'Cemaat, Ergenekon ve Balyoz davalarında sahte deliller yerleştirmiş'

Abone ol

FETÖ'ye ait Today's Zaman'da Genel Yayın Yönetmenliği yapan Sevgi Akarçeşme, FETÖ'nün Ergenekon ve Odatv gibi davalarda sahte delil yerleştirme suçlarını işlediğini itiraf etti.

FETÖ'ye ait Today's Zaman'da Genel Yayın Yönetmenliği yapan Sevgi Akarçeşme, FETÖ'nün Ergenekon ve Odatv gibi davalarda sahte delil yerleştirme suçlarını işlediğini itiraf etti.

"Beni rahatsız eden en önemli konu da bu Ergenekon ve Balyoz davaları sırasında bunlar psikolojik harp taktikleri diye düşündüğüm, bu sahte delilleri cemaat üretti söylemiydi" diyen Akarçeşme, Avrupa'nın bazı ülkelerinde yaşayan ve güvendiğini belirttiği kişilerden söz konusu iddiaların doğru olduğunu öğrendiğini ifade etti. Akarçeşme, "Doğrusu bunlar beni çok hayal kırıklığına uğrattı" dedi.

Öte yandan Akarçeşme, üniversite sorularının çalınması konusuna da kimin karar verdiğini merak ettiğini ve bilgisi olmadığını belirtti.

15 Temmuz sonrasındaki süreçte son yaşadığımız 4 yılda öğrendiklerim, duyduklarım bana cemaatin bir dönem Türkiye'de gerçek olmayacak kadar iyi olduğunu düşündüğüm ve yazdığım cemaatin aslında zannettiğim kadar homojen olmadığını gösterdi. Son söyleyeceğimi başta söyleyeyim cemaatteki çok büyük bir çoğunluğun, hatta neredeyse tamamının tertemiz, dürüst, idealist masum insanlardan oluştuğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

"ADİL ÖKSÜZ VE BİR TAKIM BAŞKA İNSANLAR MİT TARAFINDAN KULLANILMIŞ"

Hâlâ en yakın dostlarım, çevrem, hizmetle, cemaatle bağlantısı olan insanlar onlara güvenim hiçbir zaman sarsılmadı. Ne var ki 15 Temmuz sonrasında yaşadığımız bazı şeyler. Adil Öksüz meselesinin ortaya çıkmasına rağmen cemaatin tepe yönetiminden bir açıklama gelmemesi, sessizlik olması beni tatmin etmedi. Hatta ve hatta Hoca efendinin açıklamaları da bu açıdan beni tatmin etmedi. Evet belli ki herkesin de şimdi söylediği gibi Adil Öksüz ve bir takım başka insanlar MİT tarafından kullanılmış; 15 Temmuz'da cemaatin parmağı olduğunu göstermek için bir senaryo hazırlanmış. Peki ama bu insanlar cemaatin içinde nasıl hareket etti, nasıl gelip gittiler, enler konuşuldu, ne kararlar verildi, kimlerle hangi istişareleri yaptılar. Bunların açıklanmasının bir anlamda şu an cemaat bağlantısı nedeniyle acı çeken insanlara bir borç olduğunu düşünüyorum ben.

"HOCA EFENDİNİN ETRAFINDAN YA ONUN HABERİ OLARAK YA DA BİLMEYEREK..."

O yüzden bu konudaki sessizlik bana hayal kırıklığı yaşatıyor. Daha sonrasında Ahmet Dönmez'in yazısında bahsettiği Sezai vakasının ortaya çıkması bu Adil Öksüz vakasından ders alınmadığını göstermiş oldu. Şöyle bir izlenim bende git gide arttı Hoca efendinin etrafında ya onun haberi olarak ya da bilmeyerek ya da onun kredi ve adını kullanarak belli insanlar belli kararlar alıyor. Bazen hukuksuz kararlar alıyor ve bunları uygulamaya çalışıyor. Bunlar kimdir derseniz, bilmiyorum. Medyada dolaşan bazı isimler var, etraftan duyduğum bazı isimler var.

