'AKP'ye oy veren veliler de aynı isyanı haykırıyor'
Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, LGS’de yaşananları ve siyasi partilerin beyannamelerindeki eğitim vaatlerini değerlendirdi.
SERKAN ALAN/DUVAR- Türkiye’nin gündemi 24 Haziran’da yapılacak seçimlerken 2 Haziran’da Liseye Geçiş Sınavı (LGS)’na giren öğrencilerin sonuçlarının açıklanma tarihi değiştirildi. 22 Haziran olarak duyurulan sonuç açıklanma tarihinin 26 Haziran’a ertelenmesinin yanı sıra öğrencilerin tercihlerini belirleyecekleri yerleştirme kılavuzu da henüz yayınlanmadı.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın hiçbir gerekçe göstermeden sonuçların açıklanma tarihini ertelediğini söyleyen Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan ile süreci konuştuk. 24 Haziran öncesi seçim beyannamelerinde eğitime de yer ayıran partilerin vaatlerini de değerlendiren Aydoğan, hangi siyasi partiyi desteklerse desteklesin velilerin eğitime isyan ettiğini söyledi.
‘SONUÇLAR SEÇİMDEN ÖNE AÇIKLANSA BÜYÜK BİR TEPKİ OLURDU’
2 Haziran tarihinde yapılan LGS sınavının ardından sonuçların açıklanma tarihi seçimin sonrasına bırakıldı. Bunun seçime dönük bir adım olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Hiçbir sınav döneminde yerleştirme kılavuzu sınav sonuna ertelenemez. Her öğrencinin o sınava girmeden hangi okulu ne şekilde tercih edebileceğini öğrenmesi gerekir. Bunu da sınavın sonrasına ertelemişlerdi. Hiçbir gerekçe bildirmeden sınav sonucunun açıklanmasının ertelendiğini duyurdular. Eğitim Sen olarak bu sürecin başından itibaren kaygılarımızı dillendirdik. “Öğrencime Dokunma” diye bir kampanya hayata geçirdik ve nerede olursa olsun öğrencilerin ve velilerin birinci tercih ettiği liselerin Fen ve Anadolu liseleri olduğu yönündeki tespiti her yerde söyledik. Velilerin ve öğrencilerin tercihi bu olmasına karşın teşviklerle, devlet okullarına ayrılmayan bütçelerin özel okullara ayrılmasıyla velilere rağmen bir okullaşma politikası dayatılıyor. Her öğrencinin istediği okul türünde eğitim görmeye hakkı vardır. Bu yapılan sınav değişikliği de eğitim hakkı ihlalidir. En büyük kaygımız, yerleştirme kılavuzu öyle bir düzenlenecek ki çocuklar istemedikleri okul türlerine gitmek zorunda kalacaklar. Seçimin sonrasına yine tüm gündem seçim olacak. Sonuçlar seçimden önce açıklansaydı büyük bir tepki olurdu. Velilerin çok önemli bir kısmı başlarına ne geleceğinin farkında değil. Yüzde ona giren ve ayrımı reddettiğimiz “nitelikli okul” tanımında velilerin ilk aklına gelen Fen ve Anadolu liseleriydi. Yüzde onluk dilime giren çocuklar üzerinden yerleştirmeye tabi tutulan okulların yarısından fazlası meslek ve imam hatip liseleri olarak belirlendi. Hem yüzde onluk dilim hem de adrese dayalı çember sistemi üzerinden yerleştirme kılavuzu yayınlanınca veliler farkına varacaklar. Kendilerine istemedikleri okulun dayatıldığını görecekler.
‘ÇOCUKLAR 2 HAZİRAN’DA BÜYÜK BİR ŞOK YAŞADILAR’
Sınavdan ağlayarak çıkan öğrencilerin görüntüleri paylaşıldı özellikle sosyal medyadan. Sınavın içeriğine dair ne söylemek istersiniz?
