CHP Sözcüsü'nden Metin Akpınar ve Müjdat Gezen tepkisi

Abone ol

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Müjdat Gezen ve Metin Akpınar'ın gözaltına alınmasına tepki gösterdi.

GERÇEK GÜNDEM - CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Erdoğan'ın dün yargıya verdiği talimat sonrası haklarında açılan jet soruşturma sonrası gözaltına alınan ünlü sanatçılar Müjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında konuştu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın açıklamalarından satır başları:

"Dün devrim şehidimiz Kubilay teğmenimizin aramızdan haince alınışının 88. Yıl dönümüydü. Devrim şehidimizi saygıyla, rahmetle anıyorum. Cumhuriyetimize ve cumhuriyet değerlerine düşmanlık besleyenlere karşı, dün olduğu bugün de, mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bunun bilinmesini istiyorum. Yarın 2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün ölüm yıl dönümü. İkinci Cumhurbaşkanımız ve Partimizin Genel Başkanı, büyük asker ve devlet adamı Sayın İsmet İnönü’yü saygıyla, rahmetle bir defa daha huzurlarınızda anarak sözlerime başlamak istiyorum.

CHP'nin İzmir adayı Özgür Özel mi olacak? Faik Öztrak'tan açıklama

BUNLARI YAPANA İSRAİL MUHİBBİ, TERÖR DESTEKÇİSİ DENİR

Erdoğan bu hafta sonu da meydan meydan dolaşıp ipe sapa gelmez iddialarla bu ülkede kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan etmeye devam etti. Ben beyefendiye soruyorum; ülkemizde hendekler kazılırken valilerine-kaymakamlarına “bunları görmeyin” talimatını veren kimdi? Oslo’da teröristlerle bürokratlarını masaya oturtan kimdi? Devletin kozmik odalarını teröristlere açan kimdi? Tapeler ortaya dökülmeden önce Pensilvanya’daki yol arkadaşına ağlayarak “ne istedin de vermedim” diyen kimdi? İsrail’den Yahudi cesaret madalyası alan kimdi? “Gazze’ye gideceğim” deyip Damadını İsrail’e enerji projesi görüşmek için gönderen kimdi? Mavi Marmara mağdurlarının İsrail aleyhine dava açmasını önlemek için yasa çıkartan kimdi? Bunları yapanların başkalarına terör destekçisi deme ya da uluslararası hukuku hiçe sayan, İsrail muhibbi deme hakkı yoktur. Bunları yapanlara İsrail muhibbi, terör destekçisi denir?

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen serbest bırakıldı

TEK ADAM PARTİ DEVLETİNİN FATURASI

Ekonomik kriz insanlarımızı kasıp kavururken, Erdoğan boş laf konuşmaktan sıkılmıyor. Biz ise milletimizin meselelerine çözüm bulmanın, çözüm bulmanın, çözüm önermenin gayreti içindeyiz. Tek adam parti devleti projesinin uygulamaya konduğu günden beri; demokrasinin ve hukuk devletinin kalitesini gösteren tüm uluslararası karşılaştırmalarda kafa üstü çakılıyoruz. Milli gelirimiz her geçen gün eriyor ve bugün itibariyle 10 yıl önceki seviyesine gerilemiş vaziyette. Vatandaşlarımız yarın endişesiyle, artan hayat pahalılığı ve işsizlikle harap ve bitap düşmüş.

Başsavcılıktan Müjdat Gezen ve Metin Akpınar açıklaması

AKPINAR VE GEZEN HAKKINDA SORUŞTURMA: YÜRÜTMENİN YARGI ÜZERİNDEKİ TAHAKKÜMÜ

Ülkeyi tam bir korku devleti haline getirdiler. Saray’daki kibir abidesi, geçtiğimiz hafta Sn. Fatih Portakal’ı hedef göstermişti, bu hafta da Sn. Akpınar ve Sn. Gezen Erdoğan’ın nefret dolu söylerine hedef oldu. AKP Genel Başkanının dün meydanlardan verdiği talimat sonrasında, bugün sabah saatlerinde ülkenin en ünlü sanatçıları polis eşliğinde adliyeye götürüldü. Bu yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümünün ne hale geldiğini açıkça gösteriyor.

