Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'dan ilk açıklama
AKP'den milletvekili adayı olan Melih Bulu, Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atandı. Büyük tepki çeken atama sonrası Bulu'dan ilk açıklama geldi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne atanan, 2015 seçimlerinde AKP'den 1.bölge milletvekili aday adayı olmasıyla tartışmaların odağındaki Prof. Dr. Melih Bulu yaptığı açıklamada, "Boğaziçi’nin taraf olmadığı problemlere malzeme yapılması en çok Boğaziçi’ne zarar verir" görüşünü savundu.
Bulu, "Hayatımın en güzel 8 yılını geçirdiğim Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmam vesilesiyle hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Gerek özel sektör gerek sivil toplum kuruluşlarında 30 yıllık tecrübemin beni getirdiği noktada, ülkemizin dünyada ilk 10’da olma hedefinin, belki de en önemli bileşeninin üst seviye eğitim olduğunu yürekten hissediyorum. O sebeple ülkemizin önde gelen üniversitelerinden Boğaziçi’ne dönüş beni her bir zerreme kadar heyecanlandırıyor. Bu kapsamda beni bu göreve layık gören Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın YÖK Başkanımıza içtenlikle teşekkür ediyorum." ifadesini kullandı.
Bulu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
Boğaziçi’nde yönetim ve strateji yoğun eğitimim sonrası özel sektörde pratik yapma fırsatı bulmam sonrasında farklı üniversitelerde bölüm başkanlığı, dekanlık ve rektörlük süreçlerinde tecrübe kazanmamın, beni bugünlere hazırlayan güzel tesadüfler olduğunu düşünüyorum.
Şu ana kadar elde ettiğim tecrübe ile yaptığım analizde sizlerle Boğaziçi’nin hak ettiği yere gelmesi için üzerinde çalışılması gereken başlıklardan birkaç tanesi paylaşmak isterim:
1- Dünyadaki yerimiz: Uluslarası üniversite sıralamalarında en etkin iki kuruluş olan THE ve QS’in verilerine baktığımızda, Boğaziçi’nin artık ilk 500’ün dışına düştüğünü görüyoruz. Bunun en önemli sebeplerinin başında gerileyen uluslararası yayın performansımız var maalesef. Benim hedefim 4 yıl içerisinde Boğaziçi’nin ilk 100’e giren ve orada kalabilen ilk Türk üniversitesi olmasıdır.
2- Sektörle iş birliği: Boğaziçi’nin kamu ve özel sektörle olan yakınlığı alan kaybetmiş ve boşluğu farklı üniversiteler doldurmuştur maalesef. Bu yarışta yeniden aktif olarak daha çok çalışmamız ve özellikle mezunlarımızın ‘network’ünü kullanarak avantaj sağlamalıyız diye düşünüyorum. Bu sayede Boğaziçi öğrencilerinin, iş ve staj bulmaları çok daha kolaylaşacak, yapılan projelerle üniversitemize ek gelir sağlanacak ve akademik araştırmalar için de gerçek problem alanları saptanacaktır.
3- Girişimcilik: Ülkemizde, son yıllarda hızla yükselen girişimcilik ekosisteminde Boğaziçi’nin hak ettiği yerde olmadığını düşünüyorum. Sadece öğrencilerimizin değil, hocalarımızın da ürettikleri yeni bilgiyi ticarileştirecek ekosistemin geliştirilmesi, önümüzdeki 4 yılda önem vereceğim bir konu olacaktır. Boğaziçi adresli ‘start up’ların önünü açacak bir ortamı oluşturmak için elimden geleni yapacağımdan emin olabilirsiniz.
4-İnovasyon ekosistemi: Routhledge tarafından basılan ve editörlüğünü yaptığım ‘Urban Knowledge and Innovation Spaces’ başlıklı kitabımda, inovasyonun mekân ile ilişkisinin çok önemli olduğunu bilen biri olarak üniversitemizdeki mekânların, bizleri sürekli inovasyon yapmaya teşvik edecek hale gelmesini önemsiyorum. By bakışla mekânların yeniden gözden geçirilmesi ile sizlerin artık Boğaziçi’ne girdiğinizde içinde olmaktan çok daha büyük mutluluk hissedeceğiniz bir hale gelmesi yönünde çalışacağımı belirtiyorum.
Sizlerin önerilerinizle bu listeyi geliştirmek ve birlikte gerçekleştirmek, gelecek günlerde ajandamızın başlıca maddelerini oluşturacaktır.
Değerli Boğaziçi ailesi,
"Bana her zaman sanal ortamda ya da kampüste ulaşabilirsiniz"
İnsanlara dokunmayı seven bir mizacım vardır. Bana her zaman sanal ortamda ya da kampüste ulaşabilirsiniz. Sorunların şeffaf bir şekilde konuşularak çözülebileceğine inanan bir yönetim tarzım vardır.
"Boğaziçi’nin taraf olmadığı problemlere malzeme yapılması en çok Boğaziçi’ne zarar verir"
Birlikte konuşarak, en doğruya ulaşıldığını sayısız kere tecrübe etmişliğim vardır. Bununla birlikte, Boğaziçi’nin taraf olmadığı problemlere malzeme yapılması en çok Boğaziçi’ne zarar verir.
Unutmayalım hepimiz aynı gemideyiz. O sebeple üniversite olarak bizi asıl işimiz olan bilimsel üretimden uzaklaştıracak her türlü girişime de birlikte karşı gelmemiz gerekir diye düşünüyorum.
"Sosyete kantinden çay alıp manzarada yudumlamayı, yüzmeyi özledim"
Yuvaya dönüşümün heyecanı ve mutluluğuyla orta kantinde yediğim kumpir, sosyete kantinden çay alıp manzarada yudumlamayı ve bu arada kucağıma zıplayıp yediğim her şeye ortak olan kedileri özlediğimi söylemek isterim. Güney’de basket oynamayı, Uçaksavar’da kürekçilerle antremana katılmayı, açık havuzda gün batana kadar yüzmeyi de özlemiş olduğumu belirtmek isterim elbette.
Bu vesile ile bir Boğaziçili olarak üzerimde emeği olan başta Güven Alpay, Deniz Gökçe, Muzaffer Bodur, Hayat Kabasakal, Mustafa Diler, Özer Ertuna, Refik Erzan, Ayşe Buğra, Ayşegül Toker, Cem Bahar ve Taner Bilgiç olmak üzere bugünlere gelmemde emeği olan bütün hocalarımı da saygıyla selamlıyorum."