Büyüknohutçu çifti cinayetinde 'Sedat Peker' detayı: 'Bir şeyler biliyor olabilir'
Maden şirketlerine karşı verdikleri mücadele ile tanınan Büyüknohutçu çiftinin ölümünü ve cinayet hakkındaki davada ortaya çıkan akıl almaz çelişkileri konu alan bir belgesel çekildi. Çiftin kızlarından yeni açıklama geldi.
Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşi Aysin Büyüknohutçu Antalya’nın Finike ilçesinde maden şirketleriyle mücadele ederken öldürülmüştü. Maden şirketlerine karşı verdikleri mücadele ile tanınan çiftin ölümünü ve cinayet hakkındaki davada ortaya çıkan akıl almaz çelişkileri konu alan bir belgesel çekildi.
Büyüknohutçu cinayetini üstlendikten sonra tutuklanan ve 20 Eylül 2017'de cezaevinde 'intihar' etmiş olarak bulunan Ali Yamuç'un annesinin ve teyzesinin de yer aldığı Slot Medya imzalı belgeselde işlenen detaylar cinayete ile ilgili çelişkileri bir kez daha gündeme taşıdı.
Belgeselde yer verilen Sedat Peker detayı, ifşaların ardı arkasının kesilmediği şu günlerde dikkat çekerken, Ali Yamuç'un intiharına ilişkin çelişkiler ve ölmeden önce annesine yazdığı belirtilen mektup, akıllara "Ali Yamuç cinayeti işlememiş olabilir mi?" sorusunu getirdi.
Büyüknohutçu çiftinin kızları Emine Büyüknohutçu, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen gösterimin ardından Slot Medya’nın YouTube hesabından yayınlanan belgesel ve cinayet hakkında Yeniçağ gazetesinden Büşra İlaslan’ın sorularını yanıtladı.
Anne ve babanızın cinayet dosyasının aydınlatılması için, cinayeti işlediğini açıklayan Ali Yamuç’un ailesi ile bir araya geldiniz ve cinayete ilişkin bir belgesel çektiniz. Belgesel süreci nasıl başladı? Yaranın kabuğunu kaldırmak bir bakıma...
Mail Murad ve Murat Sercan Subaşı Slot Medya’nın yapımcısı. Mail Murad kameramanlığımızı yaptı. Bize ilk onlardan geldi teklif. Aslında çekim aşamasını 2 kez yaşadık. İlk çekimler bir takım sıkıntılar ve aksilikler nedeniyle yayınlanamadı. Daha sonra Slot Medya ekibi ile çekimleri tekrar ettik. Aslında daha da iyi oldu. Çünkü ilk görüntülerde Ali'nin (Yamuç) annesinin ve teyzesinin görüntüleri yoktu. O dönem bu kadar samimi değildik. Birçok şey eksikti aslında. Dolayısıyla İkinci çekimler çok daha iyi oldu.
Fatma Yamuç'un, kocası Ali Yamuç'u ziyaret için gittiği Elmalı Cezaevi'nden, Finike'deki mermer ocaklarından birinin sahibine yazılmış bir mektupla döndüğü ortaya çıkmıştı. Bahsi geçen iş insanı kimdi?
Uzun süre kamuoyunda yer almıştı bu mektup. Necmi Bahçeci ismine Ali Yamuç'un ceza evindeyken yazdığı bu mektuplardan bir tanesi... Zaten çok fazla mektup yazıldığı hakkında ifade verildi. Ancak isim verilen tek mektup zaten bu. Bu isim Bahçeci mermer ocağının sahibi Necmi Bahçeci. Kamuoyunda da yer aldığı için ismini rahatlıkla verebilirim.
Belgesel'de Ali Yamuç'un ailesinin açıklamaları da oldukça çarpıcı. Siz aile ile ilk kez ne zaman iletişime geçtiniz? Dayanışma süreci nasıl gelişti?
Bu da aslında 3 sene öncesine dayanan bir mevzu. Daha objektif bakabilirsem çözüme yaklaşabileceğinizi fark ettiğim zaman bu olayı çözebileceğimize olan inancımız arttı. Ali Yamuç'un annesine karşı olan tavrım da aslında şurada netleşti. Annenin savcılığa yazdığı bir dilekçesini okudum. Dilekçede diyor ki, "Ben oğlumun bunu yaptığına inanmıyorum. Oğlum bir karıncayı bile incitemezdi. Üstüme bir alıcı yerleştirin ve beni o ocağa salın. Ben o adamları konuşturayım. Ben bu olayın çözülmesini istiyorum.”
