Barış akademisyenleri 6 yılı anlatıyor: Davalar, ihraçlar, hukuksuzluklar ve bitmeyen mücadele

Abone ol

Barış akademisyenlerinin 11 Ocak 2016’da yayınladıkları bildirinin üzerinden 6 yıl geçti. Bu 6 yılda haklarında davalar açılan, görevlerinden ihraç edilen akademisyenler, hala üniversitelere dönebilmiş değiller.

FIRAT FISTIK - KAMERA/KURGU: SEDAT ELBASAN / GERÇEK GÜNDEM

Barış akademisyenleri, 11 Ocak 2016’da “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini yayınladılar ve aynı hafta içerisinde imzacı akademisyenlere destek olmak amacıyla atılan yeni imzalarla imzacı sayısı 2 bin 200’ü aştı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, imzacı akademisyenlerin ‘ihanet’ içinde olduklarını söylemiş “Ey aydın müsveddeleri, siz karanlıksınız karanlık. Aydın falan değilsiniz” demişti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da “Daha bugün gece yarısı emniyet lojmanlarını ve lojmanların etrafındaki evleri hedef alan, biri 5 aylık olan 5 sivil ve bir emniyet görevlisi vatandaşımızın katledilmesine sebebiyet veren bir terör örgütünün arkasında niçin hizalanıyorsunuz?” ifadelerini kullanmıştı.

Akademisyenlerin bildiriyi yayınlamasının ardından gazetecilerden yazarlara, sanatçılardan hukukçulara kadar birçok kesimden destek açıklamaları geldi. Bu altı yıllık süreç içinde 400’ün üzerinde akademisyen KHK’lar ile üniversitelerden ihraç edilirken, yurtdışına çıkışları yasaklandı, pasaportları ellerinden alındı ve ‘sivil ölüme’ terk edildi. 900’e yakın akademisyen hakkında da ayrı ayrı davalar açıldı.

AYM, ‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ’ DEDİ

2019’da Anayasa Mahkemesi, bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmederken, davalar da beraatle sonuçlandı. Akademisyenler, geçen 5 yılın sonunda görevlerine dönmeyi beklerken OHAL Komisyonu’ndan barış akademisyenleri için ardı ardına ret kararları verildi.

Barış akademisyenlerinden Hakan Koçak ve Aslı Aydemir, 6 yıllık süreci, yaşadıklarını anlatırken Avukat Meriç Eyüboğlu da mevcut hukuksal durumu değerlendirdi.

“KHK’LI OLDUĞUMUZ İÇİN İŞ VERİLMİYOR”

Akademisyen Aslı Aydemir:

“6. yıldan o günlere bakınca ne olmuştu diye hatırlamak gerekiyor. Çünkü kendi bireysel hayatlarımızı etkileyen ihlaller yaşadığımız için o metni var eden koşulları durup hatırlamak gerekiyor. Aslında metin, o koşulları görece düzeltmek, onarmak ya da barışa dair katkı sağlamayı amaçlayan çağrı içeriyordu. Ama geldiğimiz noktada barıştan ziyade şu an yaşadığımız hak ihlallerini konuşmaya başladık.”

“OHAL Komisyonu bir oyalama komisyonuydu ve başından beri hukuk tanımaz bir şekilde vardı. İç hukuk yollarını tüketme şartı arandığı için bu süreci olabildiğince uzatmak amaçlandı ama bu sürecin kendisi bize ceza olarak yaşatıldı.”

“Herkes için ciddi bir gözdağıydı. Ayrımcılık çalışıyordum mesela ve Türkiye’de ayrımcılığa dair söz söylemeyi tercih etmek istedim. Yurtdışına gitme motivasyonum yok. Doktoramı bitirdim, iş bulamıyorum. Birkaç işe başvurdum, akademik olarak yeterli görülüyorsunuz ancak KHK’lı olduğunuz için iş size verilmiyor.”

“Yeter dediğim anlar çok oldu ama devam ediyoruz. Devam etmekten de geri durmuyoruz.”

