CHP Sözcüsü Faik Öztrak: Böyle bir skandalla, cumhuriyet tarihimizde ilk defa karşılaşıyoruz
CHP Sözcüsü Faik Öztrak partisinin MYK toplantısı sonrası açıklama yaptı. Faik Öztrak yaptığı açıklamada doğal gaz krizi ve kar yağışı nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ve ekonomik krize dikkat çekti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin MYK toplantısı sonrası gündeme dair açıklamalarda bulundu.
İran'ın doğal gazı kesmesi nedeniyle üretimin durduğunu hatırlatan Faik Öztrak, "Organize Sanayi Bölgelerinin elektriği 3 gün kesildi. Doğal gaz tedariki de yüzde 40 azaltıldı. Tüm Türkiye’de üretim durdu. Böyle bir skandalla, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa karşılaşıyoruz. Ortada çok büyük bir yönetim krizi var. İran’dan gelen doğal gazda, hemen hemen her kış sorun yaşanır. Ama bu nedenle, tüm Türkiye’de üretimin durdurulduğuna, ilk kez şahit olduk. Buna şaşırdık mı? Hayır! Perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi." değerlendirmesinde bulundu.
Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu:
UĞUR UMCU'NUN, GAFFAR OKKAN'IN VE İSMAİL CEM'İN ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ
24 Ocak ülkemizde acı olayların yaşandığı bir gündür. Rahmetli Uğur Mumcu, 29 yıl önce 24 Ocakta, Hain bir suikastla aramızdan kopartıldı. Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan, 21 yıl önce yine bir başka 24 Ocakta, Görevi başında alçakça şehit edildi.
Yine 15 yıl önce, bir başka 24 Ocak tarihinde, Değerli bir devlet adamını İsmail Cem’i kaybettik. Dün de Türk Sinemasının önemli bir ismi, Siyasette de milletimize hizmet etmiş, Belediye Başkanlığımızı yapmış, önemli bir sanatçı, Fatma Girik aramızdan ayrıldı.
Kaybettiğimiz tüm bu değerli isimleri, Bir kez daha rahmetle, saygıyla anıyoruz.
"İKTİDARI KAYBETME KORKUSU İYİDEN İYİYE KAPLADI"
Türkiye’miz; Gence düşman, Kadına düşman, Sanata ve sanatçıya düşman, Tabiata düşman, Sevgiye, saygıya düşman, Adalete ve hukuka düşman, Hoşgörüye düşman, Eleştiriye düşman, Şarkı sözlerine, Atasözlerine düşman, Milletini dilini kopartmakla tehdit edecek kadar gözü dönmüş, Bir ucube yönetim elinde savrulup, duruyor.
Bu ucube rejim ülkemizi yönetemiyor. Cebimizi boşaltıyor.
“Açız! ” feryatları, Artık camilerimizden yükseliyor. Ülkemizde korku duvarları çoktan yıkıldı. Bu nedenle de kralcılık oynayanların yüreklerini, İktidarı kaybetme korkusu iyiden iyiye kapladı.
"HERKES GÖRÜYOR: KRAL ÇIPLAK"
Artık herkes biliyor ve görüyor: “Kral çıplak!” Üstatlarının, “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!” Dizelerinde dile getirdiği gibi, Bu tek kişilik ucube rejim, Düşmansız var olamıyor. “Korkulur olmak, Sevilir olmaktan daha güvenlidir” Taktiğinden medet uman bu meflûç yönetim, Kendinden olmayanı düşmanlaştırarak, Kin ve nefret tohumları ekerek, Kendi beceriksizliğini, Kendi kifayetsizliğini örterim sanıyor. Bunun için milleti birbirine düşmanlaştırmaya, Milleti tehdit etmeye, korkutmaya oynuyor.
Bu beceriksiz yönetim; Televizyoncunun “haber yorumuna” karışarak, Sanatçının “sahne kostümüne” takarak, “Şarkı sözünden” nem kaparak, Vatandaşa yaşattığı zulmü gizlerim zannediyor. Bir sanatçıyı, Hem de Yüce Allah’ın mabedinde, “Dilini kopartmakla” tehdit edecek kadar gözü dönebiliyor.
