AKP'li seçmen: Biz kendimiz hırsız olmuşuz
Fatih’te yaşayan AKP’li seçmenler, zamların “milletin içindeki hırsızlardan” kaynaklı olduğunu düşünüyor. Geçim derdinden şikâyet edenlerin ise “abarttığı” ifade ediliyor.
GERÇEK GÜNDEM - FİLİZ GAZİ
Önümüzdeki olası seçimle ilgili çeşitli kulis bilgiler dönüyor. En yakın seçim tahmini için Kasım ayına işaret ediliyor. Keza muhalafet partileri de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçime gitmek dışında başka çaresi olmadığını düşünüyor. Anketler ise Cumhur İttifakı'nın aleyhine sonuçlar ortaya koyuyor.
AKP’nin tabanını oluşturan semtlerde durumun nasıl olduğunu öğrenmek için Fatih’e gittik. İslamcı kesimin yoğunlukta olduğu semtte artan gıda fiyatları, kiralar ne ifade ediyor? AKP’nin dinsel ve muhafazakar söyleme başvurması, Osmanlı geçmişini bir politika enstrümanı olarak kullanmasının sokakta karşılığı halen var mı? Olası seçim ve muhalefet partileri için ne düşünülüyor? Gezicilere söylenen “sürtük” lafını nasıl buluyorlar? Fatih’te yaşayan AKP’li seçmenlerle konuştuk.
‘O LAFI GAYET YERİNDE BULUYORUM’
Yavuz Karatay 45 yaşında. Bir kahvehanede yevmiye alarak geçiniyor. Karatay’la çalıştığı kahvehanenin önünde konuşuyoruz. Lafını çok az kesiyorum. Sorulara hazırlıklı gibi konuşuyor:
“Burdan 200 lira yevmiye alıyorum. Günde iki paket sigara içiyorum. Üç öğün yemek yiyorum. Hani nerde kötü ekonomi? Benim sigortam dahi yok. Yaşım 45. Tutunacak bir dalım yok benim ama nedir? Devletime, Erdoğan’a isyan etmiyorum. Çalış, kazan, ye… Hayatımdan memnunum. Hayatımdan şikayetçi olsaydım günde iki paket sigara içmezdim”
“Millet çatır çatır birasını içiyor. Kriz bunun neresinde hanımefendi? Kriz bizim içimizde, biz yaratıyoruz krizi. İki aydır eleman arıyorum. Bulamıyorum. Yeni nesil hazır paraya alışmış. Bütün taşı Tayyip Erdoğan’a atıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin başından bu adam giderse, bu ülkenin vah haline! Kılıçdaroğlu neyi yönetebiliyor? Gitsin dedelerine baksın. Lozan Anlaşması’nı kim imzaladı? Bu zamlar, inan Tayyip Erdoğan’a suikasttır. İnan yani… Ben toptancıdan yağ alıyorum. Misal 10 TL’ye aldığım yağın üzerine 30 TL koysam vicdansızlık yapmış olurum. Dernek Başkanı diyor, bu çayı 1 TL’ye sat, ben 5 TL’ye satıyorum. Ee suç benim. Bu ülke neler gördü. Hala anlatıyorlar. Allah başımızdan eksik etmesin onu. İçimizde çok cahil var, anlatamazsın sen onlara.”
Karatay’a Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi’deki direnişçilere ettiği lafı soruyorum. Sorumda “direnişçi” sözcüğü elbette yok. Geziciler diyorum. Şöyle yanıtlıyor:
“O lafı gayet yerinde buluyorum. Çok güzel konuşmuş, harika konuşmuş. Bayanlara saygı duyuyorum. Bütün bayanlara söylememiş bunu. Hapçılar, tinerciler, şarapçılar hepsi orada toplanmış, bir araya gelmiş güzelim İstanbul’u, bu ülkeyi yakacaklar he? Üç beş tane çapulcu… İmamoğlu ya, kim o? Beylikdüzü’nü düzeltemeyen adam gelip Fatih’i mi düzeltecek? Devletten maaşını alıp ülkesini şikayet ediyor. Kılıçdaroğlu da kaç defa gitti yurt dışına. Ülkeyi şikayet etti. Size soruyorum bir gazeteci olarak. Ayıp değil mi?”
