'Bunu beş yaşında çocuklar bile yutmaz!'
Emin Çölaşan, erken seçim kararının 'danışıklı dövüş' olduğunu belirterek, saray ittifakının tek çarelerinin seçimi erken yapmak olduğunu yazdı.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan'ın bugünkü yazısı şöyle:
Tek çareleri seçim baskını idi!
Sevgili okurlarım, dün aldıkları karar aslında erken seçim değil, seçim baskınıdır.
Şimdi gerçekler bir bir ortaya çıkıyor.
Bu iki parti bu konuda aralarında önceden anlaşmış. Bay Bahçeli seçim baskını açıklamasını büyük ortağından icazet alarak, önceden uzlaşarak yapmış.
Aksini iddia edecek bir babayiğit varsa alnını karışlarım.
Bunun adına Türkçemizde danışıklı dövüş denir.
İsterseniz korku dağları bürümüş de diyebilirsiniz.
* * *
Dün Saray'da iki baş aktör bir araya geliyor…
Böylesine yaşamsal bir konuda görüşmeleri sadece ve sadece yarım saat sürüyor. Bunun en az 10 dakikasını da hoş geldin beş gittin, nasılsın iyi misin, çay mı içersin kahve mi gibi protokol muhabbetine ayırın, geriye kalır sadece 20 dakika…
Demek ki bu beyler aralarında danışıklı dövüş olmadan görüşme masasına oturdular, seçim baskınını konuştular ve üstelik bu kısacık süre içerisinde bu işin tarihine karar verdiler haaa!
Bunu beş yaşında çocuklar bile yutmaz.
Biz de yutmadık.
* * *
İşin başka bir boyutu daha var. Küçük ortak seçim tarihi olarak 26 Ağustos'u istemişti.
Herhalde büyük ortak dün ona şöyle demiş olmalıdır:
“Durum çok vahim Devlet Bey, tehlike çanları çalıyor. Beklersek iktidar elimizden kayıp gidecek. Yani 26 Ağustos geç olur. Tarihi daha erkene alalım ve 24 Haziran yapalım…”
Küçük ortak ne yapsın bu durumda, herhalde “Doğru söylüyorsunuz, emriniz olur” demiştir!
Ya da bu görüşmeye girdiklerinde ikisi de seçimin 24 Haziran'da olacağını biliyordu ve bu tarih milletin gözünü boyamak için Recep Bey tarafından dün açıklanmış oldu.
* * *
Sevgili okurlarım, bunlar kafalarındaki seçim baskını olayını uygulamaya soktular çünkü başka bir çareleri kalmamıştı…
Bu amaçla AKP iktidarının küçük ortağı, kraldan fazla kralcı, partisini yok etme yolunda hızla ilerleyen Bay Devlet Bahçeli'yi devreye taşeron olarak soktular:
“İşaret fişeğini sen ateşle, ötesini biz getiririz! Muhalefet partilerini hazırlıksız yakalamak gerekiyor!”
Oysa küçük ortak Devlet Bey bugüne kadar defalarca nutuk atmış, her zaman ve her yerde “Biz erken seçime karşıyız. Seçimler kasım 2019'da, normal zamanında yapılacaktır” demişti.
Daha birkaç ay önce, Kasım 2017'de partisinin grup toplantısında şöyle haykırıyordu:
“MHP bir erken seçimden yana değildir. Erken seçimin siyasi belirsizlik doğurma ihtimali yüksektir. Akıl kârı olmadığı açıktır.”
Şimdi durup dururken akıl kârı oluverdi!
* * *
Büyük ortak derseniz, onun başındaki dünya liderimiz Recep Bey de benzer ifadeleri bugüne kadar defalarca kullanmıştı:
“Erken seçim ifadesini kitabımızdan silelim. Millete ihanet etmeyelim!”
Konuştukça konuşuyordu:
“Erken seçim talebinde bulunanlar vatana ihanet içindedir. Bu yaklaşım içinde olanlara izin vermeyelim.”
Erken seçim deyince tüyleri diken diken oluyor, bunu vatana ihanet olarak görüyordu…
Ve şöyle diyordu:
“Bizdeki muhalefet partileri puslu havayı sever. Hemen ortalığı bulandırıp erken seçim isterler. Erken seçim ekonomiye darbedir, vatana ihanettir!”
Demek ki vatana ihanet suçunu şimdi Bay Bahçeli'ye ihale etmiş durumda.
* * *
Niçin başlattılar bu seçim baskını sürecini?..
Çünkü mecbur kaldılar…
Gerek siyasette ve gerekse ekonomide denizin bittiğini gördüler.
Neresinden bakarsanız bakın tutunacak dalları kalmadı.
-AB'den ve tüm dış dünyadan dışlandılar.
-Ülkeyi OHAL kararnameleri ile yönettiler, Meclis'i devre dışı bıraktılar.
-TSK ve yargı dahil bütün kurumları ele geçirip inanılmaz bir baskı rejimi, korku imparatorluğu kurdular. Millet sindirildi.
-On binlerce insanımızı, gazeteciler dahil cezaevlerine tıktılar. Hukuku ve adaleti yok ettiler, yargıyı kendilerine emir kulu yaptılar. Fikir ve ifade özgürlüğünü de yok etmeyi unutmadılar!
-Ekonomi duvara tosladı. Dış borçlar yüz milyarlarca dolara ulaştı, işsiz sayısı beş milyonu geçti.
-Vatanın ve milletin her şeyi, her ulusal varlığımız yandaşlara peşkeş çekildi.
-Vurgun ve yolsuzluklar arşa yükseldi. Türk Milleti gaddarca, acımasızca soyulurken kendileri köşeyi döndü.
Saymakla bitmez.
Dün de yazmıştım, “Harç bitti ustam, yapı paydos. Hele 24 Haziran'ı bekleyelim bakalım” demek zorunda kaldılar.