HAVA BULUTLU DİYENE, “BANA ÖRDEK DEDİ” DİYE BAĞIRIYOR

CHP olarak her zaman seçimle gelenin seçimle gitmesinden yana olduk. Bunda en ufak bir tereddüt yok. Ancak Sn. Akpınar’ın ve Sn. Gezen’in ifadeleri demokrasiden uzaklaşılması halinde neler olabileceğine ilişkin bir genel doğruların söylenmesi niteliğinde. Bu söylemde Erdoğan’ın ismi bile geçmiyor. Ancak Saray’ın kibri o kadar arttı ki hava bulutlu diyene “Bana ördek dedi” diye bağırıyor, üstüne gidiyor.

“EY KILIÇDAROĞLU” DEMEKLE SORUN ÇÖZÜLMÜYOR

AKP Genel Başkanının milletimizin parasıyla meydan meydan gezip “Ey Kılıçdaroğlu” demesiyle maalesef milletimizin karnı doymuyor, evlerimize ekmek girmiyor. Sayın Erdoğan muhalefetle uğraşmayı, muhalefet eden herkesi içeri tıkmaya çalışmayı bıraksın. Saraylarında keyif çatarken unuttuğu; milyonlarca işsizi, borç taksitini ödeyemeyen aileleri, siftah yapmadan dükkan kapatan esnafı, zarar ettiği için tarlasını ekmeyen çiftçileri bir hatırlayıversin.

BU BÜTÇE FAİZ LOBİLERİNİN BÜTÇESİ

Ucube tek adam parti devleti rejiminin ilk bütçesi geçtiğimiz hafta kabul edildi. Bütçe de rejimin kendisi gibi ucube çıktı. Saray, “24 Haziran’da siz bu kardeşinize yetkiyi verin, faizle nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. Ne yaptığını görüyoruz. Saray rejiminin geçtiğimiz hafta çıkan ilk bütçesi neye hizmet edildiğini, bu bütçenin kime fayda sağlayacağını açık, seçik, net bir şekilde ortaya koyuyor. Önümüzdeki yıl vatandaşlarımıza yapılacak harcama için konan ödenekler bu yıla göre sadece ve sadece yüzde 13 artmış. Buna karşılık faiz ödemelerindeki artış yani milletin vergilerinden, alın terinden alınan vergilerden faizcilerin cebine konacak para ise yüzde 53,5 artmış. Yüzde 13 nerede, yüzde 53,5 nerede? Bu açık seçik önümüzdeki yılın bütçesinin kimlere yarayacağını ortaya koyuyor. Bu bütçe faiz lobilerinin bütçesi.

KAPTANI USTA OLMAYAN GEMİYE HER RÜZGAR KÖTÜ

Uzun süredir bir şeyi söylüyoruz: “Bu ülke yönetilmiyor, Türkiye yönetilmiyor savruluyor.” Yaşanan savrulma artık kurumsal çöküş seviyesine ulaşmış vaziyette. Devlet kilitlendi işler yürümüyor. Şunu ifade edeyim “Kaptanı usta olmayan gemiye her rüzgâr kötüdür…”

Ekonomi fırtınalı bir deniz gibi… gök yüzünü gri bulutlar kaplamış, dalgalar giderek yükseliyor, vatandaş yalnız, çaresiz. Ama ekonominin dümeni ehil olmayan ellere emanet. Damat Bakan’ın bütçe tablosundan ne anladığını geçen gün attığı bir tweetle gördük. Bütçe kötüleşmeye devam ediyor, bütçe açığı büyüyor, tek bir ayda bütçe o da geçen senenin altında olmak kaydıyla fazla verdi diye hemen bütçe disiplininden, mali disiplinden falan bahsetmeye başlıyor. Tabi hayatlarında şirket bilançosundan başka bir şey görmemiş ellere koskoca devletin bütçesi emanet edilirseniz sonuçta bu olur.

