Cerrahpaşa işçileri dayatma sözleşmeye karşı eylemde: Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar
Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası üyesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi işçileri, TÜHİS’in dayattığı tek tip sözleşme ile Yüksek Hakem Kurulu (YHK) arasına sıkışmış durumda.
Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde çalışan işçilerin TÜHİS sözleşmesine karşı başlattığı eylemler sona erdi. Türk-İş’e bağlı Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası üyesi işçiler, TÜHİS’in dayattığı tek tip sözleşme ile Yüksek Hakem Kurulu (YHK) arasına sıkışmış durumda.
Evrensel'den Murat Uysal'ın haberine göre, Sağlık-İş İstanbul Şube Başkanı Nedime Mutlu Yıldırım, YHK ile karşılaştırıldığında TÜHİS sözleşmesinin “Çok çok daha avantajlı olduğunu” söylerken, Cerrahpaşa işçileri “Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar” diyor.
Cerrahpaşa sağlık işçileri, Çapa Tıp Fakültesinde Sağlık-İş ile TÜHİS arasında imzalanan sözleşmeyi görünce, ilk kez 16 Mart’ta yaptıkları eylemle, böyle bir sözleşmeyi kabul etmeyeceklerini duyurmuş, kendilerine TİS süreciyle ilgili bilgi vermeyen sendikalarını da göreve çağırmışlardı. İşçilerin TÜHİS sözleşmesine karşı haftalar süren eylemlerine, 28 Nisan’da 17 günlük “Tam kapanma” gerekçesiyle ara verildi. İşçiler, rektörlüğün “İşten atarız” tehditlerine rağmen kapanmanın ardından eyleme devam etmek istiyordu. Ancak 18 Mayıs’ta işyeri temsilcileri ve az sayıda işçinin katılımıyla sendikada yapılan toplantıda eylemlerin sosyal medya üzerinden devam etmesi kararı alındı. İşçiler, sendikacıların sık sık hatırlattığı “grev yasağı” ve “İşten atma tehditleri” baskısı altında, TÜHİS ile Yüksek Hakem Kurulu arasına sıkıştırıldı.
ŞUBE BAŞKANI: KATILIM AZDI
Gelişmeleri ve gelinen aşamayı sorduğumuz Şube Başkanı Nedime Mutlu Yıldırım, “İşçi arkadaşlarımıza rektörlüğün geri adım atmadığını, bir karar vermemiz gerektiğini söyledik. Ya eylemleri bir üst noktaya taşıyacağız ya da TÜHİS’i kabul edeceğiz. Rektörlük TÜHİS’ten çekilmeyince kanun gereği 60 günlük bir süremiz kalıyor. Bu süre bitme noktasına geldi. Bu haftanın sonundan itibaren tutanağımızı tutmadığımız taktirde süreç ara bulucuya gidecek. Bu doğrultuda işçilerle gruplar üzerinden görüştük ve ‘Eylemlerimize sosyal medya üzerinden devam edelim’ kararı verildi” diye anlattı.
1300’e yakın işçinin çalıştığı Cerrahpaşa’da eyleme katılan işçi sayısının 250-300 civarında kalmasından yakınan Yıldırım, “İşverene bir şey yaptırabilmek için hiç olmazsa çalışanların yarısının alanda olması gerekiyordu” diye konuştu. Yıldırım, katılımı artırmak için ne yaptıkları yönündeki sorumuzu ise şöyle yanıtladı: “Birkaç kez çağrıda bulunduk, eylemlere katılmaları gerektiğini söyledik, ancak sayı sınırlı kaldı. Birkaç hafta sonra rektörlükten eylemlere katılanların işten atılacağı uyarıları gelmeye başladı. İşçilerde doğal olarak işimi kaybederim endişesi gelişmeye başladı. Sendika olarak ‘Arkanızdayız’ dememize rağmen işçiler Çapa’daki örnekleri de görüp ‘TÜHİS bize yeter’ demeye başladı.”
“YHK sözleşmesiyle TÜHİS sözleşmesi karşılaştırıldığı zaman TÜHİS’in çok çok daha avantajlı olduğu görüldü. Çapa’daki işçiler de TÜHİS’e alıştıklarını, kısmi taleplerinin karşılandığını söylüyor. Zaten şu an tüm üniversitelerdeki rektörlükler yetkiyi TÜHİS’e vermiş durumda” diyen Yıldırım, bundan sonraki süreçte işçi sendikaları olarak TÜHİS’e karşı mücadele vermeleri gerekeceğini söyledi.