“AYM’YE GÖRE SUÇSUZUZ AMA OHAL KOMİSYONU’NA GÖRE SUÇLUYUZ”

Akademisyen Hakan Koçak:

“İmzadan 1-2 hafta önce Ayşe öğretmen vakası yaşandı. Ben ondan dolayı eşime söyledim; imzalarken, ‘Bak bir metin var ben de imza koyacağım ve muhtemelen baya ciddi şeyler yaşayacağız’ dedim.”

“Biz en yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla suçsuzuz, fikir ifade hürriyetimizi kullanmış durumdayız. Fakat 7-8 bürokrattan oluşan, hukuksal statüsü de belirsiz ve artık geçersiz OHAL Komisyonu’na göre ise suçluyuz.”

“Tam anlamıyla Türkiye’nin siyasi konjonktürüne bağlıyız. Barışa, Kürt sorununa, genel olarak özgürlüğe ve demokrasiye dair yaklaşım ne ise, orada ne oluyorsa; dolayısıyla dışında bir durumumuz yok.”

“İmzacılara karşı sürdürülen bu terörün bir ayağı barışın sesini susturmak biri de akademiyi susturmak. İkisinde de şu ana kadar başarılı olmuş görünüyorlar ama biz de gerçekten içinde olmaktan çok gurur duyarak söylüyorum, sağlam durduk. Çizgimizi altı yıl koruduk.”

“KHK’lı oluş hali sürekli hatırlatılılıyor. Mesela pasaport meselesi vardı. İhraçtan kısa süre başvurdum, Almanya’da bir kazandım gidemedim. Fransa’da bir konferansa giderken pasaportuma el koyuldu.”

“Ümitsiz değilim, bir değişim oluyor. Yeter ki eskinin yeni bir versiyonuyla değiştirmeden öte şunu haketti Türkiye: 90’ları yaşadık, 20 yıllık AKP’yi yaşadık, çok daha ileri bir demokrasiye geçmemiz gerekiyor. En ümit verici şey de şu tabii ki; benim 8 yaşında küçük bir kızım var o da dahil, gençlerin çocukların olağanüstü geniş dünyaları var. Bu kuşağın da genel olarak bu gömleği giymeyeceğini görüyorum. Biz de tüm bunlarla birlikte daha demokratik bir Türkiye’ye geçişin bir parçası olacağımızı ümit ediyorum.”

KES-KOPYALA YARGILAMA SERİSİ…

Avukat Meriç Eyüboğlu:

“Bu insanlar hep beraber bir fiili işliyorlar, o da imza süreci. Dolayısıyla bu tür durumlarda olageldiği gibi tek bir dava açılması gerekirdi ama tek bir dava çok güçlü olacağı için, çok güçlendireceği için yargılananları bunu tercih etmediler ve davaları ayırdılar.”

“Kes-kopyala şekilde devam eden yargılama serisi kararlar açıklandığı zaman trajikleşti. Yargılanan kişi de biliyordu mahkemenin ne karar vereceği belli. Hatta cezanın süresi de belli ve buna yargılama deniyor.”

“Türkiye, AİHM başvurusuna cevap vermek üzere çalışmaya başlarken OHAL Komisyonu çalışmaya başladı. Bu bir tesadüf değil. Türkiye ‘iç hukuk yolları tükenmedi’ demek için savunma argümanı yaratıyor.”

“Bu süreç ağır sonuçlar üretti tüm imzacılar açısından. Yaratılan stres ve sıkıntı ayrı, çok zor bir yoldan bu aşamaya kadar geldik, hep mücadeleyle geldik. Bundan sonra da devam edecek.”

Kabataş Erkek Lisesi öğrencilerinden skandala tepki Güncel Emekli müftü de çift maaşlı oldu Güncel AYM Başkanı Zühtü Arslan: Bu sayı ve oranlar vahim bir durumu işaret ediyor Güncel Muş'ta kar yağışı: 261 köy yolu ulaşıma kapandı Güncel