2 Haziran’daki sınav öncesinde MEB çok az örnek soru paylaştı. Az sayıda örnek soru sınava dair gösterge olamazdı. Deneme sınavlarında gösterdiği örneklerle 2 Haziran’da sınavda çıkan soruların hiçbir ilişkisi yok. Çocuklar 2 Haziran’da büyük bir şok yaşadılar. Türkiye’nin her yerinde binlerce çocuk ağlayarak okullardan çıktılar. Matematik ve fende de beklemedikleri boyutta ilgisi olmayan sorular soruldu. Hâlâ tamamını yapan öğrenci açıklanmadı. Geçmiş yıllarda yüzlerce okul açıklardı. MEB’in genel projesi ortada ama kadrolar o kadar liyakat dışı kadrolar ki sınavın nasıl hazırlanacağını dahi bilmiyorlar. Baştan beri sınav sistemlerine itiraz ediyoruz. Sınav üzerinden bir şey oluşturulacaksa zorluk derecesi eşit olarak dağıtılmak zorunda. Bu sınavda Türkçede başarılı olan öğrenci cezalandırılmış durumda. Özellikle matematik ve fen temel alınarak yerleştirme esas alınacak. Tüm sorulara bir buçuk dakika ayrıldı. Zorluk derecesi eşit olmayan sosyal bilimlere de 1.5 dakika matematiğe de 1.5 dakika ayrıldı. Bu kadar zor sorular sorup eşit zaman veremezsiniz çocuklara. Tüm bunları göz önünde bulundurmayan bir sınav yapılmıştır. Bir matematik öğretmeni bile o kadar kısa sürede o soruları cevaplandırmayabilir. Bir sayfayı bulan bir soruyu 13 yaşında bir çocuğun okuması ve anlaması zaten 1.5 dakika sürer. MEB bilimsel kriterlere uygun bir sınav bile hazırlama becerisini gösteremiyor maalesef.
‘ÜLKEMİZDE 16 YILDIR SINAVLARA GÜVENSİZLİK VAR’
Sınavda soruların dışarıya sızdığına dair iddialar da vardı ve ardından soruşturma başlatıldı.
Ülkemizde 16 yıldır bütün sınavlara dair büyük bir güvensizlik var. Bu kopya skandalları o kadar çok örnek yaşadık ki. Üç öğretmen hakkında soruşturma başladığı açıklandı. 2 Haziran’da sınav sorularının hazırlanma şekline dair bir sürü haber dolanırken MEB açıklama yapmıyor. Bu soruşturmaları kamuoyundan, velilerden duyuyoruz. “Hiçbir gerekçe belirtmeden sınav sonuçlarının açıklanmasının ertelenmesinin nedeni nedir? Bu soruları kimler hazırlamıştır?” diye sorduk. “Bu sınav sorularının sızdırılması başka yerlerde de var mıdır? Ne boyuttadır, gerçek midir?” dedik. Veliler sosyal medya üzerinden seslerini duyurmaya çalışıyorlar. 1 milyon 200 bin çocuğun hayatından bahsediyoruz. Aileleriyle birlikte milyonlarca kişinin kaygılarından bahsediyoruz. Kaygı bu kadar yüksek boyuttayken hâlâ nasıl açıklama yapılmaz?
‘BU ÇOCUKLARIN GÖZYAŞLARININ HESABI NASIL VERİLECEK?’
Geçtiğimiz haftalarda Sayıştay denetçiliği sınavında da bilgisayarların çalışmaması nedeniyle bazı adayların sınavları geçersiz sayılmıştı. O süreç de belirsizliğini koruyor.
Kadrolaşma öyle boyutlara geldi ki kendilerini denetleyemiyorlar. Liyakatın tamamen yok edildiği bir sistem yaşıyoruz. Okul yöneticilerinin ataması da mülakatla belirlenecek atanacak öğretmenlerin sonuçları da seçim sonrasına bırakıldı. Mülakatlar üzerinden liyakatın reddedildiği, liyakata sahip olmayan kişilerin hazırladığı sınavlardan söz ediyoruz. Bilgisayar sisteminin çökmesi, soruların sızdırılması, soruların bilimsel kriterlere uymadan hazırlanması bu liyakatsızlığın sonucudur. İnsanlar artık yeter noktasında. Binlerce çocuğun gözyaşı döktüğü süreç nasıl yaratılır? Bu çocukların göz yaşlarının hesabı nasıl verilecek bu ülkede? Milyonlardan bahsediyoruz, bu ülkenin geleceği olan çocuklardan bahsediyoruz. Bu isyan, seçmen tercihi ne olursa olsun herkesin isyanı. AKP’ye oy veren veli de aynı isyanı haykırıyor. CHP, HDP, MHP hangi partiye verirse versin çocuğu için haykırıyor. Bu çocukların torpilleri yok, bu çocukların cemaat ilişkileri yok. Bu çocuklar hepimizin çocukları ve tüm yapılanlarla gelecekleri yok ediliyor.
