Aytun Çıray, Uğur Dündar'a anlattı: 'Türkiye'yi açık hava hastanesine döndürdüler!'
Sağlık Bakanlığı eski Müsteşarı ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aytun Çıray, Uğur Dündar'a koronavirüs salgını süreci hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Sözcü Gazetesi yazarı Uğur Dündar İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aytun Çıray ile yaptıüı söyleşiyi köşesine taşıdır.
Aytun Çıray, "Bu durumda 120 bin yatan hasta yanında 720 bin COVID'li de ayakta, evlerinde demektir! Yani bunlar, yeni hasta yatırma ölçütleri ile Türkiye'yi açık hava hastanesine döndürdüler!.." ifadelerini kullandı.
Uğur Dündar'ın yazısı şöyle oldu:
Sağlık Bakanlığı eski Müsteşarı ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aytun Çıray'dan salgınla mücadele konusunda çarpıcı tespitler
Sevgili okurlarım,
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Fahrettin Koca, ilk COVID-19 vakasını 11 Mart'ta açıklamıştı. Bundan bir hafta sonra, Sağlık Bakanlığı eski müsteşarlarından, İYİ Parti'nin Güvenlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aytun Çıray, bu köşede yayımlanan söyleşimizde, bir çağrıda bulunmuş ve “Derhal Türkiye çapında 14-21 günlük karantina ilân edilsin” demişti. O günlerden bu yana yaklaşık 6 ay geçmesine karşın Dr. Çıray'ın çağrısına henüz bir cevap gelmedi! Ancak salgında, daha birinci dalga sönümlenmeden ikinci yükseliş gerçekleşti.
Sayın Dr. Çıray'la bugünkü söyleşimize, “Türkiye'deki COVID-19 salgını hangi aşamada” sorusuyla başlıyorum.
★★★
AYTUN ÇIRAY (A.Ç.): Sayın Dündar, daha önceki söyleşimizde, sorularınızı Sağlık Bakanlığı E. Müsteşarı ve Dahiliye Uzmanı olarak cevaplayacağımı ifade etmiştim. Ancak uzmanlık gerektiren bölümlerde İntaniye ve Halk Sağlığı Uzmanlarıyla yaptığım bilgi alışverişleri, bu söyleşimiz için rehberim olacak. Biliyorsunuz, bu süreçte birçok meslektaşım, COVID-19 konusundaki açıklamaları ile gündeme geldiler. Kimi sınıfta kaldı. Az sayıda hocamız ise bizi aydınlattı. Siz de onları TELE1'de yaptığınız “Demokrasi Arenası” programında konuk ettiniz. Türk Tabipler Birliği (TTB) bu süreçte iyi bir sınav verdi, veriyor. Ancak Sayın Prof. Dr. Ahmet Saltık, Sayın Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Sayın Prof. Dr. Bengi Başer'e, istikrarlı bir şekilde ilk günden bu yana tavizsiz bilimsellikleri yanında, cesaretlerinden dolayı da özel teşekkürü borç biliyorum. Ne yazık ki ülkemizde bilim insanlarının aynı zamanda cesur olmaları gerektiği günlerden geçiyoruz. Vatandaşlarımız bilsinler ki, bizim bilimsel gerçekler üzerinden yaptığımız açıklamaların amacı ne iç karartmak, ne de bir panik duygusu yaratmak… Konu siyaset üstüdür. Tek amacımız var; yönetime katkıda bulunarak insanlarımızın hayatlarını sağlıklı sürdürmesini sağlamak. Yani siyaset değil, koruyucu hekimlik yapıyorum.
UĞUR DÜNDAR (U.D): Evet. Başta sorduğum soruya dönelim; alınan veya alınmayan tedbirlerden sonra salgın ne durumda?
BİZ KONUŞURKEN BİLE HAYATLAR KAYBEDİLİYOR
(A.Ç): Sağlık Bakanlığı, salgının küresel boyutunu değerlendirmek ve hızla sistematik bir şekilde önleyici tedbirler almak yerine, AKP iktidarının hep yapa geldiği gibi, pandemi (küresel salgın) yönetimini bir halkla ilişkiler aracı olarak görünce, salgın kontrolden çıkmaya başladı. Bugünün muhasebesini yaptığımızda, günün sonunda aldığımız rapor hiç de iç açıcı değil. Sağlık Bakanlığı'nın “Türkiye Günlük Korona Tablosu”na göre; toplam hasta sayısı 274.943, taburcu edilen hasta sayısı 248.087 idi. Aradaki fark olan 26.856, bize yatan hasta sayısını veriyor. 6.511 vatandaşımız da hayatını kaybetmiş görünüyordu.
Yani Sayın Dündar, biz bu söyleşiyi yaparken bile insanlarımız maalesef ya hasta oluyor, ya da hayatını kaybediyor.
RAKAMLAR NE YAZIK Kİ GERÇEĞİ YANSITMIYOR
(U.D): Bu rakamlar gerçeği yansıtıyor mu?