Bir gazeteciyi kendine hakaret ettiği gerekçesiyle, Hukuk dinlemeden, Gece yarısı tutuklayarak, Millete gözdağı vermeye kalkıyor. “Elinde sadece çekiç olan, Gördüğü her şeyi çivi sanırmış.” Ama dediğimiz gibi, Bu ülkede korku duvarları çoktan yıkıldı. Milletimiz o sınırları çoktan aştı.
"YANDAŞ YARGI DA BUNA SİYASİ ELEŞTİRİ DEDİ"
Sayın Genel Başkanımız, “Hak, hukuk, adalet” diyerek, Dünya demokrasi tarihinin en anlamlı yürüyüşünü yaptığında, Zihinlerdeki o korku duvarları tuzla buz oldu. Biz bu ucube sistem, Bu tek kişilik rejim tartışmaları sırasında çok uyardık. “Bir koltuğa iki karpuz sığmaz” dedik. “Hem Cumhurbaşkanı şapkası, Hem de Parti Genel Başkanlığı şapkası, Aynı kafada durmaz. Milletin huzuru kaçar, Aşı, işi azalır, Ağzımızın tadı kaçar” diye, Bu projenin sahiplerini çok uyardık. 3 yıl 6 ay 15 günün her dakikasında, yaşayarak gördük ki, Bu ucube sistem ve tek kişilik şahsım yönetimi, Ülkemizde, Ne huzur bıraktı, Ne aş bıraktı, Ne iş bıraktı, Ne de millette ağız tadı bıraktı.
Üzerine aldığı Cumhurbaşkanlığı görevini, Tarafsızlıkla yerine getireceğine, Namusu ve şerefi üzerine ant içti. Ama ardından Parti Genel Başkanı şapkasını giyerek, Siyasi rakiplerine, “Cibilliyetsiz, Zürriyetsiz, terörist, mankafa, Alçak, şerefsiz, virüs, ölü sevici ” gibi, Ağza alınmayacak hakaretler sarf edebildi. Yandaş yargı da buna siyasi eleştiri dedi.
Ama kendisi, muhalefetten ağzının payını aldığında, Babasının koltuğunun altına sığınan korkak bir çocuk gibi, Hemen cumhurbaşkanlığı zırhına sığındı. “Bu, Cumhurbaşkanına hakaret” diyerek, Saray yargısını harekete geçirdi. En son bir gazeteci, “Hak etmediği bir makama getirilen, O makamın değerini de düşürür” anlamına gelen, Bir atasözünü dillendirdi diye, Beyefendi “Vay Cumhurbaşkanına hakaret ettin” diyerek, Bilindik zırhına saklandı.
"NEREDE BU ÜLKENİN HAKKI, HUKUKU, NEREDE ADALET?"
Gece yarısı hukuka aykırı olarak, Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla gazeteciyi gözaltına aldırdı. Yetmedi, tutuklattı. Bunla da doymadı, vesayeti altındaki Adalet Bakanı’na, Yargıç cübbesi giydirerek, Gazeteci hakkında hüküm verip, İnfazı gerçekleştirdi.
Alenen hak, hukuk, usul ayaklar altına alındı. Bunlar da yetmemiş olacak ki, Saray muhafızı RTÜK alelacele devreye sokuldu. TELE 1 ve FOX TV gibi kanallara en ağır cezalar salındı. Yargısız infaz yapıldı. Ama hepsinden daha vahimi, daha ağırı, Bu yetkilerle o koltuğa oturan Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı külahını giyip, Bir caminin mihrabına çıkıp, Savunmasız bir sanatçıyı, Milletin bir evladını, Dilini kopartmakla tehdit etti. Camide nefretini kustu. O kutsal mabedi, kiniyle kirletti. Ama bu tehdide bu nefret söylemine, Yargının çıtı çıkmadı. Nerede bu ülkede milletin hakkı, hukuku? Nerede adalet?
Peki, şimdi o kadar mürekkep döktüğünüz, AB’den fonlar aldığınız, İnsan Hakları Eylem Planları, Strateji Belgeleri ne oldu? Hepsi çöpe gitti. Bu ülke bugüne kadar 11 Cumhurbaşkanı gördü. Rahmetli Özal’a, Rahmetli Demirel’e en ağır eleştiriler yapıldı.
