AKP, 'mağduriyeti' CHP'nin elinden almanın peşinde
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, AKP'nin seçim çalışmalarına dair bir kulis yazdı.
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, AKP'nin seçim çalışmalarına dair bir kulis yazdı.
Selvi, AKP'nin seçimlerin iptali nedeniyle 'kullanılacak olan mağduriyeti' CHP’nin elinden almak için karşı kampanya planladığını söyledi. "Binali Yıldırım’ın ön plana çıkarılacağını söylemiştim" diyen Selvi, "AK Parti, ’Asıl mağdur Binali Yıldırım’ diyecek" ifadesini kullandı.
Selvi, "AK Parti’nin sloganı ve seçim stratejisi" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümünde şunları kaydetti:
YÜKSEK Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimlerini iptal kararı, sıradan bir karar değil. Siyasi süreçlere damgasını vuracak kadar önemli bir karar. Seçmenlerin siyasi tercihlerini etkileyecek kadar önemli bir karar. Çünkü 23 Haziran’da sadece adaylar ya da partiler oylanmayacak, YSK’nın kararı da oylanacak. O nedenle gerekçenin güçlü bir hukuk metni olması gerekiyor.
Her defasında uyarma gereği duyuyorum. YSK’nın gerekçeli kararı yayınlandığında tartışmalar sona erecek değil. Çünkü halkımız gerekçeyi değil, iptal kararını tartışıyor.
YSK kararı beklenirken, bir yandan da AK Parti ve CHP’nin seçim kampanyasına ilişkin bilgileri paylaşmak istiyorum. AK Parti ve CHP, 23 Haziran seçimlerine yeni sloganla, yeni taktiklerle hazırlanıyorlar.
CHP yarın Bomonti Hilton Oteli’nde seçim kampanyasını başlatacak. Seçim otobüsünün önüne çıkan bir gencin “Ekrem abi, her şey çok güzel olacak” diye seslenişi CHP’nin ana sloganı olacak. Onun bir tık altında yeni bir sloganın da kullanılacağı söyleniyor.
AK Parti ise CHP gibi bir lansman yapmayı planlamıyor. Bu hafta içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir sunum yapılacak. Ama Erdoğan yeni bir başlangıç ve taze bir moral olması açısından bir tanıtım toplantısı düzenlenmesini isteyebilir.
BU KEZ FARKLI KAMPANYA
AK Parti bu kez sakin bir kampanya yürütmeyi planlıyor. Medyada çok fazla görünür olmak, billboard’ları doldurmak, seçmenin başını her çevirdiğinde AK Parti’yi görmesi gibi bir amaç güdülmeyecek. Çünkü “baskın” bir seçim kampanyasının bir aşamadan sonra seçmende rahatsızlık oluşturduğu tespit edildi. Zaten iletişim tekniği açısından da “baskın kampanya” tarzı sorunludur. Bir noktadan sonra rakibe mağduriyet sağlar, kampanyayı yapana karşı bir tepkinin oluşmasına neden olur.
AK Parti, gösterişli kampanya yerine birebir iletişimi tercih ediyor. 1994 seçimlerinde olduğu gibi birebir insanların kazanılması hedefleniyor. Bunun için hemşeri grupları üzerinde çalışılmaya başlandı. Ramazan ayı olması nedeniyle iftar ve sahur programları yapılıyor. Bunlara da “gönül sofraları” deniliyor. Ramazan ayı boyunca AK Parti teşkilatlarının 3-4 bin gönül sofrasına katılması hedefleniyor.
AK Parti’de öncelikli hedef, sandığa gitmeyen seçmenleri ikna etmek. Bunların arasında kırgın AK Partililerin önemli bir oranı oluşturduğu düşünülüyor. İlginç gelecek belki ama AK Parti, sandığa gitmeyen AK Partilileri anlamak için araştırma yaptırıyor. Neden sandığa gidilmediği ve ne yapılırsa oy kullanacağı yönünde sorular soruluyor.
AK Parti’nin seçim kampanyası 31 Mart’taki kampanyanın neredeyse tam tersi. O zaman yapılanlar yapılmayacak, o zaman yapılmayanlar yapılacak.
O nedenle bol vaat yağmuru olmayacak. Daha çok “Biz İstanbul için söyleyeceklerimizi zaten 31 Mart’tan önce söylemiştik. Onlar aynen geçerli”denilecek.
Seçimlerin iptali nedeniyle kullanılacak olan mağduriyeti CHP’nin elinden almak için karşı kampanya planlanıyor. Binali Yıldırım’ın önplana çıkarılacağını söylemiştim. AK Parti, “Asıl mağdur Binali Yıldırım” diyecek.
POZİTİF KAMPANYA
31 Mart’ta beka temelli negatif bir kampanya yürütülmüştü. Oysa AK Parti her zaman pozitif bir kampanya yapardı. Negatif kampanyanın İstanbul’da yararlı olmadığı görüldü. Bu kez pozitif bir kampanya yürütecek. Ticaret ve ekonominin merkezi olan İstanbul’da seçmene umut verilmeye çalışılacak. AK Parti’nin seçim sloganı “umut” eksenli olacak. Huzur iklimini esas alan ve kitlelere umut verecek bir kampanya olacak.
AK Parti’de Kürtler ve Karadenizlilere yönelik olarak özel bir strateji uygulanıyor. Kamuoyu önüne çıkmak istemeyen kanaat önderleri Kürtlerle birebir görüşmeler yaparak, istek ve taleplerini tespit edip ikna olmaları için çalışacak.