RAHİBİ GÖNDERDİĞİ TARİHİ MİLAT TUTMUŞ

Damat böyleyken kayınpederi de tabi kendisinden aşağı kalmıyor. “Bu fakir burada kaldıkça bırakmam” dediği rahibi 24 saatte oval ofise gönderip ülkemizi Trump’a seçim malzemesi yaptığı tarihi milat tutmuş, meydanlarda bu milada göre döviz ve faiz hikayeleri anlatıyor. Oysa, dolar bu yıl TL karşısında yüzde 40 değer kazanmış. Yani kendi ligimizdeki ülkeler arasında parası en fazla değer kaybeden ikinci ülke biziz. Diyor ki, Ocak ayı faizleri düşürdük. E Ocak ayı başında yüzde 13 olan 2 yıllık devlet tahvilinin faizi şu an yüzde 21’de. Nasıl düşmüş, nerede düşmüş? Sene başında 165 puan olan Türkiye’nin borç sigorta primi iki kattan fazla artmış 365 puana gelmiş, Erdoğan dün meydanlarda çıkmış borç sigorta primleri düştü diyor. Güven arttı diyor meydanlarda. Ekonomiye duyulan güven arttı. Bakıyorum ekonomik güven endeksleri şuanda kriz yılı olan 2019’un seviyesine kadar gerilemiş ve hala da gerilemeye devam ediyor. Aralık tüketici güven endeksi açıklandı, Aralık’taki tüketici güven endeksine baktığınız zaman tüketici güveni geriliyor. Nereden çıkıyor bu güven arttı, risk primleri düştü hikayeleri bunu anlamak mümkün değil.

RAKAMLARI NALINCI KESERİ GİBİ KENDİNE YONTUYOR

Ben size söyleyeyim, rakamları nalıncı keseriyle kendine yontup, kriz yokmuş gibi yaparak, vatandaşa bunları yuttururuz zannediyorlar. Ama bu defa olmaz. Görmezden gelerek, aspirin vererek, pansuman yaparak bu işi çözmeleri mümkün değil. Vatandaşın mutfağında işler her gün kötüye giderken bu cambaza bak siyasetinin işlemesi de mümkün değildir. Ucube tek adam parti devletini kurmak için ömrü yüzyılı aşan parlamenter sistemi yıkıp, liyakatsiz kadrolar elinde 6 ay içinde devleti işlemez hale getirdiler. Şimdi bunun sorumluluğunu her zaman olduğu gibi iç ve dış mihraklara yıkmak istiyorlar. Önce bürokrasi dediler, şimdi son günlerde moda Gezi Parkı eylemleri oldu. Gezi Parkı eylemleri ekonomiyi bozmuş. Vatandaş ızrar halinde… Kandırıldık lafları, dış güçlerin, ekonomimize saldırı hikayeleri artık gerçeğin üstünü örtemiyor. Bu ne kibir? Yahu Allah aşkına bir kere de çıkın deyin ki bugün bu noktaya bizim de yaptığımız hataların sonunda geldik. Hep başkalarını suçluyorlar.

DEMİR DÖVMEDEN DEMİRCİ OLUNMAZ

Bir söz vardır: “Demir dövmeden demirci olunmaz.” Sarayın damat ve akrabayı taallukat kontenjanından ekonomiyi emanet ettiği kadrolar bunun en güzel kanıtları, en canlı kanıtları.

MİLLETLE ALAY EDİYORLAR

Bu Saray idaresi milletten kopmuştur. Bu iktidar kibir hastalığına tutulmuştur. Bunlar milletin mahallesinden, faizcilerin, rantçıların rezidanslarına taşınmışlardır. Vatandaş elektrik faturalarına isyan ediyor biliyorsunuz. Faturaları eve gönderen Enerji Bakanı ise çıkmış, “asgari ücret içinde elektriğin payı düştü” diye adeta milletle alay ediyor. Yetmez, çiftçi tarlasını ekemez hale gelmiş; ekim gübresini atamadı. Tarım Bakanı çıkıp “Paramız var ki tarım ürünlerini ithal ediyoruz” diyebiliyor. Bu açıkça milletle eğlenmektir. Millet inim inim inlerken Damat Bakan mecliste kürsüye çıkıyor, “her şeyi atlattık” diyerek vatandaşla sanki alay ediyor.