"MUHALEFETİ VE MİLLETİ SUSTURMAYA ÇALIŞIYOR"
Ama hiç biri bulunduğu makamı, Vatandaşlarına karşı, Bir silah olarak kullanmadı. Ta ki 12. Cumhurbaşkanına kadar. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, AK Parti Genel Başkanı 160 bin 169 kişi hakkında, Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla soruşturma başlatmış. 12 bin 881 yurttaşımızı da mahkûm ettirmiş.
Hukukumuzda temel prensiptir: “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını, Hukuk düzeni korumaz.” Ancak Partili Cumhurbaşkanı, Tarafsız Cumhurbaşkanlığı için getirilmiş bir hükmü, Alabildiğine istismar ederek, Muhalefeti ve milleti susturmaya çalışıyor.
Bugün bu ülkede en önemli açığın: Anayasaya, Hukukun üstünlüğüne, Demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına, Laik Cumhuriyet ilkesine bağlı, Milletin huzur ve refahı için çalışan, Üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getireceğine, Namusu ve şerefi üzerine ettiği yemine sadık, Bir Cumhurbaşkanı olduğunu artık herkes biliyor. Emaneti ehline vermenin, Layık olanı, layık olduğu makama getirmenin önemini, Sadece atasözlerimiz ifade etmiyor.
"BÖYLE BİR SKANDALLA İLK DEFA KARŞILAŞIYORUZ"
Peygamberimizin de, “İş layık olmayana verildiği zaman, Kıyameti bekle” diyen, Açık bir hadis-i şerifi var. Bugün, ne yazık ki, yaşadığımız her krizle, Bunu çok acı şekilde tecrübe ediyoruz. İşte en son, Organize Sanayi Bölgelerinin elektriği 3 gün kesildi. Doğal gaz tedariki de yüzde 40 azaltıldı. Tüm Türkiye’de üretim durdu.
Böyle bir skandalla, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa karşılaşıyoruz. Ortada çok büyük bir yönetim krizi var. İran’dan gelen doğal gazda, Hemen hemen her kış sorun yaşanır. Ama bu nedenle, Tüm Türkiye’de üretimin durdurulduğuna, İlk kez şahit olduk. Buna şaşırdık mı? Hayır! Perşembenin gelişi, Çarşambadan belliydi. Başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, Geçtiğimiz Ağustos ortasından bu yana Bu kibirli yönetimi uyardık. “Önümüzde kara bir kış var. Doğal gaz depolarında yeterince gaz yok” dedik. “Böyle giderse kış günü ya gazsız kalacağız, Ya da çok yüksek maliyete katlanacağız, Tedbir alın” dedik.
Biz bu uyarıları yaptığımızda, Doğal gaz depolarımızda doluluk oranı, Yüzde 54’e düşmüştü. Bugün itibariyle doluluk oranı sadece yüzde 27’dir. Oysa 2018 ve 2019’un Ocak aylarında, Depolarımızın yüzde 80’i, 2020 Ocak ayında yüzde 60’ı, 2021 Ocak ayında ise yüzde 57’si doluydu. İşin ilginç yanı… Biz bu verileri dillendirmeye başlayınca, EPİAŞ gün gün açıkladığı, Depolanan gaz rakamlarını, Birden bire yayımlamayı bıraktı. En son veri, 18 Ocak 2022 tarihinde kaldı. Her işlerinde bir karartma, Her işlerinde bir hinlik… Ve tabi sonunda kapatma ve keşmekeş. Daha dün trollerine, “ Karadeniz’de gaz bulduk, Kombilerinizi yaz günü de açın” dedirtenler, Bugün depoda yeterli gaz olmadığı için, Sanayicimizi kış gününde gazsız, Elektriksiz bıraktı.
"ACİL EYLEM PLANI YOK"
Ortada çok ciddi bir plansızlık, Çok ciddi bir görevi ihmal var. Yönetememe var. Koskoca Türkiye’nin, Böyle bir kriz anında uygulamaya koyacağı, Bir “Acil Eylem Planı” olmadığını da, Hep beraber öğrenmiş olduk. Enerji Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanını da yanına almış, Sanayicilerimizle bir toplantı yapmış. Sanayi Bakanı, Toplantıda “fabrika bazında değil, Sektörel çözüm önerileri rica ediyorum” demiş. Bir de eleştiri kabul etmiyorum diyerek, Bazı iş insanlarına ayar vermeye kalkmış.
