CHP: Sandık hukukuna vurulan her darbe Türkiye'ye vurulmuştur
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK sonrası gündemi değerlendirdi.
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK sonrası gündemi değerlendirdi.
Öztrak, Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden alınmasına sert tepki gösterdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK toplantısı sürerken gerçekleştirdiği basın toplantısında şunları söyledi:
19 Ağustos 2019’da, yani bugün, millet iradesine ve sandığın namusuna yeni bir Saray darbesi yapıldı. Bundan beş ay önce gerekli hukuki şartları yerine getirerek seçime giren ve millet iradesiyle iş başına gelen Mardin, Diyarbakır ve Van Belediye başkanları, bu sabah görevden alındı. Yerlerine de o illerin valileri kayyum olarak atandı.
KARAR HUKUKİ DEĞİL SİYASİ
Ülkemizde belediye başkanı olmanın koşulları bellidir. Önce Adalet Bakanlığı’ndan “adli sicil kaydı temiz belgesi” alınır. Sonra Yüksek Seçim Kurulu, adayların dosyalarını inceler, aday olmalarında hukuken sakınca görülmeyenler de seçime girerler. Bundan daha beş ay önce adli sicili temiz olan, Saray’ın vesayeti altındaki YSK tarafından da adaylıkları uygun görülen ve millet tarafından seçilen bu belediye başkanlarının görevden alınması kararı hukuki değil siyasidir.
DARBE DÖNEMLERİNDE NE YAPILDIYSA BUGÜN DE O YAPILDI
Görevden alınan belediye başkanları hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı ortada yoktur. Görevden alma kararı idari bir karar gibi gözükse de doğrudan Saray tarafından verilmiştir. Bu, ülkede “seçime girmek serbest ama seçilmek yasak” anlamına gelen bir karardır. Demokrasinin temelini oluşturan “hukukun üstünlüğü” ve “seçme, seçilme hakkı” bu kararla bir kez daha açıkça yok sayılmıştır. Darbe dönemlerinde ne yapıldıysa bugün de o yapılmıştır. Tek adam parti devleti rejiminin, iktidar partisi ile devlet arasındaki sınırları nasıl yok ettiği bugün bir kere daha açıkça görülmüştür.
BU, TERÖRÜN DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAKTIR
Terörle mücadele kuşkusuz Türkiye’nin ortak milli meselesidir. Emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı meydanlarında kurulan Cumhuriyet Halk Partisi terörün her türlüsünü lanetler ve terörü bir insanlık suçu olarak görür. Ancak terörle mücadele gibi milli bir mesele, milli iradeye baskı ve vesayet uygulamanın siyasi aracı haline de dönüştürülmemelidir. Bu, terörün değirmenine su taşımak olur.
ADALET TEMELLİ VİCDAN SİYASETİ
Anayasamızın 68. Maddesine göre “siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” Cumhuriyet Halk Partisi, kurumsal kimlikleri, siyasi anlayışı, dünya görüşü kendisinden farklı olan partilerin ve onlara oy veren milletin hukukuna sahip çıkmayı, demokrasiye sahip çıkmak olarak görür. Cumhuriyet Halk Partisi adalet temelli vicdan siyaseti yapar.
ERDOĞAN’IN MERHAMETSİZ SİYASETİNİN ZULMÜNE HER ZAMAN KARŞI ÇIKTIK
Buradan Adalet ve Kalkınma Partisi’ne destek veren kardeşlerimize seslenmek istiyoruz: Bu ülkenin seçilmiş Başbakanı Ahmet Davutoğlu zorla istifa ettirildiğinde de; sandıktan çıkmış AK Partili Belediye Başkanları istifaya zorlandığında da CHP olarak o gün de bugünkü tavrımızı aynen gösterdik. Erdoğan’ın merhametsiz siyasetinin zulmüne her zaman karşı çıktık.
SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER
Anayasa’nın 15. Maddesine göre “suçluluğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” Demokratik meşruiyetin elde kalan son kalesi ve namusu sandıktır. Sandık hukukuna vurulan her darbe, Türkiye’ye vurulmuş bir darbedir. Demokrasilerde kural son derece açıktır: Seçimle gelen seçimle gider. Seçimle gelen kayyumla gidecekse, sandık anlamını kaybeder.