‘GEÇMİŞE GÖRE DAHA ÇOK GÜNDEMLERİNDE AMA YETERLİ DEĞİL’
24 Haziran seçimi öncesi seçim beyannamelerini açıklayan siyasi partilerin eğitim konusundaki vaatlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğitim ve bilim emekçilerinin yaşadığı saldırılar, KHK’larla hukuksuzca ihraç süreçleri, 15 Temmuz’dan sonra sözleşmeli atamaların hayata geçirilmesi, tüm boyutuyla korkunç bir saldırı süreci yaşanıyor. Eğitim sistemi o kadar kötü bir duruma geldi ki birçok parti eğitimle ilgili “seçim vaatlerinde” bulunmak zorunda kalıyor. Bu yeterli mi? Değil. Tüm dünyada eğitim aynı zamanda o ülkenin meselesidir. Ne kadar bilimi referans alan, tüm çocuklara eşit eğitim olanakları veren bir eğitim sistemi inşa ederseniz o ülkenin geleceğe dönük umudu o kadar canlı olur. Eğitim geçmişe göre siyasi partilerin daha çok gündeminde ama kesinlikle yeterli değil.
‘OKUL ÖNCESİNDEN BAŞLAYARAK EŞİT VE PARASIZ EĞİTİM’
Neler olması gerekiyordu beyannamelerde?
Okul öncesinden başlayarak tüm eğitimin eşit ve parasız olması gerekiyor. Kamusal eğitim ne teşviklerle sermayeye ne protokollerle cemaate devredilebilir. Anayasada belirtildiği gibi eğitim en temel haksa parasız, karşılıksız vermek zorundadır devlet. Bunu tüm partiler seçim beyannamelerinde dile getirmek zorundadır. Partiler hazırladıkları beyannamede en yüksek bütçenin eğitime ayrılacağını söylemelidir. Okullar tek başına binalardan ve bahçelerinden ibaret görülmemelidir. Yaşam alanı olarak ele alınmalıdır. Eğitim ve bilim emekçileri açısından da tüm hukuksuz ihraç edilenlerin geri dönmesi ve hukuk üzerinden sürecin işletilmesi gerekmektedir. Bizim mahkemelerden takipsizlik kararı alan arkadaşlarımız var. Buna rağmen işlemeyen OHAL Komisyonu onlarla ilgili bir karar almıyor. Mülakat ve güvenlik soruşturmalarıyla liyakatı reddeden uygulamaların son bulmasını istiyoruz. Geleceğe dönük kaygısı olan bilim emekçisinden başarı bekleyemezsiniz.
‘1+8+4 BİZİM DE DESTEKLEDİĞİMİZ BİR SÜREÇ’
CHP’nin beyannamesinde eğitim alanında 4+4+4 yerine 1+8+4 modeli yer aldı. Hükümet bunu imam hatiplerin kapatılacağı iddiasıyla eleştirdi. Sizce nasıl bir model 1+8+4?
1+8+4 okul öncesinin de ücretsiz olmasını temel alan ve bizim de desteklediğimiz bir süreç. Maalesef çocuklarımız üzerinden imam hatipe giden gitmeyen denilerek bir ayrıştırılma yaratıldı. Türkiye genelindeki kutuplaştırma hali çocuklarımız üzerinden de dayatıldı. 8 yıllık eğitim en temel haklardan biridir. Bu sürecin liseyle birlikte bütünlüklü olarak verilmesi en temel talebimizdir. Eğitim Sen olarak tüm çocuklarımız için bilimsel eğitim istiyoruz. Kamusal eğitim de en temel haktır. Bunların olacağı bir modeli kutuplaştırma dili üzerinden ayrıştırmak amaçlanıyor. Biz bu ayrıştırmaya kesinlikle girmedik ve girmeyeceğiz. Kendi okullarının imam hatipleştirilmesine tüm veliler isyan etmiştir. Bu ayrıştırmaya girmeden 1 + 8 + 4 ile de çocuk yaşta evliliğin, çocuk işçiliğin olmadığı, bilimsel eğitimin, kamusal eğitimin çocuklara eşit olarak verildiği bir eğitimi tüm çocuklara istiyoruz.