Acil eylem planı yok. Sektör bazında bir düzenleme yok. Oysa Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke. Dolayısıyla enerji tedarikinde bir sıkıntı olduğunda, Hangi kritik sektörlerin, Hangi kritik fabrikaların çalışılır halde tutulacağı, Hangilerinde kesintilerin yapılacağı, Elektrik kesintilerinin sistemde nasıl dolaştırılacağı, Daha önceden çalışılıp, bilinmeliydi.
"KUSUR SANAYİCİNİN DEĞİL, SENİN KUSURUN"
Ama devleti devlet gibi değil, Şirket gibi yöneteceğiz diyenler, Kamuda “aksiyon almak” deyiminin mucitleri, Böyle bir krizde “nasıl aksiyon alacaklarını” bilemiyorlar. Bıraktık devleti devlet gibi yönetmeyi, Basiretli bir iş insanının, Basit bir işletmeyi yöneteceği gibi bile yönetemediniz. Sizleri bu kafayla, Hangi özel sektör işe alıp da o koltuklarda oturturdu?
Ama beceriksizlerin işlerine geldiğinde, Sanayicinin ihracat gelirinin dörtte birine, Cebren el koymayı biliyorlar. Sanayiciyi şalterleri kapatmazsa, ceza ile tehdit ediyorlar. Peki, bu ceza neye dayanarak, nasıl kesilecek? Kusur sanayicinin değil ki, senin kusurun…
Süt ve süt ürünleri, Kimya, Demir-Çelik, Alüminyum, Cam, Seramik, Çimento, Otomotiv gibi sektörlerde, Bu sektörlerde faaliyet gösteren fabrikalarda, Bırakın 3 günlük elektrik kesintisini, 1 saatlik kesintilerin bile çok büyük maliyeti var. Yine pek çok ihracatçı firmamızın taahhütleri var.
"YAPMADIKLARI HER ŞEY BÜYÜK KRİZLERE SEBEP OLUYOR"
Bu firmalarımız terminlerini kaçırırsa, Bunların cezai müeyyidelerini, kim nasıl karşılayacak? Bu firmalar müşterilerinden bir daha nasıl sipariş alacak? Bu kayıpların bedelini kim ödeyecek? Buna bir cevap verin.
Yaptıkları ya da yapmaları gerektiği halde, Yapmadıkları her şey, Büyük krizlere sebep oluyor.
Daha yeni, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” zırvasıyla, Durduk yere bir ekonomik türbülansa neden oldular. Eylül’de 8,30 lira olan Dolar kuru, 20 Aralık’ta 18 lirayı aştı. Ülkeyi yönetenler dövizi köpürttükçe köpürttü.
Üreticilerimiz, 15 liralık, 16 liralık, 17 liralık dolar kurundan, Ara malı ithal ettiler. Ama bu beceriksiz, kibirli hükümet Milleti çarpma operasyonuyla, Dolar kurunu, 11 liraya kadar indirdi. Yandaşlarını bir gecede abat etti. Küçük yatırımcıyı, Yüksek kurdan ara malı ithal eden KOBİ’leri ise çarptı.
"BÖYLE BİR ÜLKEDE SANAYİCİ NASIL ÜRETİR?"
O da yetmedi. Döviz kurunu gerekçe gösterip, Üreticinin üstüne fahiş enerji zamlarını bindirdi. Özellikle Organize Sanayi Bölgelerindeki sanayicimiz, Ne yapacağını şaşırdı. Bu beceriksizler, en sonunda Sanayiciye gaz vanalarını kapattırdı Elektrik şalterlerini de indirtti.
Böyle bir ülkede sanayici nasıl üretir? Dünyayla nasıl rekabet eder? Nasıl iş ve istihdam yaratır? Sarayın kibirlisi aylardır, Üretim, ihracat güzellemesi yapıp, durdu. Altyapımızı güçlendirdik diyerek, Millete dövize endeksli otoyolları, Köprüleri gösterdi.
