Akşener'den Mahir Ünal'a: Ona Cumhuriyet'i anlatmaktan utanç duyuyorum
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Mahir Ünal'a tepki gösteren Akşener, "Türkçe düşünemiyor musun? O senin kapasite problemin. Çünkü düşünce üretebilmek için önce düşünebilmek lazım." dedi.
GERÇEK GÜNDEM
Bu hafta gerçekleşen grup toplantısı, AKP’den ve milletvekilliğinden istifa ederek İyi Parti’ye katılan Eşref Fakıbaba’ya rozet takılmasıyla başladı. Toplantıda, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal'ın, "Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye'de yaşanmıştır. Mesela Fransız devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao'nun Çin kültür devrimidir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir." sözlerine tepki gösteren Akşener, "Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir ve tepeden tırnağa art niyetlidir." dedi.
Akşener'in açıklamasından satır başları şöyle:
Biz bundan 5 yıl önce onları uyarmıştık. İyilerin yolu medeniyet yoludur demiştir. İşte bu yüzden yolumuza çıkan hiçbir korkağa eğilmedik, bükülmedik, yenilmedik.
Ülkemizin yaşadığı krizler sarmalı maalesef her geçen gün büyümeye devam ediyor. Derinleşen yoksulluk, insanımızı içine çekmeye devam ediyor. Maaşlar kuşa dönmeye, cepler boşalmaya devam ediyor. Çünkü büyük ekonomi gurusu Bay Kriz ve üstün yetenekli ekonomi ekibinin ‘Yeni Ekonomi Modeli’ diyerek pazarladıkları ucube model yüzünden ekonomimiz can çekişiyor. Ülkemizi, yap boz tahtasına çeviren, milletimizi de kobay olarak gören bu akılsız, şuursuz ve kuralsız ekonomi yönetimi, her hafta yeni bir zihni sinir deneyi Türkiye’ye dayatıyor. Bu deneyler zincirinin, son halkasının adı belli oldu: Merkez Bankası Olmayan Bir Ülke Deneyi. Hayırlı uğurlu olsun!
"FAİZCİLERİN EN SEVDİĞİ KİŞİ ERDOĞAN"
Bay Kriz'in keyfi uğruna 85 milyonun geleceğiyle oynanıyor. Siz Sayın Erdoğan'ın faize karşıyım sözlerine bakmayın, bu dünyada faizcilerin en çok sevdiği kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bir yandan faizle savaşıyorum yalanıyla milletimizi meşgul ederken, bir yandan milletimizin bütçesini faiz lobisinin ayaklarına seriyor.
Bugün artık karşımızda, 'milletin adamı' diye ambalajlanan Sayın Erdoğan yok. Bugün artık karşımızda, Türkiye’yi enflasyon canavarına kurban eden, yandaşların, lobilerin, faizcilerin adamı, Bay Kriz var.
"İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ'NÜN ERDOĞAN'IN MİTİNG ALANINDA KALABALIK YAPMALARI İÇİN ÖĞRETMENLERE TALİMAT VERDİĞİ ORTAYA ÇIKTI"
AK Parti iktidarının, istisnasız her meslek grubuna karşı yürüttüğü kendisinden olmayanı itibarsızlaştırma politikası geçtiğimiz hafta da öğretmenlerimizi vurdu. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerimizin mimarları olan öğretmenlerimiz yine AK Parti’nin çarpık zihniyetinin prangalarına takıldı. Mesleki ve kişisel saygınlıkları bir kez daha çiğnendi. Sayın Erdoğan’ın Diyarbakır’da düzenlediği miting öncesinde; Diyarbakır İl Millî Eğitim Müdürü’nün ilçe müdürleriyle yaptığı bir toplantıda âdeta saadet zincirine yeni kurbanlar ararcasına öğretmenlerimize miting alanında kalabalık yapmaları için talimat verdiği ortaya çıktı. Şu utanmazlığa bir bakar mısınız? Sanki, İl Millî Eğitim Müdürü değil de AK Parti İl Başkanı… Sanki bir devlet görevlisi değil de kast ajansı… Sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aziz öğretmenlerinden değil de marabalardan bahsediyor… İşte size AK Parti’nin, devlet yönetimi anlayışı. İşte size iktidarın nazarında mitingler için dolgu malzemesine indirgenmiş, devlet memurlarımız… Yuh olsun! Yazıklar olsun!