“Avrupasından tut, Amerikasına kadar Türk’ün dostu yok. 15 Temmuz’da bütün Avrupa onun asılmasını bekledi. Ne dedi? Ben milletimin yanına gideceğim. Böyle bir lider dünyada gelmez. Kötü biri olsa 22 sene bir ülkeyi yönetebilir mi?”
Hemen yanımıdaki beyefendi ise “Şimdi her ailede üç araba var. Nerde fakirlik?” diye lafa karışıyor.
‘SİYASETTE ÇALMAYAN YOK’
Fatih’te Horhor Mahallesi’ndeki bir kahvehane işletmecisi ile konuşuyoruz. 55 yaşındaki İzzet Baren kendini bildi bileli AKP’ye oy verdiğini söylüyor. Geçim derdinden şikâyet edenlerin “abarttığını” ifade ediyor. O da her evde üç araba olduğunu söylüyor:
“Türkiye’nin ekonomisi düzelmesin diye bizi Amerika bağlıyor. O gelsin, başka da parti yok zaten. 6 kişi bir araya gelirse ne olur? Karmakarışık çorba olur. Vaatlerine inanmıyorum. Seçim zamanı önümüze atılan sözler… Ekonomi bütün dünyada kötü. Pandemi oldu, iyice bozuldu yani. Şikayet edenlerin yarısı yalancı. Geçimsizlik diye bir şey yok. Millettin abarttığı… Herkes geçiniyor. Ama zor ama kolay... Her evde üç tane araba var. Nasıl bir fakirlik bu? Şu an en iyisi o. Kılıçdaroğlu bir gün başka şey söylüyor, öbür gün başka şey… Ekonomiyi götürecek kapasitede değil bence. İmamoğlu, çaylak. O ülkeyi yönetemez, kendini zor yönetiyor. Onu yapacağım, bunu yapacağım dedi. Hiçbir şey yaptığı yok.”
Baren, bunları söylerken yan masamızdaki 60’lı yaşlarındaki bir beyefendi “Aynı Erdoğan gibi konuşuyorsun” diyor. Yarı ciddi yarı şaka konuşuyorlar. Baren’e Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı iddiaları soruyorum. Örneğin iki vakıf üzerinden ABD'ye para aktarıldığı yönündeki açıklamalarına ne diyor?
“O kadar olacak. Siyasette çalmayan yok” diye yanıt veriyor.
Yan masadan yine laf geliyor:
“Öğrencilere hayır için yaptı. Çiftlik alıyor, hayır için yaptı. Her şeyi hayır için yapıyor. Çalıyor ama alnı secdeye değiyor değil mi?”
‘BENİ EKONOMİ DEĞİL, GÜVENLİK İLGİLENDİRİYOR’
Yine Fatih’te başka bir kahvehanedeyiz. İki çocuğu olan, Nevşehirli Hasan Atasoy'la konuşuyoruz. Atasoy da “dış güçlerle” durumu izah ediyor:
“Günümüzde insanlarda tasarruf diye bir şey yok. Oturduğu evden, bindiği arabadan mutlu değil. Hep daha fazlasını istiyor. Dünyada da böyle. Bunun için Erdoğan’ı suçlamıyorum. George Soros, beş yıl önce dedi ki, ‘Fakirle zengin arasındaki fark 27 kat, bu 227 kat olabilir.’ Şuan dünyayı parmakla sayabileceğiniz insanlar yönetiyor. Dünya konjonktürü böyle yani.”
“Seçim zor görünüyor. Dünya çok büyük olaylara gebe şuanda diye düşünüyorum. Bu adamların korkunç planları var. (Kimlerin diye sorduğumda İsrail ve Amerika diye yanıtlıyor) Planlar yapılmış. Bak şimdi Rusya’yı dövdürüyorlar. Türkiye’yi parçalamak istiyorlar. Amerika PYD’ye silah gönderiyor. Beni burada seçim ilgilendirmiyor, Türkiye’nin güvenliği önemli. Ekonomi bile beni şu anda ilgilendirmiyor. Bir ekmek bulur yeriz ama vatan bulamayız. Rockefeller falan… Bizi böcek gibi görüyorlar. Sana, bana, Müslümana, gayrimüslime… Dünyayı insanlık düşmanı kişiler yönetiyor.”