(A.Ç): Ne yazık ki hayır! Bakın Uğur Bey, Türkiye'de 50 bini özel sektörün olmak üzere 250 bin hasta yatağı var. 344 bin de yoğun bakım yatağı mevcut. Kamunun 120 bin yatağı pandemiye ayrıldı ve şu anda dolu. Bize verilen bilgiye göre 26.856 yatakta COVID-19'lu yatıyorsa, geri kalanında hangi hastalar yatıyor? Sayın Saltık'ın verdiği bilgiye göre; COVID hastalarının % 85'i hastalığı ayakta geçiriyor. Bu durumda 120 bin yatan hasta yanında 720 bin COVID'li de ayakta, evlerinde demektir! Yani bunlar, yeni hasta yatırma ölçütleri ile Türkiye'yi açık hava hastanesine döndürdüler!..
(U.D): Nedir o ölçütler?
İNANILIR GİBİ DEĞİL, HÂLÂ HİDROKSİKLOROKİN VERİLİYOR
(A.Ç): Artık test pozitif bile olsa, hekimlerin bir hastayı yatırabilmesi için onda nefes darlığı, solunum yetmezliği veya yutkunma güçlüğü şikâyetlerden birinin olması gerekiyor. Bunlardan biri olmazsa, eline ilâç verip evlerine gönderiliyorlar. Herkesin özel arabası olmadığına göre; vatandaş bu gidiş-dönüşleri toplu taşıma araçlarıyla yapıyor.
(U.D): İlâç olarak ne veriliyor?
(A.Ç): Hâlâ hidroksiklorokin (HCQ) veriyorlarmış!.. İnanılır gibi değil!… Tıp otoritelerinin ve uluslararası kurumların etkisiz dedikleri ve yan etkileri çok güçlü olan bu ilâcı nasıl olur da vermekte ısrar ederler? Bakın bunu öneren Fransa bile yasakladı!.. Bu konuda Sağlık Bakanlığı'nın resmi görüşünü öğrenmek için, 29 Mayıs 2020'de bir soru önergesiyle “HCQ ilacı, Sağlık Bakanlığı tarafından COVID-19 hastalığının hangi aşamasında, hangi doz ve süre ile uygulanmaktadır? Bu uygulama başka ilaçlar ile kombine edilmiş midir? Bu kombinasyonlara hangi bilimsel dayanaklarla kim onay vermiştir” diye sordum, ama Anayasal süresi içinde soruma hâlâ cevap vermediler!..
(U.D): Sizce pandemi yönetiminde eksik olan ne? Uygulanan kamu politikaları doğru
değil mi?
TURİZMİ DEĞİL COVID'İ TEŞVİK ETTİLER
(A.Ç): Pandemi yönetiminde en başta gelen şart, halka yalan söylememek, çelişkili beyanlarla güven kaybetmemektir. Siz “turkuaz tablo”dan birdenbire yoğun bakımda yatan hastalarla entübe sayılarını çıkarırsanız, nasıl güven sağlayacaksınız? Sokağa çıkma yasağına, okulların ne zaman açılıp kapanacağına bir tek kişinin, yani Sayın Erdoğan'ın karar verdiği bilinirse, Sağlık Bakanı'nın sözlerine kim güvenir? Milli Eğitim Bakanı'nı kim takar? Bir yandan hastalıktan korunmak için evde kalmanın faziletlerini anlatacaksınız, diğer yandan tam 18 yıl sonra, sırf gündem değiştirip propaganda yapmak için alelacele zaten ibadete açık olan Ayasofya'yı tekrar ibadete açıp, binlerce insanı bir araya toplayacaksınız… Neymiş? Ayasofya İstanbul'un fethinin sembolüymüş… Yahu İstanbul'un fethinin sembolü bizzat İstanbul'da yaşıyor olmamız değil mi?.. Sonra bir yandan tweetlerde esprili bir dille sosyal mesafenin öneminden bahsederken, diğer yandan Kurban Bayramı'nda kredilerle iç turizmi teşvik edecek, üstüne bir de Giresun'da miting yapacaksınız!.. İnsaf!.. Buna turizmi değil COVID'i teşvik denir.
(U.D): Bazı valikliklerin, il sağlık müdürlüklerinin ve büyükşehir belediye başkanlarının rakamları ile Sağlık Bakanlığı'nın rakamları birbirini tutmuyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
(A.Ç): Önceleri bir başarı hikâyesi yazmak için bu rakamları düşük tuttular, pandemi kontrolden çıkmaya başladığında da rakamları sansürlediler. Daha başlangıç dönemlerinde “turkuaz tablo”daki vefat sayıları ile İstanbul'daki vefat sayılarını karşılaştırarak Sağlık Bakanlığının doğru rakamları vermediğini ortaya koydum. Bunun açıklığa kavuşması için Sayın Bakan'a soru yönelttim ama cevaplamadı. Sağlık personelini koruyacak ekipmanların temin ve dağıtımında da gecikmeler yaşandı ve fedakar sağlık çalışanları şimdi “Ölüyoruz” diye haykırıyor! Nisan ayının ortasına geldiğimizde henüz filyasyon ekiplerini kuramamışlardı. Bu vesile ile aracılığınızla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ve bürokratlarına teşekkür etmek isterim. Çünkü bilimsel çalışmalarda kullanılmak üzere, milletin vekili olarak talep ettiğimiz bilgileri vermekten hiç çekinmediler.