“BU KADAR CESUR VE BENİM KADAR KARARLI BİR KADINLA TANIŞMAM GEREKTİĞİNE KARAR VERDİM”
Ben bu ifadeleri dilekçede okuduktan sonra tanışmaya karar verdim. Çünkü çok cesur bir hareket. Ortada 2 tane cinayet var. Ve bir anne üstelik o köyde yaşayan bir anne. Herhangi bir güvenlik önleminin olmadığı köyde yaşayan bir anne. Hala görüşüyoruz kendisiyle. Umarım güvendedir. Dayanışma içindeyiz hala. Çünkü hedefimiz aynı ikimizin de. Bu kadar cesur ve benim kadar kararlı bir kadınla tanışmam gerektiğine karar verdim kısacası.
Ancak bu şekilde bir nebze de olsa çözüme ulaşacağımı düşünerek önce aradım kendisini. Bir tedirginliği vardı. Her ne kadar inanmasa da sonuç olarak öldürülen insanların kızı arıyordu. Dedim ki, "Ben seninle buluşmak istiyorum.". "Tamam" dedi. Hiç tereddüt etmedi. Çok enteresan bir andı. Yani bir kaç saatimizi aldı iletişim kurabilmeye başlamak. Sonra sonra konuşabilmeye başladık. Baktık ki konuşabiliyoruz bu olayın daha fazla üstüne gidebiliriz dedik.
Sonrasında annesinin benden bazı ricaları oldu. Çocuğunun otopsi tutanağına ulaşamadığını söyledi bana. "Vermiyorlar bana" dedi otopsi tutanağını. Aylarca ulaşamadı otopsi tutanağına. Oğlunun intihar ettiğine inanıp inanmadığını sordum ona. "Hayır, inanmıyorum. Çünkü bana bir mektup yazdı. Son yazdığı mektupta, 'Anne benim elim kana değmedi. Yaptığımın yanlış olduğunu anladım. Çıkacağım mahkemede her şeyi anlatacağım.' diye bir mektup yazdı bana. İntihar ettiğine inanmıyorum." dedi.
ALİ YAMUÇ ÖLMEDEN BİRKAÇ SAAT ÖNCE “'BENİ BU CEZA EVİNDEN ALIN” DEMİŞ
Ve intihar ettiğinin söylendiği gün, intiharından bir-kaç saat önce “Beni bu ceza evinden alın" diye Savcılığa verdiği bir dilekçesi ortaya çıktı. Ben de aynı noktadaydım. O zaman dedim, yürürüz beraber bu yolda. Dolayısıyla önce annesine bir avukat ayarladık. Oğlunun otopsi tutanağını alabilsin diye. Neye ihitiyacı varsa. Emanetten eşyalarını... Bir avukat ayarladık. Her şeyi annesine teslim ettirdik. Fakat gelen otopsi tutanağında da her şey basında yer aldığı gibi. "Kendini iple asmıştır" falan yazıyor.
“ALİ’NİN KENDİSİNİ ASTIĞI SÖYLENEN İPLER CEZAEVİNE HİÇ GİRMEDİ”
Biz buna da inanmadık. Kaldı ki annesi ve teyzesi Ali’nin kendisini astığı söylenen ipleri çıkarıp bize gösterdiler. “Cezaevine ip almıyoruz. Oğlunuza aldığınız kıyafetlerin iplerini çıkarıp getirin kıyafetleri.” dedikleri için ipleri evde bıraktıklarını öğrendik. Kendini astığını söyledikleri ipler aslında annesinin evindeydi.
İNTİHAR MEKTUBUNDAKİ YAZI KİME AİT?
Mektuplarla ilgili bir bölüm var belgeselde. Ali'nin annesinin "Bu yazı oğlumun yazısı değil" dediği. O mektup intihar mektubu muydu?
Evet. "Biraz üzülürsünüz, sonra alışırsınız" dediği o mektup, yani intihar mektubu için "Bu mektup oğluma ait değil." diyor annesi.
Yani evet. İmza onun ama yazı onun değil. Mektupları kıyaslıyor. Ali'nin yazıları küçük küçük, intihar mektubunda yazılar büyük. Birçok insanın aklına acaba boş kağıda imza mı attırıldı diye geliyor. Çok fazla seçenek var. Bu olasılıkları ortaya çıkarabilmek için çalışıyoruz. Bu belgesel de araştırmamızın önünü açabilmek için attığımız bir adımdı.
