ÇHD davasında Selçuk Kozağaçlı ve avukatlar hakim karşısına çıktı: Hapisteki savcıyı hatırlattı
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın yanı sıra 22 avukat hakim karşısına çıktı. Savcılık, cezalandırma ve tutukluluğa devam yönündeki mütalaasını tekrarladı.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile avukat Barkın Timtik’in tutuklu olarak yargılandığı 22 sanıklı dava, Silivri Cezaevi Kampüsü'ndeki 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Bugünkü duruşmada savcılık, cezalandırma ve tutukluluğa devam yönündeki mütalaasını tekrarladı. Mahkeme, Selçuk Kozağaçlı ile Barkın Timtik’in tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı 7 Eylül 2022'ye erteledi.
20 avukatın yargılandığı davada “üretilmiş delil” suçlamalarına neden olan “dijital deliller” konusunda Adli Tıp Kurumu’ndan istenen raporun henüz gelmediği açıklandı.
"BEYANLAR SAHTE"
Duruşmada konuşan Avukat Derviş Emre Aydın, “Geçen celse soruşturmanın başlama nedeni olan Selçuk Aymaz isimli kişinin beyanlarının sahte olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştuk .Diğer dosyadaki deliller ile kurmaca ifadeler olduğunu ve kumpas davalarında kullanıldığını söylemiştik. Kumpas faaliyetine dair yargılama, İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam etmektedir. 2013 soruşturması da 2017 soruşturması gibi yasadışı delil üretme yöntemleriyle dosya oluşturulmuştu.2014, 2015, 2016 yıllarında başlayan bir çok soruşturma 2017 yılında yargılamaya konu soruşturmayla birleştirildi” dedi.
Aydın devamında, “Savcılık 2015 yılında 20 avukat hakkında iletişimin tespiti için İst 5. ACM'den talepte bulunuyor, savcının bu talebi örgüt üyeliği için hiçbir somut belge olmadığından reddediliyor. Savcılık bu karara itiraz ediyor ve hemen itirazın sonrası İst 6 ACM bu talebi kabul ediyor ve telefon dinlemeye devam ediyorlar. 3 ay sonra savcıların kendi talebiyle dinlemeler durduruluyor” diye konuştu.
"TUTUKLULUĞA DEVAM KARARI VEREN İLK SAVCI HAPİSTE"
Duruşmada söz alan Selçuk Kozağaçlı, “14 Haziran Dünya Adil Yargılanma Hakkı Günü yaklaşıyor, Ebrumuzun doğum günü. Ebrumuzun anılması için bir gün belirlenmesi gerektiğinde ölüm günü değil doğum günü olması gerektiğini düşündük tüm Avrupalı meslektaşlarımızla birlikte” dedi.
Kozağaçlı şöyle konuştu:
Her yıl onlarca uluslararası hukukçu 14 Haziran'da Ebru adına adalet için direnen avukatlara verilecek. Dünya durdukça bu dosya teşhir edilmeye devam edilecek, bu dosyada kimin ne yaptığını bütün dünya bilecek. Bu dosyada bir grup sanığa tek bir noter vekaletnamesi ile verilmiş dünyadaki en fazla avukatın bulunduğu vekaletname bulunuyor. 1800 avukat. Kandıra noteri bunun rekor olduğunu söylemişti. Şu an itibariyle 3200 avukat meslektaşımız bulunuyor avukatlığımızı yapan.
Benim hakkımdaki ilk tutukluluğa devam kararını veren adam hapiste ve 25 yıl ceza aldı. Soruşturma aşamasında tutuk devam kararı verenlerden şu an dışarda olan yok ya hapiste ya da yurt dışındalar. Mahkemenizin dosyasının sorgusu 1.5 gün sürdü ve 3. tutuk devam kararı gerekçesi olarak da Hollanda ve Belçika adı verilen dijital deliller ikmal edilmedi, henüz ikmal edilinceye kadar tutuk devam kararı veriyorum denildi.
10 yıl önce oluyor bu olay ve 10 yıldır ben ve arkadaşlarım bu davayı takip ediyoruz şimdi 10 yıl sonra tek gerekçe ile hakkımızda tutuk devam kararı veriliyor. Tahliye olduktan sonra avukatlık yapmaya, işimize devam ettik. Dünyanın her yerinde ülkeleri gezdik, ülkemize döndük. Sizse şu an bir başkası tarafından verilen tutuklama kararını sürdürüyorsunuz yalnızca.
