Alamos Gold'un CEO'su McCluskey: Kaz Dağları'ndaki protestolar siyasi
Kaz Dağları'nda tepkinin yükseldiği altın madeni projesini yürüten Kanadalı Alamos Gold firmasının CEO'su John McCluskey konuştu. McCluskey, 'siyanür sızıntısının imkânsız olduğunu' savunup yeniden ağaçlandırma için 5 milyon dolar ödediklerini öne sürdü.
Kaz Dağları'nda tepkinin yükseldiği altın madeni projesini yürüten Kanadalı Alamos Gold firmasının CEO'su John McCluskey konuştu. McCluskey, 'siyanür sızıntısının imkânsız olduğunu' savunup yeniden ağaçlandırma için 5 milyon dolar ödediklerini söyledi; protestoların 'siyasi' olduğunu iddia etti.
McCluskey, suya siyanür karışmasının ‘imkânsız’ olduğunu ve altı yıl sonra kesilen ağaçların yerine yenilerinin dikilmeye başlanacağını savunarak, ‘siyasi amaçlı dezenformasyon’ iddiasında bulundu. McCluskey, “… Tüm bu saldırının, esasında derin bir siyasi gündemin üzerine konulan çevreci bir kılıf olduğuna inanıyorum” dedi.
‘YENİDEN AĞAÇLANDIRMA İÇİN 5 MİLYON DOLAR ÖDEDİK’
Görüşmeler için geldiği Ankara’da Reuters haber ajansı ile iki saatlik bir söyleşi yapan McCluskey, Kaz Dağları’nın Kirazlı köyünde kesilen ağaçların yerine yenilerinin dikilmesi için ön ödemeyi şimdiden yaptıklarını söyledi. Ağaçların kesildiği bölgenin altı yıl sonra eski haline döneceğini savunan McCluskey, “Bunun parasını çoktan ödedik. Şunu takdir etmeniz gerekir ki, ormancılık izni için yaklaşık 5 milyon dolar ödedik. Bu ücretin büyük bir kısmı yeniden ağaçlandırma içindi” dedi.
EN AZ 16 YIL…
Şirketin ağaç kesme yetkisinin olmadığını, bunu sadece hükümet yetkililerinin yapma izninin bulunduğunu belirten Kanadalı CEO, “Altı buçuk yıl içinde, bu bölgede yeniden ağaçlandırma yapılacak. Ve 10 yıl, belki bundan birazcık daha uzun bir süre içinde, burası yeniden bir orman gibi görünecek” iddiasında bulundu.
McCluskey, madende siyanür kullanımının ekolojik dengeye zarar vereceği, toprağı ve Atıkhisar Barajı yakınındaki su kaynaklarını zehirleyeceği yönündeki endişeleri de ‘yersiz’ bulduğunu söyledi. Siyanürün altın çıkarma işleminin sadece son aşamasında kullanılacağını söyleyen McCluskey, Alamos Gold’un ‘çevreye hiçbir sızıntı olmaması için gereken önlemleri aldığını’ belirtti.
‘SİYANÜRE KARŞI İKİ KATMANLI KORUMA VAR’
Madencilik işleminin suya zarar vermeyeceğini savunan McCluskey, “Biz bunu imkânsız hale getirdik; imkânsız hale getirmeseydik işleme başlamamış bile olmamız gerekirdi çünkü siyanürü sürece eklediğiniz sırada orada altın da var. Siyanürü kaybederseniz [sızıntı olursa], altını da kaybedersiniz” diye konuştu.
McCluskey, “Bir su geçirmez zarımız ve onun altında bir su geçirmez zarımız daha var. Bu iki katmanın ortasında bir sızıntı dedektörü sistemi var. Eğer böyle bir şey olursa, ikinci katmana geçmeden haberimiz olur” dedi.
‘BARAJI ETKİLEMESİ İÇİN YOKUŞ YUKARI AKMASI GEREKİR’
Kanadalı CEO, madenin Atıkhisar Barajı’nı etkilemesinin de imkânsız olduğunu savundu. Bunun gerçekleşmesi için ‘madendeki solüsyonun yokuş yukarı akarak bir başka su yatağına karışması gerektiği’ni belirtip, “Bunun aksi yönünde bir şeyi dile getirmek için yalan söylüyor olmak gerekir” diye konuştu.
PROTESTOLAR İÇİN ‘SİYASİ GÜNDEME ÇEVRECİ KILIF’ İDDİASI
McCluskey’nin Kaz Dağları’ndaki binlerce protestocu için ‘huzursuzluk yaratma amaçlı siyasi bir saldırı’ yorumu yapması da dikkat çekti. McCluskey, “Söylemesi çok kötücül ama tüm bu saldırının, esasında derin bir siyasi gündemin üzerine konulan çevreci bir kılıf olduğuna inanıyorum” dedi. Kanadalı CEO, ‘sosyal medyada hızla çok duygusal bir tepki almak amacıyla proje hakkında kasten yanlış bilgi verildiğini’ öne sürdü.
NE OLMUŞTU?
Çanakkale’nin Kaz Dağları bölgesinde yer alan Kirazlı köyünde Kanada firması Alamos Gold’un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik şirketi tarafından yürütülen altın madeni projesinde, ÇED raporunda 45 bin denmesine rağmen yaklaşık 195 bin ağaç kesildiği ortaya çıkmıştı. Çok sayıda tepki alan olay sonrası bir çok siyasetçi, sanatçı ve bölge halkı Kaz Dağları’nda yapılan katliamın durdurulması çağrısında bulunmuştu. Ayrıca 26 Temmuz’da Çanakkale Belediyesi öncülüğünde maden şantiyesinin yakın bir alanına kamp kurularak ‘Su ve Vicdan’ nöbetlerine başlanmıştı.