SEDAT PEKER FESTİVALDE
'Büyüknohutçu Davası' belgeselinde cinayetten çok kısa bir süre sonra düzenlenen ‘Finike OrangeFes’insponsorları tepkilere sebep olmuştu. Bölgenin doğasına adeta vurgun yapan maden ocaklarını işleten şirketlerin sponsor olduğu festivale Konuk olarak katılan Sedat Peker’e dönemin AKP’li Belediye Başkanı Kaan Osman Sarıoğlu’nun eşlik etmesi de dikkat çekmişti. Belgeselde de yer verilen bu olay hakkında siz “Bir tarım ürününün tanıtımı için niye Peker’i davet ediyorsun?” ifadesini kullanıyorsunuz.
Siz, Sedat Peker'in neden davet edildiğini düşünüyorsunuz? Malum peş peşe ifşalar geliyor Peker'den. Ailenizin cinayeti hakkında da bildikleri olduğunu düşünüyor musunuz?
Şöyle bir durum var. Cinayetten çok kısa bir süre sonra, tüm Türkiye hala cinayeti konuşurken ve her şey bu kadar sıcakken bir anda Sedat Peker'in böyle bir festivale o dönemin belediye başkanının daveti ile gelmesi hakikaten garip geldi. Kimseyi zan altında bırakmak istemem tabi ki ama bilgisinin olmama ihtimalinin yanında böyle bir yakınlık düşünüldüğünde bilgi sahibi olabileceği ihtimalini de göz ardı edemiyorum. İlla ki duyulmuştur, daha sonrasında konuşulmuştur, kulağına gelmiştir, bir şey duymuştur diye düşünüyorum.
Bilemiyorum tabi kimseyi zan altında bırakmak da istemem ama çok da duygusal ve romantik bir yerden de bakamıyorum. Çünkü böyle bir ifşa dönemini yaşarken bu olayın da konuşulmamış olması bana garip gelir.
Bir de anne ve babanızın mücadele ettiği madenlerin sponsor olduğu bu festivale Buika gibi dünyaca tanınmış bir isim getiriliyor. Oldukça gösterişli bir festivale ev sahipliği yapıyor o yıl Finike...
O dönem Buika'nın menajerine de mail atmıştım. "Katılmayı düşündüğünüz festival böyle bir olayın üzerine düzenlenen ve bu donelere sahip bir festival Buika gerçekten bu festivale katılmayı düşünüyor mu. Lütfen bir daha düşünün bunu, yapmayın bunu..." diye mail atmıştım ama bir dönüş alamadım tabi. Sonuç olarak ödemesi yapıldığı takdirde istediğiniz her şeyi yapabiliyorsunuz.
Davanın AYM’ye taşındığını biliyoruz. Peki oradaki süreç hangi aşamada?
AYM'ye Mayıs ortasında başvurduk. Sadece bir başvuru alındı yazısı geldi. Daha çok başlangıç aşamasında. En az üç yıl devam edecek bir süreç. Devletin savunması da gelmedi. Henüz daha başlardayız o konuda. Yargıtayda da Fatma Yamuç (Ali Yamuç’un eşi) dosyası, savcı görüşü geldi. Onda bir yıl içinde bir karar çıkabilir.
Antalya Atatürk Kültür Merkezi'nde Türkiye Ormancılar Derneği tarafından düzenlenen ve 'Torosların Çığlığı' başlığını taşıyan panelde, bölgedeki ormanlara zarar veren mermer ve taş ocakları ele alınmıştı. Bu panele katılan babanız, şöyle konuşuyor:
"Ocağın bir tanesinin sahibi bir siyasi partinin Finike ilçe başkanının kardeşi, bir diğeri başka bir siyasi parti kurultay delegesi çıktı. Bir kaç ocağın korunmasının ise Türkiye'de ismi çok iyi bilinen bir siyasi tarafından üstlenildiği ortaya çıktı. Turunçova'nın tam üzerinde eski bir milletvekiline ait olan taş ocağı şimdi Turunçovalı'nın canına okuyor. Tarımını öldürüyor, narenciyesini öldürüyor"
Babanız bu sözleriyle madenler üzerinde siyasi bir koruma zırhı olduğunu açıklamış. Bu isimler ile iletişiminiz oldu mu?
Bu kişilerle hiçbir zaman iletişime geçmeye çalışmadık. Hoş onlar da bizimle ne taziye için ne de başka bir sebeple iletişime geçmediler. Milyon dolarlık yatırımlardan bahsediyoruz. Bilemiyorum bir yakınlıkları var mıdır, yok mudur…