“Alternatif olduğunu düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu’nun muhalefetinden dolayı Erdoğan’ı şanslı buluyorum. Kaç kez Erdoğan onu mahkemeye verdi. Yalan söylediği tescillendi. Siyaset boşluğu kabul etmez, illa biri gelir ama yani bundan daha iyi birini düşünemiyorum. Kaç kere seçime girdi, kazandı. Üretim yok, herkesin üretmesi lazım. Ben Nevşehirliyim. İnsanlar kahvede oturuyor. Yanıbaşında iki dönüm arazisi var, ekmiyor. Çiftçiye para veriliyor ama denetleme yok. Arada parayı alanlar var. Erdoğan ne yapsın?”
‘BİZE DEMOKRASİ FAZLA GELİYOR’
57 yaşıdaki Hasan İlhan, altı çocuğu olduğunu söylüyor. Muhalefeti “vatan haini” olarak nitelendiriyor ve şöyle devam ediyor:
“PKK ona göre terörist değil, Selahattin Demirtaş dışarı çıksın, yok Kavala dışarı çıksın. Geldiğimizde bütün bunları serbest bırakacağız diyor. Nasıl bırakıyorsun? Madem yargıya emir veriyor bu hükümet, sen nasıl bırakacaksın onları?”
Kendisinin de bazı zamanlar geçim derdine düştüğünü söyleyen İlhan’a zamları sorduğumda ise şöyle yanıtlıyor:
“Herkes kafasına göre zam yapıyor. Aradaki oyunbazları devletin bulması gerekiyor. Şurdan birini tut getir, vatanı soyar. Biz kendimiz hırsız olmuşuz. Vergiyi kaçır, onu kaçır, bunu kaçır. Sonra devletten her şeyi bekle. Yok ya… Erdoğan’a gökten yağmıyorki, yerden toplayıp, versin millete. Petrol yok, doğal gaz yok… Yeni bulundu, ne zaman çıkacak? Sanki manavdan elma almaya gidiyorsun.”
İlhan’a da “sürtük” sözünü soruyorum.
“Gezi olaylarında Taksim’e gittim. Ben devletin yerinde olsam bunlara kurşun bile sıkmam, kellesini keser atarım. 3-4 tane ağacın yeri değişecek diye milyarlarca zarar verdiler, ortalığı kan gölüne çevirdiler. CNN’i, BBC’si, Reutersi’i hepsi oradaydı. Milletin elinde bira şişeleri… İmamoğlu ağaçları kesti. Niye bir şey demediler. Koç Holding, Sarıyer’de ağaçları kesti, yerine üniversite yaptı. Niye bir şey demediler? Bize demokrasi fazla geliyor. Ben 12 sene Rusya’da çalıştım. Orda bir arkadaşım, ‘biz yağsız da kalsak, ekmeksiz de kalsak Putin’in arkasındayız’ diyor. Onlardaki bilinç, bizdeki bilinç… Biz üç kuruşa vatanı satıyoruz. Çanakkale’de şehit olanlar şu toplumu görse tekrar orada savaşırlar mıydı? Biz burada küçücük eziyet görsek, her şeyi satıp gidiyoruz. Ablacım, saray onun mu? Diyelim seçilemedi. Oraya yeni cumhurbaşkanı gelecek. Adam, cebine koyup götürecek değil. Ona bakarsanız Atatürk’ün kabrinin bulunduğu yere dünya masraf yapılıyor. Koca, devasa bir yer. Onu niye söylemiyorlar? İki tabur asker orada görev yapıyor. Ne gereği var?”
“Suriye’den, Libya’dan çekilirsek ne olur? Oradan çıktığımızda Türkiye’de bombalar patlar. Bu adam orada ne işimiz var diyor. Amerika’nın orada ne işi var? Erdoğan’ı yanıltıyorlar, tek kaldı. FETÖ’cüler zamanında öğrencileri okutup, bir yerlere getirttikleri için devlet kademelerinde koyacak adam yok. FETÖ’cüyi mi koysun? Öbürünü koyuyor. O da liyakat sahibi değil. Bayraktar için Ruslar şarkı yaptı. Bütün dünyanın gözü burada.”
Konuştuğum kişilerin sözlerinin bir kısmını buraya alabildim. Nefret söylemlerini olabildiğince almamaya çalıştım. Yine gerçekliği olmayan şeyler de ifade edildi. O kısımları da kırpmaya çalıştım. Özetle, toplumun bir yüzünde bunlar konuşuluyor.