Şimdiden uyarıyorum herkes ayağını denk alsın. Bundan sonra gözümüz bu tip haksız ve usulsüz uygulamaların üzerinde olacak. Çünkü üstadın da söylediği gibi ‘Sanma bu tekerlek kalır tümsekte… Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!’ Benden söylemesi.
SAĞLIK BAKANLIĞI'NIN YÖNETMELİĞİNE ELEŞTİRİ
İktidarın ısrarla itibarsızlaştırmaya çalıştığı bir diğer meslek grubu da doktorlarımız… Biliyorsunuz Sayın Erdoğan en son ‘Giderlerse gitsinler’ demişti. Belli ki yetmemiş olacak şimdi de gözlerini kalan doktorlarımıza dikmiş gözüküyor. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı bir yönetmelik yayınladı. Bu yönetmelik esasen mevcuttaki bir açığı kapatmak için yapılacaktı. Ancak tabii ki klasik bir Ak Parti hareketi olarak yasakçı ve baskıcı bir yöntem geliştirildi. Normal şartlarda hekimlerimiz, üniversite hastanelerinde, yarı zamanlı olarak çalışırken muayenehane açamıyorlar. Bu düzen yaklaşık 10 yıldır bu şekilde işliyor. Ancak hekimlerimiz, bu durumdan dolayı hem özlük haklarını büyük ölçüde yitirdikleri hem de özel merkezlerin tahakkümünden bunaldıkları için son yıllarda özel muayenehanelerde çalışmayı, tercih etmeye başladılar. Bu da kamuda ve özellikle zincir özel hastanelerde bazı branşlarda, ciddi doktor açığına, sebep olmaya başladı. İşte geçen hafta çıkan yönetmeliğin tam olarak bu açığı kapatması beklenirken; özel hastanelerin dışarıdan misafir hekim konsültan hekim anlaşmalarına sınırlama getirildi. Bunun için belirlenen oran da özel hastanenin toplam hekim sayısının yüzde 15’i olacak şekilde ayarlandı. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Böyle bir sorun çözme anlayışı olabilir mi? Ayıptır, günahtır.
"GEÇEN HAFTANIN TALİHLİ NEFRET OBJESİ KÜRTLER OLDU"
AK Parti'yi bir panik hali almaya başladı. Bu arkadaşları artık sandık sıkıştırmaya başladı. Bu durum artık ayan beyan ortada. İktidarın sonuna yaklaştıklarını artık enselerinde hissetmeye başladılar. Bu yüzden de kirli zihniyetlerini ortaya döker oldular. Her hafta yaptıkları abuk sabuk açıklamalarda siyasetin çivisini çıkardılar. Bu durumun yansımalarına Sayın Erdoğan'ın son haftalardaki nefret dolu hezeyan ataklarına da şahit oluyoruz. Hadi biz her haftanın olağan şüphelisiyiz de, çiftçiler, kadınlar, gençler derken geçen haftanın talihli nefret objesi de Kürtler oldu. Tuttu, bu ülkenin eşit ve şerefli vatandaşları olan Kürtleri PKK'lı ilan etti.