Türkiye bu hızla tutuklamaya devamı ederse Kıta Avrupası hukuku liginden çıkıp Çin, Rusya ligine geçecek. Kıta Avrupası'na uygun modifiye yapılan ceza hukuku sistemlerinde zorunlu tutukluluk bulunmaz. Ancak zorunlu tutukluluk en azından öngörülebilirdir ve süresi vardır. Hakkınızda suçlama yöneltildiğinde tutuklanacağınızı bilirsiniz ve bunun bir süresi vardır. Siz zaten okuduğunuzu anlamıyorsunuz, tutuklama konusundaki fikriniz değişmiyor. Tutuklama ülkemizde öyle kullanılıyor ki bugün zorunlu tutukluluğa geçilmesi bile en azından hukuki öngörülebilirliği sağlar, tutuklamanın bir süresi olur. Biz burada tutukluluğun neyini konuşalım, ne bu tutukluluk? Tutukluluğu böyle kullanacaksanız zorunlu tutukluluğa geçilsin en fazla Avrupa Konseyi kınar, o da sizi pek ilgilendirmiyor zaten.
Pro- aktif tutuklama Alman Kanununda serbesttir. Pro- Aktif tutuklama şudur: Halkın Hukuk Bürosu avukatlığı yapamasın, Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlığı yapamasın, devrimci avukatlık yapamasın diye tutuklamak. Yani yaptıklarımız için değil çıkıp da yapacaklarımızı yapamayalım diye tutuklu tutuyorsunuz bizi. Alman Hukukunda bu durum hukukidir. Ancak bizim hukukumuzda bu yok, sizse pro-aktif tutuklama ile bizi tutukluyorsunuz.
'6 AY BOYUNCA İŞKENCE GÖRMÜŞTÜ'
Bizi hangi sebeple tutuklu tutmaya devam ediyorsunuz ?İnfazı temin için bizi tutuklu tutmaya devam edemezsiniz. Ayten Öztürk isimli bir müvekkilim var müebbet hapis cezası ile tahliye oldu müvekkilim 6 ay boyunca işkence görmüştü ve bu o kadar ayyuka çıkmıştı ki hakim dinledi bütün işkenceye dair ayrıntıları, müebbbet hapis cezası vermek zorunda olan hakim karar ile tahliye etti.
Meslek hayatım boyunca bir hakim dışında kaçma şüphesini, adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağını gerekçeli açıklayan bir hakim görmedim. Siz de açıklamıyorsunuz. Katalog suçlardan sayılması yalnızca bir karinedir. Katalog suç varsa kaçma şüphesi vardır diye bir şey olamaz, böyle bir şey değil katalog suç. Maddeden tutuklama gerekçesinden katalog suçtan tutuklama gerekçesine geçildikten sonra tutuklama 10 kat arttı.
Tutuklulukta süre meselesine gelecek olursak. Bu düzenlemede süre 2 yıldır uzatma 1 yıldır. Bu düzenlemeyi hazırlayanlar böyle diyor. Ancak bir grup ceza hakimi, - siz o zaman ne haldeydiniz bilmiyorum- hakimi 10 yıl boyunca uzatma süresi 5 yıldır dedi ve diretti. Ancak OHAL kararnamesi ile yaptığınız bu diretme mevzuata uygun hale getirildi. İnatla 10 yıl boyunca mevzuata aykırı iş yaptınız.
Nurullah Kunter Hoca iyi hukuk bildiği için derdi ki; 'Yahu tutuklama bir tedbir değil mi? Tedbir nasıl hükümden mahsup edilir. Yargıca bu tedbir değil dediğiniz de ona bir şey demiş olmuyorsunuz, ona sen yanlış tutuklama yaptıysan bile hükümden mahsup edersin, demiş oluyorsunuz. Bu tartışmalar sırasında şöyle bir öneride bulunmuştum 'tutukluluk hükümden mahsup edilmesin, gerçekten delil karartılacaksa tutuklansın.' O zaman bana demiş ki bana Hoca, 'Çok gençsin, Türk Ceza Hukukunu tanımıyorsun, bu öneri ile her suçun cezasını iki katına çıkarırsın. Bir hakimin yatırdığı bir de hükmün yatırdığı. Yine o dönemki bir öneri tutukluluğu Ağır Ceza Hakimlerine bırakmamak için özgürlük mahkemesi kurulmasıydı. O öneri kuşa döndü ve en son Akın Gürlek'in de hakimi olabildiği Sulh Ceza Hakimliğine dönüştü."