep, ‘Ben başbakan olacağım, sen de benim yardımcım olacaksın' derdim. Liseden sonra ben Ankara'da Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü'nde okudum. Benim siyaset hayalimin peşinden giden Ekrem oldu.’
Lise biter, 17 yaşında Girne Amerikan Üniversitesi İşletme Bölümü'ne başlar. Futbol aşkını da yanında getirmiştir, Kıbrıs'ın önemli takımlarından Türk Ocağı Limasol Spor Kulübü'nün antrenmanına gider. Artık takımın kalecilerinden biridir.
Takım arkadaşı Ogün Güntem, ‘Hepimize güven veriyordu. Temiz bir kişiliği vardı. Ailesi varlıklıydı ama o orta halli bir ailenin çocuğu gibi mütevazıydı’ diye anımsıyor genç Ekrem'i.
SOSYAL DEMOKRAT FUTBOL
O yıllarda Kıbrıs Türk Ocağı Spor Kulübü'nün Başkanı olan Aysol Cibo ise Ekrem'i şöyle anlatıyor: ‘Bana ‘Trabzonlu Ekrem adında bir kaleci var, idmanlara katılmak istiyor' dediler. ‘Gelsin deneyelim' dedim. Ekrem'i aldık, çok da başarılı oldu, kulübe hemen ısındı. Maça çıkmadan önce motivasyon konuşması yapardık, Ekrem'in gözleri dolardı. Ülkesine, milletine, dinine bağlı bir çocuktu. Bizimle zaman geçirdikçe, bizi tanıdıkça, bizim değerlerimizi anladıkça bizden çok etkilendi. Ve bizim gibi sosyal demokrat oldu. Ne solcuyduk, ne sağcı, sosyal demokrattık.’
Ne sağcı, ne solcu… Sosyal demokrat. Tam da bugünün İmamoğlu siyaset çizgisini anlatmıyor mu bu tanımlama? Peki Kıbrıs'tan sonra ne oldu? İş hayatına nerede başladı, siyasete nasıl girdi? Tümü
İŞTE İMAMOĞLU'NUN AİLESİ
Hala-dayı çocukları Hava ile Hasan'ın evliliğini isteyen, iki genci bir araya getiren kişi; Mevlüt İmamoğlu, yani Ekrem İmamoğlu'nun dedesi.
İstiklal Savaşı Gazisi olan dedesini şöyle anlatıyor Ekrem İmamoğlu:
‘Mevlüt Dedem, 1895 yılında Pulathane'nin (Akçaabat) Caneni (Cevizli) Köyü'nde dünyaya gözünü açmış. Aslında çok da açamamış belli ki, ‘Bu yaşamaz' denilerek bir kenarda eceline terk edilmiş. Kim derdi ki o ölüme terk edilen bebek, 1977 yılının Temmuz ayına kadar gözlerini hep açık tutacak diye. Savaşlara, hastalıklara rağmen hayata sımsıkı tutunup genç yaşında ailesinin hayattaki tek erkeği olarak kalacak diye. Kader mi, tesadüf mü diye kafamı karıştıran çok sayıda hikayenin de sahibidir Mevlüt dedem. Onun mücadelesini biraz, Cumhuriyet'in hikâyesine benzetirim. En zorlu bir anda hayata tutunmak ve sonra yeni ve güçlü bir hayat inşa etmek…’
Küçük Ekrem, 6 yaşına kadar Mevlüt Dedesi'nin yanından hiç ayrılmamış. Savaş anılarını da aileye dair tarihi bilgileri de hep ondan dinlemiş:
‘Mevlüt dedem, savaş görmüş aklı başında her asker gibi savaşlardan nefret ederdi; ‘Çok acımasızdır savaş, Allah ülkemizi savaşlardan korusun' derdi. Onun bu sözleri, İsmet İnönü'ye karşı yapılan eleştiriler sırasında hep aklıma gelir. Bu ülkeyi, her türlü diplomatik manevrayla 2. Dünya Savaşı'na girmekten alıkoyması ve tek bir çocuğu dahi babasız bırakmaması büyük takdire şayandır.'
CEHALETİ SEVMEZDİ…
Dedemin savaş kadar sevmediği bir şey daha vardı: Cehalet. Kendisi okur yazar olmadığı halde tüm ailemize iyi eğitim almamızı telkin ederdi. Cumhuriyet sevgisi, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına olan bağlılığımız bize dedemden mirastır. Ne mutlu bana ki Hacı Mevlüt İmamoğlu'nun bizzat hissettirdiği Atatürk ve Cumhuriyet sevgisiyle büyüdüm. Bir tane bile okur yazarı olmayan küçük bir Karadeniz köyünde, büyük bir istiklal mücadelesinde yok olmaktan kıl payı kurtulmuş bir ailenin ferdi olarak, bugün İstanbul'a hizmet etme şansı buldum.’
Anne Hava: Annesi Hava, kamyon şoförü bir babanın 8 çocuğundan biri. O kuşağın pek çok Anadolu kadını gibi okul görmemiş, çok istediği halde okuyamamış.
Küçük yaştan itibaren evdeki kadınlar ne yapıyorsa, Hava da onu yapmış; mutfakta, işte, tütünde, tarlada hep çalışmış. Trabzon- Akçaabat arasındaki Yıldızlı'da daha 13 yaşındayken, dayısının kereste fabrikasının da yemeklerini yapıyormuş Hava.
Dayı oğlu Hasan'la ilk tanışması da böyle… 6 yıl nişanlılıktan sonra 19 yaşında evlenmiş Hasan'la. O günden itibaren de hayatı boyunca kendi parasını kendi kazanmış. Bütün kadınlara da aynısını tavsiye ediyor. Onca iş arasında okuma yazmayı da yine kendi kendine öğrenmiş. İmamoğlu ‘Elbette babam ayrı ama ben ilk 8 yılımı, kardeşim doğana kadar annemle iç içe geçirdim, vicdanımı ve insan sevgimi ondan aldım’ diye anlatıyor…
Baba Hasan: Hasan, üç kardeşin en büyüğü… Önce Erzurum Ziraat Fakültesi'ne kayıt yaptırmış, oradan da Ankara Diş Hekimliği bölümüne geçmiş. Ama baba Mevlüt İmamoğlu ‘Sana ihtiyacımız var’ deyince, eğitimini bırakmış. Nalburiye dükkanı ile başlayan, zamanla bir kereste imalathanesine dönüşen şirket, şu anda İmamoğlu İnşaat markası altında devam ediyor. ‘Ailede en çok çekindiğim kişi’ diye anlatıyor babasını İmamoğlu.
Kız kardeş Neslihan: İmamoğlu 8 yaşındayken kız kardeşi Neslihan dünyaya gelmiş. Endüstri Mühendisi Neslihan İmamoğlu Yakupçebioğlu ağabeyi Ekrem'i şu sözlerle anlatıyor: 'Bana hep güven veriyordu. İlerleyen yıllarda aileyi toplayıp bir araya getiren de o oldu. Küçükleri, gençleri, benim akranlarımı hep destekledi. Çok etkileyicidir, insanları harekete geçirmeyi sever.'"
YARIN: İstanbul'a dönüş, iş yaşamı siyasete giriş ve Beylikdüzü'ne hazırlık.