Ali Babacan'dan kayıp 128 milyar dolar sorusuna yanıt: Bana diyorlar ki 'Damat aldı gitti parayı'
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile yaptığı görüşmenin ikinci bölümünü köşesinde yayımladı.
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile yaptığı görüşmenin ikinci bölümünü köşesinde yayımladı.
Zeyrek'in bugünkü köşe yazısı şöyle:
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile yaptığımız söyleşinin siyasi bölümünü dün yazmıştım. Bugün de sohbetimizin ekonomiyle ilgili bölümünü aktaracağım.
Babacan, hükümetin zor durumda olduğunu söylemişti. Kendisine “Bu ülkenin ve halkın da zor durumda olduğu anlamına gelmez mi? Siz bu ekonomik tablodan nasıl bir çıkış öngörüyorsunuz” sorusunu yönelttim.
Yanıtı şöyle oldu:
“Tüm yaşananların sebebi kötü yönetim. Türkiye iyi yönetildiğinde bu sorunların büyük kısmı çok çabuk çözülür. Ekonomiyle ilgili alanlarda problemlerin kahir ekseriyetinin hızlı bir şekilde döndürülebileceğine inanıyoruz. Dış ilişkilerde Türkiye'nin itibarı çok hızlı düzeltilebilir.”
Babacan'a göre, kripto para dolandırıcılığı da geçmişteki banker krizi ile 20 bankanın batması olayları gibi kötü yönetimden kaynaklanıyor. Babacan, konuya dair şu yorumu yaptı:
“Devlet zayıf olunca, devletin denetleme düzenleme kurumları zayıf olunca, hele hele devlet yetkilileriyle bu suiistimali yapanlar arasında özel ilişkiler olduğunda mağdur olan yine vatandaş oluyor.
2002 ile 2015 arası niye böyle bir skandal olmadı? Çünkü kimse cesaret edemedi. Aracı kurum olmak, hatta döviz bürosu açmak dahi izne tabidir. Kötü niyetliler bilir ki devlet enselerindedir. Bu hissiyat ortadan kalkınca hele hele o kötü niyetlilerle yetkililer arasındaki özel ilişkiler olunca bu mağduriyetler ortaya çıkar.”
★★★
Geçmişte AK Parti iktidarlarının en uzun süre Hazine Bakanlığı yapan ismi olan Babacan'la konuşup da kayıp 128 milyar doları sormamak olmazdı. Benim aklımda en çok sorumluluğun kimde olduğu sorusu vardı. Babacan, söze kendi döneminden örnek vererek başladı:
“Biz 12 yıllık dönemde sadece 12 kez müdahale etmişiz. Toplam 8 milyar dolar kullanmışız. Hepsini açıklamışız. Hâlâ Merkez Bankası'nın web sitesinde duruyor.”
Ardından şimdiki ekonomi yönetimine çok net bir soru yöneltti:
“Siz neyi gizlemek istediniz ki bunu kamu bankaları üzerinden dolambaçlı yaptınız. Niçin şeffaf yapmadınız?”
Kaç kere müdahale edildiğinin bilinmediğini ama 1 Ocak 2019'dan sonraki 21 ayda 130 milyar dolarlık bir kayıp rezerv olduğunun bilindiğini anlatan Babacan, en önemli müdahalelerin 2019'daki 31 Mart yerel seçimlerinden önceki üç ayda yapıldığına dikkat çekti. Babacan'a göre iktidar, bu adımı yerel seçim öncesinde “ekonomiyi ne güzel yönetiyoruz”, “kurda istikrar var” diyebilmek için kullanmış olabilir.
Bütün bilgilerin Merkez Bankası ile Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda olduğuna işaret eden Babacan, Bakan Lütfi Elvan'ın sorunun cevabını bildiği halde “Merkez Bankası Başkanı açıklasın” demesine ise özellikle dikkat çekti.
Birçok iktidar mensubunun farklı farklı açıklamaları neden yapmış olabileceğini sormam üzerine de Babacan şunları söyledi:
“İnsanlar neyi biliyor: 130 milyar rezerv yok, bir de damat yok. Kaç kişi geldi bana şunu söyledi: Damat aldı gitti bu parayı. Sahada böyle bir algı var. İkisi de ortada olmayınca, bu algıyı yıkmak için ‘Para kayıp değil, yolsuzluk yok, sattık, Türk lirası aldık, varlıklar yer değiştirdi' demek istiyorlar. İktisat bilenlerin saçma sapan bulduğu ifadeler bunlar. Diyorlar ki bizim seçmeni idare edelim yeter.”
★★★
Yanıtını en çok merak ettiğim bir soru da “Bu rezerv kaybının bugün yaşanan yoksullaşmayla ilgisi var mı” sorusuydu. Babacan şu yanıtı verdi:
“Bu kadar döviz rezervi olsaydı. Merkez Bankası çok rahat para basardı. Bastığı para karşılıksız para olmazdı. Türkiye'nin bir mali kuralı olsaydı, bu dönemlerde çok rahat parasal genişlemeye gider, bütçe açığı yapabilirdi. Almanya gibi ülkeler bunu yaptı. Biliyorlar ki mali kural onları çok kısa sürede açığı kapatmaya yönlendirecekti. İki önemli hata var:
Birincisi mali kuralın bizzat Sayın Erdoğan tarafından engellenmesi, ikincisi de döviz rezervlerinin pandemi başlamadan önce sıfırlanması.”
Peki vatandaştaki “Salgında köprülere ödeme yapıyorsunuz, vatandaşa vermiyorsunuz” algısının somut karşılığı var mı?
Babacan, bu soruyu yanıtlarken, önce Kamu Özel İş Birliği projelerindeki garanti ödemeleri için bütçeye 31 milyar TL konulduğunu anımsattı. Tarıma verilen desteğin tamamının ise 23 milyar TL'de kaldığına dikkat çeken Babacan, şöyle konuştu:
“Tarım destekleri yüzde 5 artmış, Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki artış yüzde 28. Bu pandeminin ortasından bir de Kanal İstanbul'un temelini atacağız diyorlar. Yani akıl fikir şu anda tamamen ihale üzerine. Bir an önce bu büyük projelere girmek istiyorlar. Bunu yaparak ülkeyi borç yükü altına sokuyorsunuz. Biz de diyoruz ki imkanlar varsa önce pandemiden olumsuz etkilenen vatandaşlar, esnaf için kullanılsın. Geçenlerde yapılan açıklamayı gördünüz, toprağın vatan olması için yapılan benzetme ne? Arazi ve arsa. Zihin o işte.”
Bugün 1 Mayıs. Zaten zor olan yaşam koşulları, ekonomik kriz ve salgın önlemleri nedeniyle daha da zorlaşan işçi ve emekçilerin bayramı kutlu olsun!