Bunların üstüne de, Millete “yeni ekonomi modeli” masalları anlattı. Ama sonunda gördük ki ülkemizde, Enerji arz güvenliğini sağlayacak, Ne bir enerji politikası var, Ne de güvenilir bir enerji alt yapısı var. Enerji iğneden, ipliğe her şeyin temel girdisi. Şimdi üretimdeki kayıplar, Daha fazla gelir kaybı, Daha yüksek enflasyon, Daha çok işsizlik olarak, Milletimize fatura edilecek.
"TEK BAŞINA YETMEZ"
Memleketimizde gıda fiyatları zaten almış başını gitmiş. Mutfaklarda korkunç bir yangın var. Millet 1 lira 25 kuruşa ekmek almak için, Halk Ekmek kuyruklarında, karda kışta saatlerce ayakta bekliyor. Şimdi elektrik kesintileri nedeniyle, Bu gıda krizi daha da derinleşecek. Gelen tepkiler üzerine süt ve süt ürünleriyle, Et ve et ürünlerinde enerji kesintilerine muafiyet getirildi.
Ama bu da tek başına yetmez. Kuru gıdadan, bebek mamasına kadar, Her şeyin üretiminde aksama olacak. Buradan Hükümete çok açık bir çağrıda bulunuyoruz. Gıda tedarik zincirindeki tüm aşamalarda, En azından bu kara kış geçene kadar, Aldığınız ÖTV ve KDV’yi sıfırlayın. Hem üreticinin hem tüketicinin üzerindeki yükü hafifletin.
Hazine kaynaklarını zenginin mevduatına seferber etmek yerine, Kaynakları tüm millet için seferber edin. Yaşadığımız son enerji krizi şu gerçeği apaçık gösterdi ki, Bu ülkenin enerjisini en çok tüketen adres, Milletin vergisini, Saray’ının bin yüz odasına harcayan, Kibirli şahıs ve saray sosyetesidir. Bu ülkenin enerjisini doğru ve verimli kullanmanın yolu da, Saraydaki ampulü söndürmekten geçer. Milletimiz de bunu görmüştür.
"MİLLETİMİZ KUYRUĞUN DİK ALASINI BU KİFAFEYSİZLERİN DEVRİ İKTİDARINDA GÖRDÜ"
İlk sandıkta gereğini yapacaktır. Ülkemizin enerjisini tüketen müsrif, Bereketsiz ampulü söküp atacaktır. Değerli Basın Mensupları; Atalarımız; “Büyük lokma ye, Büyük konuşma” demiş. Yıllarca bu millete, Dünya savaşındaki, Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasındaki, Kuyruk ve kıtlık hikâyelerini anlattılar.
Ama milletimiz kuyruğun, kıtlığın, işsizliğin Ve kapatmanın dik alasını, Bu kifayetsizlerin devri iktidarında gördü. Kar yağıyor, Ankara İstanbul arasındaki tüm yolları kapat. İran, gaz vermiyor. Fabrikaları kapat. Borsa düşüyor, Borsayı kapat. Döviz yükseliyor. Döviz gişelerini kapat. Hava bozdu, İstanbul havalimanını kapat.
Bilim insanları ve uzmanlar, İstanbul’daki üçüncü havalimanının konumu hakkında, Çok uyarılarda bulunmuştu. Bu havalimanının sert rüzgârlara, Aşırı hava olaylarına çok açık bir yerde olduğunu, Çok sık kapanabileceğini söylemişlerdi. Bu uyarılara verdikleri cevap: “Almanya bizi kıskanıyor” oldu.
