AKP'ye bir uyarı da Sedat Ergin'den: İmamoğlu daha da güçlenir
Sedat Ergin, İBB Başkanlığı görevine başlayan CHP'li Ekrem İmamoğlu ile ilgili AKP'ye uyarılarda bulundu.
Hürriyet Gazetesi yazarı Sedat Ergin, dün mazbatasını alarak İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevine başlayan CHP'li Ekrem İmamoğlu ile ilgili AKP'ye uyarılarda bulundu.
Sedat Ergin, İstanbul seçimlerinin yenilenme ihtimali hakkında ise, "Bütün dünya ve kabul edelim ki Türk kamuoyunun da çok geniş bir kesimi, İmamoğlu’nun bu seçimi bileğinin hakkıyla kazandığına ikna olmuştur. Yaratılabilecek bir mağduriyet algısı İmamoğlu’nu muhtemelen daha da güçlendirecektir" yorumunda bulundu.
Sedat Ergin'in "İmamoğlu’nun başkanlığı normalleşmenin önünü açmalı" başlıklı köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
‘MİLLET ittifakı’nın İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun dün Adalet Sarayı’na giderek mazbatasını almasıyla birlikte, 31 Mart yerel seçimlerinin en önemli siyasi sonucu dün itibarıyla kesinleşmiş bulunuyor.
İmamoğlu’nun bu sorumluluğu üstlenmesi, neresinden bakılırsa bakılsın Türkiye’de siyasetin akışı, kuralların, kurumların işleyişi ve Türk demokrasisinin yolculuğu açısından pek çok hayati sonucu içinde barındırıyor.
Öncelikle, sandıklar üzerinde pek alışagelmedik boyutlar kazanan itirazlarla ilgili bütün süreçlerin demokratik sabırla yürütülmesi kayda değer bir olgunluk sınavı olmuştur. Bütün tartışmalara, yaşanan gerilimlere karşılık kurallar işlemiş ve İstanbul İl Seçim Kurulu mevzuata uygun bir şekilde seçimin galibine yetki belgesini takdim etmiştir.
Demokrasiler meşruiyetlerini ve gücünü iktidarın siyasi rakipler arasında sandıkta tecelli eden iradeye saygılı bir şekilde barışçı yoldan el değiştirebilmesinden alır. Türkiye’de 1950’de iktidarın seçim yoluyla CHP’den Demokrat Parti’ye geçmesi, keza 1994’te İstanbul Belediye Başkanlığı’na Refah Partisi adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın gelmesi nasıl demokrasi tarihimizin önemli dönüm noktaları olduysa, dün İstanbul Belediye Başkanlığı makamında gerçekleşen devir teslim töreni de aynı ağırlıkta bir siyasi hadisedir.
Türkiye’nin kültürel ve ekonomik başkenti olan en büyük kentinin belediyesi 25 yıla yakın bir süre muhafazakâr dünya görüşünün yönetiminde kaldıktan sonra sosyal demokrat muhalefetin kontrolüne geçmektedir, ülkenin başkenti Ankara ve diğer büyük metropollerde de yaşandığı gibi.
*
Kuşkusuz, AK Parti’nin yaptığı itiraz çerçevesinde Yüksek Seçim Kurulu’nun önümüzdeki günlerde İstanbul’la ilgili alabileceği bir seçim yenileme kararının tümden ihtimal dışı olmadığını not etmemiz gerekir. Ancak 15 milyonluk bir dünya şehrinde seçilmiş bir belediye başkanının koltuğa oturmasından sonra seçimin iptalinin yol açacağı sonuçları herkes büyük bir hassasiyetle tartmak durumundadır.
Bütün dünya ve kabul edelim ki Türk kamuoyunun da çok geniş bir kesimi, İmamoğlu’nun bu seçimi bileğinin hakkıyla kazandığına ikna olmuştur. Yaratılabilecek bir mağduriyet algısı İmamoğlu’nu muhtemelen daha da güçlendirecektir.
Konunun en hayati yönü şahısların ve partilerin çok üstündedir. Türkiye, 31 Mart 2019 itibarıyla bütün dünyaya demokrasisiyle ilgili bir başarı öyküsü sunmuş bulunmaktadır. Üzerinde yaşadığımız gezegende demokrasi rüzgârlarının hız kestiği, demokrasi güçlerinin zemin kaybettiği bir döneminin içinden geçiyoruz.
İşte böyle bir karamsarlık döneminde Türkiye, demokrasisini sandıkta etkili bir şekilde işletebilen, önde gelen metropollerinde köklü bir değişimi sandıkta barışçı yoldan hayata geçirebilen bir doğru demokratik model olarak bütün dünyayı şaşırtmıştır.
Türkiye’nin demokrasisindeki kusurlar nedeniyle sıkça eleştiriye uğraması alışageldiğimiz bir durumdur. Bu kez bu trafiğin tersi söz konusu. Yaşanmakta olan süreç aslında Türkiye’nin ‘yumuşak gücü’nün kendi içindeki başarısıdır. Bu yönüyle Türkiye’nin yumuşak gücü üzerinden bölgeye ve dünyanın dört bir köşesine kuvvetli bir demokrasi mesajı yayılıyor.
Özellikle Türk ekonomisinde son zamanlarda birbiri ardına meydana gelen kırılganlıklar dikkate alındığında, uluslararası finans sistemiyle bir güven ilişkisinin yeniden tesis edilmesi ihtiyacının belirdiği bir dönemde kuralların işlediği demokratik bir ülke görüntüsü Türkiye’nin elindeki en önemli kozdur."