CİN FİKİRLER İCAT EDİP HAZİNE İHALELERİ ÜZERİNE ŞAİBE DÜŞÜRMEYİN

Damat demişken, TBMM’de görüşülmekte olan torba kanunda bir madde var. Özetle, eskiden müsteşarlarda olan yetkiler müsteşarlık kaldırıldığı için bakan yardımcılarına devrediliyor. Bu önemli bir konudur. Müsteşar teknik birikimi olan, deneyimli bir devlet memuruydu. Çoğunlukla da işin ehli olan kişilerden kurumun içinden gelirdi. Şimdi bakan yardımcıları ise açıkça siyasi şahsiyetler. Teknik işlerinden çok fazla anlamıyorlar. Konuya değinmemin nedeni Hazine borçlanma ihaleleriyle ilgili ortaya çıkan durum. Her yıl hazinede yüz milyarlarca liralık borçlanma ihalesi yapılır. Siz hiç bugüne kadar bu borçlanma ihaleleriyle ilgili, Hazine’deki borçlanma ihaleleriyle ilgili şaibe haberi yaptınız mı? Yoktur. Çünkü borçlanma kanunu ile yetki bundan önce Hazine Müsteşarına verilmişti. Hazine Müsteşarları geçmişte birkaç kere bu yetkiyi kullanmaya kalkan bakanlarla da ben kullanacağım dediği için ters düşmüşlerdir.

Şimdi bu yetkiyi kim kullanıyor? Siyasi bir kişilik veya onların başındaki damat. Bakın Hazine ihaleleriyle ilgili çok yazılıp çizilmeye başlandı. Yok işte piyasa yapıcıları içinde düşük fiyatla kağıt alanlar, yetmez bu düşük fiyattan ortaya çıkan ve gerçekten derinliği olmayan faizleri esas alarak piyasa dışında oyuna katılmak isteyen, kağıt almak isteyen oyunculara kağıtların verildiği, bunun içinde devletin birçok fonunun bulunduğu, buna dönük bir sürü haber gazetelerde yer alıyor. Ben buradan uyarıyorum, bence böyle cin fikirler icat edip kimse ihalelerin üzerine şaibe düşürmesin. İhalelerle ilgili sonuçların belirlenmesini de artık bu müesseselerde, bu kurumlarda teknik kim kaldıysa, en üst düzeydeki teknik kim varsa ona bırakın.

IMF İLE SÖZÜ KESMİŞLER, NİŞAN-NİKAH BİR ARADA 31 MART’TAN SONRA

Gelelim uluslararası para fonu IMF meselesine. Bu hafta sonu yine Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı şunu söyledi, Türkiye IMF programlarından çıktığı için Gezi Parkı olayları oldu dedi. Türkiye IMF programından, IMF sultasından kurtulduğu için birileri dışarıdan ekonomiyle uğraşıyor dedi. Ama diğer taraftan da uzunca bir süredir piyasalarda Erdoğan’ın IMF ile flört etiğine dair dedikodular var. Ve bu dedikodular giderek ayyuka çıkıyor. Bende bu kürsüden bir süredir ülkemizin hızla IMF kapısına götürüldüğünü ifade edip, duruyorum.

Damadın iç kabinesinden bazı isimlerin finans çevreleriyle yaptıkları kapalı toplantılarda, seçimden sonra Türkiye’nin IMF ile bir program yapacağı yönünde ifadelerde bulunduğu anlaşılıyor. Bunun nedeni ne? Kamuoyunda, uluslararası piyasalarda yitirdikleri güveni bir IMF programının arkasına sığınarak yeniden toparlayabilmek hem borçlanabilmeyi, hem de düşük faizle borçlanabilmeyi sağlayabilmek. Bunları sık sık duyuyorduk, bunları dillendiriyorlar gelen yatırımcılara diye. Ama ilk defa bu duyumlar yabancı bankaların yazılı raporlarına da yansıdı. Bir yabancı banka yazmış olduğu bir raporda, geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir raporda şu ifadelere yer veriyor. “IMF’in Türkiye’ye krizden çıkış için yol gösterici yardımlarda bulunduğuna dair söylentiler var. Bu, (Türkiye’de) yapısal reform olma ihtimalini artırır.”