"MİLLETİMİZİN SANDIKTA DİK DURMA ZAMANIDIR"
Şimdi bunları yaşayarak tecrübe ediyoruz. Dün, 3. Havalimanında, THY ’nin kargo deposunun çatısı çöktü. Yine uçaklar uçamadı. Çok sayıda sefer iptal edildi. Sonunda alan kapandı. Ülkede birçok krizi iç içe yaşıyoruz. Bunların arkasında işi ehline vermeyen, Cumhuriyetin köklü kurumlarını bitiren, ucube tek kişi rejimi var. Atalarımız ne güzel demiş: “Başını acemi berbere teslim eden, Cebinden pamuğu eksik etmesin.” Sarayın, Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna atadığı, Nebati Bakan ilginç biri. Sarayın her dediğini harfiyen yerine getiriyor. Şimdilerde çok tartışılan o şarkıda söylendiği gibi, “Binmişiz bir alamete, Gidiyoruz kıyamete…” Ama Nebati Bakan, Bu gidişi ballandırarak anlatıyor. Hafta sonu Nebati Bakan bir grup akademisyen, Analist ve ekonomist ile toplantı yapmış. Bu toplantıda, “Merkez bankası faizini işlevsizleştirdik” “TCMB bağımsızlığı diyeceksiniz, yok öyle bir şey” diyerek, Bununla övünmüş. Söyledikleri doğru mu? El hak doğru.
Tabela faizi yüzde 14. Ama ticari kredi faizleri yüzde 30’lara kadar çıktı. Vatandaşın aldığı ihtiyaç kredisi faizleri yüzde 32’lerde, Taşıt kredileri yüzde 30 sınırında… Faizi indireceğim derken, Vatandaşın muhatap olduğu tüm faizler sıçratıldı. Madem para politikasına ve faizlere, Artık doğrudan Saray karar veriyor. O zaman TCMB’yi aradan çıkarın. Şu politika faizini sıfıra indirin.
Para matbaasını da saraya alın. Her ay Para Politikası Kurulu toplayıp, Milletin huzurunda, gölge oyunu sergilemenin ne anlamı var? Aradaki perdeyi kaldırın. Olsun bitsin… Nebati Bakan yine aynı toplantıda, “Bu yıl enflasyon yüzde 30’un altına düşmeyecek” , Dedikten hemen sonra, “Kimse faiz artırımı beklemesin” demiş.
Merkez bankasının döviz kasası tamtakırsa, Merkez Bankasının faiz silahı da işlevsizleştirildiyse, Nebati Bakan bilsin ki enflasyon yüzde 30’da kalmaz. Bu millet AK Parti hükümetinde üç haneli enflasyonu çok yakında tadar. Bir de parasal genişleme musluğunu daha da açma niyetini ortaya koyan, Uzun vadeli REPO, Yandaşa teslim güdümlü KGF kredileri gibi adımlar atılırsa, Üç haneli enflasyon, yerini hiper enflasyona bırakır. Kıyamete gideriz. Bu yönetim aya gideceğiz, Hem de ayın yüzüne sert ineceğiz derken, Yeryüzünde dibe vurmuştur, çakılmıştır. Bu kifayetsizler elinde Türkiye, Yaklaşan küresel faiz dalgası karşısında, Arjantin’in ardından, Dünyanın en kırılgan ekonomisi ilan edilmiştir. Şimdi artık zaman, Milletimizin sandıkta dimdik durma zamanıdır.
"BU ÜLKEYİ 3 YENİ K İLE DÜZE ÇIKARACAĞIZ"
Biz ülkemizi nasıl düze çıkaracağımızı çok iyi biliyoruz. Türkiye’deki her sorun için reçetelerimiz, Çözümlerimiz hazır. Bu ülkeye hakkı, hukuku, adaleti biz getireceğiz. Ülkemizi üretimde dünya liginde ilk ona biz taşıyacağız. Refahı kimseyi dışlamadan, milletimize biz hakça dağıtacağız. Ülkemizin derelerini havasını suyunu tüketmeden, Milletimizi borca batırmadan, enflasyona ezdirmeden Kesintisiz büyüteceğiz.
Bu ülkeyi 3 Yeni K ile düze çıkaracağız. Yeni kurallar, Yeni Kurumlar, Ve Yeni Kadrolar. Cumhuriyet Halk Partisinin ve Millet İttifakının iktidarında, Her iş, işin ehline verilecek. Ne emanete, Ne emanetin sahibine, Ne de emanet edilene zulüm edilecek… Bu ülkede şarkılarımızı özgürce söyleyeceğimiz, Kimsenin kimseye karışmayacağı, Ülkeyi yönetenlerin milletin dilini koparmaya kalkmayacağı, Özgürce güleceğimiz, “Acısıyla tatlısıyla ne şahane bir şey yaşamak” diyeceğimiz, Günleri hep beraber inşa edeceğiz.