Akşener'den sert sözler: Çıkış noktası bırakmazsanız...
İYİ Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, medya sansürüyle ilgili olarak "Bir kediyi köşeye sıkıştırırsınız, sıkıştırırsınız çıkış noktası bırakmazsanız, tırmalar ya sizi" dedi.
DW Türkçe'den Nevşin Mengü'ye konuşan Akşener, 24 Haziran'daki seçimlere dair değerlendirmelerde bulundu. Medyada yer bulamayan Akşener, şunları söyledi:
"Gençler internet üzerinden, sosyal medya üzerinden bir alternatif alan açıyorlar. Ben de taban politikacısı diye tanımladığım için kendimi, şehirlerde bu alanı açıyorum. Mesela miting yaparak."
Bir aday olarak basında yer almamanın dezavantaj olduğuna dikkat çeken Akşener, OHAL altında gidilen seçimler öncesinde duvarların yıkılmaya başladığını dile getirdi. Akşener, bu durumu şu sözlerle anlattı:
"Bir kediyi köşeye sıkıştırırsınız, sıkıştırırsınız çıkış noktası bırakmazsanız, tırmalar ya sizi. Vatandaş kendini öyle hissediyor. Medyanın bu ambargosu, karartması…Benim bir şikayetim yok, mızıldanmayı sevmiyorum. Mutlaka alternatif üretmeyi severim. Ama milletin haber alma, bilgi alma özgürlüğünü ortadan kaldırıyorlar. Vatandaş bunun farkında."
'HDP İLE İTTİFAK GÖRÜŞMENİN ÖZNESİ DEĞİLDİ'
Akşener, CHP ve Saadet Partisi'nin de içerisinde yer aldığı Millet İttifakı'nın sağlanması için yürüttükleri görüşmelerin perde arkasını anlattı. HDP ile herhangi bir görüşme yapmadıklarını söyleyen Akşener, "Görüşmenin öznesi HDP değildi. Görüşmenin öznesi Sayın Abdullah Gül'ün çatı aday olmasıydı. Ben ona karşı çıktım" dedi. "HDP olsaydı, 'Ben bu ittifakta olmazdım' der miydiniz?" sorusuna Akşener, "Konuşulmayan bir konu üzerinden cümle kurmak doğru değil. Yani hiç böyle bir şey konuşulmadı. Sadece Sayın Abdullah Gül için konuşuldu" cevabını verdi.
'BİREYLERİN OYLARININ CEBİNDE OLDUĞUNU İDDİA ETMESİ ÇOK AYIP'
Akşener'e "Kürt seçmenin oyunu nasıl alacaksınız?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Türkiye değişti. 21'inci yüzyıl değerleri özellikle genç nesilde etnik, dini, mezhep, inanç ve siyasi aidiyetlerin dün bildiğimiz tanımlarla olmadığını sahada hepiniz görüyorsunuz, yaşıyorsunuzdur. Kürtler sadece Güneydoğu'da yaşamıyor ki. İstanbul'da, İzmir'de, Antalya'da, Adana'da yaşıyor. Bu insanların bu değişimini 21'inci yüzyılın değerlerini içselleştirmiş olan bu bireylerin oylarının birilerinin cebinde olduğunu iddia etmesi bir kere çok ayıp. Şuna oy verir, şuna oy vermez kavramların gerçekten demokrasi talep edenlerin diliyle söylenmesi daha büyük ayıp. Bir konu daha var. Özellikle Güneydoğu anlamında söylüyorum. Bir HDP var, üstünde PKK var, silahlı bir bölücü örgüt. Burada da AK Parti var. Onlar da çok sert bir yüz. İYİ Parti orada üçüncü bir yol olarak görülüyor."
'AKP VE CHP ARASINDA TERCİHE ZORLANAN SEÇMENİN ÜÇÜNCÜ TERCİHİYİZ'
İYİ Parti'nin Türk siyasi yelpazesinde tam merkezde yer aldığını belirten Akşener, "Her iki alandan da oy alabilir Türkiye'deki tek siyasi parti biziz" dedi. Akşener, partisini "Batıda CHP ve AKP arasında tercihe zorlanan seçmenin bir üçüncü tercihiyiz" sözleriyle anlattı.
KANDİL YORUMU: İÇ POLİTİKA ÖZNESİ YAPILIRSA BAŞARI ÇIKMAZ
Ayrıca Kandil'e yönelik operasyon konusunda hükümetten gelen açıklamaları değerlendiren Akşener, "Dış politikamız bizim, terör mücadelemiz iç politikanın öznesi yapıldığı zaman oradan başarı çıkmaz" dedi.
'STRATEJİK DERİNLİK STRATEJİK ÇUKUR OLDU'
Dış politikada nasıl bir yol izleyeceğine dair de konuşan Akşener, "Burada esas olan Suriye'nin bu noktaya gelişinde Türkiye'yi yönetenlerin hayalciliği. Stratejik derinlik, stratejik çukur oldu" dedi ve sözlerine şunu ekledi: "Dış politikada şeffaflık, ciddiyet, milli çıkarlarınızı —tabii karşı tarafınkini de bilerek-onun maksimize edilmesi şeklinde bir tutumu benimsemek zorundasınız. Bu sizi Rusya'yla da, Suriye ile de de ABD ile de dost etmelidir."
'EKONOMİK KURULUŞLARIN GÖREVLERİNİ YAPMASINA MÜSAADE EDİLMELİ'
Akşener, ekonomiye dair şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ekonominin mihenk taşı güvendir. Yani iç ve dış piyasaların, aktörlerinin Türkiye'yi yönetenlere olan güvenidir. Bunun içinde olağanüstü hal olmamalıdır. Bunun içinde bir kişinin canı istediği gibi bir ekonomik model olmamalıdır. Bunun içinde Merkez Bankası veya diğer kuruluşlara, yani ekonomik kuruluşların başkanlarının görevlerini yapmasına müsaade etmek gerekir. Her konuda uzman olmak gibi bir mecburiyet olmamalıdır ve çok konuşulmamalıdır" dedi.