Ankara'dan Esad'a yönelik ılımlı mesajlar gelirken... Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'tan İslam dünyasında barış çağrısı

Abone ol

Ankara’dan Esad’a yönelik gelen ılımlı mesajların yankıları sürerken, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da ‘İslam dünyasında barış’ mesajları verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Putin’le yaptığı zirve sonrasında verilen Esad'la görüşme sinyalinin yankıları devam ediyor. Erdoğan, ziyaret dönüşü yaptığı açıklamada, Putin’in sorunları Suriye rejimiyle çözülmesini istediğini aktarmıştı.

Erdoğan’ın açıklamalarının ardından Çavuşoğlu'nun, "Suriye'de muhaliflerle rejimi anlaştırmalıyız" açıklaması TSK'nın korumasında bulunan Azez'de gösterilere neden oldu.

Ankara’dan Esad’a yönelik gelen ılımlı mesajların yankıları sürerken, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da ‘İslam dünyasında barış’ mesajları verdi.

“İSLAM COĞRAFYASI, FİTNE, TERÖR VE CEHALET ÜÇGENİNDE KARAMSARLIĞA VE UMUTSUZLUĞA SÜRÜKLENMİŞTİR”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş Konya’da düzenlenen Uluslararası İslami Dayanışma Oyunları Sempozyumu’na katıldı.

Bir otelde düzenlenen sempozyumda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Müslüman toplumlar, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. açılardan dahili ve harici pek çok müdahalelere maruz kalmıştır. Etnik kimlikler, ideolojik farklılıklar ve gerçekte bir zenginlik olan mezhep ve meşrep çeşitliliği üzerinden çıkarılan fitnelerin kavurucu ateşine duçar olmuştur. Savaşlar, işgaller, şiddet ve yoksulluk gibi devasa sorunlar sarmalına itilen İslam coğrafyası, fitne, terör ve cehalet üçgeninde karamsarlığa ve umutsuzluğa sürüklenmiştir” dedi.

“İSLAM’IN BARIŞ ÇAĞRISINI İÇSELLEŞTİREREK BÜTÜN MÜSLÜMANLARLA BİR ARAYA GELME İRADESİ GÖSTEREBİLMEKTİR”

Yüreklerin birleşmeden zihinlerin birleşmesinin mümkün olmayacağını aktaran Erbaş, “Yüreklerimizi birleştirmenin başlangıç noktası ise, İslam’ın vahdet ve esenlik ikliminin cümle kapısı olan nebevi tavsiyesine ram olmaktır. İslam’ın barış çağrısını içselleştirerek bütün Müslümanlarla bir araya gelme iradesi gösterebilmektir. Her şartta hak, hakikat ve iyilik yolunda birbirimize destek olmaktır” ifadelerini kullandı.

“MÜSLÜMANLARI BÖYLE VAHİM BİR TABLOYA SÜRÜKLEYEN SEBEPLERİN BAŞINDA CEHALET GELMEKTEDİR”

“Nitekim Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah, Müslümanları tevhit ekseninde bir araya gelmeye çağırmaktadır” diyen Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Farklılıkların ayrılık sebebi haline getirilmesi durumunda nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kalınacağı hususunda bizleri açıkça uyarmaktadır. Söz konusu ilke ve uyarılara gereken hassasiyetin gösterilmemesi, Müslümanların ve İslam coğrafyasının parçalanmasıyla sonuçlanmıştır.

Kuşkusuz Müslümanları böyle vahim bir tabloya sürükleyen sebeplerin başında cehalet gelmektedir. Bu cehaletin iki boyutu vardır: Birincisi, Kur’an, sünnet ve medeniyet müktesebatımız hususundaki cehalet; ikincisi ise İslam coğrafyası üzerinde kurgulanan senaryolar konusundaki cehalettir. Asırlarca kendi ilim ve kültür zenginliklerinden bihaber bırakılan İslam dünyası, bugün adeta tatlı su deryasında susuzluk çekmektedir. Büyük bir hazine üzerinde yoksulluk yaşamakta ve sahip olduğu imkanların farkında bile olmaksızın kurtuluşu başka dünyalarda aramaktadır. Maalesef tefrika ve iç kavgalar sebebiyle heybetini yitirdiği için emperyalist güçlerin tasallutuna maruz kalmaktadır.”

“BU COĞRAFYAYI, ACI VE GÖZYAŞI DİYARI HALİNE GETİREN SEBEPLERİ ORTADAN KALDIRMANIN YOLLARINI ARAMALIYIZ”

İslam toplumlarının bugün içinde bulunduğu olumsuz tablonun, asla ümitsizliğe sürüklememesi gerektiğini vurgulayan Erbaş, şunları kaydetti:

“Unutmamalıyız ki bizler bütün sorunlarımızı çözebilecek inanca, irfana ve bilgi birikimine sahibiz. Hem kendimizin hem de bütün insanlığın sorunlarını çözme noktasında Kur’an ve sünnet, en büyük imkanımızdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de öncelikli sorumluluğumuz, Kur’an’ı ve sünneti doğru anlamak, mesaj ve ilkelerini çağımıza taşımaktır. İnancımızın bu iki temel kaynağı, aynı zamanda bizlere, yüreklerimizi birbirimize açmamızı, ortak zeminimizi sağlamlaştırmamızı ve kardeşlik ekseninde bir dayanışma şuuru geliştirmemizi telkin etmektedir. Bu noktada bizim için önemli bir pusula olarak asrısaadette gerçekleştirilen ‘uhuvvet’ ve ‘dayanışma’ örneklerini zikredebiliriz. Hayata ve olaylara İslami bir şuur ve ahlak perspektifinden bakarak o köklü kardeşlik mefkuremizi bugün yeniden canlandırmak bizim elimizdedir. Medeniyet köklerimizden neşet eden bu mefkureyi çağın gerçekliklerini dikkate alarak yeniden ihya etme becerisini mutlaka göstermeliyiz.

Bütün boyutlarıyla İslam’ın hayat anlayışını, adalet ve merhamet idealini, hukuk ve ahlak ilkelerini bilimden teknolojiye, ekonomiden sanata, eğitimden spora her alana teklif etmenin gayreti içinde olmalıyız. Diğer taraftan sorunlarımızı kendi imkanlarımızla çözebilmek için Müslümanlar olarak daha fazla gayret göstermeli; birbirimizin, birliğimizin ve ortak değerlerimizin farkına varmak için daha çok bir araya gelmeliyiz. Duygu, düşünce ve eylemde güç birliği yaparak asırlardır sekinet yurdu olan bu coğrafyayı, acı ve gözyaşı diyarı haline getiren sebepleri ortadan kaldırmanın yollarını aramalıyız. İşte o zaman, söz konusu bu karamsar tabloyu değiştirme imkanına kavuşmuş olacağız. Aksi halde parçalanmışlığı sebebiyle genç ve dinamik insan gücünü, zenginliklerini ve imkanlarını yeterince kullanamayan İslam dünyası, emperyalist müdahalelere ve meydan okumalara gerektiği gibi karşı koyamayacaktır.”

DEVA Partisi Karaman İl Başkanı ve gazeteciye saldırı Siyaset Erdoğan şaşırttı: Bu kez muhalefeti hedef almadı Siyaset ‘‘Genç seçmenlerden yüzde 40-50 oy alıyoruz’’ Siyaset Erdoğan'ın yazdığı mektubu vatandaşlara dağıtacaklar Siyaset