"BİLMİYORUZ, BİLEMEDİĞİMİZ İÇİN DE HESAP SORAMIYORUZ"

Zaten sorun da bu çoğumuz cemaatin tepesinde kararları kim nasıl alıyor bilmiyoruz. Bu konudaki muğlaklık, eleştirilen tweetim de oydu. Kara kutu. Kara kutu oligarşik bir yapı işaretleri veriyor. Bunun örnekleri artırılabilir. 15 Temmuz, ByLock, BankAsya. Bunlar suç değil elbette. BankAsya'ya para yatırmak, ByLok vs. Bunlar elbette suç değil. Ama Türkiye'de cemaat bu kadar baskı altındayken bu kadar yanlış yönlendirmeleri kim yaptı? Kimlerin bu işlerde parmağı ar, kasıtlı mı değil mi? Bunların hiçbirini bilemiyoruz. Bilemediğimiz için de hesap soramıyoruz ve insanlar zulmedenlerin bu muğlaklık, bu muğlak yapı işine geliyor.

"BENİ ÇOK HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATTI"

Beni rahatsız eden en önemli konu da bu Ergenekon ve Balyoz davaları sırasında bunlar psikolojik harp taktikleri diye düşündüğüm, bu sahte delilleri cemaat üretti söylemiydi. O dönemler gerçekten bunlara inanmıyorduk ama son birkaç ayda aslıdan Avrupa'nın bir iki ülkesindeki birkaç güvendiğim arkadaşından duyduğum tanıklıklar var. Daha doğrusu onların duyduklarını duydum. Bu da bazı sahte delil yerleştirme vakalarının doğru olduğuna yönelik sözlerdi. Doğrusu bunlar beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Kimdir nedir diye sorarsanız, bilmiyorum. Zaten sorsaydım da o insanlar da kimler olduklarını söylemezdi. Ama dediğim gibi çok güvendiğim insanlardan duyduğum için derin bir hayal kırıklığına uğradım.

ÇALINAN ÜNİVERSİTE SORULARI

Diğer konu da bu soru meselesi. Soru çalma vesaire. Çoğunun hakkıyla girdiğini biliyorum. kendim de dahil pek çok insanın ne kadar yoğun çalıştığını öğrencilik hayatı boyunca, yurt dışında. Bu iftiraların yersiz olduğunu biliyorum. Ama benim Belçika'dayken tanıştığım bir hukukçu bu davalardan birisinin haklılık payı olduğunu ve doğruluk payı olduğunu söylemişti. O zaman da gerçekten başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olmuştu.

"BİR KAZAN SÜT KAYNATMIŞSINIZ AMA İÇİNE BİR DAMLA İDRAR DÜŞMÜŞ"

Ben bu iddiaların hiçbirine inanmazken bir tane iddianın dahi gerçek olması bütün herkesi zan altında bırakıyor. Bir anlamda kocaman bir kazan süt kaynatmışsınız ama içine bir damla idrar düşmüş. Tamamen hepsi mundar olmuş oluyor aslında. Bu örnek de ona benziyor. Bu süreçlerde cemaatin hiyerarşik yapısı da göz önüne alındığında acaba bu süreçleri kim cevaz verdi. Kim amaca giden yolda her yol mübahtır kararını verdi? Hangi konularda oldu? Bu konularda hiçbir açıklamanın yapılmış olmaması.

"YÜZLEŞMEK İÇİN BELLİ BİR ZAMANI BEKLEMEMELİYİZ, BEKLENMEMELİ"

Hoca efendinin de bu konularda bir anlamda sessizliğini koruması beni üzüyor aslında. Kol kırılır yen içinde kalır düşüncesi cemaati sevenlere ve bu iş gönül verenlere zarar veriyor. Yüzleşmek için belli bir zamanı beklememeliyiz, beklenmemeli.

Vali Yerlikaya'nın varaklı makam odasına milyonluk tadilat Güncel Türkiye ve üç buçuk cephede mücadele stratejisi Güncel AKP'nin koruma zırhına AYM'den ret: Teslim olan askerleri linç edenler yargılanabilecek Güncel Pınar Gültekin'in katledilmesinin ardından yaşadıkları ortaya çıkan Tuğçe Çelik olayında yeni gelişme Güncel