DEMOKRASİDEN, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNDEN YANA TARAFIZ
Bugün sandığa ve seçmen iradesine sahip çıkmak, demokrasimize ve Türkiye’ye sahip çıkmaktır. Millet iradesiyle inatlaşılmaz. 31 Mart’tan sonra yaşadıklarımız bunu açıkça ortaya koymuştur. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, adalet temelli vicdan siyasetinden vazgeçmeyeceğimizi, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, seçme ve seçilme hakkının tam güvence altında olmasından yana taraf olduğumuzu milletimizin huzurunda bir kere daha ilan ediyoruz.
Soru- Efendim, Cumartesi günü Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması vardı “Doğu Akdeniz’de bütün ülkeler varken Türkiye neden yok” dedi. Dün de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan buna bir yanıt geldi. “Fatih’ten haberi yok galiba, Yavuz’dan haberi yok galiba, Yunan gemisi zannediyor galiba Kılıçdaroğlu o gemileri” dedi. “Gerekirse kendisini bu konuda bilgilendiririz” dedi. Bununla ilgili bir yanıtınız olacak mı buna?
Faik ÖZTRAK- Değerli arkadaşlar, bugün tek bir soruya cevap vereceğim. Aslında daha geniş bir açıklamayı yarın yapacağım. Bugün MYK gündeminde çok sayıda konu vardı fakat sabah gelen yeni haber tabi gündemi oluşturdu. O nedenle onun karartılmaması, diğer konuların da üzerinin örtülmemesi bakımından yarın bugünkü MYK toplantısıyla ilgili daha geniş bir açıklama yapacağım. Dolayısıyla bugün bir tek bu Doğu Akdeniz’deki konuya cevap vereyim.
Şunu söyleyeyim, tabi bizim buradaki gemilerden haberimiz olmadığını iddia edenlerin Genel Başkanımızın ya ne dediğini dinlemedikleri ya da ne dediğini anlamak istemedikleri açık seçik ortada.
Daha birkaç yıl önce Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin oluşturduğu Levant bölgesinin ekonomik lideri olacağımız tartışılıyordu. Eğer burada gerçekten büyük bir refah artışı ortaya çıkacaksa bunun Türkiye’nin liderliğinde olması gerektiği konuşuluyordu. Oysa daha bu sene başında Akdeniz’e kıyısı olan 7 ülkenin Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır’ın gerçekleştirdikleri Doğu Akdeniz gaz forumunda Türkiye’nin adı bile geçmiyor. Aslında Türkiye’nin gücüne, jeo-stratejik önemine baktığınız zaman buradaki en etkili oyuncunun biz olmamız gerektiği ortaya çıkıyor. Ama böyle değil.
Biz nerede ne gemimiz olduğunu biliyoruz. Geç de olsa bu gemilerin buralarda araştırmaya başlamış olmalarını da memnuniyetle karşılıyoruz. Ama buradaki temel mesele şu, ülkeler bir araya geliyor, bölgesel işbirlikleri ortaya çıkıyor, Türkiye burada yok. Neden yok? Niye Türkiye bu toplantılarda yok? Türkiye’nin bir an önce bölgedeki ülkelerle barışması lazım. Türkiye’nin bir an önce bu bölgede ortaya çıkacak olan refah hareketine hem katkıda bulunması lazım, hem de bu hareketten hak ettiği payı alabilmesi lazım.
Dolayısıyla bizim bahsettiğimiz, burada gemimiz olup olmadığı değil. Tabi ki, gemilerimizin olduğunu gayet iyi biliyoruz. Genel Başkanımız günbegün izliyor orada ne olup ne bittiğini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının savunulup savunulmadığını her an takip ediyor. Biz de takip ediyoruz. Ama biz bir konunun da altını çiziyoruz. Türkiye bu bölgede yalnız kalmıştır. Bizim karşı çıktığımız Türkiye’nin bu bölgedeki yalnızlığının dayanılmaz hafifliğidir.