Ali Babacan'dan 'AKP'de milat' yanıtı: 'Çok çaba gösterdik'
Ali Babacan, AKP'de 2011 seçimlerinden sonra işlerin değişmeye başladığını söyledi ve "Bizim gibi düşünen arkadaşlarımız çoktu." dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Mehmet Akif Ersoy moderatörlüğünde Habertürk'te yayınlanan "Nedir Ne Değildir?" programında, gazeteciler; Nihal Bengisu Karaca, Nagehan Alçı, Deniz Zeyrek'in sorularını yanıtladı.
İşte Babacan'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
DENİZ ZEYREK: Genelde siyasi partiler dava insanların yola çıktığı kuruluşlardır. Şimdi siz birbiriyle tanışmayan insanlar bir araya geliyor dediniz...
BABACAN: İnsanlar gelecekte buluşuyorlar. Özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü.
NİHAL BENGİSU KARACA: Deva bir şifa, iyileştirme, tedavi. Deva hastalık analizi olduğunu gösteriyor. Birirleriyle tanışmadıkları halde ortak hastalık analizine, ortak çare analizine sahipler mi?
BABACAN: Kesinlikle. Çok ciddi sayıda görüşmeler ve derin toplumsal araştırmalar yaptık. Toplumun bütün kesimlerini yatay kesen ortak hissiyat var. Bunların en başında herkesin bir yarası var, türleri farklı. Partimizin ismi de çok demokratik ve katılım şekliyle oluştu. 204 adet isim önerisi gelmiş bize. 15-20 kişilik komisyonumuz vardı. Listeyi kısalttık, sonra halkımıza tekrar sorduk. 200 binlik havuzun içinden seçilen örneklem yapıldı. Yaklaşık 10 kavrama indirdik, demokrasi ve atılım kavramı öne çıktı. Demokrasi ve atılımın kısaltılmışı ne olur derken bir arkadaşımız 'Deva oluyor galiba' dedi. Aslında partimizin ismi halkımız tarafından konuldu. Biz koymadık.
NAGEHAN ALÇI: İnternet üzerinden partinizin çatısı altında çatı kurmak denince, partinizin karakteriyle ilgili tanımlamaktan öte herkese kapımız açık diyorsunuz. Kendini nasıl tanımlıyorlar?
BABACAN: Sağ, sol, liberal, muhafazakar gibi terminoloji kullanmıyoruz. Daha önceki hayatlarında hangi ideolojide olduklarına bakmıyoruz. Hedefimiz aynı ise o hedef etrafında buluşuyoruz. Siyasi yelpazenin her kesiminde insanlar var ve hiç siyaset yapmamış insanlar var. Ülkemiz için kaygıları var. Karma heyetler bizim kurucu ekibimiz oluyor. İl yönetim kurullarında en az yüzde 50 hiç siyaset yapmamış insanlar olacak diyoruz. Geri kalan yüzde 50'nin yarısı başka partilerde siyaset yapmışlar olacak diyoruz. Şu anda CHP'den belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımız, AK Parti'de, HDP'de, ANAP, DYP'de siyaset yapmış arkadaşlarımız var.
ZEYREK: İki sorum var. Bir tanesi liderlikle ilgili. Sizin daha hiç sesinizi yükseltirken görmedim. Siyasi parti liderlerin sesini yükselttikleri, yumrukları masaya vurmaları akla geliyor. 2002'den beri sizi takip ediyorum, hiç hatırlamıyorum. O tarz kürsü konuşmalarını bekleyebilir miyiz? İkincisi de geçenlerde bir televizyon programında dediniz ki, nitelikli kadrolar, işini bilen insanların sayısı azaldı dediniz. Ne zaman Cumhurbaşkanlığı logosu ile parti logosu biraraya geldi, o günden beri dikiş tutmuyor dediniz. Biraz açar mısınız?
BABACAN: Türkiye'nin yaşadığı problemlerin temelinde yönetim krizi var. Türkiye kötü yönetiliyor. En önemli unsurlardan biri belki de yetkin, ehliyet, liyakat sahibi insanların, dürüst insanların sayısını devlet yönetimi yapısında sayılarının azalmış olması.
ZEYREK: Milat olarak neyi görüyorsunuz?
BABACAN: 2011 seçimlerinden itibaren biraz işler değişmeye başladı. Likayatten öte sadakat daha öne çıkmaya başladı. İçeriden mücadelenin değeri önemliydi. Bizim gibi düşünen arkadaşlarımız çoktu. Çok çaba gösterdik, sessiz ama iyi bir mücadele verdi. Doğruları yapa yapa giderken tamamen ahlaki normlar üzerinde mücadele sürdürürken karşımızdaki gelişmeler tamamen farklı çizgideydi.
Dar bir çevre ve nihayetinde tek bir karar makamı tarafından pekçok önemli kararların verilmesi. 83 milyonluk ülke böyle yönetilemez. Bu kadar büyük ülkeyi böyle yönetmeye çalışırsanız küçülmeye, daralmaya başlar. Milli gelirimiz 950'den muhtemelen 650'ye düşecek. Dış politikada etkimiz neredeyse sıfır. Silah gücü ile ne yapabilirsek yapmaya çalışıyoruz dünyanın farklı yerlerinde. Özgürlüklerin kısıtlanması tüm bunlar ciddi sorunlar. Cumhurbaşkanlığı forsuyla, parti logosu bayrağı ne zaman yanyana durmaya başladı o zaman dikiş tutmadı demiştim. Anayasa'da Cumhurbaşkanlığı tarafsızdır deniyor, onu değiştirmedik. Anayasada değişen tek şey Cumhurbaşkanı seçilince partiyle ilişkiyi keser ifadesi çıkarıldı. Tarafsız olması anayasal hüküm olan, aynı zamanda bütün siyasi partilere karşı tek bir siyasi partinin genel başkanı olduğunda, birleştirici, bütünleştirici bir görünüm olmuyor.
Tam tersine taraflaştırıcı, kutuplaştırıcı oluyor. Bunlar Türkiye'ye faydası olan şeyler değil. Bütün bunları yaşadığımız için yepyeni bir siyasi harekete karar verdik. Bir otokratik liderlik vardır bir de demokratik. Otokratik kişi kültü üzerine inşa edilir. Türkiye'deki siyasi partilerinin pekçoğunda maalesef böyle. Siyasi Partiler Yasası tek adama müsait bir yasa. Biz parti içi demokrasinin en iyi işlediği parti olma iddiasıyla yola çıktık, şu andaki tüzüğümüz bunu ortaya koyan tüzük. Biz demokratik liderliğe önem veriyoruz. Bu bir tercih.
Bizim halkımız bağırıp, çağırmaya alışıktır denebilir. Ben bunun hızla değiştiğini görüyorum. Bir de sonuç önemli. Çok bağırıp çağırarak sonuç alabiliyor musunuz? Bu tür liderlik tarzının sonuç vermediğini herkes görecek. Yeni bir tarz arayışı olacak. O arayış ne zaman bir eşiğe gelir, o noktada işimiz çok daha kolaylaşacak.