Öyle anlaşılıyor ki bu iktidar, saray IMF ile sözü kesmiş, nişanı-nikahı bir arada 31 Mart sonrasına bırakmışlar. Devletin yapısını altını üstüne getirirseniz, damadı devletin Hazinesinin başına koyarsanız, milletin atadan, dededen kalan son mallarını Varlık Fonu’na doldurup paralel bütçe gibi kullanmaya kalkarsanız, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan bankalara sermaye kalkarsanız, vatandaşlara tasarruf tavsiye derken kendiniz uçan saraylarda gezerseniz, ülkenin borçlarını 16 yılda 3,5’a katlatırsanız, ülkenin rezervlerini eritir, kısa vadeli borcunu bile karşılayamaz hale getirirseniz, üretmeden tüketmeyi, yandaşı zenginleştirmeyi kalkınma zannederseniz, her şeyi ben bilirim” deyip sizi uyaran muhalefete kulak vermek yerine muhalefeti teröristlikle suçlarsanız, soluğu alacağınız yer zaten IMF’nin kapısıdır.

ERDOĞAN IMF’DEN BORÇ ALAN İLK CUMHURBAŞKANI OLACAK

Öyle görünüyor ki Erdoğan, Başbakanlığı döneminde IMF’den aldığı 10 milyar dolarlık krediyle “IMF’den borç alan son başbakan” olarak tarihin sayfalarına geçmişti. Şimdi görünen o dur ki “IMF’den borç alan ilk Cumhurbaşkanı” olarak Sayın Erdoğan tarihin sayfalarına geçecektir.

HER HUKUKSUZLUĞU DENEYECEKLER AMA KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK

Geçtiğimiz haftanın sonunda iktidarın TBMM’ye getirdiği, bir takım milletvekillerini kullanarak Torba Kanunun içinde önemli bir madde yer aldı. Skandal mühürsüz oy kararıyla millet vicdanını yaralayan Yüksek Seçim Kurulu’nun üyelerinin görev süreleri 1 yıl uzatılıyor. Gerekçe, “Seçim öncesi dere geçerken at değiştirilmez”miş. Birde diyorlar ki bundan öncede bu tür uygulamalar yapıldı. Arkadaşlar, seçimlerden bir yıl önce seçim kanunlarında yapılacak olan düzenlemelerin o bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmayacağı anayasa maddesinde 67. maddede yer almış vaziyette. Daha önce yapıldı dedikleri düzenlemeler yanlış hatırlamıyorsam 96 – 97 yıllarında yapılmış.

Şimdi hukuk ve anayasayı hiçe sayarak böyle bir düzenleme yapıyorlar. Öyle görünüyor ki, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı seçimleri kazanabilmek için her türlü hukuksuzluğu deneyecek. Ama ben buradan bir şey söyleyeyim, ne yaparlarsa yapsınlar korkunun ecele faydası yok. 31 Mart’ta milletimiz atacağı tokatla bu kibir abidelerine hak ettikleri dersi verecek.

BEŞTEPE IŞIL IŞIL, ÜLKE KARANLIĞA BÜRÜNDÜ

Tek adam rejimi geldiğinden beri Beştepe’deki Saray ışıl ışıl ama ülkemiz tamamen karanlıklara gömüldü. Hangi partiden, hangi dünya görüşünden olursak olalım, bu ülkeyi sevenlerin bu kibre, bu hukuk tanımazlığa bir dur demesi gerekiyor. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Sorularınız varsa alayım, lütfen kurumlarınızı ve isimlerinizi söyleyerek.

Müjdat Gezen ve Metin Akpınar soruşturmasıyla ilgili AKP'den ilk yorum Medya Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'e adliyede yoğun ilgi Medya Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında adli kontrol istemi Medya Muharrem İnce'den usta sanatçılara destek! Medya