‘SENDİKA BÖYLE BİR DİL KULANMAMALI’
Görüştüğümüz bir işyeri temsilcisi ise “İşçiler TÜHİS’in ne olduğunu Çapa’da sözleşme imzalanınca öğrendi” diyerek, şöyle devam etti: “İmzalanan o sözleşmede ücret zammının 5.75 olduğunu gördük, ikramiyelerde beklediğimizi göremedik ve buna bir ses çıkarmamız gerektiğini düşündük. Sendika üye çalışması yaparken buradaydı, böyle bir sözleşme tartışılıyor niye bilgilendirme yapmıyor diye tepki göstererek eylemlere başladık. O yürüyüşte öne çıkan slogan ‘İşçiler burada, sendika nerede’ olmuştu.”
İşyeri temsilcisi, eylemlerin sonlandırılması kararı ile ilgili de şunları söyledi: “İşçiler işten atılmaktan, arkadaşlarının işinden olmasından korktu. Bu korkuyu ise sendikacılar büyüttü. ‘150-200 kişiyi işten atacaklar, biz bunun vebalini alamayız’ diyerek işçileri sindirdiler. Bir sendika böyle bir dil kullanmamalı. Sendikanın işçiye gelip ‘İşveren sizin için böyle söylüyor, ancak biz tüm tehditlere karşı yanınızdayız, isterlerse 1000 kişi çıkarsınlar biz sonuna kadar işçinin arkasında duracağız’ demesi gerekiyordu.”
OYLAMANIN NİYETİ BELLİ...
Sendikanın kendilerine “TÜHİS sözleşmesi mi Yüksek Hakem Kurulu sözleşmesi mi” diye, anket gönderdiği bilgisini veren temsilci, “Bu, ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten başka bir şey değil. Sendika beceremediği işin sorumluluğunu üzerinden atmak için ‘Biz işçiye sorduk, işçi kendisi seçti, bu işçinin kararı’ dedirtmek istiyor. Çapa’da sendikadan istifa edenler var. Eğer TÜHİS’ten memnun olsaydı işçiler, sendikadan istifa ederler miydi?” diye sordu. Ankete katılımın çok düşük olduğunu, sendika yönetiminin ‘Siz seçtiniz’ diyebilecek sayıya ulaşamadığı için oylamanın süresini uzattığını belirten temsilci, “Ancak bir değişiklik olacağını düşünmüyorum, çünkü işçiler o oylamanın ne anlama geldiğinin farkında” dedi.
Eylemlere de sendikadaki son toplantıya da katılan bir işçi, “Bizi TÜHİS’e mecbur bıraktılar” diyerek, sendika yönetimine tepki gösterdi: “Son toplantıda sendika TÜHİS’e giderseniz bu olacak Yüksek Hakem Kuruluna kalırsanız böyle olacak diye konuştu. Biz 3 yıldır aynı ücrete çalıştığımızı, 3 yıldır bu sözleşmeyi beklediğimizi söyledik. Bugün bütün yollar tıkandıktan sonra işçiye siz ne derseniz onu yapalım diyorlar.”
“İşçiler eylemlere birbirini dürterek geldi, arkadaşlarının kolundan çekerek getirdi. İşçiler birbirlerine hadi gidelim hakkımızı arayalım dedi” diyen başka bir işçi de eylemlere katılımın 200-300 kişiyle sınırlı kalmasından sendikacıların sorumlu olduğunu, işçilerin yanlarında göremedikleri sendikacılara güven duymadığını ifade etti.
‘BİRLİĞİ BOZDURMAYALIM, MÜCADELE SÜRECEK’
İşçilerin arayışta olduğunu ifade eden bir başka işçi ise “Birliği bozmama” çağrısı yaptı: “Şu anda işçiler içerisinde bir DİSK grubu, bir Hak-İş grubu, bir de Türk-İş grubu var. O oraya çekiştiriyor, öbürü başka bir tarafa ama biz biliyoruz ki önemli olan işçinin birliğini sağlamak. Ben üç rektör gördüm, iki sendika gördüm... Sendikası, işvereni hepsi geçici, işçiler kalıcı. Bizim burada yakaladığımız birliği bozdurmamamız gerekiyor. Buradaki mücadele bu işçilerle devam edecek.”