MAHİR ÜNAL'A TEPKİ: "BİZ EZELDEN BERİ TÜRKÇE KONUŞUYORUZ"
Sayın Erdoğan'ın kendisinden görmediği herkese karşı duyduğu öfke ve nefretin dışında bir de bu arkadaşın bazılarında biliyorsunuz bir de Cumhuriyet nefreti var. Bu memleketin temel değerlerine, kurucu iradesine ve Cumhuriyetimize dair her şeye bastıramadıkları bir düşmanlık hissediyorlar. Fıtratları böyle. Bunun son örneğini de Cumhuriyet Bayramı'nı idrak ettiğimiz bu hafta, AK Parti'nin Grup Başkan Vekili'nin ağzından çıkan ibretlik sözlerle gördük. Bu sözde entelüktelin hezeyan dolu şu ifadesine bakar mısınız? Bu fevkalade aydın arkadaşımız çığır açıcı düşüncelerini Türkçe dilinde üretemiyormuş. Vah ki vah! Düşünemiyor, sadece konuşabiliyormuş, bundan da çok muzdaripmiş. İşte size keşke Yunan kazansaydı diyen zihniyetin ortaya çıkışı.
Bu arkadaşa buradan hatırlatmak istiyoruz. Biz ezelden beri Türkçe konuşuyoruz muhterem! Yani Cumhuriyet ile birlikte bizim dilimiz değişmedi. Sadece alfabemiz değişti. Bu değişim de Türkçe düşünen ve Türkçe konuşan milletimizin yeni Türk harfleriyle Türkçe yazmayı da öğrenmesiyle birlikte kültürümüzün gelişimindeki en önemli adımlardan biri oldu.
"TEPEDEN TIRNAĞA ART NİYETLİ"
Edebiyata, düşünce dünyamıza, bilime ve eğitime katkılarını Cumhuriyet'in ne büyük bir şahlanış olduğunu bu aziz milletin oyuyla seçilmiş olan bir vekile anlatmak zorunda olduğum için gerçekten utanç duyuyorum. Neymiş, bu Türkçeyle düşünce üretilemezmiş. Bu sözleri cahillikle açıklamaya kalkmak, cahillik kavramının içini boşaltmak olur. Bu düpedüz patolojik bir Cumhuriyet nefretine kılıf bulma gayretidir ve tepeden tırnağa art niyetlidir. Biz bu arkadaşlardan Türkiye'nin kurucu değerlerine saygı göstermelerini ve en basitinden bir hayır dua etmelerini zaten beklemiyoruz. Ama yere batasıca nefretlerini kusmak için aziz Türkçemizi obje yapmalarını da obje yapmalarını kabul etmiyoruz. Türkçe düşünemiyor musun? O senin kapasite problemin. Çünkü düşünce üretebilmek için önce düşünebilmek lazım. Asırlardır Türkçe düşünen, Türkçe yazan ve Türkçe yazan nice büyüğümüz düşünmüş, eserler üretmiş, aç oku. Siz en küçük bir düşünme yetisine sahip oldunuz da Türkçe mi size engel oldu arkadaş? Siz bir kitap açıp okumayı denediniz de alfabe mi size engel oldu? Yuh olsun, yazıklar olsun!
Asıl mesele ne biliyor musunuz, 20 yıl boyunca yapamadıklarını giderayak yapabilmek için çıldırıyorlar. 20 yıl boyunca düşman bildikleri Cumhuriyetimizi giderayak yıpratmak için çabalıyorlar.
Kerim devlet anlayışından hiçbir zaman nasibini alamayanların Atatürk'ümüzü anlamasını elbette beklemiyoruz. Ancak cumhuriyeti kuranları kötüleyip vatanı satanları yüceltenlerin ardında ne yattığını çok iyi biliyoruz.
İşte o nedenle aslında bugünkü mücadele AK Parti ve İYİ Parti mücadelesi değildir. Vahdettin'in mücadelesi ile Mustafa Kemal'in büyük vizyonunun peşinden gidenlerin mücadelesidir. Bizler dimdik ayakta oldukça kirli amaçlarına asla ulaşamayacaklar. Aziz Türk milletine asla diz çöktüremeyecekler.